Çok güvenir, çok kırılırdım.

1090 Words
Üstüme son kez bakıp, ileride elinde pamuk şekerle beni bekleyen Toprak'a ilerledim. O günün ardından yalnızca üç gün geçmişti. Dövmesinin anlamı annesiydi. Buna ne kadar çok sevinsem de, yaşadığı, Su'nun da yaşadıkları beni üzmüştü. Benim çok mutlu bir ailem vardı. Gerçi tek çocuktum fakat ne annem ne de babam benden sevgilerini esirgerlerdi. Belki de böyle saf olmamın onlarda büyük payı vardı. Herkese çabuk güvenir, sonra da kırılırdım. Beni hayal kırıklığına uğratmayan tek bir arkadaşım yoktu. Tek bir yakınım yoktu annem ve babam dışında. Şimdi ise yepyeni biri, Toprak hayatımda. Onun, güvenimi kırmayacağına o kadar eminim ki...Umarım Toprak, umarım güvenimi boşa çıkarmazsın. Arkası bana dönük bir şekilde ayakta dikiliyordu. Sırıtarak koşmaya başladım, aramızda mesafeler kalırken kıkırdadım ve sırtına atladım. İlk önce sendeledi. Ardından beline dolanmış bacaklarımı tutarak yürümeye başladı. Kafamı saçlarının üstüne bastırdım ve mırıldandım. "Kim olduğunu bilmediğin birine hep sarılır mısın?" "Kim olduğunu bilmeme gibi bir imkanım yok." deyince başımı omzundan sarkıtarak ona baktım. "Nasıl tanıdın ki?" dedim. Gülerek bana baktı. Yüzlerimizin arasında yine çok az mesafeler varken yutkunarak kafamı omzundan alıp, saçlarına yerleştirdim. "İlk önce gülüşünden..." dedi ve duraksadı. "Sonra da kokundan." dediğinde nutkum tutulmuş şekilde baktım. Bugün yine Toprak'a düştüm. Yine ve yine. Sürekli aklımı başımdan alacak şeyler söylüyor, beni utandırıyordu. Gülümsedim. "Peki nereye gidiyoruz?" dediğimde bacaklarımı daha sıkı kavrayarak, "Bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek. Anı yaşayalım. Şimdi ise düşmemeye çalış." Neden öyle dediğini algılayamadan bir anda koşmaya başlayınca çığlık atarak ellerimle boynunu sıkıca sardım. "Ya düşeceğiz!" diye bağırdım. Beni dinlemedi. Ben hem çığlık atıyordum, aynı zamanda Toprak ile gülüyordum. İnsanların kimi garip garip bakıyor kimi ise gülümseyerek yanımızdan geçiyordu. Çimlik bir alana gelince oturarak beni sırtından indirdi. Gülmekten ağrıyan yanaklarımı ovuşturdum. "Ölüyorduk az daha." diye homurdandım. Yanıma gelerek baş ve işaret parmağı ile burnumu kıstırıp sağa sola salladı. Ardından gülerek elindeki pamuk şekeri uzattı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Pamuk şekeri açıp yerken ona da uzatmıştım ama kafasını sallayarak red etmişti. Omuz silktim. Zaten sevdiğim bir şey olduğu için istememesine sevinmiş bile olabilirdim. Sessiz geçen dakikaların ardından pamuk şekerin sapındaki kırıntıları da aldım. Başımı yukarı kaldırdığım da bana bakan Toprak'a gözlerimi açarak baktım. Kesinlikle yine ağzıma yüzüme bulaştırmıştım. Yanaklarıma kan hücum ederken bakışlarımı kaçırdım ve dudağımı temizlemeye çalıştım. Toprak, "Şurada da var." dediğinde orayı da sildim ama gitmemiş gibiydi. "Ya nerede?" deyince sırıtarak dibime kadar yaklaştı. "Tam şurada." dedikten sonra dudağımın kenarını temizledi. Ve yine hiç beklemediğim bir şey yaptı. Yaklaştı...Hâlâ yaklaşıyor...Toprak tehlikeli bölgedesin. Her an bayılabilirim. Her an kendimi kaybedebilirim ve sen hala yaklaşıyorsun? Dudağını tam dudağımın kenarına bastırınca nefes alamaz gibi oldum. Toprak, bana hiç hissetmediğim şeyleri hissettiriyordu. Ve bu hisse, bayılıyordum. ? Gülümsedim. Dudakları tam olarak dudaklarımı bulmamış bile olsa hissettirdiği şeyler o kadar özel, o kadar güzeldi ki...Ellerimle saçlarını okşayıp gözlerimi açtım. Gözleri gözlerimle buluştuğunda gözlerimi kaçırdım. Toprak'ı çok seviyordum. Tanımadığım birinin peşine takılmış, yine tanımadığım birisinin dövmesini boynuma yapmıştım. Belki pişman olacaktım ama tanıdıktan sonra pişman olmak ne kelime, hayatımdaki en güzel şey diye düşünmüştüm. "Bir gün benim içinde dövme yaptırır mısın?" Sorum ansızdı. Toprak da şaşırmıştı ama ona hak veriyordum. Ben bile dediğine şaşırmış ve utanmıştım. Yüzümü uzaklaştırıp sırtımı bir ağaca yaslayarak havaya baktım. "Bulutlar da ne güzel değil mi?" Evet Nehir, güzel gidiyordun. Aferin. "Bulut yok ki?" deyince dudağımın köşesini ısırıp omuz silktim. "Var ama sen görmüyorsun." dedim. "Nasıl?" diye sordu bu sefer. "Çünkü bazen bakmak yetmez, hissetmek gerekir. Hem ben yıldızlar kaydığında dilek dileyen bir insan değilim. Genellikle bulutlar olmadığında dilerim, sanki onlar bir köşeye sinmiş de beni dinliyorlar gibi hissediyorum." dedim ve gülümseyerek masmavi ama boşboş havayı gösterdim. Sonra diğer tarafı, "Aslında her yerdeler." dediğimde yanıma ilişerek kafamı göğsüne yasladı. Tamam bence güzel toparlamıştım ama dediklerim yalan değildi. "Bugün de birlikte dilek dileyelim o halde." deyince başımı salladım. Gözlerimi sımsıkı kapatarak içimden geçirdiğim şey ile kaşlarım çatılsada diledim, nedensizce benim için de dövme yaptırmasını istiyordum. Bana annem gibisin demişti, annesine değer verdiği gibi bana veriyordu. Belki de bu yüzdendi istemelerim. "Diledin mi?" dedikten sonra kaşlarımı havalandırdım. "Ne diledin?" diye sordum yine merakla. Gülerek burnumu sıkıştırarak sağa sola salladı. Bu hareketine alıştığım içim bir şey demedim ve bitirmesini bekledim. "Dileğim gerçekleşir mi o zaman?" Başımı yine hevesle salladım. "Bence gerçekleşmez. Eğer bir gün gerçekleşirse sana ne dilediğimi söylerim." Üzgünce baktım. Acaba ne dilemişti? Benim yüzümün ifademe kahkaha atarak saçlarımı karıştırdı ve alnıma güzel mi güzel bir öpücük kondurdu. "Tamam, o zaman şimdi ne yapalım?" dediğimde omuzlarını silkti. O sırada tam çeşmenin yanında kitap satan bir çocuğa gözlerimiz ilişti. "Geliyorum hemen." deyip ayağa kalktı ve koşar adımlarla oraya gitti. Bir kitap satın aldığını gördüm, ne olduğunu merakla soracağım sırada kitabı havaya kaldırarak gösterdi. Kürk Mantolu Madonna. Yanıma gelerek çimlere oturdu ve arkasındaki ağaca sırtını yaslayıp beni göğsüne çekti. Hemen başımı göğsüne yaslayarak bir kedi gibi sokuldum. Kitabı açmadan önce kulağıma kadar geldi ve fısıldayarak konuştu. "Bir gün senin için dövme yaptıracağım Nehir." Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda, hala kafamın Toprak'ın dizinin üzerinde olduğunu görünce başımı kaldırdım. Toprak da bende o kadar yorgunduk ki uyuyakalmıştık. Tabii Toprak da kafasını ağaca yaslamış elleri ise kollarımın üstündeydi. Dikkatlice ayağa kalktım. "Toprak." dediğimde birkaç mırıltı bıraktı. Gülümsedim. Şuan çok tatlıydı. Telefonumu alarak birkaç fotoğrafını çektim ve cebime koyarken sesini duydum. "Burada gerçek ben varken fotoğraftakine mi bakacaksın?" Gözlerimi yumdum. Cidden rezilin tekiyim. "Ya hayır fotoğrafını çekmedim." diye mırıldandım. İnanmamış gibi bana baktı. E normal çünkü kaç tane çektiğimi ben bile bilmiyorum. Ellerimi tutarak beni yanına çekince bir şey demedim. "Sana daha önce kötü bir yalancı olduğunu söylemiştim değil mi?" Başımı salladım. "Hıhı." dedim. Bana geldiği günü hatırlayarak kıkırdadım. Çok güzeldi. Toprak cidden anılarımın en güzeliydi. "Kalkalım mı?" dediğimde yanıt vermeden ayağa kalktı ve bana elini uzattı. Düşünmeden tuttum...Tuttum çünkü biliyorum, Toprak'ın elini çekmeyeceğini, beni bırakmayacağını biliyorum. Belki dediklerim size anlamsız gelebilir ama Toprak'a çok güveniyordum. "Seni eve bırakayım. Sonra benimde gitmem lazım." "Olur." desem de üzülmüştüm. Nedensizce sürekli onunla vakit geçirmek istiyordum. Sanki bir gün elimden kayıp gidecekmiş gibi, sımsıkı sarılmak istiyordum. Şimdi olduğu gibi. Beline sımsıkı sarılırken sendeledi. Ardından Toprak da sarıldı. "Biliyorsun, Su evde tek kalınca biraz huysuzlanıyor." "Anladım." "Ama istersen gelebilirsin." derken utanırcasına gülümsemiş elleriyle saçını karıştırmıştı. "Bilmem, olabilir aslında." Birbirimize baktık. Ve aynı anda bakışlarımızı kaçırdık. Bir beş dakika sonra sol elini omzuma atarak beni kendine çekti. "Özledim." Kıkırdayarak karşılık verdim. "Toprak." deyip başımı kaldırdım. "Dileğin ne?" Sanırım böyle bir şey beklemiyor olacak ki kahkaha attı ve parmakları ile burnumu kıstırıp sağa sola salladı. "Söylemem." "Tamam, ama olursa söyle tamam mı?" deyince başını salladı. Uzun bir süre sessiz kaldık. Ardından Toprak'ın sesini duydum. "Nehir." duraksadı. "Tam olarak nasıl denir bilmiyorum, sanırım alt üst olan hayatımda en güzel şeysin. Bu yüzden sana teşekkür ederim. Değersiz hissettiğim anda beni değerli kılabilecek en değerli şey olduğun için."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD