7. CELLAT

1359 Words
‘’Neden durduk?’’ diyen Umur Bey sıkıntıyla adamına bakıyordu. ‘’Yol kapalı patron.’’ Arabadan inen adam çok geçmeden geri geldi. ‘’Arabanın biri yol ortasında arızalanmış kenara çekiyorlar açılır şimdi.’’ Umur Bey sabırsızca beklerken Cavidan Hanım giden Akın’ın ardından ağlamasını durduramıyordu. Adamların hepsi gittiğinde hemşire koşarak bekleme odasına gelmişti. ‘’İyi misiniz?’’ diye sordu ağlayan kadına. Gelip engel olmak isteseler de etten duvarı geçememişlerdi. ‘’Hastane polisine haber vereceğim.’’ ‘’Hayır.’’ dedi Cavidan Hanım. ‘’Lütfen, geleni tanıyorum sorun yok.’’ Ağlamasını durdurmayı başardığında oturduğu yerden hemşirenin yardımıyla kalkarak odasına doğru adımladı. ‘’Sizden rica ediyorum kızım olanları duymasın. Benim için yeterince üzülüyor fazlasına gerek yok.’’ Odaya girdiğinde Biricik uyanmıştı. ‘’Anne, tek başına nereye gittin?’’ ‘’Biraz yürümek istedim kızım.’’ Yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle kızının yanına adımladı. ‘’Birtanem hadi sen artık işinin başına git.’’ ‘’Saçmalama anne ne işi yanında kalacağım.’’ Cavidan Hanım iyi görünmek için çabalıyordu. ‘’Güzel kızım sen çalışıp kazanmazsan borcun nasıl ödenecek, biz nasıl geçineceğiz? Bana bakmak istiyorsan paraya ihtiyacın var. Zaten hastanedeyim bir ihtiyacım olursa hemşireleri çağırırım tamam mı?’’ ‘’Seni tek bırakmak istemiyorum.’’ Biricik giderse annesinin yanında değilken ondan sonsuza kadar ayrı kalmaktan korkuyordu. ‘’İş çıkışı gelirsin tekrar yanıma ama şimdi git.’’ ‘’Telefon kullanmıyorsun bir şey olursa bana nasıl ulaşacaksın?’’ diye sordu genç kız. ‘’Biricik neden zorluyorsun hastanede bir telefon bulmam ne kadar imkansız olabilir?’’ Kızını en sonunda gitmeye ikna etmişti. Akın’ın adamına söylediğini duymuştu. Umur Bey’in kızını görmesini göze alamazdı. Biricik annesinin yanaklarını defalarca öptükten sonra odadan çıktı. Asansörle çıkışın olduğu kata inerek otomatik kapıya doğru ilerledi. Kapıdan çıkarken yanından geçerek içeri girenle birbirlerini yabancı olarak görmezden gelmişlerdi. Umur Bey servise çıktığında hastane katı bugün ikinci defa işgal edilmişti. Cavidan Hanım kolunda takılan yeni serumla yatarken odanın açılan kapısının sesiyle başını çevirip gelene baktı. Kendini bu an için hazırlamaya çalışmıştı ama yine de korkusuna engel olamamıştı. Sadece bir saat içinde bütün ömrünü bitiren celladı aynı kötü bakışlarla yüzüne bakıyordu. ‘’Öldürmeye gelmek için biraz geç kaldın.’’ dedi korkusunu bastırarak. ‘’Seni öldürmeyi hiçbir zaman düşünmemiştim.’’ Umur Bey ağır adımlarla yürüyüp Biricik’in gece uyuduğu koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne attı. ‘’Sana olan ilgimi kaybedeli çok oldu ama çocuğumun nerede olduğunu söyleyeceksin.’’ Cavidan Hanım gülmeye başladı. ‘’Onun olduğu yere istesen de gidemeyeceksin.’’ Gülmesine karşılık diğeri bağırarak konuştu. ‘’Bana çocuğumun yerini söyle.’’ Belinden çıkan silahı hasta kadının başına dayanmıştı. ‘’Söylemezsen hemen şurada canını alırım.’’ ‘’Alsana beni de çektiğim acılardan kurtarmış olursun.’’ Cavidan Hanım gözlerini celladının gözlerine dikti. ‘’Senden olan bir çocuğu dünyaya getireceğimi cidden düşündün mü?’’ Umur Bey silahı geri çekip koltuğa geri oturdu. ‘’Ne yaptın?’’ ‘’Kürtaj oldum yani şu an cennettedir ve senin yerinde cehennem olduğu için asla yanına gidemeyeceksin.’’ ‘’Sana neden inanayım ki bunca yıl boşuna saklanmış olamazsın.’’ dedi Umur Bey. Eli koltuğun arasındaydı. ‘’Senden korktuğum için saklanmıştım ama artık korksam da korkmasam da değişen bir şey yok çünkü ölüyorum. Belki yarını bile göremeyeceğim.’’ Umur Bey oturduğu yerden kalktı. ‘’Senden alacağımı zamanında almıştım ve görüyorum ki daha fazla alabileceğim bir şey kalmamış o zaman huzur içinde öl.’’ diyerek odadan çıktı. Arkasında adamları hastanenin bahçesine adım attığında önünde duran ve kapısı açılan arabaya bindi. Koltukta bulduğu bilekliği parmakları arasında çevirmeye başlamıştı. İnce bilekliğin iki ucunu biraraya getirip birleştirdi. Boyutu Cavidan Hanım’ın bileğine olmayacak küçüklükteydi. ‘’Biriniz uzaktan Cavidan’ı takip edin. Yanına gelecek herkesi bileceğim ve bana yaşadığı evi öğrenin.’’ Zor kullanarak konuşturmayı düşünmüştü ama sonra vazgeçmişti. Ölmek üzere olan biri bunca yıl sakladığı çocuğunu çekeceği iki acıya ele vermezdi. Odada yalnız kalan Cavidan Hanım tekrar ağlamaya başladı. Umur Bey’in söylediklerine inanıp inanmadığını bilmiyordu ama inanmamışsa ölürken kızını koruyamayacağını biliyordu. Otele gelen Umur Bey yalnız vakit geçirirken en sonunda adamlarından biri gelip evi öğrendiklerini söyledi. Vakit kaybetmeden otelden çıkıp bulunan eve geldi. Kilitli kapı açıldığında içeri girdi. Evin içini dikkatle inceledi. Eşya sayısı azdı ve eskiydi. Odalara bakarken en son girdiği odayla bir süre hareketsiz kaldı. ‘’Dışarıda bekleyin.’’ diyerek adamlarını yanından gönderdi. Odada yatağın üzerindeki oyuncak ayıyı eline aldı ve duvarda asılı fotoğraf çerçevelerine baktı. Genç, güzel bir kız vardı ve yanında Cavidan Hanım. Fotoğrafın birinde genç kız tek başındaydı başında kepi, üzerinde cüppesiyle elinde bir diploma tutuyordu. Yüzünde geniş bir gülümsemesi vardı. Elbise dolabını açtığında rengârenk kıyafetlere göz attı. Kenardaki komodinin çekmecelerini açıp baktığında başka elle tutulur bir şey bulamadı. ‘’Ulan Cavidan dua et zaten ölüyorsun yoksa seni eceline bırakmadan ben öldürürdüm. Kürtaj olmuşmuş! Sen bunca yıl kızımı benden saklamaya nasıl cesaret edersin?’’ Makyaj malzemelerinin arasında saç fırçasını gördüğünde üzerinde kalmış saçlardan birkaç teli aldı ve her şeyi eski hâlinde bırakıp evden çıktı. Arabaya bindiğinde elindeki saç tellerini adamına verdi, beyazlamaya başlamış saçlarından birkaç tel koparıp onları da verdi. ‘’DNA testi yaptırın ama sonuçları en kısa sürede istiyorum.’’ Biricik severek yaptığı işinde ilk defa saatleri zor geçirmiş sonrasında koşar adım hastaneye gelmişti. Annesini şişmiş, kızarmış gözlerle görünce telaşlanmıştı. ‘’Ağrın mı var? Doktoru çağırayım mı?’’ ‘’Hayır.’’ diyen Cavidan Hanım, kızının elini tutup yanına oturttu. ‘’Biraz ağladım o kadar ama benim durumumda çok normal değil mi?’’ Genç kız, annesinin dağılmış saçlarını okşadı. ‘’Moral bozmak yok.’’ ‘’Güzel kızım gerçekleri reddetmeye gerek yok öleceğimi ikimiz de biliyoruz.’’ ‘’Anne!’’ diyen Biricik ağlamaya başladı. ‘’Ağlama.’’ Cavidan Hanım yattığı yataktan doğrulduğunda kenardaki dolaba uzanıp içindeki zarfı çıkardı. Hemşirelerden rica etmişti onlarda almıştı. ‘’Kızım senden bir isteğim var.’’ ‘’Ne, söyle hemen yapayım?’’ Kızının saçlarını okşadı ve zarfı eline tutuşturdu. ‘’Bu mektubu sakla ama sakın açma. Zamanı geldiğinde de sahibine ver.’’ ‘’Sahibi? Kime vereceğim?’’ diyen Biricik üzeri yazısız zarfa baktı. ‘’Biraz olsun hayatta yaşadıklarımdan tecrübe edinebildiysem bir gün kalbi çok kırılmış biriyle tanışacaksın. O gün geldiğinde bunu ona ver.’’ ‘’Anne, söylediklerinden tek kelime anlamadım.’’ Cavidan Hanım tebessüm etti. ‘’Biliyorum bebeğim ama sen sadece sakla olur mu?’’ ‘’Tamam saklarım ama bir ömür bende kalırsa ve kimseye veremezsem bana kızma çünkü kime vermem gerektiğini söylediklerinden anlayamadım.’’ ‘’Umarım hiçbir zaman anlamazsın ve o mektup hiç açılmaz.’’ Kızına sarıldığında gözlerinden akan yaşlar göğsüne yayılmış saçların üzerine damladı. ~~~~ Gülerken kirli sakalının arasında gamzeleri belirmişti ama gülmesinde bile hayata karşı olan öfkesi kendini belli ediyordu. ‘’Cidden bütün gece odaya mı kilitledin?’’ Annesinin sorusunu başıyla onayladı. ‘’Hak etti. Ne işi var o sokak serserileriyle bir de polis baskın yapacaktı el atmasam şimdi hapiste olurdu ama olanı anlamak yerine bütün gece sabaha kadar, ‘Ben senin ağabeyinim beni burada hapsedemezsin.’ diye bağırdı.’’ Elindeki balık ekmekten bir ısırık daha aldı. Annesiyle çocukluğundan beridir kaçamak yapıp deniz kenarında balık ekmek yemeye gelirlerdi ve bütün zengin yaşamın arasında burada olmayı hep çok sevmişti. Açık havada minik tabureler üzerinde tamamen sıradan biri gibi hissediyordu ama yemekleri bitip arabalarına bindikleri andan itibaren gerçek yaşantısının içine geri dönüyordu. Meryem Hanım çiğnediği lokmayı yutup oğlunun yanağını hafifçe okşadı. ‘’Keşke hep böyle gülsen. Bazen sana verdiğimiz sevgi az geldiği için mi öfkeni silemedik diye düşünüyorum.’’ ‘’Ne ilgisi var anne siz bana bakmak zorunda bile değildiniz ama ailenizi açtınız. O Umur pisliği beni bulup öldürmesin diye çırpındınız ama siz dünyanın en saf sevgisini de verseniz bu aileme olanları değiştirmeyecek.’’ Önündeki küçük masaya elindeki ekmeği bıraktı. ‘’Sıkışıp kaldığım eski sandığın içinde o küçük aralıktan olanları gördüm. Annemle babamın bağırışları, nasıl öldükleri en ince detayına kadar anılarımda. Üzerlerine giydikleri kıyafetlerin renginden, desenine kadar aklımda ve her gece gördüğüm kabuslarla bu anı tazeleniyor. Tek istediğim bir gece rahat uyumak sadece bir gece daha fazlası değil ama bunu yapabilmem için sebep olanlardan intikamımı almam gerekiyor.’’ ‘’Oğlum ne olursa olsun benimle şimdiki gibi açık konuşmaktan vazgeçme. Tamamen kendi içine kapanırsan sana ulaşmam imkansız olur çünkü aynısını eve ilk geldiğin zamanlarda yaşadım. Günlerce senden bir tepki alabilmek için çabaladım ama senin tepki verdiğin tek şey babanın eline tutuşturduğu silah oldu. Bana bunun sözünü verebilir misin? Ne yaşarsan yaşa benden gitmeyeceksin.’’ Akın, annesinin elini tutup üzerinden nazikçe öptü. ‘’Sen merak etme anne artık altı yaşındaki çocuk değilim korkup şoka gireyim kendimi kapatayım. Bu saatten sonra korkması gereken onlar çünkü babama da söylediğim gibi daha yeni başlıyorum. Çektiğim acıların kat ve kat fazlasını onlara çektireceğim.’’ Meryem Hanım sessiz kalmıştı ama oğlunun gözlerinde gördüğü karanlıktan korkuyordu. Kendini dönüşü olmayan bir yola sokmasından, öfkesiyle hiç suçu olmayanların canını yakmasından ve bir gün yaptıklarından pişman olup vicdan azabı çekmesinden…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD