"Taşınma."

1192 Words
2014, "Gitme Güneş." dedi minik Alperen, arkadaşına. Bal sarısı gözleri dolu doluydu. Güneş, Alperen'e eğilerek yanağına bir öpücük kondurdu. "Geleceğim ki ben, söz veriyorum." Alperen utangaç bir halde bakıp bakışlarını kaçırdı. "Ne sözü?" "En iyi arkadaş sözü tabii ki!" Güneş gülerek diğer arkadaşlarına yöneldiğinde Alperen'in dudakları büzüldü. Küçücüktü ama yüreği büyüktü. O yaşına rağmen, Güneş'i kalbinde hep saklı tutmayı başarabilmişti. 'Ben seni arkadaş olarak görmüyorum ki.' demek istedi ama sustu. 'Şimdi değil ama belki sonra.' diye düşündü. O anın, yıllar sonra geleceğini bilmeden. - Kayalar mahallesinden ayrılalı bir gün olmuştu. Camlarını kırdıktan sonra ne olduğunu bilmiyordum. Umuyorum tıpkı benim keyfimin kaçtığı gibi onların da keyifleri kaçmıştır! Zaten bunu bilerek yapmıştım. Hayır yani, anlamıyorum. Bir insan nasıl bu kadar değişebilirdi?! Onları en son görüşüme dair hatırladığım tek şey, mahalleden kırmızı arabamız ile ayrılırken arkamdan ağlayarak, koşmalarıydı. Bir zaman sonra yorulmuşlar, koşmayı bırakmışlardı. Birisi hariç. Yüzümde sıcak bir tebessüm oluştu. Güzel günlerdi, değil mi? Bacağıma sürtünen yumuşak bir şeyle aşağı baktım. Tatlış, mırıldanarak kendini bacaklarıma sürtüyordu. "Acıktın mı bakalım sen?" diye mırıldandım ve kucağıma alarak mama kabının yanına ilerledim. "Maman tam, suyun da tam." deyip gıdısını öptüm. Bebek gibi kokuyordu, bayılıyordum. Tatlış mırıl mırıl mırıldanarak başını dudaklarıma yaslayınca sırıttım. "Yoksa sen, annene teselli mi veriyorsun?" diyerek sırıttığımda sinirle kucağımdan yere atladı. Güldüm. Canım kedim ya, sevgisini gösterirken korkuyordu resmen. "Güneş?" dedi Sedef küçük adımlarla gelerek. Üniversiteden sınıf arkadaşımdı. Evden ayrılmam gerektiği için sınıf grubuna 'ev arkadaşı' isteyen birisinin olup olmadığını sorduğumda Sedef olumlu yanıt vermişti. Bende o lanet evde bir dakika bir katlanmak istemediğim için dün apar topar kendimi evinde bulmuştum. Küçük bir evdi ama iki kişiye yeterdi. "Efendim?" dediğimde "Alıştın mı?" dedi, başımı salladım. "Çok teşekkür ederim. Bir de dönem ortası..." "Bende kendime arkadaş arıyordum zaten. Sorun yok." dediğinde başımı salladım. Hava kendini karanlığa bırakırken herkes kendi odasına çekilmişti. Albümü açtım. O fotoğrafı, Enes'in elinde unutmuştum. Kaşlarımı çattım. Onu bile hak etmiyorlardı! Sanki hepsinin kalbi sertleşmişti. İyi hiçbir şey kalmamış gibiydi. Ama biliyordum. Öyle değillerdi. Şartlar onları kötü hale getirmiş olabilirdi ama hala içlerindeki o küçük, masum varlığın olduğunu biliyordum. Kararlı bir şekilde yataktan kalktım ve küçük valizimi yatağın üzerine koydum. Beni bir süre idare edecek kıyafetlerimi tıkıştırırken, valizime getirilen oyuncak ayı ile duraksadım. Tatlış, ona aldığım turuncu oyuncak ayısını da valize koymuştu. "Seni almadan hiçbir yere gitmeyeceğim tabii ki Tatlış'ım!" dediğimde yatağa yatarak beni izledi. Bazen içinde bir insanın olduğunu falan düşünüyordum. Dakikalar sonra bir elimde küçük valizim, diğer elimde kedi taşıma çantam ile evden ayrılıyordum ki Sedef'in uykulu sesini duydum. "Güneş? Nereye?" dediğinde duraksadım. "Birkaç gün arkadaşımda olacağım, beni merak etme." deyince başını salladı. "Tamam. Dikkat et kendine." deyip kapıyı kapattı. "Kaldık mı baş başa?" dedim Tatlış'a konuşarak. Bana cevap verdiğine yemin edebileceğim bir sürü mırıltı çıkartırken, çağırmış olduğum taksiye ilerledim ve bindim. "Kayalar'ı biliyor musun abi?" dediğimde dikiz aynasından bana bakarak başını salladı. Uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra Kayalar'a vardık. Şoförü, çıkmaz sokağın başına kadar getirtip ücretini vererek indim. Valizimin tekerliği, mahallenin taşlı sokağından dolayı takır tukur sesler çıkartırken yüzümü buruşturdum. İlk önce kedi taşıma kabını telin altından geçirdim, sonra kendim geçtim ve zor bela valizimi de alarak doğruldum. Tamam...sabaha göre daha korkutucu görünüyordu. Sanki şehrin dışında yaşayan vampir sürüs ailesine ait gibiydi. Üç basamaklı merdivenden de çıkıp derin bir nefes aldım. Evet, yapabilirdim! Yapabilirsin, Güneş! Tık tık tık. Kapıyı iç kere tıkladım ve açılmasını bekledim. Kapı büyük bir gürültü ile açıldığında heyecanla "Merhaba!" dedim sırıtarak. Yavuz,yeni banyodan çıktığı ıslak saçları ile şaşkınlıkla bana bakarken elimi salladım. "Görüşmeyeli nasılsın bakalım?" diyerek kedi taşıma kutusunu göğsüne doğru bastırdım ve refleksle tutmasını sağladım. "Çok uzun yoldan geldim." dedim. "Çok ıssız bir yerde oturduğunuzu düşünmüyor musun? Taksici abiyi buraya getirene kadar zor ikna ettim. Bir de valizi taşırken sokakta çok ses çıkardı, hani her an biri cama çıkıp hayatıma sövebilirdi!" salona girdiğimde herkesin oturduğunu gördüm. Alperen yine aynı tekli koltuktaydı. Burcu onun yanındakine oturuyordu. Rüya şöminenin önündeki beyaz halıya, Enes ise üçlü koltuğa uzanmıştı. Benim sesimi duyduklarında hepsi garip garip suratıma bakarken Enes yattığı yerden sırıttı. "Ben kazandım." dedi. Yavuz arkamdan şaşkınlıkla gelirken "Tatlış'ın kutusunu açabilirsen...bir yere çok hapsedilince sonra çok sinirleniyor." dedim kimseyi takmadan. "Tatlış?" dedi Yavuz anlamadan. "Tatlış işte?" Tatlış sinirle tıslayınca "Sinirleniyor demiştim." dedim. Yavuz kutuyu yere bırakıp teli açtığında Tatlış yerinden zıplayarak evi talan etmeye başladı. Masanın üstündeki kül tablasını yere düşürünce "Tanımaya çalışıyor evi, alınmayın." dedim umursamadan. Alperen'e döndüm. "Kapıda valizim kaldı ya, getirir misin? İçinde pijamalarım falan var. Pijamalarım olmadan uyuyamıyorum." Alperen sinir bozukluğu ile güldü. "Güneş?" "Efendim?" "Ne yapıyorsun?" "Ev arkadaşım beni ve başka insanları dolandırdı. Suçu üzerime attı. Polis benim yaptığımı düşündü ama benim yapmadığım anlaşılınca beni serbest bıraktılar, arkadaşımın yaptığını öğrendik, ona da bir şey olmadı ama beni evden attı.Bende geçici olarak burada yaşamaya karar verdim." dedim tek bir nefeste. Enes kahkaha attı. Rüya dudaklarını büzdü ve ayağa kalkıp yanıma geldi. "Güneş! Başına neler gelmiş? İyi misin şimdi?" diye sorup sarıldığında "İyiyim iyiyim. Nerede kalacağım falan diye düşünüyordum ama neyse ki siz varsınız." dediğimde Burcu kaşlarını çattı. "Asla." Onu umursamadan Alperen'e döndüm. "Valizi alır mısın? Çok uykum geldi." diye sızlandım ve Burcu'ya merakla sordum. "Ben nerede uyuyacağım bu arada?" Enes katıla katıla gülerken Burcu dişlerini sıktı. "Seni şımarık-" cümlesini bitmeden Alperen ayağa kalktı ve dış kapıya ilerledi. Burcu şaşkınlıkla "Alperen?" dediğinde Alperen ilerlemesini kesmeden mırıldandı. "Gece yarısı onu sokağa atacak değilim Burcu. Sabah gider." Aynen, bekle kesin giderim! Arkasından taklidini yaparken Alperen seslendi. "Değil mi Güneş?" "Aynen aynen." dedim takmadan. Enes üçlü koltuktan imayla sırıttı. "Sayende iddiayı kazandım güzel kız. Bu enayilerin parası ile sana ne ısmarlamamı istersin?" "Enes! Yüz verme şuna." dedi Burcu öfkeyle. "Ne iddiası?" diyerek yanına oturduğumda dedikodu veriyormuş gibi fısıldadı. "Dedim ki, eğer o tanıdığım Güneş ise mutlaka döner." dedi. "Ben de dedim ki, eğer birazcık gururu varsa dönmez." diyerek sırıttı Burcu. Rüya, "Açıkçası bende dönmeyeceğini düşünmüştüm ama geldin." somurttu. "Benim param yok ki!" diye sızlandığında Enes sırıttı. "Kız cüce, senin paran geçer mi bende? Sen almayacağım, arkandaki köpek iki katını verecek." deyince Yavuz yükseldi. "Lan ben niye iki katını ödüyorum?!" "Rüya mı ödesin ne istiyorsun sen?!" diyerek ortalığı kızıştırmaya çalıştı Enes. Enes'den gazı alan Rüya ellerini beline koyarak tek kaşını kaldırdı. "Bana paranın lafını mı yapıyorsun Yavuz?" diye diklenince Yavuz şaşkınlıkla geri adım attı. "Öyle bir şey demedim." Sonra Enes'e döndü. "Yemin ederim pataklayacağım seni." Enes başını salladı. "Paramı verdikten sonra istediğin her şeyi yapabilirsin." diyerek göz kırptı. "Anlarsın ya, fantazilerim geniştir." diye arsız arsız güldüğünde, Rüya gülmemek için elini dudaklarına bastırdı. Yavuz tam Enes'e saldırıyordu ki Rüya'nın güldüğünü görünce duraksadı. "Neyse." diye homurdandı ağzının içinde. Gözlerimi kıstım. Evet. Çok güzel kokular alıyordum. Drama mı? Bayılırdım! Alperen, valizimle içeriye girince "Ya sen?" dedim. Valizi önümde bırakıp "Ne ben?" dedi. "Sen ne dedin? Yani iddia hakkında." dediğimde tek omzunu silkti. "Biliyordum." "Neyi?" "Geleceğini." dedi sadece. Başımı salladım. İkimizin arasında sözsüz bir bakışma geçerken Enes'in fısıldadığını duydum. "Şu an telekenizi mi yapıyorlar?" diyordu. Yavuz, "O ne bilmiyorum ama düşündüğüm şeyden daha iyi olduğna eminim." dedi. Rüya, "Altı, ye-" ikimiz aynı anda bakışlarımızı kaçırınca Rüya sızlandı. "Yedi olmadı!" Yedi saniyelik aşk kuralı. Bunu biliyordum. Güldüm. Ben mi Alperen'e aşık olacaktım?! Tamam. Küçük haline belki aşık olabilirdim ama büyük haline aşık olmak, aklımın ucundan bile geçmezdi. Öküzün teki olmuştu be! Bunun tribi mi çekilirdi? Alperen'de tıpkı benim gibi alayla gülünce duraksadık. Bakışlarımızı kaçırdık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD