5

958 Words
Uzun soluklu bir antrenmanın ardından sahada kimse kalmamış, herkes evlerine dağılmıştı. Ben de bir süre daha çalışmalara devam ettikten sonra kenardaki sandalyelerden birine oturarak terli olduğum için ılıttığım suyun kapağını açarak içtim ve biraz soluklandım. Aslında başka günlerde biraz daha çalışır, gecenin en koyu demlerinde salonu terk ederdim fakat bugün annemin doğum günüydü. Doğum günlerinin kutlanmasından ne kadar rahatsız olsa da bu akşamı onlarla geçirmek istiyordum. Çünkü normal zamanlarda eve geldiğim gibi ya yorgunluktan gözlerim kapanır ya da bir şeyler atıştırdıktan sonra o günki derslerime bakmadan yatmazdım. Ailem her ne kadar bu kadar yorulmamamı tembihlese de özellikle bu yıl saha içindeki performanslarımız bizim için oldukça önemliydi. Bir yıl sonra on sekiz yaşımızı doldurduktan sonra altyapının son durağı olan 'genç takımı'ndan emekli olup maçlardaki becerimize göre bizi izleyen ve isteyen takımlardan anlaştığımız birinde A takımında oynayacaktık. Yani bu son yılımızda kariyerlerimizin geleceğini kendi ellerimiz ile yazacak, imzamızı atacaktık. Bu koşuşturma içinde derslerime de hak ettiği değeri vermeye çalışıyordum çünkü babam, voleybolu devam ettirebilmem için üniversite okumam koşulunu sunmuştu. Onlar için bölümümün anlamından ziyade kendi ayaklarım üzerine sağlam basabilmem ve bu uğurda kimseye boyun eğmemem önemli olandı. Ben de onların uyarısını ziyadesiyle dikkate alarak zamanımın kısıtlılığından dolayı konularımı derste dikkatle dinleyerek anlamaya çalışıyor, hayatımın her alanını dengede tutmaya çalışıyordum. Spor çantamı sırtıma atıp çıkacağım vakit geniş salonun kapısında yardımcı antrenörümüz Volkan hoca ile karşılaştım. Kulübümüze bu yıl katılmıştı. Yirmi üç yaşında olduğu için biz öğrencilerle yaş farkının azlığından dolayı bize disiplinli bir eğitmenden çok arkadaşça yaklaşırdı. Bu yüzden aramızdaki iletişim sıkı fıkıydı. "Çıkıyor musun Nil?" "Evet." Beni ilk kez görüyormuş gibi şaşkınlıkla baktı. "Sen? Ve bu saatte çıkmak?" Kol saatine baktıktan sonra gülerek konuştu. "Başına taş düşmüş olmalı." Gülümsedim. " Bugün annemin doğum günü. Yoksa değişen bir şey yok." Anlayışla başını salladı. "Benim de doğum gününü kutladığımı ilet." Ben de başımı sallayarak onayladım. "İletirim." Gideceği zaman unutmuş gibi tekrar bana döndü. "Hem sen... Yine öğününü atladın, değil mi?" Sorgulayıcı bakışlarına karşı mahçupça gülümsedim. "Aklıma gelmiyor çoğu zaman." Bakışları sertleşti. "Bu şekilde sahada da başarılı olamazsın, bunu göz önünde bulundurmalısın." Başımı usulca eğdim. "Biliyorum, daha dikkatli olacağım." "Tamam. Yarın görüşürüz o halde." Uzaklaşırken tekrar arkasını döndü ve bana doğru işaret parmağını salladı. "Yemeğini ye de öyle gel!" Sesimden tatmin olması için ben de bağırdım. "Peki hocam!" Gülerek uzaklaşırken ben de duş alma yerine doğru yöneldim. Provalar dışında birbirimizin yanında 'Hoca' kelimesini şakalaşma amaçlı kullanırdık. Bunu bildiğim için yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Duş kabinine yöneleceğim sırada bu seferki kapıda karşılaştığım kişi, tebessümümü solduracak cinstendi. Takımımızdan İpek, kapının önünde bana aşağılayıcı bakışlar atıyordu. Açıkçası derdinin ne olduğu umrumda değildi. Aynı okuldan olmamıza rağmen bir kere bile konuşmuşluğumuz olmamıştı ve benim kendi içinde huzurlu bünyem bunu sorun etmiyordu. Bu yüzden yanından öylece geçip gidecekken kolumdan tutarak durdurdu. "Mete'yle ne konuştunuz?" Bırakmadığı kolumu kendime doğru çekerek yüzümü buruşturdum. "Seni ilgilendirmez." Kibir kokan bakışlarını sakınmaktan çekinmedi. "Beni ilgilendirip ilgilendirmeyeceği asıl seni ilgilendirmez. Ama illa ki açıklama istiyorsan..." Kırmızı ojeli parmaklarını gözlerinin hizasına kaldırıp onları incelerken umursamazca düşünüyor gibi yaptı. "Mete'yi ilgilendiren her durum beni de ilgilendirir." Sinir kırıntılarım yavaş yavaş kıvılcımlanıp filizleniyordu. Sakin tutmaya çalıştığım sesimle yanıtladım. "İlgilendiriyorsa Mete'ye sor o halde." Aslında Mete'nin bu soruya vereceği cevap hâlâ beni korkutmuyor değildi. Onu tanımıyordum ve Yasemin'in sırrını koruyacağından emin değildim. Fakat okulda fazla göz önünde ve gündem konusu olduğu için İpek'in Mete'ye olan takıntısını ve Mete'nin defalarca onu reddetmesini dedikoducu arkadaşlarımdan duymak zorunda kalıyordum. Bu sebeple rahatlıkla ona sormasını söyleyebilirdim. Sözlerim ile yüzü gerildi. Bu durumu beklemediği aşikardı. Yine de burnunu dikmekten geri durmadı. "Ben senden duymak istiyorum belki." Sakince soludum. "Sorunun cevabı bende yok. Şimdi, önümden çekilirsen duşa gireceğim." Kapının önünü ısrarla işgal eden bedeninin yanından hafifçe dönerek geçtim. Hayatımın yönünü değiştirebileceğim bu son yılımda herhangi bir olaya maruz kalmak istemiyordum. Fakat özellikle son zamanlarda dikkatlerin üzerinde olduğu insanları bir bela mıknatısı gibi çekiyordum. Ondan uzaklaşırken tekrar sesini duydum. "Söylememekte ısrarcısın öyle mi?" Adımlarımı durdururken ona dönmedim. Cevap vermeyecdğimi anlayınca tekrar konuştu. "O halde yapacaklarımdan sorumlu değilim." Yapacak olduğu her neyse umursamıyordum. Düşündüğüm tek şey annemin doğum gününe yetişebilmekti. Öylece uzaklaştım. Anonim: Selam çukulatam Anonim: Bugün nasılsın? Mete: Senden kurtulamayacak mıyım ben? Anonim: Hayır;) Yakında bana teşekkür edeceğini bilse böyle konuşmazdı. Anonim: Telefona bıkkınlıkla baktığın o gözler yakında aşkla, sevgiyle dolu dolu bakacak.. Mete: Polise ihbar etmeli miyim? Anonim: Ben kötü biri değilim. Anonim: Sana zararım dokunmaz. Sadece shipçi bir manyağım aslında... Mete: Nasıl bilebilirim? Anonim: Ciddi olduğumda inanacak mısın? Mete: Benden ne istediğini söylediğin zaman inanacağım. Anonim: Tamam. İstediğimi söyleyince istediğim olsa niye istediğimi gizleyeyim ki? Anonim: Aslında sana karşı daha ciddi olmam gerekiyordu biliyorum. Anonim: Fakat böyle davranmak daha çok işime geliyor. Mete: ? Anonim: Böylelikle sana yazarken duyduğum utancı gizleyebiliyorum. Anonim: Bir de bugün oldukça moralsiz olduğum için sana yansıtmak istememiştim. Yazışmada hiç ama hiç fena değildim. Mete: Ee? Anonim: Ne ee'si? Mete: Benden ne istiyorsun? Anonim: Ne kadar da odun birisin! Anonim: Şurada sana derdimi açıyorum... Bu çocuktan asla romantizm adamı olmazdı. Mete: Anlaşılan senden kurtuluş yok... Mete: Söyle neymiş derdin? Anonim: Bilekliğim kayboldu. Anonim: Benim için oldukça önemliydi. Mete: Bileklik? Anonim: Evet... Anonim: Üzerinde 'M' harfi vardı. Mete: Bir de 'M' harfi? Aynen anlatmak istediğim yöne doğru evriliyordu. Anonim: Evet de sen niye her şeyi soruyorsun canım? Mete: Bilekliğini görmüş olabilir miyim? Anonim: GERÇEKTEN Mİ?! Anonim: Nerede bilekliğim?! Mete: Önce bir şey sormam gerek? Mete: 'M' harfinin anlamı nedir? Anonim: Gerçekten bilmek ister misin? Asıl gelmek istediğim noktaya geliyorduk... Mete: Evet? Anonim: O 'M' Mete'nin m'si... Mete: Ben miyim o Mete?! Anonim: Başka bildiğin Mete varsa söyle. Anonim: Tabiki de sensin! Mete: Neden? Anonim: Hâlâ anlamadın mı şapşal şey? Anonim: Çünkü seni seviyorum... Anonim: Gerçekten seviyorum. Bir aşk adamı asla itiraf etmekten kaçınmazdı. (Yazıyor...) Çevrimiçi (Yazıyor...) Mete: Eyvallah. Anonim: Utanıyor diye mıncırasım gelmişti, Anonim: Adam has odun çıktı... Anonim: Neyse tutma beni gidiyorum ben. Anonim: Hadi eyv. Mete: Bileklik?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD