Hiç düşünmemiştim, salçalı ekmek yer mi yemez mi diye. Çok güzel koktu, dedi. Zaten bilirsiniz, bizlerde de âdettendir. Evin önünde hangi aş kaynarsa kaynasın, içindeki aş ne olursa olsun mutlaka kimin burnuna ulaştıysa ona tattırılır. O an sadece bunu düşünmüştüm. Bir de kendi ellerimle yaptığımı tatsın istedim. Sanki ona dünyanın en güzel yiyeceğini tattıracakmış gibi heyecanla koştum eve. Ardım sıra "Aycan, gel buraya! Yapamam ben bunu!" diye bağırdıkça kahkahalar atmıştım. Oysa o gelmeden yarım saat önce kaderime ağlıyordum. Ama şimdi kanım kaynıyordu. Ona kendi ellerimle atıştırmalık bir şeyler hazırlarken içim kıpır kıpırdı. "Karnı da açtır," diyerek, elime ne geldiyse hepsini tepsiye dizmiştim. Elim ayağım birbirine dolanmıştı, yüzümde aptal bir sırıtış vardı. Aslında ben

