Hukukun Kalkanı

730 Words
Beyoğlu, Avukat Arayışı ​Demir, velayet davası tebliğ edildikten sonra Karaköy’de kalmadı. Umut’un huzur içinde uyuduğundan emin olduktan sonra, o geceyi telefon görüşmeleri ve araştırmayla geçirdi. Ege’ye karşı durabilecek avukat, sadece yetenekli değil, aynı zamanda satın alınamaz olmalıydı. ​Ertesi sabah, Demir, Serap’a aradığı ismi bulduğunu bildirdi: Leyla Öztürk. Aile hukuku konusunda İstanbul’un en keskin zekalarından biriydi; özellikle adil bir dava uğruna büyük güçlere meydan okumasıyla tanınıyordu. Leyla, lüks müvekkilleri değil, hikayesi olan davaları seçerdi. ​Öğle vakti, Demir ve Serap, Beyoğlu’nun eski, prestijli bir binasındaki ofise ulaştılar. Serap gergindi. Üzerinde sadece anneliğin yorgunluğu değil, yasal bir savaşın ağırlığı da vardı. ​Avukat Leyla Öztürk’ün Gözlemi ​Leyla Öztürk, 40’lı yaşlarında, keskin gözlü ve ciddi bir kadındı. Serap’ın titrek ellerine ve Demir’in duruşundaki sarsılmaz desteğe dikkatlice baktı. Ege Karay’ın ismini duyduğunda kaşları çatıldı. ​Leyla Öztürk: (Sesi hızlı ve direkt) “Bay Karay’ın velayet davası açması sürpriz değil. Genellikle zengin, kontrolcü babalar, kadınlar bağımsızlık talep ettiğinde bu yola başvurur. Bu bir hukuk savaşı değil, bir güç gösterisidir.” ​Leyla, Serap’ın önüne Ege’nin açtığı dava dosyasını itti. ​Leyla Öztürk: “Serap Hanım, müvekkiliniz Ege Karay, sizi ‘ahlaki açıdan istikrarsız’ ve ‘parlak bir gelecek sağlayamayacak’ bir anne olarak resmediyor. Geçmişte Ege Bey’le olan ilişkinizin doğası ve çay ocağındaki yaşam tarzınız, ana argümanları olacak.” ​Serap başını öne eğdi. ​Serap: (Yutkunarak) “Geçmişimi ondan saklamayacağım Avukat Hanım. Ben hatalar yaptım. Zenginlik arayışı içinde Ege’nin hayatına isteyerek girdim. Bunu mahkemede de söyleyeceğim.” ​Leyla, ilk kez Serap’a daha yumuşak baktı. Demir’e döndü. ​Demir: “Leyla Hanım, Serap Hanım dürüst biri. Benim buradaki varlığım da tartışılacaktır. Aramızdaki ilişki tamamen saygı ve destektir. Ama bu, Ege’nin bizi bir tehdit olarak göstermesini engellemeyecek.” ​Leyla Öztürk: (Hızla karar vererek) “İşte bizim stratejimiz burada yatıyor. Ege Karay’ın dürüst olmayan, satın alıcı geçmişine karşılık, sizin saf dürüstlüğünüzü ve mücadelenizi koyacağız.” ​Savunma Hattı: Gerçeklik ve Karaköy ​Leyla, masaya eğildi. ​Leyla Öztürk: “Birinci adım: Serap Hanım, geçmişinizle ilgili tüm çıplak gerçekleri bana anlatacaksınız. Ne kadar kirli olursa olsun. Ege’nin size uyguladığı psikolojik ve ekonomik şiddeti kanıtlamalıyız. İlişkinin başındaki motivasyonunuz, sonrasındaki pişmanlığınıza ve ayrılma mücadelenize zemin hazırlamalı.” ​Leyla Öztürk: “İkinci adım: Karaköy’ü ve Umut’un çay ocağındaki yaşamını, delil olarak kullanacağız. Bu bir sefalet değil, toplumsal destek ve güvenli bir çevre kanıtıdır. Hasan Usta’nın ve diğer esnafın şahitlikleri, Ege’nin yapay lüksünün ne kadar soğuk ve sevgisiz olduğunu gösterecek.” ​Leyla Öztürk: “Üçüncü adım: Bay Demir. Ege sizi istikrarsızlıkla suçlarken, sizin yanınızda duran, dürüst ve saygın bir iş adamının varlığı, Ege’nin argümanını çürütecek. Ancak, mahkeme tarafından ‘ahlaki çöküntü’ olarak yorumlanmaması için ilişkiyi şimdilik tamamen profesyonel destek ve dostluk çerçevesinde tutacağız.” ​Serap’ın yüzündeki umut yeniden canlanmıştı. ​Serap: “Ben hazırım. Oğlum için her şeyi yapacağım.” ​Leyla Öztürk: “Güzel. Çünkü Ege Bey, bu kararlılığınızı test etmekte gecikmeyecek.” ​Ege’den Gelen Soğuk Nefes ​Avukat ofisinden ayrılıp Karaköy’e döndüklerinde, çay ocağının önünde park etmiş, siyah, lüks bir araba gördüler. Serap’ın kalbi göğsünü zorladı. Arabanın içinde Ege yoktu, ama bir adam, soğuk bir ifadeyle onları bekliyordu. ​Adam, Demir ve Serap’a doğru yürüdü. Elinde küçük, gösterişli bir kağıt zarf tutuyordu. ​Ege’nin Adamı: “Serap Hanım, Ege Bey’den Umut için bir hediye. Ve küçük bir not.” ​Zarfı Serap’a uzattı. Serap zarfı açtı. İçinde, Umut’un ihtiyaç duyduğu pahalı, ithal bir bebek arabasının satın alma faturası ve Umut’a hitaben yazılmış, kısa bir not vardı: ​“Oğlum, annen sana hala lüks bir hayat vermeyi reddediyor. Ama ben, sana ait olanı temin etmekten asla vazgeçmeyeceğim. Çok yakında, ait olduğun yerde olacaksın. – Baban.” ​Bu, bir hediye değil, Serap’ın Karaköy’deki yaşam tarzını hedef alan, mahkeme öncesi gözdağı ve maddi baskı idi. ​Demir, öfkeyle öne atıldı, ama Serap elini koluna koyarak onu durdurdu. Serap, gözlerinde şimdi saf bir öfke taşıyordu. Faturayı ve notu buruşturup, Ege’nin adamının ayaklarının dibine fırlattı. ​Serap: (Sesi alçak, ama titremeyen bir güçle) “Ege Bey’e söyleyin, oğlumun arabaya değil, güvene ihtiyacı var. Ve o güven, parayla satın alınamaz.” ​Ege’nin adamı şaşkınlıkla geri çekildi. Demir, Serap’ın yanına gelip kolunu omzuna attı. Fırtına başlamıştı. Ancak Serap, Demir’in desteği ve Leyla’nın hukuki kalkanıyla, geri adım atmayacağını herkese göstermişti. ​Mahkeme süreci yaklaşırken, Ege’nin daha ne kadar ileri gideceğini göreceğiz. Leyla, Ege’nin kirli yöntemlerine karşı koyarken, Demir ve Serap’ın ilişkisi mahkeme baskısı altında nasıl bir sınav verecek?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD