Maid. (Hizmetçi)

1365 Words
Dört yıl sonra yeniden buluştuk. Bu bölümü beni bu hikayeye yeniden konsantre eden canım arkadaşım Aygün Nadirli`ye ithaf ediyorum. Çok, çok teşekkür ederim Aşko. Keyifli Okumalar!!! Mine... Kulağıma yukarıdan gelen inleme sesi çalındığında derin nefes aldım. Az önce hayal ettiklerim tüm bedenimi etkisi altına almıştı. Kendi kendime gözlerimi devirerek mutfağa girdim. Buzdolabına yaklaşarak beyaz çikolatamı, gazlı içeceğimi ve birkaç abur cubur alarak mutfaktan çıktım. Odama girdiğimde yatağıma girdim. Nedense canım ağlamak istiyordu ve dramatik bir film seçmeye karar verdim. Ayak üstü kurduğum hayalde ile bile ağlamıştım. Adetim yaklaşırken saçma sapan birine dönüşüyordum. Kucağıma aldığım laptopu açarken parmaklarımın uçları bile biraz hüzün yüklü gibiydi. O gece canımın neden ağlamak istediğini bilmiyordum, ama bildiğim bir şey vardı: Dramatik bir film beni bu garip ruh halimle bütünleştirecekti. Kısa bir süre duraksayıp ekrana bakarken kendi kendime mırıldandım: "Saçmalama Mine. Drama Queen'lik yapmanın zamanı değil." Kendimi toparlamak için yüzümü buruşturdum, sonra da derin bir nefes alarak Netflix’i açtım. Ekranda gezinirken karşıma ilk çıkan film 365 Gün oldu. Gözlerimi devirdim. Elbette, başka bir şey beklenir miydi? Küçümseyen bir ifadeyle fareyi filme tıkladım. Uzun zamandır izlememek için direndiğim filmi nihayet izliyordum. Film başladığında, başroldeki Massimo’nun karanlık ve zengin yaşamı, Laura’yı kaçırmasıyla birleştiğinde, bu filmin içerdiği “aşk” temasından çok, abartılı fanteziler üzerine kurulu olduğunu hemen anlamıştım. Yüzümde hafif bir küçümseme ifadesiyle izlemeye devam ettim. 365 Gün, bir mafya lideri olan Massimo’nun, kaçırdığı kadına aşık olması ve ona “bana aşık olman için bir yılın var” demesi üzerine kurulu bir hikayeydi. Ancak her şey o kadar hızlı ve yüzeysel işleniyor ki, bu hikayede duygusal bir derinlik aramak oldukça zordu. Filmin akışı boyunca yüzümde aynı sabırsız ve bıkkın ifade vardı. Abartılı diyaloglar, gerçekçilikten uzak sahneler ve Massimo’nun baskın, hatta rahatsız edici tavırları, filmin “aşk” kavramını daha çok bir güç oyununa dönüştürdüğünü hissettirdi. Hikaye ilerledikçe, bu filmde romantizmden ziyade görselliğe ve şatafata yatırım yapıldığı daha da belirgin hale geldi. “Film değil, sanki estetik bir porno kataloğu anasını satayım,” diye mırıldandım, hafif bir tiksintiyle çikolatamdan bir ısırık alırken. Ama buna rağmen, kendimi bir şekilde filmi izlemeye devam ederken buldum. Belki de insanın bazen kötü olduğunu bildiği şeylere bile bir şans vermesi gerekiyordu. Omuz silktim. Laptopu kapatıp çalışma masamın üzerine bıraktıktan sonra çöplerimi atmak için odadan çıktım. Koridor karanlıktı, sadece mutfak tarafından gelen hafif bir ışık vardı. Mutfağa yönelip kapıya vardığımda bir an duraksadım. Dolabın yanında bir siluet fark ettim. Bianca’ydı. Ricardo’nun siyah atleti üzerindeydi; atlet, ona fazlaca büyük gelmiş, omzundan hafifçe düşmüştü. Atlet iyi yapılmış dik ve diri memelerinin yarısını kapatıyordu. Saçları dağınıktı, ama yüzünde bir tür memnuniyet ve rahatlık vardı. Havası, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir tatmin yaşadığını söylüyordu. 'Az önce harika bir seks yaşadım' der gibi bir duruşu vardı. "İyi geceler Bayan Bianca." dedim sakin sesle ve çöplerimi çöp kovasına attım. Bana gülümsedi. "İyi geceler Mine." dedi ve tezgaha bıraktığı saklama kabını gösterdi. "Senindi sanırım." dedi. Gösterdiği yere baktım. Kendime yaptığım yaprak sarmayı almıştı. Nezaketle gülümsedim. "Evet benim Bayan Bianca. Afiyet olsun." Elindeki çatalı sarmalardan birine batırarak ısırdı. Çiğnerken gözlerini kapattı. Tadını sevmişti. "Arada bize de Türk mutfağından bir şeyler yapabilirsin." diye mırıldandı. "Çok leziz." "Teşekkür ederim." Gülümsedi. "Beni anlıyor musun? Oysa ki Riki senin ingilizce bilmediğini söylemişti." dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Azgın ve kendini beğenmiş pislik patronum kesin benimle dalga da geçmiştir. Ona cevap vermeden telefonumu cebimden çıkardım ve Google Translate`e girdim. Parmaklarım ekranda dolaşırken Bianca sarma yiyerek beni izliyordu. Yazdıklarım bitince telefona ona göstermek için yaklaştım. Yaklaşmaz olaydım. Kadın yoğun olarak Ricardo Torrino kokuyordu. Yazdıklarımı okudu. "Kelimeleri sakin bir şekilde söylediğinizde ve sade kelimeler kullandığınızda anlıyorum." diye yazmıştım. Okuyunca başını salladı. Sonra sarmayı ağzına atarak çatalı saklama kabına bırakarak ellerini sildi ve telefonumu alarak çeviri dilini değişti. Şimdi İngilizceden Türkçeye çeviriliyordu. Telefonu bana verdikten sonra saklama kabını aldı. Kafasını sallayarak kapıya doğru yürüdü. Ben ise yazdıklarını okumaya başladım. "Bence İngilizceyi kısa zamanda öğrenmelisin tatlım. Yemeği alıyorum. Riki ve ben yorgunuz ve acıktık. İyi geceler." diye yazmıştı. "Tavsiye için teşekkür ederim tatlım." dedim arkasından. Pislikler benim sarmaları yiyeceklerdi. Canım sarmalarım. Size benden başka eller dokunacak. Beni affedin. Zalım kader bizi ayırdı. Telefonu cebime atarak odama doğru yürüdüm. Dişlerimi fırçalayarak pijamamı giyindim ve yatağıma girdim. Uykuya teslim olurken aklımda Bianca`dan yayılan o yoğun koku vardı. **** Ertesi sabah uyanıp yeni iş gününe hazırlandım. Beyaz gömleğimi ve siyah eteğimi giyindikten sonra saçlarımı atkuyruğu topladım. Hafif de makyaj yapmıştım. Geri çekilerek aynada kendime baktım ve kendime gülümsedim. "Muhteşem hizmetçi." diye mırıldandım kendime. İşlerimi hallettikten sonra temizliğe de girişecektim. Ricardo`nun şu an spor salonunda olduğunu varsayarak odamdan çıktım ve mutfağa girdim. Bianca ise ya gitmişti ya da uyuyordu. Burada kaldığı zamanda geç uyanıyordu. Kahvaltıyı hazırlamaya başlamadan önce sahte hesabımdan patronuma mesaj atmayı ihmal etmedim. Fan sayfalarından birinde paylaşılmış reelslerden birini ona mesaj olarak gönderdim. "Hey Bay Redhater (kırmızıdan nefret eden) gerçekte de düzüşürken zevk alıyormuş gibi mi yapıyorsun?" Mesajımı gönderdikten sonra telefonumu cebime koyup kahvaltıya odaklandım. Önce kendim karnımı doyurdum. Sonra onlar için tipik İtalyan kahvaltısı hazırlamaya başladım. Kahveyi ocağa koyarak kokusunun tüm mutfağı doldurmasını sağladım. Ardından dolaptan taze kruvasan çıkardım. Hafif tatlı ve tereyağlı bu kruvasanlar, yanında servis edilecek çilek reçeli ve Nutella`yı masaya bıraktım. Büyük salonda masayı kurarken Ricardo`nun mesajıma vereceği tepkiyi düşünüyordum. Bir kenara, ince dilimlenmiş prosciutto (sığır etinden olan pastırma) ve birkaç çeşit İtalyan peyniri yerleştirdiğim ahşap bir tabak hazırladım. Yanına taze yıkanmış üzüm salkımları ve birkaç mandalina koydum. Son olarak, fırında kızarmış ekmek dilimlerini bir sepete yerleştirirken zeytinyağı ve biraz domates ezmesi hazırlamayı da unutmadım. Tabakları masaya dizdikten sonra kahve fincanlarını da yerleştirip salondan çıktım. Gidip patronumu çağırmanın zamanı gelmişti. Çünkü bazen kendini kaptırıp bedenini zorlayabiliyordu. Öyle bir şey yaptığında Bay İgnacio ona yemek yemesi gerektiğini hatırlatmamı istemişti. Sakin adımlarla salondan çıktım ve merdivenlerden inerek spor salonuna girdim. Etrafı onu bulmak için tararken, aniden gözüm salonun köşesine takıldı ve gördüğüm manzara beni olduğum yere mıhladı. Nefesim ciğerlerimde mahsur kalmıştı, sanki aniden durdurulmuş bir film karesinin içinde hapsolmuştum. Ricardo, salonun köşesindeki geniş, siyah deri koltuğa yayılmış oturuyordu. Gövdesi çıplaktı; kasları, spor salonunun loş ışığında sert gölgeler oluşturuyordu. Dizlerini açmış bir şekilde oturmuştu, vücudunda bir rahatlık ama aynı zamanda belli belirsiz bir gerginlik vardı. Bacak arasında ise Bianca vardı. Spor yaparken giyindiği şortu ise yanında koltuğun üzerindeydi. Bu detaya neden dikkat etmiştim bilmiyordum. Belki de Bianca`nın kendi patronunu emerken aldığı zevki görmek istemiyordum. Ancak ne olursa olsun, gözlerim Bianca'nın ne yaptığına bakmaktan çok Ricardo’nun yüzüne yönelmişti. İfadesi o an beni daha da afallattı. Alışılagelmiş bir keyif ifadesi yerine, yüzünde sanki düşüncelerle dolup taşan bir boşluk vardı. Çenesini hafifçe sıkmış, kaşlarının arasında beliren ince bir çizgiyle önündeki sahneden uzaklaşıyor gibiydi. Gözleri, Bianca'ya değil, odanın rastgele bir noktasına bakıyordu, sanki zihnini tamamen başka bir şeyle meşgul etmeye çalışıyordu. Gördüğüm manzara hoşuma gitse de onların özel alanını ihlal etmemek için arkamı döndüm ve kapıya doğru yürüdüm. Cinsel tatmin yaşamayalı uzun zaman olmuştu. "Nereye?" diye sordu Ricardo. Derin nefes aldım. Arkamı ona dönmeden cevap verdim. "Üzgünüm Bay Torrino. Kahvaltınız hazır." dedim. Bana cevap vermeden önce telefonu aldığını gönderdiği mesajıma bakmasından anlamıştım. Çünkü gönderdiğim reelsi oynatıyordu. Videonun sesi kesilince klavyenin sesini duydum. Cevap yazıyordu. Korkudan kaskatı kesildim. “Hayır, hayır, hayır,” diye kendi kendime fısıldadım, sesim zor duyulacak kadar boğuktu. “Şimdi zamanı değil… Şimdi öğrenmemeli!” Ama saniyeler sonra telefonumu mutfakta bıraktığımı hatırladım. Bu hatırlamayla birlikte içimdeki korkunun pençesi gevşedi, kasılan bedenim rahatladı. Yine de ayakta kalmak için tüm gücümü toplamak zorunda kaldım. Tam o sırada sesi, derin ve sabırsız bir yankıyla odayı doldurdu: “Look at me, maid!” Bu hitap içimdeki küçük bir kıvılcımı alevlendirdi. Dudaklarımı sımsıkı kapattım, dişlerim istemsizce birbirine sürtündü. Bana “maid” demişti. Hizmetçi. Sanki kimliğim, varlığım bu küçümseyici tek kelimeye indirgenmişti. Ama duygularımı bir kenara ittim, kontrolümü koruyarak yavaşça ona döndüm. Döndüm ama yine onun olduğu tarafa bakmaktan kaçındım. "Yüzüme bak." diye emir verdi. Bakışlarımı yerden kaldırarak ona baktım. O an Bianca ondan uzaklaşmak istese de saçlarını eline dolayarak izin vermedi. Başını aletine bastırarak onu emmesini istedi. Bianca itaat ederek onu iştahla yalamaya devam etti. Yutkundum. Sevgili(!) patronum tepkimi fark etmişti elbette. Uzanarak Bianca`nın saçlarını okşadı. Onu birkaç saniye izledikten sonra bakışlarını bana çevirdi. Açık kahverengi gözlerinde eğlenceli pırıltılar oynamaya başladı. Ağzını açtı ve beni sinirden deliye çeviren o cümleyi kurdu. "Bize katılmak ister misin diye sorardım ama ne yazık ki çalışanımla yatmıyorum Maid." Şahzade`ye özel bölüm is loading.....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD