Kerem’e ait olan montu daha sıkı tutup adımlarımı salona çevirdim. Annemde arkamdan geliyordu. Adım seslerinden anlamıştım. Ama babamla Kerem yanımıza gelmek yerine mutfağa geçtiler. Sanırım baş başa olmamızı, ne konuşulacaksa sadece annemle konuşmamı istiyorlardı. Kendi kendime peki dedim içimden ve koltuklardan birine oturdum. Her yerim öylesine ağrıyordu ki oturduğum anda kemiklerime binlerce bıçak saplanmış gibi hissetmiştim. Yüzümde oluşan buruşmayı annemle göz göze gelince silmeye çalıştım. Ama olduğu kadar. “Ne konuşacağız kızım? Sana sarılmak istedim ama istemedin bana sarılmak… Bunu engelleyecek kadar konuşmamızı gerektirecek şey ne?” “Evlendiğin adam,” diyerek girdim lafa. Biyolojik babam demek bile gelmiyordu içimden. Benim konuşmamla yutkundu annem. “Nasıl bir adamdı? Fakir

