Zerya’dan
“Ahhh…” diye inledim. Sırtıma gelen kırbaç darbesi tenimi yakıyordu. Süzülen kanları hissediyordum.
Bana yaklaştı, saçlarımdan çekti.
“Çok yakında altımda inleyeceksin küçük cadı.” Pis nefesi midemi bulandırdı. Suratına tükürdüm, yanağım patlamıştı ve ağzım kan doluydu. Yüzü kan içinde kaldı. Fazlasıyla sinirlendi, sert tokat darbesiyle kafam yana doğru kaydı.
Elbisem paramparça olmuştu, kırbaç darbeleri parçalamıştı. Beni bırakıp çıktı odadan. Hiç bu kadar işkence etmemişti. Önceleri ufak tefek şeylerdi bu seferkine göre. Henüz tam olarak bana sahip olmasa da yıllardır eli üzerimdeydi, sürekli taciz ediyordu.
Beni o tacizlerden yengem korumuştu, yalnız bırakmazdı beni… Yengem, amcamın ikinci eşiydi, daha doğrusu hizmetçisi olmuştu. Amcamdan neredeyse 15 yaş küçüktü. Yaşlı bir anası vardı, ona bakabilmek için amcamla evlenmişti. İki gündür yoktu evde, yaşlı anası ölmüştü, cenazesine gitmişti. Beni de götürmek istedi ama “Bize kim hizmet edecek?” deyip yollamadılar.
Amcamın oğlu yıllardır bana takmış vaziyetteydi. Ortaokulu bitirince ne yaptı ne etti yollamadı beni. Liseye tacizlerinden yengem kurtardı hep, neyse ki sık sık şehir dışına çıkardı da rahattım. Bu sefer öyle olmadı. Yengem evden gidince ona gün doğdu. Babasını yolladı, beni odaya kapattı.
Bana tecavüz edeceğini zannediyordum. Çırpındım, kaçmaya çalıştım ama işkence etmeyi tercih etti. Ellerimi bağladı, tavanda bir kancaya astı. Defalarca kırbaçla vurdu. Sırtımdan kanlar akıyordu ve şu an odanın ortasında ellerim yukarıda asılı kaldım. Saatler geçti, artık kollarımı da hissetmiyordum.
Anam babam yoktu, ben daha aklım kesmezken ölmüşler. Nasıl öldüler bilmem, kimse anlatmaz bana. Beni Mardin’de tutan tek şey iki kuru toprak dolu mezarları. Ne resimleri var, ne hatıraları…
Ne kadar vakit geçti bilmiyorum. Yengemin feryadı ile gözlerimi araladım.
“Zeryaaa…” Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Koşarak yanıma geldi, ellerimi çözdü. Kollarımı hissetmekte zorlanıyordum. Ağlamaya başladı.
“Ah talihsiz kuzum, gitmeseydim keşke, seni yalnız bırakmasaydım.” diyerek ipleri çözdü. Üstüme ince bir battaniye sardı, banyoya götürdü. Ağlaya ağlaya temizledi.
“Zerya? Kızım, o deli sana başka bir şey yaptı mı?” Tecavüz edip etmediğini soruyordu. Kendimi tutamadım, ağladım.
“Yo-yok yenge, sadece kırbaçla vurdu ama onu da yapacağını söyledi. Kurtar beni yenge!” Yaralarım sızlıyordu. Daha 17’me yeni girmiştim. Bu adam beni öldürecekti. Gerçi her gün böyle olacaksa ölsem daha iyiydi…
Beni sakince yıkadı, krem sürdü.
“Yenge… Nerdeler şimdi yani etrafta yoklar sen…”
“Gittiler kızım. Bir telefon geldi, beni buraya bıraktı, baba oğul defolup gitti.” dedi. İçim rahatlamıştı. Arada gider, kaybolur gelmezlerdi. Bu olmadıkları zamanlar en rahat zamanlarımız olurdu. Amcam bana bir şey yapmasa bile yengeme çektirirdi. Oğlu Ferzan sadist adamın tekiydi.
Daha çocuktuk, başladı takıntısı. Zorbalık yapmadığı kimse yoktu sokakta. Ona karşı gelirsem bana da yapacağını söylerdi. Bugün onu ilk defa iliklerime kadar hissettim. Önceleri canımı acıtırdı, bu sefer fazlasıyla gösterdi. Bir kere okuldan geldiğimde evdeydi, sigara içiyordu. Ona bakmadan odama kaçmaya çalıştım ama olmadı. Yakaladı beni.
Duvarla kendi arasında sıkıştırdı. Hava sıcaktı ve üzerimde sadece okul gömleği vardı. Elinin tersiyle yüzümü okşayıp ağzından sigarayı aldığı gibi omzuma bastırmıştı. Acıdan gözlerim sulanmıştı. Sesimi çıkarmadım, çıkartırsam zevk alacaktı.
“Bir daha okul yok sana. Gittiğin her gün acı çekersin.” deyip bırakmıştı. Dediği gibi de yaptı. Okulun bitmesine az kalmıştı ve gittiğimde yakaladığı her gün bir yerimde iz bıraktı. Okula gittiğim son seneydi, bir daha yollamadılar.
Yengem beni sarıp sarmaladı. Amcamların gitmesi iyi olmuştu. Yaralarım derindi, bir haftada zor iyileşti. Yengem her gün ağlaya ağlaya krem sürdü. Sürekli “Biri seni kurtarsa.” diye dua ediyordu. Kimse beni kurtaramazdı, benim kendimi kurtarmam gerekiyordu…
Amcam ve Ferzan’ın gitmesinin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Bu süre içinde liseye devam eden bir arkadaşım vardı. Onunla buluştum, bana bir telefon ve hat ayarlamıştı. Bu sayede çıkış yolları bulabilirdim. Ders çalışıyordum unutmamak için, kurtulduğumda okuluma devam etmek istiyordum.
Geçen bir ayın sonunda amcam geldi. Ferzan yoktu artık. Ne yaptılarsa yakalanmış, bir yıl ceza yedi dedi. Nasıl sevindim anlatamam! Harika olacaktı. O gelene kadar ben de yaşımı doldurmuş olurdum ve rahat bir şekilde kaçardım…
Günlerce bu şekilde plan yaparak geçirdim. Benim bu evden kaçmam gerekiyordu. Para da biriktirmiştik, yengem yardım etmişti. Ben de internetten dövüş videoları izleyip denemeler yapıyordum. Kendimi korumaya çalışırdım hiç yoktan…
Yine bir sabah amcam yok, gitmiş, rahatız. Yengemin yanına gittim koşarak.
“Yengeee, gel hadi, bir şeyler deneyeceğim. Dün bir dövüşte adam bir hareket yaptı, off süper!”
“Kız git, deli deli hareketler yapma. Geçen sefer az daha kolunu kırdın, unuttun mu?” Gözlerimi devirdim.
“Yok yenge, unutmadım ama çalışmak da istiyorum.” Yengem artık dayanamadı, aldı eline terliği başladı kovalamaya, bir yandan da söz sayıyordu.
“Kız yeter, aklını az topla. Ben burada üç buçuk atıyorum, sen ne diyorsun?” Ben kaçıyorum, o kovalıyor. İmkanı var, terliği atsa vuracak ama kıyamıyor, yalandan tutuyor elinde.
“Gel kız buraya, kaçma!” diye hem bağırdı hem kovaladı. İkimiz de yorulduğumuzda durduk, dinlendik.
“Yenge?”
“Ne var kız?” Derin derin nefes alıyordu.
“Yenge, anam da olsa böyle mi yapardı beni? Senin gibi sever miydi?” Gözlerim dolmuştu.
“O nereden çıktı kız? Hem nereden belli benim seni sevdiğim?” dedi gülerek.
“Yapma yenge, elli kere terliği atsan kafama atardın ama atmadın.” Bana sarıldı.
“Sen bana arkadaş oldun. Ben bu eve geldiğimde körpecik bebeydin. Doğurmadım, Allah bana nasip etmedi ama seni verdi işte. Ben de seninle doldurdum içimi…” dedi, daha fazla sarıldı. Beraber ağladık.
Bir süre sonra toparlandı.
“Bir yolunu bulup seni buradan yollamam lazım. O Ferzan gelirse artık elinden alamam seni. En son ne halde buldum… Bu deli sana neler yapar, engel olamamaktan korkarım.”
Aklımda bir şeyler vardı. Otobüse binip gidecektim buralardan. Sadece kalacak yer ve iş için yaşımın 18 olması gerekiyordu.
“Olacak yengem, gideceğim buralardan. Kendimi güvene alır almaz da seni alacağım yanıma. Amcamdan çekme artık, beraber yaşar gideriz.”
“Beni nasıl alacaksın? Boş ver, ben idare ediyorum işte bir şekilde. Sen kendini kurtar, başka bir şey istemem. Hadi kalk, işler bizi bekler. Senin yüzünden yarım kaldı.” Beni kolumdan sürüyerek mutfağa götürdü.
Yengem sayesinde mutfakta çok iyiydim. Çok güzel içli köfte yapardım. Hazır amcam yokken yapıp yiyelim dedim, başladım işe. Akşama yengemle rahat rahat yemek yiyecektik.
Akşam sakindi, yengemle oturup el işi yaptık. Kim evlenirse çeyizi bizim elimizden çıktı. Bu sayede para biriktirdik. Sabah evin işlerini yaptık. Ben geceleri sabaha kadar yaptım, yengem de amcamdan fırsat buldukça yaptı.
Birkaç gecedir amcam yoktu, rahattık ve işleri bitirmiştik. Sabah teslim edip paramızı alacaktık. Güzelce katladık, koyduk.
“Hadi yat artık. Ben sabah erkenden bunları verip gelirim. O telefondan bir şeyler izleme, yat dinlen.” dedi.
Tabii ki ben dinlemedim. Zaten bugün bana izin vermedi, iki deneme yapayım. Yine açıp o dövüşleri izleyecektim.
“Ahh keşke öyle bir kahraman gelip beni kurtarsa.” diye içimden geçirdim. “Saçmaladın yine Zerya, yat zıbar.” diyen iç sesimi de kapattım. Videoları izleye izleye uyudum.