TASARIMCI

1060 Words
Sırtım yumuşak zeminle buluştuğunda mırıldandım. "Mayıs?" "Mayıs ve Sarp, lansmana gittiler." Kuzey'in sesini duyduğumda gözlerimi aralamaya çalıştım ama başaramadım. "Ben de gidiyorum, iyi geceler." "Lütfen gitme," diye mırıldandım. Mayıs yoktu. Ben hiç tek kalamazdım ki. "Neden?" "Korkuyorum lütfen Mayıs gelene kadar kal, lütfen," dedim tizleşen sesimle. Kuzey başucumda oturdu ve saçlarımı okşamaya başladı. Ben iyice mayışırken kendimi onun ellerine bıraktım. Sabah gözlerimi araladığımda Kuzey'in koltukta uyuduğunu görmüştüm. Üzerinde dünkü takım elbisesi vardı ve oldukça çekici görünüyordu. Ben uzaktan onu izlerken başımın zonklamasıyla yüzümü buruşturdum. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra Kuzey'e yakından baktığımda yüzünün gerçekten de çok güzel olduğunu görmüştüm. İlahi bir güzelliği vardı ve asla doyamazlardı bakmaya. Elim istemsizce yüzüne gidip yanağına dokunduğumda kaşlarını çattı. Uyandırmaktan korkarak geri çekildim ama uyumaya devam ettiğini görünce yanağını okşamaya devam etti. Pürüzsüz beyaz teni yumuşacıktı. Biraz daha yaklaşıp parfüm kokusunu içime çektiğimde birden bileğimi yakalayıp beni kendisine çekti ve üzerine düştüm. Gözlerimiz birbirine kenetlenirken ben şaşkın bir haldeydim. "Çekinme, daha yakından bak," dedi alaycıl bir şekilde. Kaşlarımı çatarak onun göğsüne vurdum. "Ne bakacağım sana be?" "Gördük onu," dediğinde üzerinden kalktım. "Mayıs nerede?" "Lansmandan sonra açık hava sinemasına gitmişler," dediğinde kaşlarımı çattım. "Umarım öpmemiştir çocuğu." Kuzey gülerken, düşüncemi sesli söylemiş olmanın verdiği rezillikle yatağa oturdum ve telefonumdan batak oyunu açtım. Kuzey de yanıma gelmişti. "Demek beni öldüreceksin," dediğinde kaşlarımı çattım. "Nasıl?" "Ben kuzey kuzey kuzey diye dolaşıyormuşum," dediğinde dudağımı ısırdım. "Sana kim söyledi bunu?" "Sarp." Şaşkınlıkla ağzım açıldı. Sarhoşken ben Sarp ile mi konuşmuştum? Sarp'ı barmen sanmıştım! "Sana ne kadarını anlattı?" Dedim. Ölümüne korkuyordum her şeyi anlatmış olamazdı değil mi? "Manken kızlara kadar anlattı." Utançla kafamı eğdim. Kuzey'i hep odasında, yakarak öldürmeyi düşünüyordum ama Sarp'ın olmadığı bir zamanı kollamam gerekiyordu. Neyse ki artık gerekmiyordu. Ikisini de gebertebilirdim. "Harika," diye mırıldandım ve kart oyunuma devam ettim. Umursamaz tavrım karşısında gözlerini kıstı ama yakalanmıştım, yapabileceğim daha iyi bir şey yoktu. "O benim çok yakın bir arkadaşım Yıldız. Üstelik eski sevgilim değil," dediğinde omuz silktim. "Bana ne?" "Dün öyle söylememişsin ama," dediğinde yüzümü ifadesiz tutmak için çok uğraştım. "Yanlış anlaşılma olmuş." "Nasıl bir yanlış anlaşılma?" Dediğinde sertçe yutkundum. "Cenk yüzünden o haldeydim. Ayrılığı pek aşamadım da." "Yeme beni Yıldız," dedi kahkaha atarken. Cenk o kadar ezikti ki doğrusu buna hiç ihtimal bile vermemişti. Derin bir nefes aldım. "Kalbim onun için atıyor. Ben Cenk'i çok seviyorum." Eliyle yüzümü kavradı ve ona bakmamı sağladı. "Aşağıdaki animasyonculardan oyunculuk dersi al." "Ya görmüyor musun ölüyorum aşkımdan," dediğimde ikimiz de gülmüştük. Kuzey ayağa kalktı. "Kahvaltıya gidelim." "Üstümü değiştireyim," dediğimde beni durdurdu. "Hayır, bu elbiseyi seviyorum. Böyle gel." Sessiz kaldığımda o da banyoya gidip elini yüzünü yıkamıştı. Ben de o ara Mayıs'a mesajlar yardırdım. Ondan cevap gelmişti neyse ki. "Sövmesene kızım ya valla bir şey olmadı aramızda ama çok masalsı bir geceydi." "Seni masal gibi si-" dediğim sırada Kuzey yanıma gelmişti. "Ne?" "Bir şey yok hadi gidelim," dedim gülümseyerek. Beraber asansöre bindiğimizde bizimle beraber üç erkek daha binince Kuzey elini belime yerleştirdi ve beni kendisine çekti. Ona dönüp fısıldadım. "Kısmetimi kapatıyorsun." "Seninle alakası yok, prensip meselesi. Yanımdaki kadına kimse bakamaz," dediğinde gözlerimi devirdim. "Dua et bu erkekleri beğenmedim yoksa sinirlenirdim." "Gördük senin beğendiklerini," dedi alayla. Aklıma Cenk gelince ben de güldüm. Kelimeleri ağzında yuvarlayarak konuşan ve çenesi düşük, çingene gibi bir erkekti çünkü. Büyük bir özgüvenle ona baktım. "Senin beğendiklerini de gördük. Şey çok zor durumdayım, herkes bana baksın, ben yaptım ben, Benim ben." Lila'nın taklidini yaptığımda gözlerini devirmişti. "Dalga geçebiliyorsun çünkü sen şiddet görmedin. Zorluk da görmedin. Leş gibi bir yerde büyük hayaller kurup peşinden de koşmadın." Asansör açıldığında acılı bir tebessümle ona baktım. Ailemden senelerce şiddet görüp, yokluğun kralını yaşayıp mecbur kalarak iş hayatına atılmış öyle bir düzen kurmuştum. İş hayatında da bir ton sıkıntıyla uğraşırken daha beterini gördüm katlanırım diyerek işe dayanmıştım ama mağdur edebiyatı yapmadığım için insanlar rahat sanıyordu. "Evet Kuzey, ben her zaman rahattım. Belki herkes hak ettiği hayatı yaşıyordur." Onu beklemeden asansörden indim ve terasa doğru yürümeye başladım. O da arkamdan gelmişti. Sessizce boş bir masaya geçtiğimizde Kuzey, siparişlerimizi vermişti. Manzarayı izlerken derin bir nefes aldım. Ben güçlüydüm, mağdur edebiyatı yaparak kimsenin desteğini almaya ihtiyacım yoktu. "Günaydın, bugün çok mutluyum!" Lila yanımıza oturduğunda tebessüm ettim. Kuzey'in bakışları bendeydi. "Sana da bir şeyler söyleyelim. Bu arada konser fikri güzeldi, buranın ihtiyacı vardı." Benim de konser fikrim olmuştu ama reddedilmişti. Sanırım hayata tüm insanlardan geride başlamıştım hiç şansım yoktu. "Teşekkür ederim Kuzey. Daha yapabileceğim çok şey var. Hayallerimin gerçek olmasını istiyorum," dedi Lila gülerek. O sırada masamıza başka iş insanları da gelmişti. Tabi ki Lila için gelmişlerdi. Kuzey hepsiyle tokalaştı. "Hoş geldiniz, buyurun. Lila'yı projelerinden tanıyorsunuz zaten. Tanıştırayım, en değerli misafirimiz, Eva Yıldız." Kuzey'in beni bu şekilde tanıtması özel hissettirmişti. Sahi, bunu neden yapmıştı? Hepsiyle tokalaşıp gülümsedim. "Hoş geldiniz." "Gerçekten de yıldız gibisiniz," dedi adamlardan biri. Ona baktığımda, işbirliği teklif ettiğim ama reddedildiğim adam olduğunu görmüştüm. "Çok teşekkür ederim." "Sizinle konser için konuşmuştuk ama başaksıyla yaptınız galiba, kaçırdığıma çok üzüldüm," dedi adam gülümseyerek. "Konseri ben değil Lila yaptı." "Evet ben yaptım etkinliği," dedi Lila atılgan bir şekilde. Kuzey ise eliyle beni gösterdi. "Sıra Eva'da demek ki." "Buna sevindim, bağış konserine sponsor olmayı çok isterim," dedi adam gülümseyerek. Kuzey'in bana yardım etmesi çok hoştu ama ben güçlü bir kadındım. Kimsenin yardımına ihtiyacım yoktu ve beni reddeden birinin de ikinci şansı olamazdı. "Teşekkürler ama o konu kapandı. Başka sefere artık." Kuzey kaşlarını çatarak "Ne yapıyorsun sen?" der gibi bakmıştı bana ama omuz silktim. Lila ise yine atılmıştı. "Aslında harika projelerim var. Dilerseniz toplantı ayarlayabiliriz." "Tabi Lila kazzandı o halde," dedi adam gülerek. Buna karşılık ben de gülmüştüm. Çünkü ben kazanmıştım. En azından haysiyetimi ve onurumu kazanmıştım. Kimseye biat da etmemiştim. Tavrımdan dolayı adamın bana antipati duyduğunu fark edebilmiştim. Böyle iş insanları, patronlar dediğimdedik insanlardı ve istedikleri her şeyin olmasını beklerlerdi. Ben ise buraya "Çok beklersiniz," demek için gelmiştim. İşlerin hiç de öyle olmadığını onlara gösterecektim. Diğer adam elbisemi süzdü. "Pusula detayı çok yaratıcı olmuş. Elbiseniz nereden?" "Özel tasarımım," dedim gülümseyerek. "Hanımım sizinle tanışmayı çok isteyecektir tam bir moda tutkunudur." "Benim de hayalim moda tasarımcısı olup yurtdışında butik açmak," dedi Lila sevecenlikle. Adam bakışlarını çekip ona yöneldiğinde konuşmasına devam etti. "Ama dükkanın konsepti konusunda kararsızım. Her rengi çok seviyorum. Renk konusunda da her şeye hakimim, seçemiyorum." "Eva sen ne önerirsin Lila'ya? Senin en sevdiğin renk ne?" demişti adam. Gülümsedim. "Gümüş, en sevdiğim renktir." "Gidip tüm insanlara soralım hiçbiri gümüş demez, çok şaşırtıcı," dedi adam gülerek. Kuzey de gizemli bir bakış atmıştı. "Eva'nın ne kadar özel bir tasarımcı olduğu buradan belli oluyor."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD