2

540 Words
Eve gidince acele ile odaya girerek annemden kaçtı ablam. Oha! Bana kitledi ya kadını durup dururken. Hain abla. Ama durun, neyse ki ben daha hainim. Canım dayım şimdiden özür dilerim senden yapacaklarım için. Ama her şey Elçin için. Affet beni. "Nesi var onun?" "Ha, kimin? Ne? Karşı bina mı yanıyor ya?" Annem Bir anlık boşluğa düşüp de arkasını dönünce Usain Bold misali odama kaçtım. Ablamla aynı odada kaldığım için gelip soramazdı. Ohhh, kitledim mi yine annemi dayıma..! Yataga uzandıktan sonra protezini çıkarıp da köşeye koydu ablam. Yüzü hâlâ asıktı. O beyinsiz çocuğun olmayan o beyni ile beyin salatası yapmaz mıydım ben? Yapmazdım tabi ki. Yapamazdım. Çünkü beyin namına bir şey yoktu onda. "Yapma be abla!" "Üzülmüyorum. Cidden. Eren seni sallarken ben de ayağımda sallamak istemiştim de annem izin vermemişti canım acır diye. Sana bakamadığım için üzülmüstüm, protezim var diye değil. Şimdi de kendim için üzülmedim aslında. Bir an önce mezun olsam da kurtulsan benden." "Vallahi de ablam falan demem dalarım bak." deyip protezi elime aldığımda "Bırak kız." diye bağırdı sessizce. "Daha yeni kırdın diğerini." "Her ağladığında kırarım bak. Ohh çok da zevkli." Protezi havaya kaldırıp da yatağa vuracağım sırada "Tamam be pis." deyip koluyla gözlerinden akan yaşları sildi. "Bak, sakın." "Sırf parasını babam benim harçlıklarımdan kesiyor diye bırakıyorum bak. Bir dahakine acımam." deyip usulca bırakarak yanına oturdum. "Anlaştık mı?" "Tamam be, yerden bitme." "Kısa değilim ben!" deyip zıpladım olduğum yerde. "Siz çok uzunsunuz. Bir seksen kız mı olur be? O ne öyle, deve tabanı gibi. Bak bana, nasıl da tatlıyım." diyerek sürtündüm ona. "Hmm. Şeker komasına gireceğim." Ama bu kadar isteksiz söylenmez ki. Tatlıyım işte. Kabul et de kurtul. "Şeker demişken.. Hadi yemek yiyelim." "Yemin ederim zaten boyun da kısa. Yakında enine genişleyip dubaya benzeyeceksin. Ben de sokaktan aşağı yuvarlayıp kurtulacağım senden." "Ay cani." deyip gözlerimi kıstım. "Bu sene mezun olunca kurtulacaksın zaten benden. Ben de tek başıma ölürüm artık okulda." diyerek boynumu büktüm. "Bahçeye oturup mendil de aç istersen." "Ama abla ya. Insan azcık aman da yazık deyip başımı okşar yalandan da olsa biricik kardeşinin." "Ne zaman büyüyeceksin sen?" deyip gülerek başını iki yana salladıktan sonra başımı okşadı ablam. Ben de dizlerine yatıp elini tekrar başıma koydum. "Elini korkak alıştırma bebeğim." Kahkaha atarak okşamaya devam etti. "Büyüme sen olur mu? Yaşındaki o rakamlar artsa da, içindeki çocuğun büyümesine hiç izin verme." Baş parmağımı kaldırarak "Içimdeki çocuğu kıskanabilir miyim?" diye sordum. Duygusal konuşmalar asla bana göre değildi. Konuyu değiştirmekse benim yegâne görevim. "Of Ekin ya." deyip kafama vurdu ablam. "Hadi git yemek ye de kendine gel sen." "Sen gelmezsen açlıktan ölürüm de yine de gitmem." "Benim canım istemiyor ama ya." "Iyi ya." dedim omuz silkerek. "Benim de canım istemiyor." "Hadi Ekin. Üzme beni." Bak ben tek üzülmem biliyorsun.. Daha fazla bulaştırma beni o mala. "Sen de beni üzme be Elçin'im." dedim doğrulup. "Beni hapise gönderip de o adamı boğdurtma. Ya da ilk iş olarak şu çocuğu mu öldürsem? Vallaha da bulurum ben onu." "Kalkıyorum başımın belası. Tamam." dedi gülümseyerek. Şu an bunun zorla olduğunu biliyordum. Bu yüzden daha da sinirleniyordum git gide. Zaten boyum da kısa, sinirlerim tepeme daha çabuk çıkıyordu. Pes edip de protezini takmaya başlarken gülümsedim. Demir bacakmışmış. Ben de seni bulup, o demirle kafana kafana vurup, olmayan beynini haşat etmezsem bana da Ekin demesinler bitli pire torbası!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD