EWİNDAR 7.BÖLÜM

1679 Words
Azad yaptığı şeyle bütün Mardin’i ayağa kaldırmıştı resmen. Ahmet’in öfkesi o kadar büyüktü ki önünde durmak mümkün görünmüyordu… Welat da kızgındı kardeşine, ama kimsenin onun canını yakmasına izin vermezdi. Kardeşini ve Berfin’i bulup getirmişti konağa. Zelal hemen koşup sarıldı kardeş bildiği kuzenine… Kötü şeyler olacaktı, herkes farkındaydı bunun. Azad kendine hakim olamamış, büyük bir hata yapmıştı aslında. Akşam üzeri bütün ağalar tek tek toplandı Şahman konağında. Selamoğlu ailesi de gelmişti konağa. Onları görmek için aşağı inmeye hazırlanan Zelal’e “Abim aşağı inmeni istemiyormuş.” dedi Zin… “Nedenmiş o?” diye soran yengesine “Bilmiyorum, bana ‘Zelal’e söyle, ne olursa olsun aşağı inmesin.’ dedi yenge…” “İyice aklını kaçırmış senin abin.” diyip açtığı kapıdan sinirle çıktı Zelal. Merdivenlerden inerken göz göze geldi kocasıyla, ama umrunda değildi Zelal’in. Kızını gören Bezar Ağa ayaklanıp yürüdü kızına doğru. Uzun zaman olmuştu görmeyeli. Sıkıca sarıldı Zelal babasına. Her zaman sığındığı tek liman olmuştu babası… “Nasılsın güzel gözlüm?” diyen babasına “İyiyim baba, sen beni boş ver. Asıl sen nasılsın?” dedi Zelal. “Nasıl olalım kızım? Azad iyi etmedi. Ahmet’i zapt edemiyoruz. Bir sorun çıkmadan bitse bu gün, başka bir şey istemem.” dedi yaşlı adam… Daha fazla dayanamayıp yaklaştı Welat karısına. “Sen yukarı çık.” dedi. “Çıkmayacağım.” diye cevap verdi Zelal. Kararı duymadan ona öfkeyle bakan kocası umrunda bile değildi şuan… Babasına dönüp “Ben mutfaktayım.” diyip geçti içeri Zelal… Kim ne derse desin kabul etmeye niyeti yoktu Ahmet’in. “Kardeşimi verin, gideceğim.” diyor, başka bir şey demiyordu. Sabrı iyice taşmıştı Welat’ın. “Bana bak, senin kardeşin artık bizim namusumuz. Burdan onu alıp gitmene izin vermem.” dedi Ahmet’e… “Sen kimsin lan? Yüreği varsa kardeşin çıksın karşıma.” diyen Ahmet’le yerinden fırladı Welat. “Ben 7 aşiretin ağasıyım. Ben Welat Şahman’ım. Anlamadıysan anlatayım.” diyip çıkardı silahını… O anda korkuyla mutfaktan fırladı Zelal. Kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği şeyi yapıp geçti Ahmet’in önüne… “Ne yapıyorsun? Çekil!” diye kükreyen kocasına bakıp “Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?” dedi Zelal. “Abime zarar vermene izin vermem Welat Ağa. İndir o silahı…” “Çekil güzelim.” dedi Ahmet. “Sana söylemiştim, sen bu meseleye karışma. Bırak yüreği yiyorsa vursun…” “Çekilmem abi. Sevdiğim birinin daha kara toprağa girmesine izin vermem…” Welat sinirle sıkıyordu elindeki tabancanın sapını. “Haddini aşıyorsun Zelal. Çekil, sen karışma bu meseleye.” dediğinde “Neden?” diye sordu Zelal. “Bırakayım da birbirinizi öldürün diye mi ha Welat Ağa?..” Sonra Ahmet’e döndü Zelal. “Neden kabul etmiyorsun abi?” diye sordu. “Birbirini seviyor onlar. Tamam, Azad bir hata etti, ama artık yapacak bir şey yok. Bırakın bari onlar mutlu olsun. Bari birimizin yüzü gülsün abi. Yapma, kurban olayım.” diyen Zelal’in gözündeki yaşlar Ahmet’in yüreğine damlıyordu sanki… Zelal’in yüzünü avuçlarının arasına alıp “Sen ağlama güzelim.” dedi Ahmet. Bu hareketi Welat’ın sabrını taşırmaya yetmişti… “Çek lan elini!” diyip kükredi resmen. Tam tetiğe basacakken yerinden kalktı Servet Ağa. “İkiniz de rahat durun! Şimdi burda söylüyorum, herkes bilsin: Berfin’e karşılık kızım Selvi berdel olarak Ahmet’le evlenecek. Kimse kimseyi vurmayacak. Kan akmayacak. Kimse ölmeyecek artık.” diyip oturdu yerine… “Kimse ölmeyecek.” demişti, ama kendi kızını bile isteye öldürmüştü farkında olmadan… Bütün Mardin berdel kararıyla çalkalanırken Selvi günlerdir çıkmıyordu odasından. Zelal dışında kimseyle konuşmuyordu. Azad vicdan azabıyla erip giderken Welat kardeşini kurban verdikleri için patlamaya hazır bomba gibi geziyordu ortalıkta… Zelal de ister istemez kızıyordu Azad ve Berfin’e. Biraz daha sabretseler ikna olurdu Ahmet, biliyordu Zelal. Ama onlar sabredememiş, bedelini Ahmet ve Selvi ödemek zorunda kalmıştı… Bugün Selvi gelinlikle çıkacaktı baba evinden belki, ama üstüne giyeceği gelinliği gelinlik değil kefen olarak görüyordu genç kız. Ağlamaktan şişmiş gözleriyle yatakta oturuyordu. Zelal kapıyı çalıp girdi odasına. “Gelebilir miyim?” diye sorup “Gel yenge.” diyen Selvi’nin yanına oturdu Zelal. Ne söylemesi gerektiğini o da bilmiyordu aslında. O da istememişti Welat’la evlenmeyi, ama mecbur kalmıştı… “Üzülme diyemem, ama korkma olur mu? Ahmet abim iyi biridir. Her şeyden önce merhametlidir. Sana kötü davranmaz.” diyen Zelal’e… “Korkmuyorum yenge, merak etme sen.” dedi Selvi. Sonra da “Beni affet olur mu?” dediğinde “Neden güzelim?” diye soran genç kadına “Seni hiç anlamamışız. Abimle evlenmek istemediğin zaman kızmıştım sana. Töreleri bilmiyor mu diye düşünerek hata etmişim. Şimdi çok iyi anlıyorum seni.” diyip sarıldı yengesine… “Üzme kendini güzelim. Kimsenin de üzmesine, kırmasına izin verme. Başını hep dik tut. Bu hikayedeki tek masum sensin.” dedi Zelal. Sonra da kalktı ayağa. “Sen bi duş al, ben sana yiyecek bir şeyler getireyim.” diyip çıktı odadan… Merdivenlerin başına geldiğinde Azad’la Berfin’i fark etti, ama konuşmadan geçti önlerinden. “Artık benimle konuşmayacak mısın?” diye soran Azad’a dönüp “Ne konuşmamı istiyorsun?” dedi Zelal… “Yapma yenge, zaten vicdan azabından ölüyorum.” diyen Azad’a “O vicdanın varya, Selvi’nin gözünden akan her damla yaşla daha da sızlasın. İkinizin de vicdanı olsa sonunun bu olacağını bile bile böyle davranmazdınız.” dedi öfkeyle Zelal… “Dua edin ki Selvi mutlu olsun, yoksa iki cihanda gün yüzü göremezsiniz.” diyip döndü arkasını. Madem onlar kimseye acımamıştı, o da acımayacaktı onlara… Sinirle merdivenlerden inen karısına bakıyordu Welat. “Yine neye kızdı?” diye düşünüyordu kendi kendine. Mutfağa giren kadının arkasından yürüdü mutfağa. Arkasından gelen kocasını görmezden gelip kahvaltı hazırlamaya başladı Zelal. “Kime bu tepsi?” diye soran kocasına “Selvi için.” dedi genç kadın. “Bana da bardak koy o zaman, ben de onunla kahvaltı yapayım.” diyen Welat’a “Olur.” dedi Zelal. Koyarım. Tepsiyi almış çıkaracakken “Sen bana ver tepsiyi, çayı alıp gelirsin.” diyen kocasına ağzı açık bir şekilde bakıyordu Zelal. Koskoca ağa tepsi taşıyordu… Odaya geldiklerinde elinde tepsiyle karşısında duran abisine en az Zelal kadar şaşırmıştı Selvi, ama ses etmemişti. Çayları doldurup çıkmaya yeltenen karısının bileğinden tutup “Otur, sen de bizimle et kahvaltını.” dedi Welat. Zaten yeterince gergin olan ortamı germemek için “Tamam.” diyip oturdu Zelal. Birlikte kahvaltı yapıp sohbet ettiler. Öğleden sonra gelin almaya geldiklerinde kardeşinin belini bağlarken ilk kez gözlerinin dolduğuna şahit olmuştu Welat’ın Zelal… Selvi ne Azad’ı ne de Berfin’i görmek istememişti giderken. Emsal Hanım oğlunun ardından bir kez daha yaşıyordu sanki evlat acısını… Konağın üstüne büyük bir kasvet çökmüştü sanki. Gece olduğunda terasa çıkıp oturdu Zelal. Sonra Welat geldi terasa. Karısının yanındaki mindere çöküp oturdu. “Kardeşimi üzmez dimi?” diye sorduğunda kafasını çevirip yüzüne baktı Zelal. İlk kez kocasını böyle bir ifadeyle görüyordu. Eli kolu bağlıydı sanki Welat’ın… “Üzmez. Ahmet abim merhametlidir. Ondan kimseye zarar gelmez. Merak etme.” dedi Zelal… Sonra tek kelime etmeden dakikalarca oturdular öyle. Welat bir anda başını Zelal’in dizlerine koyup uzandı. Ne yapacağını şaşırmış, öylece kala kalmıştı Zelal… “Saçlarımla oynar mısın?” diye soran Welat’a itiraz edecekken “Ne olur, bir kez olsun itiraz etme buna. Çok ihtiyacım var.” dedi genç adam… Saçlarına değen ellerle gözlerini kapattı Welat. Huzur bulmak istiyordu artık… Zelal’in dizlerinde uyuya kalmıştı Welat. Üstündeki şalı kocasının omuzlarına örttü genç kadın. Herkesin biraz sakinliğe ihtiyacı vardı bugün. O da farkındaydı… Sabah olduğunda nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde gözlerini kucağında uyuyan Zelal’le açmıştı Welat. O kadar yakındı ki Zelal ona, kokusu burnuna doluyordu genç adamın. Her geçen gün kendini biraz daha kaptırıyordu Zelal’e. Aklı ne kadar inkar ederse etsin, kolları sarmak, elleri dokunmak istiyordu… Zelal uyanmadan yavaşça kalktı Welat yerinden. Uyanırsa utanırdı, biliyordu genç adam… Konakta günler bir bir geçerken odasında oturmuş kitap okuyordu Zelal. Çalan telefonuna baktığında arayanın Welat olduğunu gördü… “Efendim.” diyerek açtı telefonu. “Nasılsın…” “İyiyim. Bir şey mi oldu…” “Yok, ben diyecektim ki istersen hazırlan, seni babanlara götüreyim…” “Gerçekten mi???” “Evet, anneni özlemişsindir diye…” “Özledim…” “Tamam, ben 10 dakikaya kadar gelirim. Hazırlan, aşağı in…” “Tamam, hemen hazırlanıyorum.” diyip kapattı telefonu Zelal. Kanadı olsa uçardı şimdi mutluluktan… Giyinip indi aşağı. Arabaya doğru yürürken gözünü kırpmadan izliyordu Welat karısını. Çok güzel olmuştu yine, üstündeki uçuş uçuş elbiseyle… Birlikte geldikleri Selamoğlu konağının önünde indi Zelal arabadan. “Akşama seni almaya gelirim.” diyen Welat’a “Tamam.” diyip çaldı konağın kapısını… Karşısında kızını gören Çawşin Hanım mutluluktan ne yapacağını şaşırmıştı. “Kuzum.” diyip sarıldı kızına. Birlikte sohbet edip akşam yemeği hazırladı anne kız. Akşam üstü konağa dönen evin erkekleri avludaki masaya ağzı açık bakarken “Ne o beyler, çok mu acıktınız?” diyen Zelal’in sesiyle neye uğradıklarını şaşırmışlardı… İlk Halil koşup sarıldı kardeşine. “Hoş geldin güzel gözlüm.” diyerek. Hepsi çok özlemişti kardeşlerini. Gözbebeğiydi Zelal onların. Gülüp eğlenirken vakit geçmişti. Welat arayıp hazırlanmasını söylediğinde ayaklanan Zelal’e “Gitme, kocan da gelsin. Bu gece burda kalın.” dedi annesi… “Olmaz ana. Hem Welat’la abimlerin durumunu biliyorsun.” dedi Zelal. “Eskide kaldı onlar.” dedi Bezar Ağa. “Welat da artık bizim evladımız. Ara, gelsin.” dediğinde ne yapacağını şaşırmıştı genç kadın… El mecbur aradı kocasını. “Geldim, kapıdayım.” diye açtı Welat telefonu. “Sana bir şey soracaktım.” dedi Zelal. “Babamlar seninle bu gece burda kalmamızı istiyor. Ben olmaz dedim.” diyecekken “Tamam, olur.” dedi Welat. “Geliyorum, aç kapıyı…” Şaşırmıştı Zelal. Yürüyüp açtı kapıyı. Kapıda duran kocasına “Hoş geldin.” dedi. “Hoşbulduk.” diyip girdi içeri Welat… “Aç mısın?” diye soran karısına “Açım.” dedi Welat. Zelal mutfağa girip yemekleri ısıttıp geri geldi. “Hadi gel, yemek hazır.” dedi kocasına. Yenilen yemek, içilen çaylar sonrası herkes uyumak için odasına çıkmıştı. Welat’la beraber genç kızken kaldıkları odaya çıktı Zelal. Burayı hazırlamıştı annesi onlar için… Annesinin onun için bıraktığı geceliği eline alıp banyoya yürüdü Zelal. Döndüğünde kocası üstünü çıkarıp girmişti yatağa. Utana sıkıla da olsa geçip uzandı yatağa genç kadın. Işığı kapatıp… Yatağa girip ona sırtını dönen karısının beline sardı kollarını Welat. Uzaklaşmaya çalışan Zelal’e “Sadece sana sarılıp uyumak istiyorum. Lütfen izin ver.” dedi genç adam. Söylediği şeye tepki veremeden öylece kalakaldı Zelal. Karısına daha sıkı sarılıp çekti kendine Welat. Onlar farkında olmasa da gün geçtikçe birbirlerine daha da yaklaştırıyordu hayat onları. Sarıldığı karısının saçlarına bir öpücük bıraktı Welat. Tamamen teslim olmak istiyordu artık…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD