İlçeden çıktıktan sonra beş kilometre kadar yol gitmişlerdi ki Umut’un, ‘’Yol kapalı.’’ diyen sesi duyuldu. Özleyiş araba farının aydınlattığı yere bakarken yolu kapatan çapraz durmuş arabaları gördü.
‘’Anlamışlar.’’ dedi Barlas panikle.
‘’İmkanı yok. Ne zaman anlayıp gelip önümüze geçeceklerdi?’’ diyen genç kız karanlığın içinde başka yol arıyordu ama yoktu. ‘’Geri dön başka yol bulalım.’’
Umut aniden frene basıp geri vitese alarak tekrar gaza bastı ama arkasında beliren araca çarpmamak için son anda tekrar frene basmıştı. ‘’Kahretsin.’’ diye bağırdığında tekrar vites değişti. ‘’Çarpacağım.’’
‘’Oğlum barikat mı bu yıkıp geçesin!’’ dedi Müge Hanım.
‘’Ne yapayım Müge teyze başka çıkış yolu yok.’’ Gaza bastığında karşı arabadan inen adam tam yolun ortasına geçmişti ve elindeki silah arabaya doğrulmuştu. ‘’Bu Delibaş.’’ diyen Barlas zorlukla yutkundu.
‘’Delibaş kim?’’ dedi ablası bağırarak.
‘’Evlenmezsen beni öldürecek olan adam. Babamızın babasını öldürdüğü adam.’’
‘’Ezeceğim sonra da hapse ben girip yatarım.’’ Umut gaza biraz daha bastığında patlayan silah arabanın ön camına saplanıp parçaladı.
Özleyiş büyümüş gözlerle Umut’un elini tuttu. ‘’Dur yoksa sizlerde öleceksiniz.’’
‘’Durmam.’’
Seymen’in arkasında sıralanan adamlar aynı şekilde silahlarını doğrulttuğunda ateş etmek için beylerinden gelecek emri bekliyorlardı.
Genç adam arabanın farlarına doğru gözlerini tamamen açmıştı ve eli havadaydı. Durmazlarsa ateş emri verecekti.
‘’Yeter dur!’’ diye bağırdı Özleyiş. ‘’Bu arabada tek biz yokuz annemi kardeşimi düşünmek zorundayım.’’
Umut son sözlerle frene basmak zorunda kaldı. ‘’Engel olacaklar.’’
‘’Sizi daha fazla tehlikeye atamam.’’
Müge Hanım, öne uzanıp kızının omzuna elini koydu. ‘’Kızım bir çıkış yolu vardır.’’
‘’Yok işte lanet olsun yok.’’ Özleyiş'in bağırmasını çığlığa döndüren arabanın kapısını açan ve kolundan tutup dışarı çeken oldu.
‘’Bir kerede şaşırtın.’’ diyen Seymen, genç kızı yere savurup bıraktı. ‘’Bütün sülaleniz korkaklarla dolu.’’
Özleyiş düştüğü yerde toparlanmaya çalışırken Umut arabadan dışarı fırlayıp genç kıza doğru koştu ama alnına dayanan silahla adımlarını durdurmak zorunda kaldı.
‘’Namusum olacak kadına yaklaşan erkek sineği havadayken kanadını çırpamadan öldürürüm.’’ dedi Seymen.
‘’Bırak onu!’’ Özleyiş düştüğü yerden kalkıp bindallısının eteğini toplayarak yaklaştığında engel olmaya çalıştı ama Seymen bir eliyle silahını Umut’a tutarken diğer eliyle genç kızı geride tutmuştu.
‘’Seninle evlenmek istemiyor.’’ Umut’un bakışları nefret doluydu.
‘’İsteyip istememesi zerre umrumda değil.’’
Seymen silahını geri çekerken adamlarına başıyla işaret verince anında gelip Umut’a yaka paça diz çöktürürken arabadan Barlas’ı sürükleyerek çıkarmışlardı.
‘’Bırak çocuklarımı!’’ Müge Hanım arabadan indiğinde Seymen’in yüzüne tokat attı. ‘’Kızımdan da oğlumdan da uzak duracaksın!’’
Genç adam gülerek tokat atılan yanağını tutup çenesini sağa sola oynattı. ‘’Hanımanne bak aynı kandan değilsiniz diye Hanım diyorum anne diyorum yaşına hürmet etmeye çalışıyorum ama beni delirtmeyin buraya toplu mezarınızı eşerim.’’ Bir işaretiyle boştaki adamlarından biri Müge Hanım’ı tutup geri çekerek diğerlerine yaptığı gibi diz çöktürdü.
‘’Anne!’’ Özleyiş gitmek istediğinde kolundan tutan el sertçe geri çekerek yanında yürüttü. ‘’Bırak bizi!’’ Kolunu kurtarmaya çalıştıkça tutan el daha çok canını yakıyordu.
‘’Bırakayım.’’ Seymen tuttuğu kolu bıraktığında doğrudan Barlas’ın tutulduğu yere gidip silahını başına dayadı. ‘’Önünde iki seçenek var. İstiyorsan al anneni çekip git kendini kurtar ben de olması gerektiği gibi kardeşinin kanını akıtıp babamın akıtılan kanını temizleyeyim ve inan bana bu yolu seçmeni çok istiyorum ya da tıpış tıpış kendi ayaklarınla kaçtığın gibi evine geri dönersin ve olması gerektiği gibi üzerinde gelinliğinle gelir kardeşinin kanı yerine senin kanını akıtmam için yatağıma girersin.’’
‘’Şerefsiz.’’ diye bağıran Umut dile gelen sözlerle Seymen’in üzerine gitmek istediğinde tutan adamlardan biri başına sertçe vurmuştu. Gelen darbeyle yere düştüğünde Özleyiş yanına gitmeye çalıştı ama başka bir adam önüne geçip engel oldu.
‘’Akacak kanla iğrenç davanız bitecekse beni öldür.’’ dedi Müge Hanım. ‘’Kızımı, kardeşini bırak onların yerine benim canımı al.’’
‘’Ah be annem senin kanın bu domuz kanlarından daha değerlidir boşuna yorma kendini.’’
Özleyiş yere dizleri üzerine çöktüğünde gözlerinden akan yaşlar yere yağmur olup dökülüyordu. Araba ışıklarının altında parlayan kırmızı bindallısıyla umutsuzluğun içindeki bir kan damlasıydı. Kardeşine baktığında yaşlı gözlerini, umutsuz bakışlarını ve başındaki silahın altında korkuyla aldığı nefesleri görüyordu. Annesi dik durmaya çalışıyordu ama iyi olmadığını anlayacak kadar iyi tanıyordu. Umut kendi acısı içinde kıvranıyordu.
‘’Seninle gelirsem onların gitmesine izin verecek misin?’’
‘’Kızım yapma.’’ Müge Hanım’ın sesi sıkışan kalbiyle zayıf çıkmıştı.
‘’Soruma cevap ver!’’ diye bağırdı Özleyiş.
‘’Delibaş sözü olsun namusuma el uzatmasına rağmen annenle beraber bu piçin de cahilliğine verip gitmesine izin vereceğim ama kardeşin düğün sabahına kadar benimdir.’’
‘’Kardeşime dokunmayacaksın, canını yakmayacaksın.’’
Seymen yüzündeki zafer mutluluğuyla ağzındaki tükürüğünü çiğniyordu. ‘’Düğün sabahına kadar misafirim olacak sonrasında evine sağ olarak gönderirim ama bir yanlışın olursa acımam canını alırım.’’
Özleyiş güçlükle bindallısının eteklerine basa basa ayağa kalktı ve acı içindeki arkadaşının yanına gitti. ‘’Umut kendine gel!’’
‘’İyiyim.’’ Umut kendisini toparlamaya çalışıyordu.
‘’Yalvarırım annemi eve götür.’’
‘’Seni bırakmam.’’
‘’Sabrım tükeniyor!’’ diye uyardı Seymen.
Özleyiş, Umut’un kendisine bakmasını sağladı. ‘’Annemi götür yoksa burada zarar görecek. Lütfen sende biraz hatrım varsa onu buradan götür.’’ Annesinin yanına gittiğinde sıkıca sarıldı. ‘’Anne, Umut ile git.’’
‘’Seni bırakmam.’’ Müge Hanım'ın kızına sarılışı sahipleniciydi. Kızı için ölmeye hazırdı.
‘’Anneciğim ne olur git.’’ Devamını kulağına fısıldayarak konuştu. ‘’Benim evimde bekleyenimin olduğunu bilmem gerekiyor. Buradan bir gün kaçacağım ve o gün çalacak kapım olmalı. Yalvarırım git ve her şey normalmiş gibi yaşa ki ben de burada senden güç alabileyim.’’
‘’Geleceğine söz ver.’’ dedi Müge Hanım gözyaşları içinde.
‘’Söz veriyorum geleceğim. Bir yılda sürse bir asırda sürse evime döneceğim.’’ Annesinin yanaklarından öptüğünde aynı şekilde karşılığında öpücüklerini aldı. ‘’Umut, annemi götür.’’ diyerek geri çekildi.
Umut istemese de acısını yok sayıp ayağa kalktı. Kendisini tutan eller bu defa bırakmıştı. Müge Hanım’ın yanına gittiğinde ayağa kalkmasına yardım etti ve arabanın olduğu yere doğru yürüttü. Anne kız birbirinden uzaklaştıkça ağlamaları artıyordu.
Müge Hanım, “Kızımı burada bırakamam.” diyerek geri dönmek istedi ama Umut tutup engel oldu ve zorla arabaya oturttu. Son kez Özleyiş’e baktığında, ‘’Gidin yalvarırım gidin!’’ dediğini duydu.
Arabaya bindiğinde önündeki araçlardan biri kenara alınarak yol geçebileceği kadar açılmıştı. Özleyiş yanından geçen arabanın içindeki annesiyle son kez göz göze geldi ve uzaklaştıklarında karanlığa gömülen arabayla yere çöktü.
Ne yaşarsa yaşasın ilk defa kendisini yalnız hissediyordu. Annesinin gitmesiyle gücü de gitmişti, dayandığı desteği gitmişti.
‘’Yeter bu kadar.’’ Yanına gelen adam tutup yerden kaldırdığında sürükleyerek arabaya doğru yürüttü. ‘’Şu küçük domuzu da alın götürün depoda kapatın bir yere düğün sabahına kadar orada kalacak.’’
‘’Abla!’’ diyen Barlas ile Özleyiş kendi korkusuna rağmen, ‘’Korkma sözümü tutacağım.’’ dedi.
Arabanın açılan kapısından içeri itildiğinde eteklerini toplayıp oturdu. Büyük umutla kaçtığı yolu şimdi biten umutlarıyla geri dönüyordu.
Karabeylilerin konağına geldiklerinde Hamza Bey adamlarını seferber etmiş Özleyiş ile Barlas’ı arıyordu. ‘’Arama boşuna.’’ diyen sesle Seymen’i gördü.
Genç adam arabanın kapısını açıp Özleyiş’i dışarı çekerek amcasının önüne attı. ‘’Düğün bitene kadar kardeşi misafirim olacak. Ya bir daha kaçmak gibi bir hataya düşmez evlenir ya da olması gerektiği gibi kardeşiyle akıtılacak kanı akıtırım.’’
Arabasına binip gittiğinde Hamza Bey, yeğenini tutup sarstı. ‘’Barlas nerede?’’
‘’Götürdüler.’’ diye zorlukla konuştu. ‘’Zarar vermeyecekler.’’
‘’Ben seni ne yapayım Özleyiş?’’ diye bağırdığında Aziz geldi.
‘’Buldunuz mu?’’
‘’Bulduk ya bulduk it soyu Delibaş bulmuş karşılığında Barlas’ı almış.’’
‘’Öldürdü mü?’’ diye sordu oğlu.
‘’Hayır!’’ dedi genç kız. ‘’İstediğiniz gibi evleneceğim Barlas da eve dönecek.’’
‘’Yürü eve gir üstünü başını düzelt kına yakmak için seni bekliyorlar. Bir kez daha zorluk çıkarırsan, kardeşin senin yüzünden ölürse acımam bende senin canını alırım.’’
Aziz, Özleyiş’i yanına alıp konuklardan uzak tutarak odasına götürdü. ‘’Annen nerede?’’ diye sordu.
‘’Yok gitti.’’ dedi genç kız.
‘’Doğru olanı yapmış. Hazırlan hadi.’’
Özleyiş kapanan kapıyla bir kez daha hıçkırıklara boğuldu. Ağlamasını dakikalar sonra zor olsa da durdurup dağılan makyajını ve saçını düzeltti. Ayağa kalktığında bindallısını da düzeltip odanın kapısını açtı. Nazime Hanım dışarıda bekliyordu. Olanlarla ilgili kızına tek kelime etmeden uzanıp kırmızı duvağını yüzüne kapattı ve avluya giden yolda yürümesi için yolu gösterdi.
Avluya adım attığında gösterilen yere oturdu. Gözlerinden sessizce süzülen yaşlar arasında Zehra Hanım’ın geldiğini gördü. Elinde kına tepsisi vardı. Elini tutup çektiğinde daha önce hiç görmediği bir kadın gelip avucuna büyük bir altın koydu.
Altının üzerinden kına yakılmaya başlandığında etrafını sarmış insanlar bir ağızdan ağıt yakar gibi türkü söylemeye başlamıştı. Kırmızı duvağının ardından olan her şey normalden daha fazla korkutucu görünüyordu. Elinin etrafına sarılan tül sıkıca bağlandığında Zehra Hanım diğer elini tutup çekti ve aynı şekilde onada kına yaktı.
İki eli de kınayla kaplandığında Belkıs Hanım, Zehra Hanım’a emredici tonda konuşurken söylediklerini Özleyiş de duyuyordu. ‘’Bu eller sabaha kadar yıkanmayacak. Elleri yandığı kadar yüreği de yansın. Kanın en koyu tonunda tutsun da ne için kurban edildiğini, evime neyin bedeli olarak geldiğini unutmasın.’’
Arkasını dönüp gittiğinde Özleyiş’in gözyaşları arttı. Gideceği evde kendisini bekleyen nefretin, düşmanlığın altından nasıl kalkacaktı?
~~~~
Seymen amcaoğullarının olduğu mekana girdiğinde doğrudan masalarına oturup dolu kadehi kafasına dikti.
‘’Neredeydin?’’ diye sordu Boran.
‘’Domuz avında.’’ dedi Seymen rahatça. İçkiyi içmeye devam ederken yaktığı sigarayı tüttürüyordu.
‘’Evleneceğin kız kına yakarken gidip ailesine mi bulaştın?’’
‘’Kaçmaya çalışıyordu bende avladım, gereken dersi verdim, ağılına kapattım.’’
‘’Allah şerrinden korusun ağabey.’’ diyen Azat kendi içkisinden yudumladı.
‘’Amin amcaoğlu amin.’’ Sigarasının zehrini içine çekerken yanına gelen dansöz kucağına doğru oturunca cebinden çıkardığı parayı göğüslerinin arasına sıkıştırdı. ‘’Uza hadi.’’ diyerek masasından gönderdi.
Boran’ın içki doldurduğu bardağı alıp tek dikişte içti. Gözlerini kapattığında evleneceği kadının önünde diz çökmüş şekilde çaresizce ağladığı hâli belirmişti.
‘Bu daha başlangıç.’ dedi düşünceleri arasında. ‘Babasız geçirdiğim her günün intikamını yavaş yavaş alacağım. Acıdan asla yüzün gülmeyecek, nefes alamayacaksın ama ölemeyeceksin de.’ Sigarasından bir nefes daha çektiğinde oturduğu yere keyifle yayıldı.