Elimde olan ve üzerime tuttuğum iki elbiseyle karşımdaki aynayla bakışıp duruyordum. Bugün Akça Kız'la, Çakır Uşağın nişanı vardı. Bu nişan bahanesiyle yıllık iznimin bir haftasını kullanacaktım.
Köye dün gelmiştim. Koçari Konağı'nda ise son birkaç gündür muazzam bir hazırlık vardı. Çakır, yıllardır abimin yanında çalışıyordu, aileden sayılıyordu artık bu yüzden abim, Çakır'ın her daim arkasında olacak o dağdı.
Akça'yla beraber büyüdük sayılırdı. Beraber aynı okullara gitmiştik, okulundan arta kalan zamanlarda o da bizim yanımızda çalışıyordu. Aile olmuştuk. Onları seviyordum.
Bu yüzden bu akşam için çok heyecanlıydım. Neticede gelinin kız kardeşi sayılırdım. "Off hangisini giyeceğim ya?"
Köyde yaşasak bile, abim öyle diğerleri gibi geri kafalı değildi. Yaptığımız eylemlere, davranışlarımıza, kılığımıza kıyafetimize öyle kolay kolay karışmazdı.
Karıştığı tek mevzu maalesef Furtuna Kılçıklarıydı.
Abim fazla kıskanç biriydi.
Biricik kızını ve kardeşini kimseyle paylaşmak istemiyordu.
Oruç'la, Eleni'nin 3 yıldır düzenli giden bir ilişkileri vardı.
Benim de bir zamanlar İsmail'le sevgili olduğumuzu biliyordu.
İçten içe bizi kimseyle paylaşmak istemese de hâlâ onları sevdiğini ve güvendiğini biliyordum.
Nişan bize ait olan bir salonda olacaktı. Salon Trabzon'un en göz alıcı yerindeydi. Denize sıfır teraslı harika bir mekandı.
Siyah uzun derin göğüs dekoltesi ve uzun bir yurtmacı olan elbisemi yatağımın üzerine bıraktım. Kırmızı kısa yine derin bir dekoltesi olan elbisemi aynada son bir kez üzerime tuttum. İçime sinmedi. "Tch. Bu olmadı."
Aniden açılan kapıyla gözüm aynadan yansıması görünen Eleni'ye kaydı. "Hala, bu odanın hali ne?"
Büzdüğüm suratımla Eleni'ye döndüm. Sevgili yeğenim benim aksime çoktan hazırlanmıştı. Yeşil gözlerini öne çıkartacak uzun kırmızı bir elbise giymişti. Göz çevresine yaptığı koyu tonlu makyajı ona ayrı bir hava katmış, gözlerine ayrı bir derinlik katmıştı. Yarım at kuyruğu yapıp uçlarını dalgalandırdığı saçları ona gerçekten çok yakışmıştı."Giyecek hiçbir şeyim yok Eleni."
En kısa zamanda kendime bir alışveriş yapmalıydım. Kapının yanında daha paketi açılmamış kargolarımı görmezden geldim. Hakkari'de ki evim küçük olduğu için genel de kargolarımı buraya gönderiyordum.
"Hala, dün gece denediğin elbise güzeldi ya. Onda anlaşmıştık hani, ne oldu şimdi?" Gözlerim az önce yatağın üzerine bıraktığım elbiseme kaydı.
Yetmeyecek, yeterince kendimi belli edemeyecekmişim gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Garip hissettiriyordu. Şey gibiydi mesela, kaybettiğin kıza dön de bir bak gibi.
Akşam nişana Furtunalılar'da gelecekti.
Furtuna demek İso demekti.
Abim ve Şerif Furtuna birbirlerinden pek haz etmezlerdi. Düşman değillerdi ama dostta sayılmazlardı. Sadece belli zamanlarda ortak birkaç iş yaparlardı.
Aynı şekilde köylüler içinde aynı durum geçerliydi bu yüzden iki köy girişinde ki tabelalarda aynı yazı vardı.
Furtunalılar Giremez
Koçarililer Giremez
Kendime fazla düşünecek bir zaman bırakmadım. Hızla yatağın üzerine bıraktığım elbisemi alıp üzerimi değiştirmeye başladım. Üzerimden attığım askılı tişörtüm odanın bir köşesini bulurken, çıkardığım şortum başka bir köşeyi çoktan bulmuştu.
28 yaşında üşengeç ve pasaklı biriydim.
İç çamaşırlarımı da değiştirip üzerime elbiseyi geçirirken Eleni çoktan bana sırtını dönmüş, eliyle boynunu kaşıyordu. Gülmeden edemedim. "Hadi dön önüne ne diye utanırsın bilmem. Bende olan sende de var."
Eleni, kaşları çatık bir halde bana döndü. "Hala!"
Elimle sırtımı işaret ettim. "Hadi kapat ula şunu, geç kalacağım daha hazırlanamadım."
Eleni söylene söylene arkama geçti ve elbisemin fermuarını kapattı. Aceleyle makyaj masama oturdum peşimden de Eleni geldi. Ben bir yandan makyaja başlarken, Eleni'de saçlarımı düzleştirmeye başladı.
Makyaj yapmayı, süslenmeyi püslenmeyi hep sevmiştim, elim de böyle işlere yatkındı zaten.
Ben makyajımın sonuna gelirken Eleni'de saçlarımı bitirmek üzereydi. Bitirici vuruşu yapmadan önce aynadan kendi yansımama baktım. Sanki bir şeyler eksik gibiydi.
Saçlarım da bittiğinde dolgun dudaklarımla gülümsedim ve çekmecemden kırmızı rujumu çıkartıp dikkatlice sürdüm. Son kez aynadan kendime baktığımda kendimi beğenmiştim ama yine de eksik bir şey varmış gibi hissediyordum. "Hâlâ bir şeyler eksik."
Masanın üzerinde duran malzemelerimde göz gezdirirken hızlıca spreyimi alıp hızlı adımlarla banyoma ilerledim. "Hala hayır. Bozma sakın çok güzel oldun."
"Hemen geliyorum kuşum." Bonyonun kapısını açıp içeri girdim. Musluğu açıp elleri ıslattıp ve saçlarımı geriye doğru, ellerimle taramaya başladım. Omuzlarımın biraz altında biten koyu saçlarım çoktan istediğim şekili almaya başlamıştı. Hızla işimi halledip, spreyle sabitledim.
Aynadaki aksime bakıp gülümserken, şimdi her şey istediğim gibi olmuştu işte. Kendimi beğenmiştim. Saçlarımı elimle arkaya ittikten sonra banyodan çıktım.
Eleni ağzı açık kalmış bir şekilde bana bakıyordu. "Oha."
Ona göz kırptım. İşte bu etkiyi seviyordum. Artık gönül rahatlığıyla nişana gidebilirdim.
•••
X: Busdeva orada daha cok aktifim