Suç üstü

1318 Words
“Birileri eskileri özlüyor.” “Üzgünüm.” “Neden gittin?” “Öyle gerekti.” “Öyle gerekti demek...” “O dallamayla cidden evlendiğine inanamıyorum.” deyince tek kaşımı kaldırdım. “Öyle gerekti.” “Beni nikah şahidi istemiştin ama gelemedim. Kusura bakma.” “Bakarım kusura.” dedim ters ters. “Çocukken söz vermiştik. Birbirimizin nikah şahidi olacaktık ama sen kaçıp gittin hem de haber vermeden! Seni kaç ay aradım biliyor musun sen? Sonra Perihan teyzeden zar zor Miami’de tatil yaptığının haberini aldım. Kafanı m dinlemek istiyordun? Yapabilirdin. Asla rahatsız etmedim ama bir köşede ölüp kaldığını bile düşündüm ve...ah! Kaç yıldır sana hesap sorman hayalini kuruyordum ve hiçbirinde sana sarılmak yoktu.” Taramalı tüfek gibi konuşurken sonda dediğimle tek kaşı kalktı. Bir şey demesine fırsat vermeden sıkıca bir daha beline sarıldım. “Kafanı kırmak istiyorum.” “On yıldan sonra garip bir karşılama oldu.” “Baksana dediğin gibi ben aynı yerimde sayıp duruyorum ama sen çok değişmişsin.” dediğimde gözlerinde o küçükken gördüğüm merhamet ifadesi oluştu. “Kocaman kadın olmuşsun. Hatta hasta insanların hayatına değebilecek, harika bir ilaç keşfetmişsin. Bense..” bir şey demedi. Bense? “Sen?” gözlerimin içine bakarken sessiz kaldı. “Naz? Güzelim?” Yaman, ikimizi ayırdı. Ruhen. Emre eski haline döndü. Bir daha değdirmedi bana bakışlarını. “Annemler seni soruyor, yemek yemeye geçelim. Sen donut mu yedin? Sonra kilo alıyorsun bak.” deyip kızdığında bir şey demedim. Elimden tutup çekiştirmesine izin verdim. Sessiz kaldım. Yaman’ın çekiştirmesine uydum. “O kadar da eskisi gibi değilim.” dedim duyabileceği şekilde. Yaman elimi sıkıca tutarken ona döndüm. “Sıkıyorsun.” “Sana onunla konuşma demiştim.” dedi dişlerini sıkarak. “On yıldan sonra ilk kez görüyorum neyin kıskançlığı bu? Ben sana Esme ile konuşma diyor muyum?” mekana değil dışarı çıktığımızı fark ettim. Arka kapıdan çıkıp çöp kenarına geçtiğimizde sesini yükseltmeye başladı. Kameralar önünde mükemmel bir ilişki olarak bahsettikleri şeyin aslında gerçeği buydu.“Esme ile o çöp bir mi!” diye bağırdı. “Çöp değil o Emre! Çocukluk arkadaşım.” Psikopat gibi güldü. “Şimdiden onu korumaya başlamışsın? Ne oldu eski günleri mi yad ediyorsunuz?” inanmazcasına baktım. “Bizim Emreyle arkamızda hiçbir zaman düşündüğün gibi bir şey geçmedi.” dedim şaşkınca. “Sen kıskançlıktan ne diyeceğini bilmiyorsun.” “On yıldır o olmadan yaşayıp gidiyorsun, bundan sonra da olmasa bir şey değişmez değil mi?” “Tamam.” dediğimde bu sefer şaşıran buydu. Bu kadar kolay kabullenmemi beklemiyordu tabii. “Sende Esme ile konuşmayı keseceksen ben varım.” Dilini dişlerinin üzerinde gezdirdi. “Esme’yi ben sevmiyorum.” “Ha ben Emre’yi seviyorum yani?” bir şey söylemedi. “Sana inanamıyorum Yaman.” dedim. “O benim arkadaşım.” “Siktir olup gittikten sonra üzüntüden hasta olduğun arkadaşın! Bayağı arkadaşsınız yani öyle mi!” yüzüme karşı bağırdığında birkaç adım geriledim. Sırtım, beyaz duvara değdiğimde durdum. Yaman ise öfkesini büyüklüğü görmeden üzerime gelerek bağırmaya devam etti. “Doğduğumuzdan beri yan yanaydık Yaman. Biraz makul ol lütfen. Olmayan abim gibi. Annem, babam gibi.” Elini susmam için kaldırdı. “Gibi Naz. Gibi. Gerçekten kardeşin değil, baban değil, annen de değil. Dış kapının dış mandalı o! Konuşmayacaksın dedim bitti!” iki elini birbirine sürtüp çarptığında derin bir nefes aldım. “Bunu evde konuşalım. Şimdi içeriye girmem gerekiyor-“ sözümü, bıçak darbesiyle kesti. Yumruk yaptığı elini yanımda duvara öyle bir kuvvetle salladı ki korkuyla küçüldüm. “Sikerler. Ne bok yersen ye.” deyip omzuma çarpıp yanımdan geçtiğinde yüzümü buruşturdum. Ağlamamak için kendime gelmeye çalışırken sokağın başından adım seslerini duydum. Tam dibimde bitti. Kime ait olduğunu biliyordum. “Nasıl?” dedim gülümseyerek. “Fotoğraflardaki gibi mutlu görünüyor muyum? Muyuz?” Sessiz kaldı. “Artık dır dır etmiyorum. Çünkü uzun zamandır beni dinleyecek kimse yok.” Bir adım gerilediğimde bana bir adım attı. “Konuşalım.” dediğinde itiraz ettim. “Üzgünüm Emre. On yıldır bana bir kere bile yazmayan bir adam için kocamla aramı açmak istemiyorum.” Elini uzattı. “Belki de on yıldır neredeysen orada kalman gerekiyordur, üzgünüm.” İtiraz etmek istedi, izin vermedim. “Yine de çocukluk arkadaşımı gördüğüm için sevindim. İyi ki geldin.” deyip gülümseyerek arkamı döndüm. Zar zor adım atıp içeriye girdim ve kimseye bakmadan otele adımladım. Garsonlardan birine Yaman’ı sorduğumda yukarıya çıktığını söyledi. Odamızın önüne gelince girip girmemek arasında çok kararsız kaldım. Beni yeniden kıracaktı ve kavga etmeye hazır değildim. Yorulmuştum. Esme’ye gidip akıl danışsam daha iyi olurdu. Beni rahatlatırdı hem. Esme’nin adanın önüne geldiğimde yerde duran oda kartını görmemle kaşlarımı çattım. Yere eğilip aldım, kulağımı içeriye kabarttığımda Yaman’ın yüksek sesini duydum. Tabii, herkes arkadaşının yanındaydı. Ben ise yalnız. Ne olursa olsun aramızı düzeltmeliydim. Çünkü ona aşıktım. Kartı okutup içeriye girdiğimde birkaç inleme sesiyle yerimde mıhlandım. Topuklularımın üzerinde sessiz olmaya özen göstererek ilerledim. Yatak odasına girdiğimde ise karşılaştığım manzara bir yıkımdan farksızdı. Yaman, Esme’yi duvara yaslamış boynunu tarumar ediyordu. Esme ise Yaman’ın ensesindeki saçlarımı çekiştirip duruyor, daha çok boynuna bastırıyordu. Bu acı nasıl tarif edilir bilmiyorum. Sanki yüksek bir apartmanında en üst katındaydım. Sonra kendimi boşluğa bırakıyordum. Her şey yalanmış. En çok bu can acıtıyordu. Güldüğümüz her dakika sahteydi, belkide ağladığımız...Kalbim sıkışıp nefes alamazken elimi duvara yaslamaya çalıştım. Tam bu esnada Esme ile göz göze geldik. Yaman’ı kendinden öyle bir itti ki sanki ben yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissettim. Yaman, omzunun üstünden bana baktığında küfür mırıldandığını duydum. “Naz, düşündüğün gibi değil.” Yanıma geldiğinde en güçlüsünden bir tokat yapıştırdım. “Sen ne adi ne şerefsiz bir insansın ya! Allah senin belanı versin ulan, on yılımı verdim ben sana. Beni aldat diye mi hah??” Göğsüne yumruklar savururken bileğimden tuttu. “Senin yüzünden oldu.” dedi nefretle. “Karım sırf on yıl önceki arkadaş geldi diye beni aşağıda öpmedi. Ben ne yapacaktım beni aldatma göz mü yumacaktım?” Şaşkınca gözlerimi kırpıştırdım. “Sen..sen aşağılık herifin tekisin. Ben seni aldatmadım! Kimse benim boynumu yemedi senin aksine!” “Boşuna bağırıp çağırma. Beni buna iten sensin ne hakla bana kızabilirsin amına koyayım. O zaman karılık görevini yerine getir.” “Her gördüğün boşlukta böyle kendini mi sokucaksın?” dediğimde elini kaldırdı. “Öyle bir şey yaparsan seni mahvederim duydun mu!” Esme’ye döndüm. “Ya sen? Bir de en yakın arkadaşız diyordunuz birbiriniz için. Ama iki şerefsiz başka bir şey değilsiniz. Tam olarak birbirinizi bulmuşsunuz.” Emse üzerine geçirdiği tişört ile kaldı. Bana alaycıl gözlerle bakarken, “Onu benden alan sendin Nazcığım. Ben benim olana sahip çıktım sadece, sende öyle yapsaydın böyle bir durumu görmezdin.” Bir de utanmadan hala beni suçlayacak yüzleri vardı. “Eğer unuttuysan sana hatırlatayım.” Dedim Esme’ye. “Yaman ile evli olan benim. Yani bu durumda sen metres oluyorsun. Madem seni bu kadar seviyordu, seninle evlenseydi? Doğru ya, tabii ki aşkını değil parasını seçecekti. Gerçi metres bozuntusuna ne anlatıyorsam?” dediğimde dişlerini sıktı. Yaman, Esme’yi arkasına çekip “Senin dediklerinden ne farkın var?” diye sordu. “Ben metres miyim? Yoksa seni mi aldattım?” “Senin ailen seni bir hisse uğruna benimle tanıştırdı. Evlendirdi, şimdi kendilerini güvenceye almak için çocuk istiyorlar. Yer miyim ben bu numarayı kızım?” karnıma tekme yemiş gibi hissettim. Bu sefer bina yıkıldı sanki, binanın molozları birer birer üzerime düşmüştü, göçük altında kalmıştım. “Ben sana aşıktım.” dedim hayal kırıklığıyla. İlk kez gözlerine cam parçalanır gibi oldu ama dimdik durdu. “Seninde bu çocuğu istediğini düşünüyordum.” Ayakta kalamayacak kadar yorgun hissediyordum şimdi. “Biz on beş yıldır beraberdik Yaman...” Esme’ye döndüm. “Ne zamandır?” merak ediyordum. “İlk günden beri..” birkaç adım geriledim. Onlar hiçbir şey dememiştim ama ben sessizliklerinden anlamıştım. Belki de benden öncesinden beri beraberlerdi. Yıllardır ayakta uyutuluyordum. Sevdiğim her şey yalandı, güvendiğim herkes. “Boşanıyoruz.” dedim kesin bi ifadeyle. “Bu iş burada bitti!” “Kime diyeceksin?” alayla bana bakması yok mu bir de..onu öldürmek istiyordum. “Annemle babam senin bu yaptığın şerefsizlikten sonra arkanda dururlar mı sence?” hala aynı ifade ile bakmayı sürdürürken sertçe yutkundum. “Biliyorlar...” dedim yüzümü buruşturarak. Nefesim kesildi, dizlerimin üzerine çökerken hüngür hüngür ağlamak istedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD