SARHOŞ

895 Words
Handan'ın aklında, babasının sahip olduklarını kaybettiği an nasıl yıkılacağına dair görüntüler canlanınca Yavuz Selim'e boyun eğmekten başka çaresinin kalmadığını anladı. Evet, babasına kırgındı, hatta bu evliliğe zorlandığı için ona öfkeliydi. Ama o kötü bir evlat değildi. Babasını zor duruma düşürecek kadar duygusuz da değildi. Ruhunu dışarıda bırakarak girdiği odanın duvarları üzerine gelse de bunu yapabilirim diye düşündü. Aslında aldığı karar kendine duygusuz bakan gözlere, bu katı adama teslim olduğu anlamına gelmiyordu. Bunun adı hayatında sahip olduğu tek yakını olan babası için yaptığı fedakârlıktı. Nasıl olsa günü geldiği zaman bu saçma evlilikten kurtulacaktı; fakat bu süreçte çok yıpranacağının bilincindeydi. Odayı ısıtan şöminenin önünde durarak köze dönüşen odunları izlerken geçmişi düşündü. Babasının onu pamuklara sarmaladığı, bir dediğini iki etmediği günleri hatırladı. Bir adam kızının üzerine bu denli titrerken ona istemediği bir hayatı yaşaması konusunda nasıl diretirdi. İşte bunu aklı bir türlü almıyordu. Handan çocukluğuna yaptığı küçük yolculuk nedeniyle öyle dalmıştı ki arkasından gelerek kendisini izleyen genç adamın varlığını bir an için unutuverdi. Babası ona defalarca Yavuz Selim’le tanışması gerektiğini söylemiş fakat Handan her defasında bahaneler üreterek bu tanışmadan kaçmıştı. Hatta onun neye benzediğini görmek için sosyal medya hesaplarına bile bakma gereği duymamıştı. Çünkü son dakikaya kadar bu evliliğin gerçekleşmeyeceğine dair boş bir ümide kapılmıştı. Şimdi o kadar pişmandı ki... Eğer kendine söyleneni dinleyip bu adamı daha önce tanıma, araştırma fırsatı olsaydı belki de o zamanlar istemediği bu evlilikten kurtulacak bir yol bulabilirdi. Ama artık çok geçti. O şans çok gerilerde kalmıştı. Yavuz Selim'in elindeki içki bardağını uzatarak, “Ayakta kaldın” demesiyle irkilen genç kız karşısındaki adama tıpkı onun gibi duygusuzca baktı. Önce emin olamadığı için bardağı almak istemedi ama bu gece kendini kaybetmeye o kadar çok ihtiyacı vardı ki. Alkole karşı direncinin yüksek olduğunu, sarhoş olmayacağını bile bile içkiyi alıp tek dikişte içti. Genç adam çok şaşırdı. Aldığı bardağı iade ettiğinde Yavuz Selim sinsice gülümsedi ve bir yenisini daha doldururken, “Çok hızlı gidiyorsun, karıcığım. Dikkat et de çarpmasın. Bu gece ölü gibi yatan bir kadın hiç işime gelmez” dedi. Şimdi pis pis sırıtma sırası Handan'a gelmişti. “Ama benim karşımdaki adamın ölü gibi yatması çok işime gelir, kocacığım. Sen neden başlamıyorsun? Yoksa sarhoş olmaktan mı korkuyorsun?” diye sordu. Dudaklarından çıkan kocacığımla Yavuz Selim'in yüzündeki gülümseme daha da genişledi. Yüzü gülümseyen adam birden ciddileşip, “Ama ben sarhoş olmam ki…” dedi. Handan’ın meydan okurcasına ikinci bardağı da fondip yaptı. Sonra uzanıp genç adamın elindeki şişeyi aldı. Yavuz Selim masanın üzerinde bıraktığı diğer şişeyi aldı. Genç kıza şöminenin önündeki minderin üzerine oturmasını söyleyerek kendi de karşısına kuruldu. Karşılıklı arka arkaya boşalan kadehler sırasında Yavuz Selim, Handan'ın yüzüne baktı. “Ben yarın gidiyorum ve on gün kadar burada olmayacağım. Bu süre içinde benim ya da senin ailenden arayan olursa onlara çok mutlu olduğunu, kafanı dinlemek için dağ evinde kalmak istediğini söyleyeceksin. Ayrıca misafir falan da kabul etmeni istemiyorum.” Genç adamın söyledikleri yüzünden ona iğreniyormuş gibi bakan Handan alay edercesine, “Sen hep böyle miydin? Yoksa sonradan mı oldun?” diye sordu. “Dalga geçmeyi kes! Ben sadece olması gerektiği gibi davranıyorum. Sen artık benim karımsın. Sanırım bunu sürekli hatırlatmama gerek yok. Gerçi bu geceden sonra artık bunu sen de unutmayacak ve kabulleneceksin!” Yavuz Selim'in bu gece demesiyle omuzlarını dikleştiren Handan şişenin yarısını geçmesine rağmen bir bardak daha doldurdu. Ona söylemek istediği o kadar çok şey vardı ki dilinin ucuna gelen... Ama daha fazla konuşarak onu sinirlendirmeyi istemedi. Şişeler bittiğinde Yavuz Selim yalpalayarak ayağa kalkıp genç kızı kaldırmak için elini uzattı. “Hadi geç oldu, yatalım artık.” Handan'ı ter basmış, korkuları yüzünden avaz avaz bağırmak istiyordu. Aklına gelen şeyle karşısındaki adamın yardımını almadan ayağa kalktı. “Ben önce bir lavaboyu kullansam!” Genç kız koşarak tuvalete gidip kapıyı kilitlediğinde Yavuz Selim de üzerindeki süveteri çıkartıp yatağa uzandı. Kocası onu beklerken Handan lavaboda hıçkırıkları duyulmasın diye eliyle ağzını kapattı. Hayatında hiç olmadığı kadar çaresiz ve korku doluydu. Her an genç adamın kapıyı çalmasından korkarak bir mucize olsun diye dua etse de kapı çalmadı. Yaklaşık on dakika sonra Yavuz Selim’den ses gelmeyince yavaşça kilidi açıp odaya girdi. Orada mışıl mışıl uyuyan adamı görmeyi beklemiyordu. Ses çıkarmamak için parmak uçlarına basarak yatağa yaklaştı. Onun derin bir uykuya daldığını anlayarak dakikalardır tuttuğu nefesini bırakıp, “Demek sarhoş olmazsın!” dedi. Şimdilik kurtulmasına kurtulmuştu ama bir sorun vardı. O da genç adam yataktayken kendisinin nerede uyuyacağıydı. Önce ağır ağır koltuğa gitti; fakat uzun boylu olduğu için rahat edemedi. Sonra gözleri şöminenin önüne dizilmiş minderlere kaydı. Uyuyacağı yeri bulan Handan odadaki dolaptan üzerine örtecek bir şeyler bulmak ümidiyle kapağı açtığında gülümsedi. Arada Yavuz Selim'i kontrol ederek gürültü yapmadan aldığı yorganla şöminenin önüne kıvrıldığında aklına gelen şey yüzünden rahat edemedi. Vicdanına lanet ederek tekrar dolaba gitti ve yorganı alırken gördüğü yün battaniyeyi aldı. Genç adamı uyandırmaktan korkarak ağır ağır onun üzerini örterken gözleri yeni çıkmakta olan kirli sakallı yüzüne takıldı. Uyurken o kadar masum görünüyordu ki onun bu halini gören birisine gerçek yüzünü anlatmaya kalksa kimsenin kendisine inanmayacağından emindi. *** Yattığı uykudan uyanan Handan daha gözlerini açmadan bir gariplik olduğunu hissederek altındaki zemini yokladı. Sonra yavaşça araladığı gözleri şaşkınlıktan iyice açıldı. En son minderlerin üzerine yattığını hatırlayan genç kız yataktaydı ve Yavuz Selim ortalarda görünmüyordu. O nasıl olduğunu anlamaya çalışırken odanın kapısı çaldı. Gelen Meryem Hanım’dı. “Özür dilerim, Handan Hanım! Uyuyorsunuz sanmıştım.” Handan yüzünü kaplayan dağınık saçlarını geriye atarak yatakta doğruldu. “Yavuz Selim…” diyebildi sadece. Yaşlı kadın gülümsedi. “Beyim iki saat önce yola çıktı.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD