1. Yazar Anlatımı

1015 Words
Pencere kenarında oturan bir kuş görüldüğünde bir haber gelir derlerdi eskiler. Zeyra Hanımağa bu sabah pencerede gördüğü kuşu düşünüp duruyor, içinden hayırlara vesile olsun diye dua ediyordu. Kahvaltıdan sonra oğulları ve kocası şirkete gitmişti. O ise kızlarıyla birlikte her gün yaptığı gibi yine konak işlerine koşturmaya başlamıştı. Tüm gün konak işleriyle, yemek listesiyle ilgilenirken bile aklı gördüğü kuştaydı. İnanırdı Zeyra. Hayvanların insanlara mesaj vermek istediğine daima inanırdı. En büyük oğlu Ezman’a hamile kaldığını öğrenmeden iki gün önce camına bir güvercin konmuştu. Oğlu Ezman aklına gelince canı sıkıldı. Diğer kadınlarla birlikte karşı köyden iki gün önce oturmaya gelen Emine kadının Dicle ile senin oğlanı gördüm geçenlerde diye kulağına fısıldaması o gününü zehir etmişti. Ezman’a sormak istemiş ama bir kadının lafıyla da inanmak istememişti. Oğlu kimi isterse onu alırdı da işte Dicle olmazdı. Hiç olmazdı. Oğlunun ağzından laf almayı denemesi gerekiyordu kısa zamanda. Böyle bir şey varsa, yol yakınken vazgeçmesi en doğrusuydu. Gün yerini geceye bırakırken konağın dışında olan ev sakinleri birer ikişer gelmeye başlamıştı. Mutfağa geçip kızlara sofrayı hazır etmelerini salık etmiş, kocasını karşılamak için yeniden avluya geçmişti. Tüm Bicanlı ailesi toplandığında akşam yemeği yenilmiş, çaylar içilmişti. Yatağına girdiğinde Zeyra yeniden bakışlarını cama çevirdi. Yanına ilişen kocasına sokulurken bir kez daha duasını kalbinden tekrar etti. “Hayırlara vesile Allah’ım.” Sabahtan beri içini sıkan bir şey vardı da bir türlü rahat bırakmıyordu kalbini. Bir el sanki kalbini avucuna almış da sıkıp sıkıp duruyordu. Kalbinde dua, dilinde dua kocasına ilişen Zeyra Hanımağa uykuya daldı. *** Tüm Şanlıurfa gecenin sessizliğini giyinmişken Bicanlı konağının kapısı gürültüyle çalmaya başladı. Eli yüreğinde uyuyan Zeyra kabuslarla dolu uykusundan çabucak sıyrıldı. Kocası Hozan Ağa da uyanmış ve gürültünün nedenini öğrenmek adına avluya yönelmişti. Zeyra hızlı bir şekilde giyinip kocasının ardından avluya indi. Ezman da gürültüyle birlikte avluya ilk inenlerden biriydi. Dicle ile dakikalarca telefonda konuştuktan sonra yeni uyuyabilmişken gürültüyle gözlerini açmıştı. Evin avlusuna doğru kolundan savrulup atılan bir Hevi görmeyi beklemiyordu. Kara gözleri çakmak çakmak oldu ve kuzeni Berdan’ın üzerine doğru yürüdü. “Sen ne yaptığını sanarsın?” dediği sırada Berdan’ın öfkeli sesi Ezman’ın sesini bastırdı. Berdan kardeşinin tuttuğu Cihan’ı da öne savurup Ezman’a doğru fırlattı. “Hevi kaçarken sen ne yapıyordun Ezman Ağa!” Zeyra ve yanına gelen kızı Berçem çığlık atmamak icin ellerini ağızlarına kapattı. Hozan Ağa’nın eli kalbime doğru gitti. Ortanca oğlu Bedir, Hevi’ye doğru öfkeyle adım attığı anda abisi tarafından engellendi. Hevi hıçkıra hıçkıra ağlıyor, af diliyordu. Belki diye düşündü Ezman, ağlamasaydı yalan derdi de görünen manzara başka hiçbir duruma mahal vermeyecek derecede ortadaydı. Yine de doğrulama ihtiyacıyla bakışları kardeşine döndü. Can paresine, en kıymetlisine... Abisinin kalbine ilk hançeri saplayan Hevi’ye... “Amcaoğlu ne der Hevi? Bu doğru mudur? Sen aileni ardında bırakıp kaçtın mı?” “Ben yalan mı söylüyorum? Arkadaşlarla beraberdik. İlk başta benzettim sandım daha dikkatli bakınca Hevi olduğunu anlayıp peşlerine düştüm.” Ezman, Berdan’ı duymuyordu bile. Gözleri hala hıçkıra hıçkıra ağlayan kardeşindeydi. Onun tatlı kız kardeşi konağa bomba gibi düşmüş olamazdı. Ailesini severdi. Sevdiği ailesine insan hiç sırtını döner miydi? Olacakları bile bile hepsini ateşe atar mıydı? Ezman’in Hevi’si yapmazdı bunu. “Affet ağam!” Gözlerini sıkıca yumdu Ezman. İnsan neden özür dileyecek hatalar yapardı ki? Yaparken af dileyecek bir duruma düşeceği hatayı neden yapardı? Bakışları suratı dağılmış olan Cihan’ı buldu. Hiç düşünmeden iki adım atıp Cihan’ı yakasından tuttuğu gibi kafa attı. Hozan Ağa kendine gelmeye çalışıp yerdeki kızına baktı. Zeyra ve Berçem bir yerde, Hevi bir yerde ağlıyordu. Avludaki herkes bunun geri dönüşünün olmadığının farkındaydı. Hozan Ağa gür sesiyle “Hevi’yi odasına kapatın,” dedi ve Cihan’a bakarak “buna da göz kulak olun. Yarın aşiret toplansın.” “Ne toplanması ikisinin cezası da ölümdür Hozan Ağa?” Ezman’ın öfkeden yanan gözleri bir kez daha Berdan’a döndü. “Bir yolu bulunur.” “Yolu falan yok bu işin. Bu herifin kız kardeşi yoktur. Berdel mümkün değildir. İkisinin cezası da ölümdür.” Berdan’ın bu kadar rahat bir şekilde kardeşini öldürmekten bahsetmesi ona karşı bilenmesine neden oldu. Kimseye duyurmadan kardeşini kurtarmanın yoluna neden bakmamıştı Berdan? Bir çözümü bulunurdu. Aslında ikisini öldürmek kendine dönecek tüm okları kırmak olurdu. Fakat Cihan’a gözü kapalı kıyarken Hevi’ye kıyamıyordu. “Ben bir yolunu bulacağım Hozan Ağa,” diye duyurdu. “Sabah ola hayrola!” Ezman bakışlarını gökyüzüne çevirip derin bir iç çekti. Biliyordu bundan sonrasını. Hangi şekilde olursa olsun bundan sonrası kıyametti. Kendi kaderine yazılacak olan bir felaketti. Hevi bu gece hançeri kalbine geçirmişti bundan böyle Hevi adında bir kardeşi yoktu. Ama yasasındı. Onun ölümü kendi elinden olmasındı. *** Sabah büyük bir kalabalık avluyu doldurmuştu. Aşirete ve Cihan’ın ailesine haber verilmiş, hüküm için odaya çekilmişlerdi. Ezman yerinde duramıyordu. Tüm gece gözüne uyku girmemişti. Bakışları bir kez daha Berdan’a takıldı. Vardı ya kuzeninde bir haller, çözmeye ant içmişti. Berdan’ın hep Hevi’ye karşı diğer kardeşlerinden daha yakın davrandığını bilirdi. Hevi’ye bu kadar düşkünken duyura duyura onları açığa çıkarmasını bir türlü aklı almıyordu. Arkadaşlarının yanında yanlış gördüm deyip peşlerine düşebilir, Hevi’yi sessizce eve getirebilirdi. Cihan’ı ise bir şekilde hallederlerdi. Niye onları almaya arkadaşlarıyla gitmişti. Niye olayın büyümesine sebep olmuştu? Çözecekti. Şu işi bir çözsünler, Berdan’ı da çözecekti. Konuşmalar Ezman’a uğultu gibi geliyordu. Sabaha kadar düşünmüştü. Hevi’yi kurtarmak, kan davasının çıkmasını önlemek için berdele de razı olurdu da adamın kızı yoktu. Yakup Ağa’nın “yeğenim var, yeğenim olur,” diye duyurması yeni bir uğultunun oluşmasına neden oldu. Ezman babası varken kolay kolay sesini çıkarmazdı. Fakat bu kez, son bir kez, kardeşi için kendisini ortaya attı. “Berdeli kabul ediyorum,” sözü ortamda kısa bir sessizliğe sebep oldu. “Hüküm verilmiştir,” dediklerini duydu Ezman. “Ezman Ağa, Yakup’un yeğeni ile berdel olacaktır.” Kendi kıyametine imzasını kendi atmıştı. Kardeşini kurtarmanın başka bir yolu olmadığını en başından beri biliyordu Ezman. Bu topraklar kaç kez şahit olmuştu buna. Ezman ne ilkti ne de son olacaktı. Yola çıktığında hala düşünüyordu. Kız nasıl biri bilmiyordu ama belki orta yolu bulabilirlerdi. Şimdilik evlenmiş görünseler yeterdi. Bu herkesin ağzını kapatırdı. Zaten ağalıkta gözü yoktu. Kızı ikna edebilirse ağalığı kardeşine devreder, kızla başka bir şehre yerleşebilirdi. Bunları sonra düşünecekti. İlk amacı milletin ağzını susturmak, kan davasını önlemekti. Dicle ile ne olacağını ise hiç bilmiyordu. Her taraftan kapana kısılmış gibi hissediyordu. Hevi kaçarak kendisini yok saymıştı ya en çok da bu canını yakıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD