3.

1246 Words
Yusuf elinde can simidi gibi tuttuğu ufak defterle ağlaması henüz dinmiş annesinin olduğu odaya yöneldi. Şimdiye kadar çoktan yapması gereken şeyi yapacak sevdiğinin adını geç de olsa temize çıkaracaktı. Aynur hanım eve gelmemek için fazlası ile direnmiş, oğlunun önce beni bir dinle sora gidersin sözleri üzerine pes etmeyeceğini anlayarak kabullenmişti. Ne söylerse söylesin o kızı kapısında gelin olarak kabul etmeyecekti. Taziye evinden çıkarken oğluna hakkımı helal etmem demişti ama anneydi o, oğlunun ahiretini yakmaya kıyamaz yine de ederdi içinden, hele yuvasını kursun, kucağına ber torun versin geçmişi hiç yaşamamış farz ederdi ama şimdi işler çok değişmişti. Bu kız, güya sevdiği adam için bir ağır kelimeye bile katlanamıyor, annesi olduğunu bile bile üzerine saldırıyorsa asla oğluna yar olmazdı ki. Ahiretinden önce dünyası da yanardı çocuğunun. Evet kendisi ileri gitmişti belki ama anneydi o, oğluyla olacaksa kızın da annesi sayılırdı. Ayıbı yüzüne vurulunca büyük küçük demeden saldırmıştı üzerine kadının. Bu kadar saygısız ve kibirli bir kız hiç oğlunu mutlu edebilir miydi. Edemezdi yok. Oğlunun göz göre göre ateşe atlamasına razı olmayacaktı Aynur, kurtarmak için elinden geleni yapacaktı. Eve geldiklerinde odasına kapanan oğlu aklından geçenleri duymuş gibi odanın girişinde dikilince bakışlarını perişan haldeki yüzüne çevirdi. Konuşacağız demişti ama bazı şeylerin oluru olmadığını kendi de görüyor olsa gerekti ki dakikalar sonra ancak çıkabilmişti karşısına. Anne oğul birkaç saniye bakıştıktan sonra Yusuf karışındaki manzaraya daha fazla dayanamayıp ayak ucuna indirdiği gözleri ile ağır ağır ilerleyip annesinin dizi dibine oturdu. Yüzündeki tırmık izlerinin kanı ancak kurumuş kadına şimdi el mahkum bir darbe de kendisi indirecekti. Yüzünün kanı kurusa da gözünün yaşı kurumamış annesine bakmadan önce derince bir iç çekti. Zaten perişan olmuş kadının oğluna olan güvenini de elinden almak kolay değildi. Eğmeden bükmeden en zorundan girdi söze. “Ben sana yalan söyledim anne.” Aynur hanım şaşkınlıkla oğlunun yüzüne baktı. Utanmaz kız hayatına girdiğinden beri Allah korkusunu hepten mi kaybetmişti de yalana başlamıştı. “Ben senden her şeyi bekliyorum artık oğlum, yazıklar olsun bana bu kadar yıl boşa uğraşmışım demek.” Ne dese haklıydı annesi, bir kez daha konuşmaya çabalamadan elinde tuttuğu defteri uzattı annesine. Konuşmak anlatmak zulümden beter geliyordu. Kadın anlamaz gözlerle bir oğlunun yüzüne bir elindekine baktı. “Ne bu?” Çocuk ne anladıysan o der gibi omuzlarını çektiğinde uzanıp aldı defteri. Sayfalarını araladığında hiç beklemediği bir manzara bekliyordu gözlerini. “Evlendiniz mi siz, gerçek mi bu!” Bu kez başını aşağı yukarı sallayan oğlu ile oturduğu yerde duramayan kadın ayağa fırladı. “O zaman.. o zaman?” Bir türlü grisini getiremediği sözü oğlu aldı bu sefer. “Söyleyemedim, sana.” Bin bir türlü hissiyat içinde boğulan kadın ne düşüneceğini bilemez halde fısıldadı. “Neden?” “Öyle gerekiyordu.” Aynur oğlunun hiç bir şeyi açıklamayan sözlerinden sonra öfke ile konuştu. “Başlatma öylesinden böylesinden! Tepemin tası daha da atmadan anlat ne varsa.” Yusuf ellerini beline koymuş kızgınlıkla bakan annesine daha fazlasını anlatması gerektiğini biliyordu. Zihnini toplamak için derin bir nefes aldıktan sonra söze girişti. “Üvey babası Gökçe’yi haberi olmadan ...” Sözlerini bitirip her şeyi olduğu gibi anlatıncaya kadar bir ileri bir geri yerinde duramayan annesi kısık sesle lafa girdi. “Meralden ayrılmak içindi yani?” Çocuk yalvarır gibi baktı annesinin gözlerine. “Gökçeye sevdalandım desem izin verecek miydin sözü bozmama?” Kadının cevabı netti. “Vermezdim.” Çocuk başka bir şey söylemeden önüne baktı. Böyle iyi olmamıştı ama başkasını severken Meral’le evlense de iyi olacağı yoktu. “Yanlışın neresinden dönsen kardır. Kısmet değilmiş.” Meral’den söz ettiğini düşünerek annesine bakan çocuk duydukları ile hayrete düştü. “İyi ki çocuk falan olmadan çıktı gerçek yüzü edepsizin!” “Hala neden edepsiz diyorsun anne, bir kabahat varsa beraber işledik diyorum sana. Gökçenin benim yalanlarımda haberi bile yok.” Kadın oğlunun suratına yazıklar olsun der gibi bakarken elleri ile suratını işaret etti. “Gözün aşktan kör olmuş anladım da şu halimi de mi göremiyorsun? Anane el kaldırmış kadını alıp evine getireceksen söyle, hiç durmayayım burada. Sana anne lazım değil belli ki.” “Sen de ona el kaldırdın.” Müstehzi bir gülüş bırakan Aynur gözlerini kısarak konuştu. “Kızın anası sana el kaldırsa böyle mi yapacaktın?” Çocuk duyduğu ile susup kaldı. Yapmazdı tabi, çekip vursa yine gıkı çıkmazdı. “Beni babaannen kaç defa dövdü, küçük değildin hatırlarsın. Kendimi savunamaz mıydım? Kocamın hatırına sineye çektim ne yaşadıysam. Bu kızın gözünde zerrece hatırın olsa bile bile annene el kaldırmazdı. Ha diyorsan ki bana anne lazım değil, karım olsun yeter sen bilirsin. Hakkım da helal olsun ama daha annem var deyip kapıma gelme. Herkes yoluna gitsin.” Başını avuçları arasına alan Yusuf, gerçekleri öğrendikten sonra Gökçe’nin onu affetmeyeceğini zaten biliyordu. “Tez vakitte davayı aç bitsin bu nikah. İşten de ayrıl dönelim memlekete. Aslan gibi adamsın sana iş mi yok.” Ne de kolay sıralıyordu annesi.. sanki söylediklerini yapsa her şey yoluna girecekti. Ural beye olan vefa borcunu bir kenara bıraksa Gökçe’nin her şeyine sahip olmuştu, böyle yarı yolda bırakmak yakışır mıydı? Kendi aşkından sevdasından geçmişti ama evli kalalım derse ebediyen ayrılmazdı yanından. “Anne ben onu seviyorum, boşanalım derse boşarım ama seninle dönüp köye gelecek de değilim, bir daha başkasına gönül verip evlenecek de. ” Onca döktüğü dilden sonra hala onu seviyorum diyen oğluna teessüfle baktı Aynur. Zamanla tabi unutacak, münasibiyle yuva kuracaktı. “Ne demek başkasına gönül vermem, ben oğlumun mürüvvetini göremeyecek miyim?” Yusuf’un yüzü acı ile kaplandı, annesi duygularını yaşadıklarını anlamaya bir adım bile yakın değildi. On beşlik delikanlılar gibi şıpsevdice bir şey sanıyordu aşkını. Halbuki Yusuf, olanlardan sonra kendini Gökçe’nin yanına layık görmediği için çekilecekti hayatından. Bu defa doğru bir şey yapmış olmak için yüreğini feda edecekti. Bir cevap bekler gibi suratına bakan annesine sımsıkı yumruğunu kalbinin üzerine bastırarak cevap verdi. “Ben Gökçe’mi buraya gömdüm anne, üzerine toprağı kendi ellerimle attım. Yerde bırakıp arkamı döndüm ben sevdiğime sen bunun ne demek olduğunu biliyor musun?” Üç günlük kız için kendi hatırını pul eden oğluna dolu gözlerle baktı Aynur. “Bırakmasaydın oğlum, onu sarıp sarmalasaydın, ben demedim ki sana beni elinden kurtar diye bıraksaydın da öldürseydi beni, karışan görüşen olmazdı rahat edersiniz.” Yusuf, kıza el kaldıran sendin dese ne faydası vardı ki, babaannesinin yaptıklarını söylüyordu. Anlamaya da dilemeye de gönlü yoktu belli ki. Üç gün sonra yeni yeni Meraller dizecekti önüne. “Ben diyeceğimi dedim anne. Kapısında paspas olsam yine affetmez o kız beni, benim de affet demeye yüzüm yok ama bir kez daha hayatıma birini sokmana izin vermeyeceğim.” Aynur’un yüzünde zafer kazanmış bir eda vardı. “Tamam, sen onu boşa da bir bakarız sonra.” Ne derse desin annesinin fikri bir milim değişmeyecekti anlaşılan. Bu sefer de falancanın kızı ile görüş yoksa hakkımı helal etmem diyecekti. Bu gerçeği fark ettiğinde hızla ayaklanarak kitaplığının en üstündeki deri kılıflı Kuranı eline aldı. Annesi meraklı gözlerle genç adamı izlerken tam önünde dikilerek üzerine el bastı. “Allah’ıma kitabıma yemin olsun ki başkasıyla evlenmeyeceğim.” Aynur hanım gözlerini kocaman açmış dehşetle oğlunun elindeki kitabı almaya çalışırken çocuk tüm gücü ile sımsıkı tutup tamamladı sözlerini. “Eğer kırdığım gönlü unutup mürüvvet peşine düşersem evlendiğim gün alsın canımı Allah.” Bu kez yenilgi ile yere çöken Aynur hanım olmuştu. Göz yaşları içinde dizlerini döverken ağıt yakar gibi konuştu. “Ne yaptın sen, ne yaptın sen o dillerin neler söyledi. Hiç mi düşünmedin annenin emeklerini hiç mi hatırım yoktu..” Çocuk elindeki Kuranı öpüp alnına koyduktan sonra yerine yerleştirdi. Annesine tepeden bakmış olmamak için iki dizini yere vurduktan sonra hala dövünen ellerini tutup gözlerine baktı. “Ben senin hatırın için bütün umutlarımı, gelecekteki mutlu hayatımı asfalt yolda bıraktım artık başka bir şey bekleme benden, daha fazlası bana da zulüm.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD