2. ALIŞILMADIK KRALİÇE

1653 Words
Helena, hala itiraz etmek için ağızlarını açacak adamları bekliyordu. Üstelik gözlerini diktiği herif için zihninde çoktan öldürme planları yapmış bundan nasıl daha fazla zevk alacağını düşünmüştü. Grileri kısılırken karşısında duran adamın yutkunuşunu buz gibi gülümsemesiyle karşıladı. Genzine dolan kokuyu biliyordu. Adamın üzerinden dalga dalga korku yayılıyordu. Dudağının ucu kıvrıldı. "Evet Baylar, eğer başka itirazı olan yoksa şimdi başka bir konuya geçelim." demişti ki başka bir üye "Seni lanet fahişe" değip silahına sarılmasıyla masadaki kendi tabancasına uzandı ve odada il el silah sesi yankılandı. Yere diz çöken adamın acı içindeki haykırışları hazzını tetikliyordu. Başı ile küçük bir işaret verdiğinde önüne yeni bir kadeh ve içine en sağlamından votka dolduruldu. Sek içkisini yudumlarken grileri beyaz saçlı lakin formundan bir şey kaybetmeyen adamın üzerindeydi. "Frideric, bize söylemek istediğin bir şey var mı?" Kaşları çatılan adam sakin kalmaya çalışarak "Neden bahsediyorsun sen?" diye soruya soru ile karşılık verdi. Yeniden gülümseyen genç kadın ise başını hafifçe sağ omuzuna eğdi ve "Mesela, buraya gelirken hazırlattığın suikasti ve o suikastte ben diye asistanım Sofia'yı öldürmeni özetleyebilirsin. Ya da buna nasıl cesaret ettiğini herkesle birlikte benimle de paylaşabilirsin. Ilginç bir sohbet olacağından eminim." deyip tek kaşını kaldırdı. Başka yerde olsa bu siyah saçlı beyaz tenli kadını becermek için çok erkek sıraya girer onun masumane yüzüne aldanırdı lakin Helena ne masumdu ne de bir erkeğin onu becermesine ihtiyacı vardı. Beklediği cevap geciktikçe sabrının azaldığını hissetti. Tek yudumda kalan votkasını içti dudaklarını yavaşça yaladı ve ayağa kalkıp masa etrafında yürümeye başladı. Parke zeminde topuklu ayakkabısının sesi öyle belirgin ve sinir bozucuydu ki her tıkta erkekler yüzünü buruşturmak istiyordu. Usulca bir kuğu gibi süzülen kadın hemen adamın yanında durdu ve ağır çekimde üzerine eğildi. "Hadi Frideric, zaman önemli bir kavram bilirsin. Gitti mi geri kazanmak imkansız. Bu nedenle bize şu deli cesaretinden bahset." Dudaklarındaki kırmızı ruj öyle kışkırtıcı ve dikkat çekici duruyordu ki adamın dikkati hemen oraya kayıyor bedeninde hareketlenen kan sıcaklığını belli diyordu. Bunu anında fark eden Helena adamın üzerine daha fazla eğildi ve kulağına doğru fısıldadı. Erkeklerin cinsel anlamdaki açlığı asla bitmiyordu ve bunu kullanmak hoşuna giden şeylerden biriydi. Acizliklerini yüzlerine vurmak içindeki intikam duygusunu körüklüyordu. "Beni becermek ister misin Frideric? Hemen burada bu masanın üzerinde içimde olmak sana nasıl hissettirir. Bir saat önce öldürmek istediğin kadını hemen almak erkeklik gururuna gurur katar değil mi?" Kısık sesi, adamın tenine vuran sıcak nefesi o kadar kışkırtıcıydı ki hipnoz etkisi yaratıyordu ve hemen sırtında oyalanan elin belindeki silaha kadar uzandığını fark edemeyecek kadar kendinden kendinden geçirmişti. "Ben, şey" demişti ki silahı adamın belinden çeken Helena tek hamlede adamın kalkmış olan erkekliğine ateş edip onun oturduğu sandalyeden geri düşmesine neden oldu. Odadaki bağırışlar artmıştı lakin bu onun için yeterli değildi. Eli kasıklarında kıvranan adamın omuzuna basarken yırtmacından görünen beyaz bacağı o bacaktaki örümcek dövmesi gözler önüne serilmişti. Testestoron salgısının üst seviyede olduğu odada tek dişi üstelik tek hakim olmak sırtını dikleştirmesine neden olmuştu. "Evet Frideric seni bekliyorum ve inan bana normal şartlarda sorduğum soruya bu kadar geç cevap verilmesi fena halde canımı sıkar. Bence sende daha fazla canımı sıkma ve bana olanları anlat." On saniye sadece on saniye daha bekledi ve onun da "Siktir git sürtük" demesi ile nişan aldığı yer bu defa kafası olmuştu. Sağlam olan ve yaralanan üyelerin gözleri irileşirken büyük camlı bölmenin önüne kadar yürüyen Helena geri döndüğünde yüzüne sıçramış kanla ürkütücü duruyordu. O bildikleri diğer kadınlardan farklıydı. Dudaklarını aralayıp "Bakın Baylar, gördüğünüz üzere hiç kimseye acımıyorum. Buna lüzum da yok. Siz gidersiniz veliahtlarınız gelir. Eğer onlarda kurallarıma uymazsa tüm mal varlığınız bana geçer aileniz dünya üzerinden silinir. Gustav Herman'ı iyi biliyorsunuz ama ben onun iki katıyım, idrak etmek ve boyun eğmek için böyle düşünürseniz yararınıza olur. Şimdi toplantı bitmiştir. Yeni düzen konusunda ayarlamaları yaptığında artık benim tahsis edeceğim bir yerde toplantılara devam edeceğiz. Benim oyunum benim kurallarım. Unutmayın satrançta ilk piyonlar feda edilir. Değerli bir taş olmak istiyorsanız şahınıza hizmet etmeniz gerekir." dedi ve sanki az önce birilerini vurmamış ya da yer altında gücü olan liderlere kafa tutup onları köle olarak kullanacağını ima etmemiş gibi koltuğuna geçti silahlarını aldı ve yakın koruması ile odadan çıktı. Kalanlar hem şaşkın hem de öfkeliydi. Gustav her zaman çok iddialı ama ihtiyatlı adım atan bir deliydi ama kızı hem deliydi hem de anında radikal kararlar alan bir sadistti. Helena araca bindiğinde yeniden malikaneye dönmek istedi. Frideric'in kanı tenine yapışmıştı ve duş alıp sonrasında şirkete geçmek istiyordu. Tabletinden haberlere göz atarken araç dolabından yeniden küçük bir şişe votka aldı. Kafasını ekrandan kaldırmadan "Güvenlik şirketimizdeki kadın korumalardan otuz kişi akşama malikanenin bodrumunda hazır olsun. Eleme yapacağım hayatta kalan benimle çalışmaya başlayacak. İyi araştır Michael, sadık ve güvenilir olmalı. Bu dünyaya adım atıysam herkes kadının gücünü her alanda görmeli. Şu Frideric'in veliahtı ile de görüş ve yarın için evde toplantı yapacağımı bildir. Bakalım küçük prens bizimle çalışmak konusunda ne kadar hevesli." dediğin de aldığı cevap sadece "Tamam efendim"di. Bakışlarını bu defa kaldırdı ve dikiz aynasından hemen şoför koltuğunun yanında oturan adama baktı. Erkek cinsinden güvendiği çok nadir insanlardan biriydi Michael. Babasının hastalığında genç kızı onu öldürmeye gelenlerden korumuş esas veliahtı öldürmesi için yardım etmişti. Ona hep "Bu krallığın başında siz olmalısınız, bu belki de en çok sizin hakkınız" deyip durmuştu. Sadakatinden asla şüphe etmezdi çünkü ona gelebilecek her kurşunun önüne atlayabilecek kadar gözü kara ve bağlıydı. Onu test ettiği günü anımsayınca dudaklarına serin bir gülüş misafir oldu. Dışarıdan görenler için kanlı yüzünde beliren bu gülüş psikopatça gelebilirdi. Onun içinse komik bir anının zihnine doluşuydu. 2 SENE ÖNCE... "Bayan Herman, bugün doktorlar babanız için kanser teşhisi koydu. Daha ikinci seviye olsa da dikkat edilmezse ilerleme hızlanabilir." Genç kız on sekiz yaşına gireli iki hafta olmuşken dövüş dersinden sonra gelen korumasını dinliyor ve aklındaki yapmak için an kolluyordu. Babasının durumuna üzülmemişti. O bunak herifin çoktan ölmesi gerekiyordu. Bu kadar yaşaması kesinlikle tanrının laneti gibiydi. Diğer çocuğu Hans ise onun gibi her alanda başarılı olacak şekilde yetiştiriliyordu ama kız olduğu için yeterince değer görmüyordu. Kendini bildi bileli babasının hükmettiği krallığın kadınları ne denli aşağıladığını öğreniyor kendi de her fırsatta lanetli döl diye babası tarafından aşağılanıyordu. Adam hala konuşmaya devam ederken bulundukları kapalı yüzme havuzunun kıyısında durmaları beklediği andı. Önce üzerindeki tişörtü çıkardı. Diri vücudunda olan iri bir avucun içini dolduracak kadar körpe göğüsleri açığa çıktı. Sonra adamın bir anda susması ile şortuyla iç çamaşırını da çıkardı ve ayağının ucuyla itti. Başını kaldırdığında Michael'in sadece yüzüne baktığını ve kaşlarını çattığını gördü. Ona doğru adım atarken at kuyruğu yaptığı saçlarını da serbest bırakmıştı. Mermer gibi teni, pembe uçlu diri göğüsleri ve kadınlığı ile her erkeğin bir anda altına isteyeceği türdendi lakin koruması onun gözlerinden ve yüzünden hariç hiçbir yere bakmıyordu. "Michael, benimle sevişmek ister misin?" "Hayır." Aldığı cevap ile kaşlarını kaldırdı. Bu muzip bir hareketti. Dudaklarını kışkırtıcı bir şekilde dili ile ıslatırken "Neden? Sen benim korumamsın. Seninle sevişsem ya da istediğimiz gibi seks yapsak kim bilebilir ki. Hala bakire bir kız olarak onun tadına ilk sen bakmak istemez misin?" derken çoktan adamın dibinde bitmişti. Kendi öyle kısa denebilecek bir kız değildi. Aksine bir seksen boyunda ve yaşıtlarına göre bedeni daha hızlı gelişmişti. Dövüş ve diğer aktiviteler yüzünden karnında bacaklarında ve kollarında incecik kaslar belli oluyordu lakin bu kötü değil oldukça güzel duruyordu. Michael yine katı bir tutumla "Hayır" dedi. Dudağının ucunu kıvıran kız uzun ve yapılı adamın burnunun dibine girip nefesini dudaklarına bıraka bıraka ısrar etti. "Seviş benimle Michael. İlkim ol. Al beni." Sözlerinden hemen sonra omuzlarına ellerini koyup tek hamlede yüklenip adamın kucağına atladı ve bacaklarını beline dolarken kollarını anından boynuna sarmıştı. Michael hala çatık kaşlarla kızın yüzüne bakarken edepsiz hareketlerine dişlerini sıktıkça sıkıyordu. O kraliçe olacak kadındı. Böylesine basitlikler onluk olmamalıydı. Çalıştığı insanların kadınları ne denli küçük düşürdüğünü iyi biliyordu. Bunun yüzünden kadınlara karşı nazik ve akılcı davranacağına söz vermişti. Şimdi yıllardır korumalığı yaptığı her halini bildiği ve Herman krallığının tek kraliçesi olmasını istediği kızın kucağında bu denli durması içinde sadece öfkeye neden oluyordu. Küçük birkaç sürtünme ile gözlerini kapadı. Her zaman iradesine sahip olabilmişti ama kızdan yayılan koku, teninin sıcaklığı, pantolonun üzerinden erkekliğine sürttüğü mabedi sınırlarını zorluyor istemsiz tepki vermesine neden oluyordu. Helena, yıllardır bildiği adamın sınırlarını ne denli zorladığının farkındaydı ama onun da diğer erkekler gibi ilk fırsatta onu yatağa atmayı isteyip istemediğini anlamalıydı. Ona tamamen güvenli hatta yanında çıplak kalınca tahrik olup üzerine atlamayacağına emin olmalıydı. Bir kez daha kendini kucağında olduğu adama sürttü ve kadınsı bir tını ile inledi. Hoşuna gittiğini de inkar edemezdi. İnlerken kapadığı gözlerini araladığında ona öfkeyle bakan kahvelerin karardığına şahit oldu. Lakin o kararma şehvetten ya da istekten değildi. Saf sinirdendi. "Hemen. Dur. Helena." Michael dişleri arasından tek tek döktü sözcükleri. "Seni becermek istemiyorum. Bunu asla istemeyeceğim. Sen bir kraliçesin ve kadınların aşağılandığı bu dünya da devrim yaratacaksın." Beklediği cevapları alan kız gülümsedi. Nadiren tatlı gülüşlerini korumasına sunardı. Onun tecrübelerinden yararlanır yanlışlarını korkmadan söylemesine bayılırdı. Uzanıp yanağına şu an ki hallerine rağmen masum bir öpücük kondurdu ve bir anda bedenini ileri itip havuza düşmelerini sağladı. Dibe çökmeden önce adamdan ayrıldı ve yüzeye çıkmadan yüzmeye başladı. Oldukça büyük olan havuzda sona ulaştığında başını sudan çıkardı ve kendini kenara çekip sudan çıkmış adamın kısık gözlerine karşın kahkaha attı. "Aferin Michael, seni test ettim ve testten geçtin." "O zaman havuz ne içindi Bayan Herman?" "Tanrı aşkına sinirlerin ve düşüncelerin katı ve ulaşılmaz olabilir ama bedenin birazcık tepkiliydi. Hem sana hem de bana havuz iyi gelecekti. Ne diyorsun benimle yarışa var mısın?" Bu defa sinirli ve homurtu şeklinde gülme sesi adamdan gelmişti. Kırk üç yaşındaydı ve hala dinç olsa da bu kızın hallerine tahammül etmesi zorlaşıyordu. Ayağa kalkıp üzerini çıkardı. Sadece iç çamaşırı kaldığında kıza tek kaşını kaldırdı ve parmaklarını lastiğe takıp "Çıkarmamı ister misiniz efendim?" dedi. Gözleri irileşen Helena "Tanrım saçmalama. Benimle seks yapmak isteseydin seni öldürecektim lakin şu andan itibaren bedeninin bazı uzuvlarını görmek hiç ilgimi çekmiyor" derken çok komik görünüyordu. Kahkaha atan adam başını salladı ve ellerini çamaşırından çekip suya atladı. Yarım saat boyunca büyük havuzda çeşitli tekniklerle yüzdüler ve dipte nefes tutma egzersizleri yaptılar. ŞİMDİ... Genç kadının yüzündeki gülümsemeyi fark eden adam onun ne düşündüğünü anlamış gibiydi. Sesini çıkarmadı ama ateş parçası gibi olan kızın çok canlar yakıp ortalığı ateşe vereceğini iyi biliyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD