BEN YAPAMAM

1808 Words
Yasemin, halasının evinde olan odasının içinde derin derin nefes alıp veriyordu. Çünkü üzerinde çok ünlü bir tasarımcının en mükemmel gelinliklerinden biri vardı. Saçları camianın en usta kuaförü tarafından yapılmıştı. Makyajı da yine aynı kalitede bir makyözün elinden çıkmıştı. Sade ama oldukça şık olan gelinliğin içinde cidden boğuluyormuş gibi hissetmesi normal mi? diye sorgulamıyordu. Çünkü normaldi. Yasemin, son bir haftadır Selçuk Atalay’ın kendisini aramasını ya da haber göndermesini beklemişti. Çünkü evlenmeden önce onunla konuşması gerektiğini Mustafa Bey’e söylemişti. Yasemin, onun da evlenmek için bir nedeni olduğunu düşünüyordu. Yani, kesinlikle bir şekilde zorlanmış olması gerekiyordu. Camiada evlenebileceği tonlarca sosyetik kız varken neredeyse hayaletten farkı olmayan Yasemin’i seçmesi imkansızdı. Yasemin bunu onunla konuşmak istemişti. Öncesinde konuşmak her zaman iyidir diye düşünüyordu. Fakat aramadığı ve gelmediği gibi kibirli pislik telefonuna da cevap vermemişti. Çünkü, genç kadın bir önceki gün artık dayanamayarak onu aramış fakat telefonu meşgule atılmıştı. Yasemin ise pes etmeyerek ona “İmzaları atmadan önce konuşmamız gerekiyor. Müsait olduğunuzda buluşabilir miyiz?” diyerek bir mesaj atmıştı. Saatlerce cevap beklemişti. Gün boyu gelmeyen cevap gece saat 03.00’da gelmişti. “Sen konuşabiliyor muydun?” diyerek yazığı bir mesaj ile gelmişti. Yasemin, mesajı tam beş kere tekrar tekrar okumuştu. Yanlış okuması veya yanlış anlaması imkansızdı. Sadece üç kelimelik bir soruydu. Ve neden ona konuşabiliyor olduğunu soruyordu ki? Genç kadın gayen güzel konuşabiliyordu. Onun için gecenin o saatinde olmasına rağmen, sinirlenmişti. Çünkü karşısındaki kibirli pislik onuna lise yıllarındaki hali dolayısıyla dalga geçiyordu. Bu hiç ama hiç hoş bir hareket değildi. Onun için “Kibirli olduğunuz kadar kabasınız da.” Diye yazarak ona karşılık göndermişti. Ve cevabın gelmesini beklemişti. Tek kelime bile konuşmamış olduğu hatta hiç tanımadığı bir kadına bu kadar kabaca konuşması onun ne kadar nezaketsiz biri olduğunu gösteriyordu. O kadar yakışıklı olan bir adamın nezaketten bir o kadar uzak olması cidden büyük kayıptı. Fakat, telefonunun beklemesine rağmen gelmeyen cevap nedeni ile bıraktığı masanın üzerinde bib diye ses çıkarmasına kaşlarını çatarak bakmıştı. Çünkü bir mesaj gelmişti. Gelen mesajın okurlarının yapmış olduğu yorumların bildirim sesi ile alakası yoktu. Onun için gelen mesaj Selçuk Atalay’dan gelmişti. Yasemin’in kalbi, içinde bir an teklerken, yutkunan genç kadın ne ile karşılaşacağını bilmeden titreyen ellerine rağmen telefonunu eline aldı ve mesajı açtı. Fakat okuduğu ile gözleri kocaman olmuştu. Hatta birkaç saniye nefes bile alamadığına emindi. Çünkü Selçuk Atalay, ona “Bunu bir de yatakta söylemesin karıcım. Fazlasıyla seksi olacaktır” diye yazmıştı. Yasemin, mesajın her kelimesini defalarca okumuştu. Tüm bedeninin bir anda yanmaya başlamasına anlam veremediği gibi kalbinin korku ile atmasına da nefessiz bakıyordu. Yatak kelimesi mi kullanmıştı o? Diye sorguladı kendi kendine. Bir de karıcım mı demişti? Diye sorguladı. Hatta yanlış okuma riskine oranla tekrar tekrara mesajı okudu. Fakat yanlış anladığı tekbir kelime bile yoktu. Ne diyeceğini bilemiyordu. Onun için telefonu hızla kapatıp masanın üzerine bıraktı ve tekrar bir mesaj geldiğinde kalbi bu sefer ağzında atıyormuş gibi hissediyordu. Bu sefer mesaja bakmamak için kendi ile savaştı. Çünkü bir başka saygısız mesajı kaldırabileceğini düşünmüyordu. Fakat, merakına yenik düşerek telefonu eline aldı ve sadece sırıtan bir emoji gördüğünde elinden hızla bırakıp balkona yürümüştü. Hatta kısık bir sesle “Başım, sanırım daha büyük bir belada” diyerek söylenmişti. Çünkü içinde oluşan bir his hiç ama hiç güzel şeylerin onu beklediğini fısıldamıyordu. Şimdi ise evleneceği adamı ilk defa göreceği gün gelmişti. Kim düğün günü damadı görürdü ki? Bunda bile bir ilk olmayı başarmıştı. Şimdi ise odasında titreyerek Selçuk Atalay’ın onu almaya gelmesini bekliyordu. Nikah, büyük lüks bir otelde yapılacaktı. O gece otelde ayrılan odada kalacaklardı. O geceden sonra tek kelime mesajlaşmamışlardı ve Yasemin, onu neyin beklediğinden dair herhangi bir fikri kesinlikle yoktu. Selçuk Atalay ne isteyecekti? Onu dinleyecek mi? Yoksa onunla birlikte olmak mı isteyecekti? Yasemin, istediklerini yapamayacağını çok iyi biliyordu. Yapamazdı. Bunu gerçekten biliyordu fakat o kibirli pislik bunu anlayacak mıydı? İşte bu konuda bir fikri yoktu. Düşünceleri arasında savrulurken kapısın çaldı ve genç kadının kalbi bir anda kulaklarında atmaya başladı. Oturduğu yatağının üzerinden kalktı. Halası duvağını kapatmıştı ve ellerini önünde birleştirerek kapının açılmasını bekledi. Bakışları yere eğikti ve açılan kapıdan giren kişinin kim olduğunu göremedi. Adım adım ona yaklaşan ayak sesleri kalbine bir ağırlık misali çöküyordu. O kadar yoğun bir korku hissetmişti ki yutkunmadan edememişti. Görüş alanına bir çift ayakkabı girdiğinde bakışları yukarıya doğu kalktı. Uzun bacaklar, kaslı geniş bir gövde, oldukça çekici dudaklar ve bingo. Karanlık vahşi bakışlar. Yasemin, onu almaya gelen ve birkaç saat sonra eşi olacak olan Selçuk Atalay ile göz göze nihayetinde gelmişti. Kalbi içinde can çekişiyordu. Karşısındaki kalbini durduracak kadar yakışıklı olan adamın karanlık bakışlarından kırıntı bile olsa merhamet aradı. Fakat, bulamadı. Çünkü Selçuk Atalay, ona hiç ama hiç güzel bakmıyordu. Ona sanki bir düşmanıymış gibi bakıyordu. Yasemin hayatı boyunca kimsenin düşmanı olmamıştı. Hatta kimsenin bir şeyi bile olmamıştı. Bu kadar nefret dolu bakışı hak edecek ne yapmış olabileceğini düşünmeden edemedi. Ve Selçuk, ona elini uzatarak “Sanırım artık karım olman gerekiyor. Yeni hayatın için hazır mısın? Fakat güzel olacağına dair söz veremiyorum” diyerek söylediğinde ise Yasemin, yutkunarak genç adama baktı. Kalbi içinde duracakmış gibi atıyordu. Ona uzattığı ele bir anlığına baktı. Tüm bedeni titriyordu. Kelimeleri zihninden uçup girmişti. Zaten bu yaşına kadar güzel bir hayat yaşamamıştı. Fakat, bir hayalet olduğu için kimse onu pek rahatsız etmesi. Çünkü onu kimse görmezdi. Kimse onu fark etmezdi. Selçuk Atalay ise herkesin aksine onu görmüştü. Onun için bir hayalet olamayacağını kesinlikle anlamıştı. Tüm beyni, ruhu kalbi yapma diye bağırıyordu. Fakat, seçenekleri arasında bir de mafya vardı. Abisinin onu hiç acımadan o mafyaya vereceğini biliyordu. Üstelik kaçması, saklanmaya çalışması polise şikâyet etmesi bir şeyleri değiştirmeyecekti. Tüm hayatı saçma bir şekilde ellerindeki kontrolünden çıkmıştı. Fakat, bu onun tercihi değildi. Ona başka bir şans bırakılmamıştı. Titreyen bir sesle “Eski hayatımın güzel olduğunu söyleyemem. Onu bana verirken de mutlu olacağıma dair bir söz almamıştım. Yeni hayatım içinde bana sorulmadı. Onun için mutluluğa dair bir söz beklediğimi söyleyemem.” Diyerek söylediğinde Birkaç saniye Selçuk Atalay’ın gözlerine bakmasını izledi. Bakışlarındaki anlamı çözemedi. Fakat iyi bir şeylerde hissetmedi. Birkaç saniyelik bakışın ardından derin bir nefes veren Selçuk “Buna sevindim” diyerek ona girmesi için kolunu uzattı ve odanın dışına doğru yürümeye başladılar. Genç kadın evden çıkarken ne halası ne de abisi ile vedalaşmadı. Onların kendisine sarılmasına kesinlikle izin vermedi. Ve Selçuk, bunu çatık kaşları ile izledi. Sonra ise arabaya binip nikâhlarının yapılacağı otelin önüne geldiklerinde Yasemin’in kalbi resmen sıkıştı. Tüm bedeni titremeye başlamıştı ve arabadan inerek kapısını açan Selçuk’un ona uzattığı eli tutarak arabadan inmişti. Aslında tutmazdı fakat yılın düğünü olarak manşetleri süslemişlerdi. O kadar fazla magazinci vardı ki gecenin karanlığını resmen flaşları ile aydınlatıyorlardı. Birçok haberin yazılmaması için elini tutması gerekiyordu. Fakat, elini tuttuğu anda bakışları birleşti. Genç adam ürkek bir kuş misali titreyen genç kadının, ayakta durmakta zorlanacağının farkındaydı. Araçtan inmesi için ona dirseğinden tutarak daha fazla destek oldu. Kolunu ona uzattığında ise daha yakın durarak “Derin nefes al” diyerek fısıldadı. Çünkü neredeyse nefes almadığının bile farkındaydı. Adım adım büyük bir kalabalığa alkışlar içerisinde girdiklerinde ise Yasemin, kendini çok daha götü hissediyordu. Nikah masasına oturduğunda evet dediğinde ve gecenin sonuna kadar nefes bile alamadığını hissederek geçmişti. Binlerce konuk onları tebrik ettiğinde bile tek kelime edememiş sadece gülümsemişti. Hatta Aras Kılıçkan ve Uras Kılıçkan’ın eşleri ile onları tebrik etmeye geldiğinde Birce Kılıçkan’ın herkesin aksine ona sıkıca sarılmasına şaşırmıştı. Çünkü herkes elini sıkarak geçip gitmişti. Yasemin, bir salon dolusun insanın bile giremediği korkusunu ona sıkıca sarılan kadının sanki hissetmiş olmasına neredeyse hıçkırarak ağlamak üzere olduğunu hisseti. O kolların gücünün bedeninden hiç ayrılmamasını diledi fakat Birce Kılıçkan kollarını bedeninden ayırarak ona baktı ve gülümseyen bir bakışla “Mutluklar. Ama olur da mutlu olamayacağını düşünürsen kesinlikle avukatın olmayı teklif ediyorum. Cidden parçalamayı seven bir yanım var” diyerek söylendi ve son cümlelerini Selçuk’un gözlerine dik dik bakarak söylemişti. Uras ise hemen arkasından Yasemin'e elini uzatmış ve “Kesinlikle seviyor” diyerek güzel eşini onaylamıştı. Nihayetinde tüm gece sona erdiğinde Yasemin ve Selçuk kendileri için ayarlanan odalarına girmişti. Düğün boyunca sadece arabadan indiğinde ona nefes almasını söylemişti. Ondan sonrasında hiç göz göze gelmemişler hatta tek kelime dahi etmemişlerdi. Onları odalarına getiren görevliye bahşiş veren Selçuk, odasının kapısını kapattıktan sonara yasemin tüm bedeninin daha sert titremeye başladığını hissetti. Hemen arkasından adım adım ona yaklaşan Selçuk’un tüm bedeninde yarattığı korkuyu derin nefes ile dışarıya atamayacağını biliyordu. Genç adam, kuş gibi titreyen genç kadını tepeden tırnağa süzerek onun önüne geçti. Yüzü duvağı ile kapalıydı. Onu, halasının evinden aldığında yüzünü net bir şekilde görmesini duvağı engellemişti. Nikahtan sonrasında duvağını açmıştı faka yüzüne bakmamıştı. Odaya, otelin salonundan çıkarken ise para göz halası yüzünü kapatmıştı. Adet öyleymiş. Yani genç adam şimdi onun duvağını açacak ve bu gece karı koca olacaklardı. Tabi genç kadın, birazdan korkudan kalp krizi geçirmezse. Selçuk, tir titreyen genç kadının duvağını zarif bir şekilde yavaşça kaldırdığında Yasemin’in daha şiddetli titremesine sadece alaycı bir şekilde sırıtmıştı. Hala o lise zamanlarındaki kadar ürkek hatta korkaktı. Şu anda yerinde olmak isteyen binlerce kız vardı ve en vasatı bile şu anda dudaklarına çoktan yapışmıştı. Genç kadın bakışlarını kahve renginin en koyu tonuna sahip olan Selçuk’un bakışları ile buluşturduğunda ise Selçuk bir anda nefesinin kesildiğini hissetti. Lanet olsun duvağın arkasından pek belli olmasa da yasemin cidden çok ama çok güzeldi. Gözleri parlak yeşil rengindeydi ve duru bir güzellikle karşısında duruyordu. Makyajı oldukça sadeydi. Fakat, makyaja bile ihtiyacı olmadığı kesindi. Genç kadın titreyen bir sesle “Ben- ben – be” diye tekliyordu ki Selçuk, sırıtan bir ifadeyle “Evet sen” diyerek onun söylemek istediğini anladığını belirttiğinde yasemin yutkundu ve “Ben, buna hazır değilim. Yapamam” diyerek karşılık verince Selçuk’un verdiği tek tepki gözlerini kısmaktı. Ne yani gelin gerdekten kaçıyor muydu? Selçuk Atalay’ın kollarına girmek için hazır olmayan bir kız işte bu oldukça ilginci gelmişti. Hatta aldığı tepki ile gür bir kahkaha atan Selçuk, “Tamam bu gerçekten iyiydi. Fakat, inlerken daha iyi esprilerini bekliyorum karıcım” diyerek ona söylendiğinde Yasemin bir adım geri giderek “Ben yapamam” diye korku ile söylendi. Selçuk bunun bir şaka olmadığını anında anladı ve neredeyse panikten bayılacak olan genç kadına sakince “Tamam, önce nefesini kesen şu gelinlikten kurtulmana yardım edeyim. Oldukça dar görünüyor” diye söyleniyordu ki genç kadının nefesinin daha da sıklaştığını gördü. Ayakta duramıyordu. Gözleri kayıyor ve bedeninin kontrolünü kaybetmişçesine ayakta sallanıyordu. Eli ile tutunacak bir yer arıyordu ve Selçuk ona elini uzattığında genç kadının gözleri tamamen kaydı ve bir anda Selçuk’un kolları arasına yığıldığında Selçuk, sadece derin bir nefes verdi. Bakışlarını kolları arasındaki genç kadının, yüzünde dolaştırırken “Bu gecelik kurtuldun karıcım” diyerek söylendi. Çünkü, kaçması kurtulmaya çalışması yersizdi. Bir sonraki gece kollarında inlemesi için ne gerekiyorsa yapacaktı. Çünkü babasının isteği yerine gelmeliydi. Hamile kalmalı ve ona bir çocuk vermeliydi. Bunun için korkudan bayılması hiç işine gelen bir durum değildi. EVET NASIL BULDUNUZ SELÇUK VE YASEMİN'İ. BİRAZ FARKLI KARAKTERLER YAZMAK İSTEDİM. ELBETTEKİ KAL SERİSİNE YİNE DEVAM DERİZ. BİRAZ ONLARA ARA VERELİM İSTEDİM. İLK POYRAZ VE SELENE'NİN HİKAYESİNE BAŞLAYALIM. ÇOCUKLARDAN SADECE BİR TANE YAZACAĞIMA DAİR SÖZ VERMİŞTİM. BİRAZ UZAKLAŞALIM VE MİLYARDER SERİMİZ İLE DEVAM EDELİM. İSTEDİM. ŞEHVETİN DANSI KAL SERSİNDEN MİSAFİRLER ALMIŞ OLABİLİR FAKAT, MİLYARDER SERİSİ OLARAK BAŞLADI.HEPİNİZE KEYİFLİ OKUMALR HANIMLAR
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD