Hastane rehabilitasyon salonu, sabah ışığında geniş ve ferah görünüyordu. Duvarlarda anatomik posterler, köşede koşu bantları, ortada ise birkaç paralel bar. Yarkın tekerlekli sandalyede, Alper ise koltuk değnekleriyle oturuyordu. Kapı açıldı. Önce Dilay girdi, ardından omuzlarına dökülen sarı saçları ve enerjik adımlarıyla Burcu. Üzerinde beyaz spor tişört, gri eşofman vardı; gözleri, insanın içine işleyen sıcacık bir mavi tonundaydı. “Beyler,” dedi Burcu, hafif bir gülümsemeyle. “Bugün ilk gününüz. İkiniz de şanslısınız, çünkü ben çok tatlı bir Terapistim… Ama acımasız da olabilirim.” Yarkın hafifçe kaşını kaldırdı, Alper ise ona bakar bakmaz donakaldı. O an, gürültülü salon sessizleşmiş gibi hissetti. Burcu’nun gözleri Alper’inkine kilitlendi; birkaç saniyelik bakışma, ikisinin de

