Bölüm 10 - ''PARTİ GECESİ''

1545 Words
"Jimin, ben gelmesem mi acaba?" Partinin yapıldığı mekanın önüne gelince günlerdir diri diri gömdüğüm korkularım yeryüzüne tekrardan çıkmıştı. Ya her şey batarsa? Jimin yanıma geldi ve elimi tuttu. "Böyle şeyler düşünme. Ben yanındayım." Bana verdiği güven o kadar güzeldi ki sonumun bok yoluna uğramasından korkuyordum. Zira hayatımda bir şeyin mükemmel gitmesi pek olanaklı değildi. Elimden tutup beni mekanın içeriye doğru sürükleyince bizi Taehyung ile Yu Jin ikilisi karşılamıştı. "Oha!" dedi Taehyung kendine tokat atarken. "Çok güzel olmuşsun." "Değil mi?" diye onayladı Jimin elini belime koyarken. "1 senedir yanımızda taş gibi hatun yatıyormuş da haberimiz yokmuş." Yanaklarım kızarırken, "Çocuklar," dedim. "Hayatımın tatsız gerçeğini unutuyorsunuz. Yüzüm..." "Yüzün mü?" dedin Yu Jin beni gördüğü andan beri mağara gibi açan ağzını kapatırken. "Kim Mi Hi, senin yüzünden şu an lezbiyen olmayı düşünüyorum ve sen bana yüzüm mü diyorsun?" Dediği şeyle Jimin ile ben gülerken Taehyung gözlerini korkuyla açtı. "Lezbiyen olmak mı? Hayır!" "Ne yapayım?" dedi Yu Jin omzunu silkerken. "Erkeklerden bana hayır yok." "Hah, sen daha beni tanımadın o yüzden böyle konuşuyorsun!" Taehyung'un dediği şeyle şaşırarak Jimin'in kulağına fısıldadım. "Bunlar flörtleşiyor mu, yoksa ben üstün hayal gücümü kullanıp hayal falan mı görüyorum?" "Sanırım flörtleşiyorlar. Şu an şoktayım." dedi en az benim kadar şaşırmış bir şekilde. "Ben de BİM de... Ne ara flörtleşmeye başladılar, anlamadım gitti. Yu Jin dibimden ayrılmıyordu bile!" "Al ben de o kadar..." Jimin ile fısıldaşıp dururken yanımıza en sevmediğim çift geldi. Hem de el ele! Kimin olduğunu bence tahmin ediyorsunuz. "Jeon Jungkook! İyi görünüyorsun, kardeşim." Elim ayağım buz keserken onu alıcı gözüyle süzdüm. Jimin ile Taehyung gibi takım elbise giymişti. Ama diğerlerinden kesinlikle farklı bir görüntüsü vardı. Giydiği şey bedenini o kadar sıkı sarmıştı ki baldır kaslarını bile görebiliyordum. Tövbe estağfurullah! Siyah ile beyazın uyumunu kesinlikle üstünlükle taşıyabiliyordu. Onu böyle görmek nefesimi kesiyordu. Jimin ile ellerini tutup omuzlarını tokuşturunca aynısını Taehyung ile de yapmıştı. Bu onların merhabalaşma tarzı gibi bir şeydi sanırım. Jungkook'un yanındaki Hyun'a göz gezdirince üstüne kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü çok güzel olmuştu ve Jungkook'un yanına da yakışıyordu! Hyun gözlerini bende gezdirince gülümsedi. "Gerçekten partiye bu kızla geldiğine inanamıyorum, Jimin." Jimin suratını asarken elini belime koyup beni kendine çekti koruyucu bir tavırla. "Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum Hyun." "Doğru beni ilgilendirmez," dedi Jungkook'a gülümseyerek bakarken. "Beni bir tek Jungkook ilgilendirir. Değil mi sevgilim?" Sevgilim lafını öyle üstüne basarak söylemişti ki bunun altında ezildiğimi hissettim. "Sevgilin mi?" dedi Taehyung şaşırarak. "Daha onlara bahsetmedin mi?" dedi Hyun dudağını sarkıtarak. Senin o dudağını kopartırım yelloz! Modu düşmüştü Jungkook'un. "Hayır, daha bahsetmemiştim." dedi. Derin bir nefes aldı ve Hyun'un elini kavradı. "Biz Hyun ile sevgili olmaya karar verdik." Biliyordum. Ama yinede bildiğim o acı gerçek onun o iki dudağın arasından çıkınca daha çekilmez bir hal alıyordu. Herkes şaşırmış bir şekilde Jungkook'a bakarken Yu Jin bana bakıyordu. Cehennemim daha yeni başlıyordu. - Romantik bir müzik çalarken elimi çeneme koymuş dans eden çiftleri izliyordum. Daha doğrusu dans eden Yu Jin ve Taehyung çiftini. Yakışıyorlardı. Masamızda bir ben, bir Jungkook bir Hyun cadısı kalmışken onunla gözgeze gelmemek için büyük bir savaş veriyordum. Zaten o da bana bakmıyordu bile. Geldiğinden beri içip içip duruyordu. Gecenin sonunda ayık bir şekilde olması pek mümkün görünmüyordu. Dertliydi ve derdini deli gibi merak ediyordum. Sormak istiyordum ama soracağım bir sıfatım bile yoktu. Sevgili olmayı çoktan geçtim, bari arkadaş olsaydık. En azından dertleşirdik. Ve yakın olurduk. Düşündüğüm şeyle derin bir iç çektim. "Ne oldu, Karedeniz de gemilerin mi battı?" diye gülerek yanımıza geldi Jimin. Başımı omzuna koydum. Biliyordum, şu an beni izliyordu. "Sevgilim yok, Jimin-ah! Bana sevgili bul." "Bu tiple mi?" diye sordu Hyun gülerek. Şeytan diyordu çak bir tane suratının ortasına... "Sen karışma!" dedim. Jimin gülerek saçımı okşadı. "Ben dün teklifimi sundum sana." Kafamı kaldırıp kaşlarımı çattım. "Şaka demiştin?" "Şakaydı ama..." dedi düşünerek. "Şaka olduğunu fark edince çok üzüldüğünü fark ettim. Gerçek de olabilir." Omuz silktim. "Hiç de üzülmedim bile." Jungkook'a baktığımda kaşları çatılı ve sinirliydi. Çevremden uzak dur demesine rağmen daha çok çevresinde oluyordum ve bu onu deli ediyordu. Kudur, köpek. Gözlerimi gözde çiftimize çevirdim. "Şunlara bak, resmen birbirinden hoşlanıyorlar. Yu Jin'e de bravo benim başaramadığımı 1 hafta da başardı. Sanırım ondan ders almam lazım." "Senin başaramadığını mı?" diye sordu Jungkook. İlk defa benimle iletişime giriyordu. "LAN BİR SANİYE, SENİN SEVDİĞİN Mİ VAR?" diye sordu Jimin gözlerini açarak. "Olamaz mı? Dışardan kalpsiz birine mi benziyorum?" Birden gereksiz yere atara gelmiştim. "Evet, sevdiğim biri var." "O kişiye acıyorum. Senin gibi birisinin kendisini sevdiğini öğrenirse çocuk intihar falan eder." Hyun yine gereksiz konuşmalarından birini yaparken Jungkook dişlerinin arasından konuşarak sinirlendiğini belli etti. "Hyun artık, sus!" Hyun pis pis Jungkook'a bakarken. "Öyle mi?" dedi. "Öyle!" "Ne halin varsa gör!" Hyun sinirlenerek masamızdan uzaklaşırken sahneye çıkıp halay çekmemek için kendimi çok zor tutuyordum. DJ, oğlum ver ordan bir Mahmut Tuncer! "Aha bunlarda ilk kavgalarını ettiler, hayırlı olsun." dedi Jimin. "Hııı, öyle." diyerek onayladım ama bu durum Jungkook'un umrunda bile değildi. Sadece içiyordu. Dilime hakim olamayarak "Bu kadar fazla içme," dedim Jungkook'a. Bardağı masaya bırakıp bana gülümsedi. "Ne?" "Bu kadar fazla içme, Jungkook. Zararlı." Jungkook sesli bir şekilde kahkaha attıktan sonra dibime doğru geldi. Omuzlarımdan tutunca kafasını bana doğru yaklaştı ve bir eliyle yanağımı okşadı. Yaralı olan kısmı... "Ya sen beni mi düşünüyorsun, tatlı şey?" Dediği şeyle Jimin gülerken masaya yeni gelen çifte kumrularımız da gülmeye başladı. Ben ise hiçbir tepki vermiyor öylece bakıyordum. Resmen hayati fonskiyonlarım durmuş, bitkisel hayata girmiştim. Tam ne olduğunu anlamadan Jungkook bana sımsıkı sarılınca nefes alamadığımı hissettim. Bu o kadar beklenmedik bir şeydi ki elim hava da kalmıştı ama onun eli tam belimdeydi, sımsıkı... Yüzü ise gerdanımda... Öyle birkaç dakika durduğumuza yemin edebilirdim. İnsanlar bize bakıyordu ama umrumuzda değildi. Sadece sarılıyorduk. Ve ben Jungkook'un o güzel kokusunu ciğerlerime nüfus ettiriyordum. Bunun sebebi ise ona içki içme demem olması saçma olabilirdi ama ben sonuca bakardım. Sonuç mükemmeldi! Eğer bu hep böyle olacaksa o her gün içmeliydi ve ben de ona içmemesi gerektiği hakkında uyarabilirdim. Kollarım Jungkook'tan ayrılırken Jimin beni ensemden tutmuş sahneye doğru sürüklüyordu. "Oturmaya mı geldik? Hadi dansa." Jimin'e içimden hiç etmediğim küfürler ettim o an... Az önce Jungkook'un elini koyduğu yere elini koyunca Jimin huzursuz hissettim. Ellerimi onun omzuna koyunca "Ben dans etmeyi bilmiyorum ki!" diye mızmızlanmaya başladım. Gülümsedi. "Ben de bilmiyorum, boşver." Bilmediğini ilerideki zamanlarda anlamıştım. Çünkü ikide bir ayaklarımıza basıp basıp durduk. "Mi Hi, ayağımı kırdın!" "Asıl sen benim ayağımı kırdın hayvan!" Dans boyunca ettiğimiz kelimeler bunlardı. Millet çevremizde duygusal müzikle duygusal dakikalar yaşıyordu ama biz birbirimizi yiyorduk. Ee, ne yapalım bu da bizim farkımız. - "Tutunamıyorum, Mi Hi! Bunlara bakamıyorum, delireceğim!" Jimin'in sesini duyunca ona acıyan gözlerle baktım. İlerideki zamanlarda korktuğum şey başımıza gelmişti. Herkes kör kütük sarhoş olmuştu! Hatta Taehyung bile! Onun olayı baştan aşağı bir tuhaftı. İlk başta ben içmem demişti ve girdikleri bir iddia sonucu iddiayı kaybedip bir bardak içmek zorunda kalmıştı. Bak bir bardak diyorum, bir bardak içti. Ve kör kütük sarhoş oldu... Jungkook ise sarhoş olmasa onda bir sorun var diyecektim. Tek içmesine rağmen Jimin ayaktaydı. Tebrik ederim. "Mi Hi, Yu Jin bunları biz ne yapacağız?" dedi Jimin Taehyung'u yanımızdaki koltuğa atarak. Yu Jin Taehyung'un sarhoş haline bakıp gülerken "Hoseok'u aradın mı?" diye sordum. "Aradım, aradım." dedi elini beline koyarken. "Geliyor." "Yu Jin, uzaylılara inanıyor musun?" diye sordu Taehyung kendini yere atarken. "Biliyor musun?" diye sordu işaret parmağını tavana tutarken. "Uzaylılar benim kafama işedi." Yu Jin kahkaha atarken ben de kendime hakim olamamıştım. "Off, şu an uzaylılar bana twerk yapıyor, çok ayıp." deyip yerde yuvarlanmaya başlayınca gözümden işemiştim. Taehyung sayesinde bugün hayatımda hiç gülmediğim kadar gülmüştüm. O an birisinin kendisinin üstüme atmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Evet, ikinci sarhoşumuz Jeon Jungkook gelmişti. "ŞUNU ÜZERİMDEN ALIN!" Yu Jin boğazını yırtacak kadar kahkaha atarken ben ağlıyordum. Jimin Jungkook'u kollarından tutmaya çalışsa da hiçbir işe yaramıyordu. Herif resmen yatağa atlıyormuş gibi üstüme atlamıştı. Bunun sonunca elbisemin eteği yukarıya doğru sıyrılmış, her şey meydana serilmişti. Allah belanı versin, Jungkook. "Ya bırakın beni, uyuyacağım." diye bağırdı. "UYUYORSAN GİT YATAĞINDA UYU. BEN SENİN YATAĞIN MIYIM GERİZEKALI?" Jungkook'un kafası göbeğimde eli ise hiç memnun olmayacağım bir yerdeydi. Göğsümde... Ve asıl utanç verici tarafı ise "Evet, sen benim yatağımsın." deyip göğsümü sıkmasıydı. Ben tabii bundan sonra acıdan çığlığı basmış bir deli gücüyle onu üstümden atmıştım. Şerefsiz namusumu kirletmişti! Ayılınca bunu ona hatırlatıp benimle evlenmesi gerektiğini söylemeliydim. "Oha, ne oluyor lan burada?" Hoseok'un sesini duyunca yerde Taehyung yanında hareketsiz bir şekilde yatan Jungkook'u gösterdim. "Al şu ırz düşmanı arkadaşını ve buradan gidin!" "Mi Hi, sen de Hoseoklarla git." diye saçma bir fikir ortaya sundu Jimin. "Ne?" Dedim oturur vaziyetine geçerken. "Ben Yu Jin ile Taehyung'u eve bırakacağım. Sen de Hoseokla git, o da seni bırakır." "Gerek yok," dedim. "Ben kendim giderim, bu ırz düşmanıyla ayni yerde bulunmak istemiyorum." "Mi Hi, itiraz istemiyorum. Hem sarhoş bu! Ben buna tek bakamam, yardım etmelisin bana." Neyini itiraz ediyordum? Bunlar beni yalnız bırakmaya niyetleri yoktu. Boynumu büktüm ve dediklerini istemeye istemeye kabul ettim. - "Hadi Jungkook yapabilirsin," dedim kan ter içinde kalırken. Yüksek itirazlar nedeniyle Hoseokla birlikte Jungkook'un evine gelmiştik... Ah, pardon burası Jungkook'un evi değildi. Başka bir evdi ve ben buranın kimin evi olduğunu soracak durumda değildim. Zira Jungkook'un bir koluna ben, bir koluna Hoseok girmiş merdivenlerden yukarı çıkarmaya çalışıyorduk. "Son basamak hadi." dedim nefes nefe kalmış bir şekilde. "Bir daha bu kadar içersen seni gebertirim velet!' diye haykırdı Hoseok. Şerefsiz ikimizinde pestilini çıkarmıştı. Sonunda basamaklar bittiğinde görkemli evin kapısını çaldık. Kapıyı açan kişiyi görünce kaşlarımı kaldırdım. Kim Namjoon'un burada ne işi vardı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD