8 Sene Önce.
"O biliyor!" Dedim beni çekiştirirken. Korkudan aklımı kaybedecekken o nasıl bu kadar sakin ve gamsızdı! "Haberi var Sarp! Kaç buradan!"
"Sensiz gitmiyorum." Sırtımı bir ağacın gövdesine yasladığında gözlerindeki kararlılıktan korktum. Çünkü kalırsa ölürdü. Başka bir yerde yaşarsa buna katlanırdım ama ölürse? O zaman kendimi nasıl dik tutacaktım?
"Sana yalvarıyorum." Eray'dan kurtulması imkansızdı. Gücü kendinde öyle bir toplamıştı ki biz daha düşünmeden yapabileceklerimizi tahmin ediyordu. "Ne olur git Sarp."
"Asla Liyana. Seni, asla bırakmam!"
Sarp ve Eray'ın kesişen yolları sayesinde tanımıştım onu. Silah kaçakçılığı yapan Sarp temiz çalışırdı ve çevresi genişti. Eray'la yaptığı küçük bir işten sonra arkadaş olmuşlardı ve bir sene boyunca sürekli beraber zaman geçirmiştik. Eray beni ondan saklamıyordu. Ama bana olan tavrını da Sarp'tan saklamıyordu.
Onun gözünün önünde ilk dayağımı yediğimde Sarp'ın bana bakışları her şeyi yakacak gibiydi. Neyse ki durumu idare ettim ve bunu engelledim. Ama daha sonrasında karşılıklı gelişen aşkımızı engelleyememiştim.
Onda gördüğüm merhamet ve nezaket kalbimi yerinden çıkartmıştı. Eray'ın bende açtığı yaraları sarması ve beni ondan kurtarmak için yollar araması bile aciz hayatımda parlayan bir güneş gibiydi.
Ama hikaye uzun sürmedi.
Eray her şeyi öğrendi ve bir odanın içinde onu sandalyeye bağlattı.
"İyi izle..." Saçlarımdan çekerek. Diğer eliyle çenemi sıkıyor ve zorla bu ana tanık ettiriyordu. "Benim dışında bir hayatının asla olamayacağını!"
Sarp'ın karşısında dikilen üç adam ateş etmeden önce gördüğüm tek şey korkuydu.
Ama ölümden değildi bu korku.
Benim yaşamamdandı.
İlk kurşun omzuna geldi ve bedeni geriye savruldu. Arka arkaya sıkılan diğer kurşunlarla sandalyeyle geriye devrildiğinde dahasına bakamadım.
Saçımdan sürüklenilerek oradan çıkartıldım ve günlerce tecavüz edilerek işkence gördüm.
Ölüm yalnızca hayaldi.
Sarp da o zaman hayalimi gerçekleştirmişti.
𓆩🖤𓆪
"Ne? Nasıl?" Nefes nefese kalarak ondan uzaklaşmaya çalıştım ama kollarını bana sararak gitmemi engelledi. "Defol git!"
"Liyan-"
"Siktir git ruh hastası! Nereden öğrendin onu?!" Bu bilgiye nasıl ulaşmıştı? Ne tür bir oyun dönüyordu?
Eray'dan daha hasta bir adam olamaz derken bu adam da neyin nesiydi böyle?
"Anlatmama izin-"
"Sen sıyırmışsın!" Ona bir tekme atacaktım ki ayağımı yakaladı ve engelledi. Tokadımı engelleyemediği için yanağı yana savruldu ama buna karşılık sadece bileğimi tutup ona vurduğum avcumun içini öptü.
Siktir. Bu ne?!
"Gülfem abla ve Serpil teyzenin sana anlattığı kurbağa hikayesini Sarp'tan başkasına anlattın mı?" Kaşlarını kaldırarak beni olduğum yere kilitledi. Bunlar yetimhanede bana bakan iki kişiydi ve her gece kurbağalarla alakalı komik hikayeler anlatarak beni güldürürlerdi. Aklımda kalan bu hoş anıyı bir tek Sarp'a anlatmıştım.
Gerçek Liyana'nın hayatındaki bir anıyı açtığım tek kişiydi Sarp.
"Sarp?" Sesim benden farklı çıktı.
"Benim Liyana."
Hangi gecenin kabul olan duasıydı bu?
Başka bir şey söylemeden önce onu tutup kendime çektim ve kafayı yiyerek onu öptüm.
Gecenin bir yarısı ismini bile unuttuğum hayallerimdeki sevgilim karşıma geçmiş ve bana gülümsüyordu. En büyük pişmanlığında beni bırakmak olduğunu söylüyordu.
Herhangi gecelerden birinin yarısında Liyana Koray tekrar nefes alıyordu.
Yaşıyordu.
Hatta bunca zaman ölmediği için ilk defa...Şükrediyordu.
Konuşulması gereken tonla şey, sormam gereken tonla soru ve bana açıklaması gereken bir yaşam vardı.
Eğer baktığım adam ona benzemeseydi ve yanında rahat hissetmeseydim bunun ardını deşebilirdim ama sanki her şey açıktı da ben kördüm. Onun öldüğüne o kadar emindim ki aradan geçen sekiz seneden sonra bir mafya liderinin varisi olarak karşıma çıkan kişinin o zamanki aşkı olduğunu düşünemezdim.
Sanki onu unutmam için tüm ihtimaller düşünülmüştü.
Aslında benim değil, Eray'ın onu unutması için.
Gömleğinin düğmelerini hızla çözüp kravatını söküp attım. Ona soymama yardım ederken bir yandan da elini pijamamın altına sokup tenimi okşuyordu.
Hazdan delirecektim. Ruhuna da tenine de aşık olduğum adam karşımda nefes alıyordu ve ben elimden gelse onu alıp kalbimin içine sokacaktım.Orası bile güvenli değildi ki. Bana ait hiçbir şey güvenli değildi.
"Seni özledim." Diye fısıldadı beni soyup dudaklarını her yerimde gezdirirken. Sadece gözlerimi kapattım ve onu hissettim. Nefesini, kokusunu ve zırh giyinmiş kadar sert olan tenini.
Tüm gece ruhumu da bedenimi de onunla birleştirdim. Kirli bedenimi onun temiz varlığıyla süslerken zevkin de acının da her halini tattım. İlk defa korkmadan, zevk içinde seviştim. Aşkla, tutkuyla ve istekle verdim bedenimi.
Çünkü her gecenin aksine ilk defa bu gece zorla değil de, kendi isteğimle girdim bir adamın kollarına.
Bir adam...
Sevdiğim bir adam.
𓆩🖤𓆪
Kış bahçesindeki geniş koltukta yan yana oturuyorduk. İkimizde de siyah bir eşofman takımından başka bir şey yoktu.
Gece boyu sadece sevişip uyuyakaldıktan sonra sabah beraber duş alıp kahvaltı yaparken bile sessizdik.
Duygusal yükselişin aynı zamanda çöküşü de vardı.
Bunca zamandır neredeydi ve Sarp aslında kimdi? Tanıdığım adamın yalan olması başkaydı ama ölünün dirilmesi de bambaşkaydı.
Sanırım tüm bu bokları şimdi konuşacaktık. Kucağımızda bir kupa yeni demlenmiş kahve eşliğinde.
"Babam Kudret Asilkan o dönemin en güçlü adamıydı ve oğluna çok düşkündü-"
"Yani sana?"
"Evet. Bana." Tanrı aşkına Sarp nasıl o adamın çocuğu olabilirdi? "Bu yüzden doğduğumdn beri kimliğim gizli tutuldu ve hiçbir zaman insan içinde bulunmadım. Zaten eğitim için yurt dışında olduğum yalanına herkes inanmıştı. Bu yüzden onun oğluyla kimse ilglenmiyordu. Ama tüm bunların arkasında ben Sarp ismindeki sahte kimliğimde sahadaydım ve işleri yürütmeye devam ediyordum. Potansiyel düşmanları ve oyunları çözerek babamı sürekli yukarı çekiyordum. Böylece her şey harika ilerledi..."
O zamanlarla alakalı hatırladığım tek şey bir adamı sevmem ve bir adamdan da deli gibi korkmamdı. Taht oyunları zerre umurumda değildi.
"Eray'la silah işinde denk geldiğimizde onun büyük bir düşmanlık sağlayacağını en başında anladım ve düşmanımı yakın tutmak için ona seçtiğim pozisyonlarda yardımcı olup gözüne girmeye çalıştım. Her zaman işime odaklıydım ve her şeyi temiz yapıyordum. Ta ki bir akşam seninle beraber gelene kadar Liyana... İşte o gece beni var eden her şeyi siktir ettim ve tek bir kadın için var olmak istedim..."
8 Sene Önce,
İstanbul'da bir restoran.
"Canım çok acıyor seni pislik!" Yara bere içindeki kolumu saklasın diye girdirdiği kalın elbise yüzünden hem terliyor hem de acı çekiyordum. İncinmiş ayak bileğime rağmen giydirdiği stiletto beni öldürmek üzereydi.
"Gerçek bir yüksün Liyana. Kes sesini ve güzelce otur."
Piç kurusu evde yemek yokmuş gibi beni enden buraya getirdiyse!
Bir masaya sürüklendim ve başbaşa olmadığımızı orada anladım. Eray'ın beni itiş kakış oturttuğu sandalyemin hemen karşısında cennetten kaçan bir melek gördüm.
Takım elbisesiyle kusursuz bir uyum içinde olan bu mükemmel adam bana endişeyle bakıyordu.
"Bu Sarp." Dedi Eray onun elini sıkarken. "Bizim yeni dostumuz Liyana! Yabancı hissetme."
Bir kere bile yabancı hissetmedim.
Hep gözümün hizasında kalsın ve beni önemseyen bakışlar atsın istedim.
𓆩🖤𓆪
"Tanıştığımız ilk gün?" Diye sordum ona.
"Evet. O gün seni görmem bugün olan her şeyin başlangıcıydı sadece. Daha erken davranıp onu ortadan kaldırmam gerekirken daha fazla bilgi için bu oyuna devam ettim sonunda her şeyini kaybeden ben oldum. Hırslarımın kurbanı oldum."
O zamanlar tek hamlede Eray'ın kökünü kurutabilirdi...Çünkü Kudret Asilkan, Eray için en tehlikeli kişiydi.
"Senin içinde olduğun duruma şahit oldukça olaya kapıldım ve Eray'ın her şeyini elinden alacak bir plan kurdum. Hedefime öyle kilitlenmiştim ki çoktan ifşa olduğumu fark edemedim. Eray'ın psikopat kişiliği sayesinde aklındakileri kimseyle paylaşmamasının sonucunda ölümüm bile son dakika ayarlandı. Beni korumak adına Keser malikanesine ve Eray'a çalışmak için sızan adamlar ölümümün olduğu geceyi tamamen şans eseri ayarladılar. İlk kurşun gerçekti ve omzuma girdi. Ama ben düştükten sonra sıkılanlar boş mermiydi ama Eray kibri yüzünden dönüp bakmaya zahmet bile etmedi..."
Onun öldüğünü sandığım o gece aslında Sarp üzerini giyinip çıkmıştı oradan.
"Neden oyun oynadın? Neden adamların Eray'a orada sıkmadı?"
"Çünkü tüm işimiz tehlikedeydi ve onu düzeltmemiz gerekiyordu. Yaşaması zorunluluk olduğu için babam işleri düzeltmeye çalıştı ama bunu yapamadan Eray onu ve yaşayan tüm tanıdıklarımızı kurşuna dizdi. Kurtulan birkaç kişiyle beraber yurt dışına kaçtık..." Elini saçlarına attı ve derin bir nefes aldı. "Güçsüzdüm Liyana. Seni alamadım."
O günü hatırlıyordum.
Kudret Asilkan'ı öldürdüğü gece yaşadığı güç sarhoşluğunu ve beni hasta edene kadar bedenime sahip oluşunu da.
Onun iğrenç seks oyuncağı olan Liyana Koray.
"Neden geldin Sarp?" Ölüşü, ölmeyişi, gidişi ve gelişi birer kaos olan bu adam geri dönmüştü ve şimdi neler yapacaktı? Nasıl bir adam olmuştu? Kimleri ateşinde yakacaktı?
"Neden mi geldim? Tahtımı geri almak için elbette." Gücü tekrar ele geçirecek ve Eray'a geçit vermeyecekti. "Benden alınan her şeye sahip olmak ve elimden çalınan hayatı geri almaya geldim." Uzandı ve beni kendine çekip dudaklarını yüzümde gezdirdi.
"Ama en derinine inersek, senin için geldim Liyana...Sekiz sene boyunca bir an bile aklımdan çıkmayan senin için geldim. Aklıma ve kalbime sahip olduğu yetmezmiş gibi ruhuma sahip olan kadın için geldim."
Yaşamak... Bu olmalıydı.
Bunca zaman burnumdan çektiğim oksijeni hayat sanırken yanılmışım. O sadece bir yanılsamaydı.
"Eray Keser'e hayatı zehir etmeye ve Liyana Koray'a cenneti yaşatmaya geldim."
Dudaklarımı nazikçe öptü ve gözlerime hayranı olduğum bir şefkatle baktı.
"Seni bu krallığa kraliçe yapmaya geldim Liyana. Şimdi...Yeni hayatına hoş geldin."