Babalık Kıskacı ve Onurun Pazarlığı

644 Words
Karaköy, Hamileliğin Sekizinci Ayı Başları ​Serap’ın karnındaki oğlu, bir ay sonra dünyaya gelmek üzereydi. Çay ocağının arka masasında, Hasan Usta’nın ördüğü küçük mavi patikleri seyrederken, Serap ilk kez tam bir huzur hissediyordu. Ege’nin tehditleri, ona artık uzak, anlamsız bir uğultu gibi geliyordu. O, kendi kalesini inşa etmişti. ​Ancak kaderin zehirli eli, en umulmadık anda uzanır. ​O öğleden sonra, çay ocağının kapısı bir kez daha açıldı. Giren, Ege değildi. Beyaz, ütülü bir takım elbise giymiş, elinde kalın bir evrak çantası taşıyan, soğuk bakışlı bir avukattı. Arkasında ise, her zamanki tehditkâr gölgesiyle Ege’nin koruması duruyordu. ​Avukat, Serap'ın yanına yaklaştı. ​Avukat: "Serap Hanım, ben Ege Bey'in hukuki temsilcisiyim. Kendisi, sizinle özel bir konuda görüşmemi istedi. Bu konuda..." ​Serap’ın kalbi göğüs kafesinde kramp geçirdi. Hemen masadaki ders kitaplarını kenara itti ve savunma pozisyonu aldı. ​Serap: (Sesi titrek ama kararlı) "Ege Bey'in benimle konuşacağı bir şey kalmadı. Ona söyleyin, beni ve oğlumu rahat bıraksın." ​Avukat, çantayı açtı ve masaya iki sayfalık bir evrak koydu. Üstteki sayfanın tam ortasında, kalın harflerle yazılmış bir başlık vardı: "DNA Analiz Sonucu." ​Avukat: “Ege bey, sizinle olan geçmişinizden doğan bu durumu, medeni bir şekilde çözmek istiyor. Yapılan özel bir DNA testi sonucu... bebeğinizin biyolojik babası Ege bey’dir.” ​O an, çay ocağının tüm gürültüsü kesildi. Serap’ın beyni, bu korkunç gerçeği işlemeyi reddetti. O, karanlıktan kaçmıştı, ama karanlığın tohumu bedeninde büyüyordu. Utanç ve ihanet, Serap’ın kalbine bir hançer gibi saplandı. Serap : Olamaz. Olamaz! O beni bir eşya gibi sattı... o kirli pazarlıkların sonucunda... ve şimdi o utanç, benim oğlumun kanını mı taşıyor? Ben, oğluma bir gelecek kuracaktım. Şimdi o gelecek, Ege'nin lekesiyle mi başlayacak? ​Serap’ın yanında duran Hasan Usta’nın yüzü kaskatı kesilmişti. Gözleri, avukata ve ardından Serap’ın bembeyaz yüzüne gidip geliyordu. ​Hasan Usta: “Bu ne cüret? Hangi hakla böyle bir testi gizlice yaparsınız?” ​Avukat: “Müvekkilimin babalık haklarını koruma hakkı vardır. Ve kendisi, babası olduğu bu çocuğun, sizin bu sefil hayatınızda büyümesini istemiyor.” ​Avukat, ikinci evrağı masaya sürdü. ​Avukat: “İşte Bay Ege’nin size teklifi: O, çocuğun soyadını almasını, en iyi eğitimi almasını ve zenginlik içinde yaşamasını garanti ediyor. Karşılığında, Serap Hanım, çocuğun velayetinden vazgeçecek. Size de bu sessizliğinizin ve fedakârlığınızın bedeli olarak yüksek bir meblağ ödenecek. Bu, sizin için karanlıktan gelen son çıkış biletidir.” ​Serap’ın gözleri alev aldı. Ege, onun onurunu bir kez daha parayla satın almaya çalışıyordu. ​Serap: (Yavaşça ayağa kalktı. Karnını göstererek) “Sefil hayat, öyle mi? Benim hayatım, Ege’nin parayla satın aldığı her şeyden daha temizdir. Ege, beni sattı. Şimdi de oğlumu mu satmaya çalışıyor?” ​Serap: (Gözleri avukatın gözlerinde, sesi tüm çay ocağında yankılandı.) “Bu çocuk, Ege’nin utancının bir kanıtıdır. Benim ise, direnişimin meyvesidir. Ege, benim bedenime sahip oldu, ruhumu kirletmeye çalıştı. Ama oğlumun ruhuna, asla sahip olamayacak.” ​Serap, masadaki evrakları hışımla topladı ve avukatın yüzüne fırlattı. ​Serap: “Gidin ve o kirli patronunuza söyleyin. Benim çocuğum, paranın kölesi olmayacak! Benim oğlum, babasının karanlıkta bıraktığı o kadının ahlakıyla büyüyecek. Babalık haklarını mı istiyor? Buyursun, mahkemede savaşırız. Ama bilsin ki, savaşacağı kişi, artık o eski korkak Serap değil. Benim arkamda, onur, dürüstlük ve sevgi var!” ​Hasan Usta, gururla Serap’ın omuzuna dokundu. Avukat ve koruma, Serap’ın bu patlaması karşısında şaşkına dönmüştü. Geri adım attılar ve sessizce çay ocağını terk ettiler. ​Serap, yorgunluktan sandalyeye çöktü. Karnını tuttu. ​Serap: “Usta… Ne yapacağız? Mahkeme… Bizim paramız yok.” ​Hasan Usta: (Serap’ın elini sıkarak, sesi kararlı) “Kızım, paranın satın alamayacağı bir şey var: Gerçek bir hikâye. Sen, o karanlıkta kalmayı reddeden bir annesin. Bizim hikâyemiz, mahkemede onların parasına karşı, senin kendi onurunla yazdığın romanın olacak. Korkma. Senin oğlun, bu kirli dünyanın zehrini değil, Van’ın o temiz rüzgârını soluyacak.” ​Serap, gözlerini kapattı. Mahkeme yolu, yoksulluk ve belirsizlik demekti. Ama aynı zamanda, karanlığa karşı verilecek son ve en büyük savaş demekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD