TARİFSİZ AŞK

1134 Words
Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Tolga şimdi tam olarak bana ne demek istemişti? Gerçekten gözümün önünde bir şeyler oluyor ve ben bunu fark edemiyor muydum? Ne kadar süre daha Hülya ve Emre’yi izlediğimi bilmiyorum ve beni fark eden Emre oldu. Beni görünce gözlerinde o tanıdık ışık belirince rahatladım. Bu, benim yıllardır sevdiğim adamdı; yanındaki kardeşimdi. Gerçekten kendi psikolojimden şüphe duymaya başlamıştım. Ben ne zaman kardeşim ve sevgilimin aralarında bir şey olabileceğinden şüphe eder olmuştum? Duysalar ne kadar üzülürler diye düşününce, içimden kendime bir kez daha kızdım. Emre bana doğru gelirken kollarını açıp yanıma yaklaşıp direkt sarıldı. “Aşkım, sen hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın. Bugün daha bir güzel olmuşsun.” deyip ellerimi tutup etrafında döndürdü. “Çok güzel bir elbise bulmuşsun. Saçın, makyajın… her şey harika olmuş. İyi ki geldin.” deyip tekrar sarıldı. Ama yine canımı sıkan bir ayrıntı vardı: Hülya yanımıza gelmek yerine beni görünce oradan uzaklaşmıştı. “Hülya iyi mi?” diye sordum. “Evet, gayet iyi. Sanırım lavaboya gitmesi gerekiyor, birazdan gelir.” diye geçiştirerek bir cevap verdi. Konuşurken gözlerini kaçırıyordu. O, sabrımı fazlasıyla taşırmıştı. “Emre, sen benimle kafa mı buluyorsun? Sizde değişik hâller var. Adını koyamıyorum ama hissediyorum. Senin bu konuda diyeceğin bir şey var mı?” diye aklıma gelenleri direkt sordum. Tabii bunda Tolga’nın “Gözünü aç.” demesinin etkisi yüksekti. Emre elini belime koyup, “Aşkım, gerçekten çıldırmış gibi konuşuyorsun. Ne hâli olacak bizde? Hülya, hangi bölümü gelir, okuldan sonra ne yaparız diye çok düşünüyor bu ara. Hep onları konuşuyoruz. Hadi gel şu masaya geçelim. Bu soruyu bana sorman bile sana olan tarifsiz aşkıma hakaret. Şu an eğlencedeyiz diye uzatmıyorum ama bu konuyu sonra konuşalım. Ne ima ettiğini çok merak ettim.” dedi. Emre bu kadar kendinden emin konuşunca söylediğim sözlerden pişmanlık duydum. Devamını sorarsa nasıl söyleyecektim? “Hülya’yla aranda bir şey var diye merak ediyorum.” İnşallah bu konuşma uzamaz, ben de kafamdaki salak düşünceleri anlatmak zorunda kalmam diye insanlarla selamlaşırken kafamdan planlar yapıyordum. Gerçekten ayıp etmiştim. Tolga’nın sözüyle gaza gelip Emre’ye bayağı imada bulunmuştum. Emre’yi biliyorsam bunun peşini bırakmaz, en ufak olayda yüzüme vururdu. Bir defasında lisede yine böyle şüpheye düşmüş, çok büyük kavga etmiştik. Hülya o zaman benden taraftaydı ama şu an doğrudan Hülya’yla bir şey olduğunu ima etmiştim. Masadaki arkadaşlarla konuşurken kafamdan sürekli bunlar geçiyordu. Ama Emre hiçbir şey olmamış gibi elimi bırakmıyor, her konuşmada story attığında bana dönüp beni öpüyordu. İçeceklerimizi söyledik. Doğukan’ın ayarladığı yer gerçekten çok güzeldi. Müzik aşırı yüksek değildi, istediğimiz gibi sohbet edebiliyorduk. Hepimizin ortak derdi son seneye girmiş olmamız ve okul bitince güzel bir yerde işe başlayabilmekti. Gelecek dönem stajı iyi bir yerde yapabilmek en büyük hedefimizdi. Hülya masaya gelince bana direkt sarıldı: “Çok güzel olmuşsun. Keşke geleceğini söyleseydin, seni beklerdik. Güzel sürpriz yaptın.” Çok da samimi olmayan bir konuşma şekliyle, geldiğime şaşırdığını belli ediyordu. Aynı hatayı yapıp ona da tavır yapmayacaktım. “Kesin belli değildi canım. Önemli olan şu an birlikte olmamız. Burası çok güzelmiş, gelmesem gerçekten pişman olurmuşum.” deyip konuşmamıza devam ettik. İlerleyen saatlerde bol bol dans ettik, içtik, güldük. Bu ortam bana çok iyi gelmişti. Biraz da alkolün etkisiyle herkes coşmuştu. Son saatlere yaklaşırken hareketli müzikler son bulup daha slow bir müzik çalmaya başladı. Emre hemen elini uzatıp dans etmek istediğini söyledi. Cevap bile vermeden ellerini tutup piste doğru yürüdük. Ellerim omuzlarında, gözlerimiz birbirinden ayrılmadan dans ediyorduk. Sanki çok uzun zamandır ayrı kalmış da tekrar kavuşmuşuz gibiydi. Mutluluktan ayaklarım yere basmıyordu. Gözleri dudaklarıma kaydı. Hissiyatına karşı koyamadım ve hareket etmeden dudaklarına kapandım. Kısa bir öpücükten sonra geri çekildim; bu kadar kalabalık ortamda yapılabilecek bir şey değildi belki ama o kadar çok seviyordum ki gözüm kimseyi görmemişti. Eliyle çenemi kaldırdı, gece kulübünün ortasında tekrar öpüşmeye başladık. Yüzüm avuçlarının içinde, dudaklarım onun dudaklarında; acemi bir şekilde karşılık veriyordum. Öpüşmemiz o kadar yoğun ve samimiydi ki etraftaki her şey silikleşmişti. Bu an hiç bitmesin istiyordum. Fakat bu an çok uzun sürmedi. Birden kulağımın dibinde Hülya’nın çığlık gibi sesi patladı: “Emre!” Resmen irkilip kendime geldim. Emre’nin elleri sırtıma inmişti. Hülya tekrar Emre’nin omzunu tutup kendine çevirdi: “Hadi, dans sırası bende.” Emre sert bir hareketle Hülya’nın elini itti. “Sanırım biraz fazla içmişsin Hülya. Sevgilimle dans ediyorum, seninle sonra dans ederiz.” deyip tekrar bana dönmeye çalıştı. Hülya’nın gözleri dolmuştu. Emre’nin verdiği tepki karşısında hayal kırıklığıyla ona bakıyordu. Bir adım geriye gittim. Bakışlarım ikisinin üzerinde geziniyordu. Bu basit bir dans isteği değildi ve Hülya’nın tavrı alışılmışın çok dışındaydı. Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Resmen pistin ortasında üçümüz donmuş, kimin ne yapacağını bekliyorduk. En sonunda ilk konuşan Hülya oldu. “Emre…” dedi ve kahkaha atmaya başladı. O sırada fark ettim ki etrafta birçok kişi bize bakıyordu. Doğukan’ı gören Emre hemen hızlıca yanına gidip el hareketleriyle bir şeyler anlatıyordu. Doğukan bize döndüğünde başıyla Emre’nin söylediklerini onayladı. Sonra Emre ve Doğukan beraber yanımıza geldiler. Emre elimi tutup, “Hadi aşkım, biz artık buradan çıkalım.” dedi. Masaya oturttukları Hülya’ya baktığımı görünce, “Merak etme, Doğukan onu eve bırakacak.” deyip elimden tutarak beni dışarı doğru sürükledi. Emre hiçbir şey olmamış gibi mekanik hareket ediyordu. Bana hâlâ birazdan taksi bulacağını, istersem sahilde oturup sohbet edebileceğimizi anlatıyordu. Ama benim kafam içeride olan sahnedeydi. Hülya’nın neden böyle davrandığını, Emre’ye bakışlarını ve Emre’nin ilk panik anını unutamıyordum. Sanki hipnoz olmuş gibiydim. Taksiye bindik. Emre’nin taksiciyle konuştuklarını bile anlamadım. Şu an zihnimdeki en büyük ihtimal Hülya’nın Emre’ye aşık olma ihtimaliydi. Emre bir şeyler söyledi, elimi tuttu. Sanki ateşe değmiş gibi elimi çektim. Yol boyunca bir daha konuşmaya çalışmadı. Sahile gelmiştik. Sessiz sakin bir bank gözüme çarptı, gidip oturdum. Gece kulübündeki halinin aksine, Emre şu an çok sinirli görünüyordu. Yanıma oturmak yerine karşıma geçti: “Ne oluyor Asya? Ne yapmaya çalıştığının farkında mısın? Kız sarhoştu, bir şeyler saçmaladı. Sen ise neredeyse çok nadir olan özel bir anımızı rezil etmekle meşgulsün.” Derin bir nefes alıp ellerini havaya kaldırdı. “Asya, son dönemlerde zaten garipsin. Bu son yaptıkların da tuzu biberi oluyor. Milletin yaptığı hareketler yüzünden bana yaptığın tavır nedir? Aklında bir şey varsa açık açık konuş benimle.” Konuşmaya devam edince kucağıma düşmüş gözlerimi yüzüne kaldırdım. “Evet, haklısın Emre. Son zamanlarda çok değişik şeyler oluyor. Senin söylemek istediğin bir şey var mı bununla ilgili?” diye sordum. Son sözlerim Emre’yi daha da sinirlendirdi. “Sen kafayı yemişsin. Bu kadar yıldan sonra, yaşadıklarımızdan sonra… herkese karşı her zaman senin yanında olduğum halde bana bunu mu soruyorsun? Sanırım biraz ara vermemiz lazım. Sen böyle düşünürken seninle devam edebileceğimi sanmıyorum.” Emre’nin her kelimesi içimde bir yeri bıçak gibi kesiyordu. En korktuğum sahne buydu: yaptıklarını yüzüme böyle vurması. İçime derin bir pişmanlık çöktü. Gerçekten Emre’nin hiçbir suçu yokken onu bu şekilde suçlayabilmiştim. Doğru kelimeyi bulup özür dileyemedim. O da zaten gecenin bir yarısı, beni sahilde yalnız başıma bırakıp arkasına bakmadan gitti. Gidişini izledim. “Gitme.” demek istedim ama konuşacak hâlim yoktu. Belki de yaptığım büyük hata yüzünden hayatımın aşkı beni terk ediyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD