Alaz’dan En son giderken gülüşünü düşünmekten derse pek odaklandım diyemem. Düşünmeden edemedim o kızarmış yanaklarını, gözlerinin içindeki o parıltıyı… Öğlen arası geldiğinde, ona kahve almaya karar verdim. Ara vermeyelim, tuttuk bir kere. Tam onun kahvesini aldım, etrafa bakınıyorum, ama yok. Telefonla arayacağım; o sırada önümde yürüyen kızın ayakkabısı dikkatimi çekti. Bağcığı açılmış, bassa yere kapaklanır, yazık. “Afedersiniz! Ayakkabınızın bağcığı…” dedim, eliyle gösterdim. Kız, elindeki kahveyi nereye koyacağını bilemedi. Masalardan uzaktaydık. Elimi uzattım, bana verdi. Eğildi, bağcığını düzeltti. Kalktığında yüzünde hafif bir sırıtış vardı. Tek eli saçına gitti, kahvesini geri verirken üstüne cilve serpiştirmeyi de ihmal etmedi. İçimden, “Bacım, git. Ben kıvırcık saçlı güzeli

