Bu sabah her zaman ki gibi güneş doğmadan uyandım. İki kardeşim de hala uyuyordu. Onları rahatsız etmeden bahçeye çıktım ve tek geçim kaynağımız olan ineğimizin yanına gittim. Adı Bella'ydı. Küçük kardeşim izlediği bir çizgi filmde ki kızın adını koymuştu. Önüne saman attığımda iştahla yemeye başladı.
"Çok acıktın değil mi?" elimi hafifçe başında gezdirdim ve acı bir şekilde gülümsedim. Birkaç gündür açtı. Hepimiz gibi. Hindistan'da çoğu insan açtı ama iş bulma konusunda bizim kadar şanssız değillerdi. Babam bir yıldır iş aramak için gecesini gündüzüne katıyordu. Sabah erkenden çıkıyor ancak akşam karanlığında eve dönüyordu. Sanki saatlerce çalışmış gibi yorgun olurdu ama biliyordum onu kapı kapı dolaşmak değil reddedilmek üzüyordu. Eve geldiğinde ne kadar yorgun olursa olsun bizimle konuşur ve odasına gidip ışığı açık bir şekilde otururdu. Görmesemde emindim annemin fotoğraflarına bakıyor ve mırıldanarak onunla konuşuyordu. Kapısından geçerken fısıltını duymuştum. Ona her şeyi anlatıyordu. Zorlandığını, bize bakamadığını ve onu çok özlediğini.
Eve girdiğimde ateşin üzerine az kalan sütü koydum. Isınırken bu sabah her şey normal gibiydi. Ama içimde değişik bir şey olacakmış gibi yeni bir his vardı.
"Günaydın" arkamdan gelen mırıltıyı andıran sese döndüm Ahana ve Nila gözlerini ovuşturarak bana geliyorlardı. Yanlarına gittim ve aynı boyda olmak için eğildim.
"Kızlar, dün gece yine uyumadınız değil mi?" birbirlerine baktıklarında "Bakışmak yok." dedim. Bana döndüler ve ellerini önlerinde kavuşturdular "Açlıktan uyuyamadık..." dediği şey ile kalbime binlerce iğne aynı anda saplandı sanki. Gözlerim dolarken görmemeleri için ayağa kalktım ve kaynayan süte gittim. Bir damla yaş yanağımdan akarken hızla sildim "Bugün güzel bir şeyler yeriz." dedim. Dudağımı ısırdım ve sütü eşit bir şekilde bardaklara döktüm üzerlerine su ekledim ve onlara uzattım.
Hızla elimden alıp nefessiz içerlerken gözlerimi sıkıca kapadım. "Lanet olsun!" derin bir nefes aldım ve bardağı lavaboya koydum. Sonra ikisi çok uzak olmayan bir köye gitmek istediler. Dediklerine göre orada meyveler varmış. Bu isteklerine karşı çıkmak istesem de gözlerinde ki tok olma düşüncesinin verdiği hevese dayanamadım ve mecburen kabul ettim. Gittiklerinde uyuyan babamın odasına gittim. Yatakta sırt üstü yatıyordu. Elinde buruşturduğu iş ilanlarının yazılı olduğu kağıt vardı. Başımı iki yana salladım ve yorganı açık sırtına örttüm ve seyrek saçlarına bir öpücük kondurdum. Sessizce nereye gittiğimize dair bir not bıraktım ve evden çıktım. Sıcak hava tenimi yakarken saatte zor geçen otobüsü yakaladım ve bindim. Otobüsün içindekiler hasta olmuş olmalıydılar. Sürekli öksürüyor ve ellerinde ki peçeteyi dudaklarına sürüyorlardı. Gördüğüm acı manzara duraklamama neden olsa da sırada ki insanların sinirlenmesi ile devam ettim ve boş koltuğa oturdum.
Kısa bir yolculuk sonrası şehre indim. Şehir köyden çok farklı değildi. Yağlı gibi görünen kirli sokaklar, etrafta gezinen fareler ve sıkılmış gibi yavaş yürüyen eski kıyafetli yüzlerce insan. Yardım toplayan bir işletmeye gittim ve hızla içeri girdim. Burası Hindistan'ın zenginlerinin yardım gönderdiği yerdi, uzunca bir süre buradan aldığımız yiyecekler ile idare etmiştik. Ama aylardır tek bir yardım alamamıştık. İçeride ki sıra uzun süre bakarsam başımı döndürebilecek kadar çokken sıraya girdim. Yaklaşık yarım saat sonra bana sıra geldi ve meşe ağacından yapılma masanın önünde ellerim bağlı bir şekilde durdum. Yardım istemek benim için her daim zor olmuştu. Yardım istemek acizlik değildi ama beni rahatsız ediyordu.
"Evet?" karşımda ki 40 yaşlarında gözlüklü adam konuştuğunda kendime geldim ve "Yiyecek yardımı." dedim. Adam oflayarak önünde ki dosyaları karıştırdı, gördüğüne memnun olmamış gibi dudağını büzdü ve üzgün suratla bana döndü.
"Üzgünüm, hiçbir şey gelmemiş." yüreğim sıkışırken umutsuzca "Ama gerçekten ihtiyacım var bayım! Evde iki tane küçük kardeşim var!" dedim. Onların aç kalma düşüncesi beni harekete geçirirken sesim düşündüğümden çok çıkmıştı. Arka sıradakiler dediğimi duymuş ve "Bizim yok mu sanki?" "Biz burada keyfimizden duruyoruz!" "Yüce Tanrım! Hintliler bitti şimdi Afrikalı olanlara mı sıra geldi?" son cümle beni sarsarken umursamamış gibi dilimi ısırdım ve öylece dikildim. Hintliler çok beyaz sayılmazdı-soylu hintliler hariç onlar beyazdı, ama ben onlardan daha siyahiydim. Buda çoğu yerde sorun çıkarıyordu.
Adam omzunu silkti ve "Üzgünüm." dedi. Hareket edemiyordum ama sabırsız adam beni itti ve sırama geçti. Pes edip oradan ayrıldım. Elimi bedenime doladım ve geçip giden insanlara baktım. Çoğu insanın yüzünde aynı bezmişlik vardı. Belki fakirlikten belki hastalıktan belki de bambaşka sebeplerden. Ne çok sorun vardı? Biraz önce çıktığım binaya gözüm takıldığında insanların teker teker yorgun suratlar ile çıktığını gördüm, iç çektim. Tam o sırada arka cebime değen eller ile hızla arkamı döndüm.
"Hey!" kimse yoktu. Etrafımda bir tur döndüm ama yanımdan omzuma çarparak geçen insanlar dışında kimse yoktu. O anda cebimde hissettiğim ağırlık ile şaşkınlıkla cebimi yokladım. Çıkan beyaz kağıt ile kaşlarımı çattım. Sessiz bir köşeye geçtim ve acele yazılmış yamuk yumuk yazıyı zorda olsa okumaya başladım.
"Annen yaşıyor. Eğer gerçeği öğrenmek istiyorsan Ocean dans kulübüne gel." titreten ellerim kağıdı düşürürdu. Ellerim gibi bedenimde soğukta kalmış gibi titredi. Hızla eğildim ve kağıdı avucuma sakladım. Sanki birisi kağıdı benden çalacakmış gibi sıkıca tuttum. Avuç içim terlerken nefeslerimin bir düzeni yoktu. Birden gülmeye başladım ve aynı anda ağlamaya. Başımı yukarı kaldırdım ve açık gökyüzüne baktım.
"Biliyordum!" diye bağırdım. Birkaç bakış bana dönse de umursamadan kağıdı açtım ve tekrar tekrar okudum. Sanki iki cümlelik kelimeden daha fazlası varmış gibi sürekli başa dönüyordum. Günlerdir ruhumda olan değişimin sebebi buymuş demek. Beni bulmak üzere olan gerçek. Biri benimle pekala oyun oynuyor olabilirdi ama o an tek düşündüğüm ve mantıklı bulduğum bu yazılanların gerçek olduğuydu. Heyecanla kalbime bastırdım. Seni bulacağım anne...
Selam! nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Şimdilik kısa bir hikaye yazacağım. En fazla 10 bölümlük bir hikaye olacak. Umarım hoşunuza gider??. Gelecek bölümlerde görüşmek üzere??.