10. BEN BABANIM

1428 Words
Biricik geçen üç ayda kendisini toparlamaya çalışmıştı ama tamamen bitik hâldeydi. Bu üç ay boyunca evden çıkmadan sadece yas tutmuştu. Doğru düzgün yemek yememiş, gecelerde kesintisiz uyuyamamış ve kimseyle iletişim kurmamıştı. Ağlamaktan kızarmış yeşil gözleri ve üzerindeki depresyon hırkasıyla annesinin yatağında yatarken kapısının zili çalmıştı. Gelecek kimsesi yoktu biri yanlışlıkla basmış olmalıydı. Birkaç kez daha üst üste basılınca kalkıp açmak zorunda kaldı. Dışarıda bekleyen takım elbiseli iki adam vardı. ‘’Biricik Temur.’’ diyen adama taranmadığı için birbirine girmiş saçlarını eliyle geri iterek baktı. ‘’Benim.’’ ‘’Ödenmemiş borcunuz sebebiyle adınıza düzenlenmiş bir haciz işlemi var.’’ ‘’Anlamadım.’’ dedi. Hiçbir şey düşünemiyordu beyin işlevleri tamamen durmuştu. ‘’Bankaya olan borcunuzu üç aydır ödememişsiniz. Bu yönde defalarca aranmışsınız ama ulaşılamamışsınız.’’ Telefonunun şarjı annesi öldükten birkaç gün sonra bitmişti ama şarja takıp tekrar açmayı düşünmemişti. Kapıyı sonuna kadar açtığında düşmemek için duvara dayandı. ‘’Para edecek bir eşya bulursanız buyurun alın.’’ dedi. Haczi durdurabilecek parası yoktu. Üç ay boyunca çalışmamıştı ve hesabındaki para da faturalar için kesilmişti. Eve bakılıp notlar alındıktan sonra gelenler adına kayıtlı kliniği görmek istediklerini söyleyince evden çıkmak zorunda kaldı. Kliniği açtığında içerideki eşyalarda aynı şekilde not alındı ve verilen sürede borç ödenmezse icranın başlayacağını söyleyip gittiler. Arkalarından, ‘’Hepsi sizin olsun.’’ diyen Biricik yorgun hâlde kenardaki sandalyeye çöktü. O borcu ödemek için çalışacak gücü bulamıyordu. İçindeki bütün hayat enerjisi çekilip alınmıştı. Evindeki bütün eşyaları alabilirlerdi aynı şekilde kliniği de kapanabilirdi. Beş parasız sokağa da düşebilirdi ve açlıktan da ölebilirdi. Hiçbirini umursamıyordu. Gözlerinden akan yaşları sildi ama durmadan akmaya devam ediyordu. ~~~~ Akın, genç kızın yaşadıklarını adamının verdiği raporla öğrenmişti. ‘’Umur içeride olsa da adamları önceden aldıkları emirle el altından o borcu halledecektir.’’ ‘’Ne yapalım patron, engel olalım mı?’’ diye sordu adamı. ‘’Hayır, baba kızı kavuşturalım artık.’’ Telefonunu çıkarıp maşa yazan numarayı aradı ve Umur’u bırakmasını söyledi. Üç aylık hücre hayatı şimdilik yeterliydi. Umur’u istediği an mezara sokabilecek kadar güçlüydü ama bunu yapmak onun öfkesini dindirmeyecekti. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynayıp, her türlü zorluğu yaşatmak istiyordu. Gelen emirle kaldığı hücrenin kapısı açılan Umur Bey eşyaları verilerek özgür bırakılmıştı. Adamlarına ulaştığında olduğu yere çağırıp gelen arabaya bindi. Üç ay boyunca dört duvar arasında tek başına kalmak bitkin düşürmüş, zayıflamasına sebep olmuştu. ‘’Kalabileceğim bir otele sür.’’ diye emrini verdi. Otele geldiğinde, ‘’Yemek ve kıyafet ayarlayın.’’ dedikten sonra banyoya girip iki saat boyunca suyun içinde kaldı. Getirilen kıyafetleri giydiğinde tıraş olarak uzayıp birbirine karışan saçını sakalını tıraş ettirdi. Yemeğini yerken olmadığı günlerin raporunu istemişti. ‘’Patron, alacaklılar borç için sıkıştırmaları artırdılar. Biz senden habersiz iki sevkiyat yapıp küçük bir sus payı verdik ama yeterli değil borç için büyük bir kâr elde etmek lazım.’’ ‘’Benimle kimin uğraştığına dair hâlâ bir iz yok mu?’’ diye sordu. ‘’Yok patron bulamadık.’’ diyen adamının başı öne eğilmişti. Umur Bey konuyu daha fazla uzatmadı. ‘’Kızım nasıl?’’ ‘’Üç aydır bitmeyen bir yas içinde ve evden hiç çıkmıyordu ama bu sabah evine birileri geldi araştırınca borcu olduğunu öğrendik. Kliniği açmak için bankadan kredi çekmiş üç aydır da çalışıp ödemediği için icra işlemi başlatılmış.’’ ‘’Borcu ödediniz mi?’’ ‘’Yarın halledecektik ama siz döndünüz nasıl derseniz öyle yaparız.’’ diyen adam gelecek emri bekliyordu. ‘’İlk iş borcu ödeyin sonra kızımı görmeye gideceğim daha fazla tek başına kalmasın. Evdekilere de haber verin odalardan birini Biricik için hazırlasınlar. Ayrıca kızımı nüfusuma alacağım onun içinde işlemleri başlatın.’’ ‘’Anlaşıldı patron.’’ Refik başı önde patronunun yanından uzaklaştı ve aldığı emirleri aynı zamanda diğer patronuna bildirdi. Üç ay sonra güzel bir gece uykusu çeken Umur Bey sabah keyifle kahvaltısını yaptı ve kızının yaşadığı eve doğru yola çıktı. Biricik evde el attığı her eşyanın üzerine yapıştırılmış küçük kağıtları görüyordu ve annesinden sonra hayatının nasıl tepetaklak olduğunu başkasının hayatını filmde izler gibi izliyordu. Haftalar sonra kendisini zorlayıp banyoya girerek duş almıştı ve tam bir saat kördüğüme dönen saçlarını taramak için uğraşmıştı. Aynada sürekli ağladığı için şişliği inmeyen yeşil gözlerine baktı. Bir gün normal yaşamına dönebilecek miydi? Kapının zili çalınca derin bir nefes alıp gidip açtı. Gördüğü adam yüzüne dikkatle bakıyordu. “Ne alacaksanız alıp gidin.” dediğinde duvarda asılı anahtarı alıp uzattı. “Bu da kliniğin anahtarı orayı da istediğiniz gibi haczedebilirsiniz.” Arkasını dönüp içeri girecekken, “Biricik!” diyen sesle tekrar kapıya döndü. Umur Bey, kızının doğruları bilip bilmediğini anlamaya çalışıyordu ama alacağı her tepkiye hazırlıklı gelmişti. “Borç için eşyalarım yetmiyor mu?” “Borç için gelmedim senin için geldim.” Biricik karşısındaki adama dikkatle bakmaya başladı. Yeşil gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar yaşını açıkça belli ediyordu. Üzerindeki kıyafetin takım elbiseden tek farkı kravatının olmamasıydı ve uzak dursalar da arkasında bekleyen adamları görebiliyordu. “Anlamadım beni neden arıyorsunuz?” diye sordu. “Ne kadar güzel bir kız olmuşsun.” Umur Bey'in eli kızının yüzüne uzandığında genç kız geri adımladı. “Ne için geldiniz, kimsiniz bilmiyorum ama benden uzak durun.” Biricik yabancının yaklaşımından korkmuştu. Kapıyı kapatacakken babası engel oldu. “Özür dilerim seni görünce özlemimden kim olduğumu tanıtmayı unuttum.” Kızına bakışları dolu doluydu. “Söylemesi çok zor ve muhtemelen bana inanmayacaksın ama ben senin babanım.” Biricik duyduğuyla annesinin ölümünden sonra ilk defa gülerek kahkaha atmıştı. “Çok yanlış insanın kapısını çaldınız. Kimsesiz kalmış olabilirim ama benden alıp yararlanabileceğiniz bir mirasım yok. Tabi borçlarımı almak istemiyorsanız.” Kapıyı kapatacakken Umur Bey eliyle tutarak bir kez daha engel oldu. “Kulağa delice geldiğinin farkındaydım ama yıllardır Cavidan'ı ve seni arıyordum. Daha doğrusu ondan olan kız ya da erkek kim olduğunu bilmediğim çocuğumu arıyordum.” “Benim babam ben daha doğmadan öldü. Defol git kapımdan.” Biricik bir kez daha kapıyı kapatmak istedi ama karşısındaki yine izin vermedi. Zengin değildi, birine verebileceği hiçbir şeyi yoktu. Neden böyle bir yalanla kapısına gelmişlerdi? “Biricik, inanması senin için çok zor farkındayım ama söylediklerim doğru. Lütfen, oturup konuşalım olanları anlatmama izin ver.” “Git kapımdan yoksa polis çağıracağım.” Umur Bey aldığı tepki karşısında sakince bekliyordu ve kızını nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu. “Neden kapına gelip böyle bir yalan söyleyeyim? Bu yalanla ne elde edebilirim? Kızım, yıllardır izinizi arıyordum ama bulamadım ta ki Cavidan hastaneye giriş yapıp kimliğini kullanana kadar. Onu göreceğim için büyük bir umutla gelip hastaneye koştum ama kötü haberi alınca o üzüntüyle uzun süre kendime gelemedim. Özür dilerim yanına daha erken gelmeliydim.” Biraz zorlayıp gözünden birkaç damla yaş akıttı. “Beni geri çevirmeden önce dinle hatta istersen önce DNA testi yaptıralım ve doğru söylediğimi sana kanıtlayayım.” Biricik ne diyeceğini bilemez hâlde hareketsiz kalmıştı. Annesi, babasının öldüğünü söylemiş olmasaydı karşısındakine inanırdı çünkü çok inandırıcı konuşuyordu. “Konuşmak istemiyorum.” dedi ama kapıyı ilk açtığı andaki kararlılığı kaybolmuştu. “Annen benim sana öldüğümü mü söyledi?” diye soran Umur Bey ile diğeri evet anlamında başını salladı. “Benim babam trafik kazasında öldü.” Üstüne basa basa, “Ölmedim.” derken kızından aldığı ipucunu geri kullandı. “Kaza geçirdim evet ama ölmedim. Kendime geldiğimde annen yoktu, gitmişti. Ne kadar ararsam arayayım bulamadım.” “Yalan söylüyorsun.” dedi Biricik. “Bizi aradığını söylüyorsun ama annem, babam öldükten sonra hamile olduğunu öğrenmiş. Neden bana yalan söylüyorsun?” Gözlerinden akan yaşları hızlıca sildi. Umur Bey derin bir nefes aldı. “Cavidan’ı ararken hastane kayıtlarından hamile olduğunu öğrenmiştim. Benden bu yüzden kaçtığını düşündüm. Konuşmak için çok aradım ama hiç olmamış gibi izini kaybettirdi.” “Hayır o babam öldüğü için babaannem ve dedemin beni almasından korkup kaçmıştı babamdan değil. Annem, babamı çok seviyordu.” Kızının saflığı karşısında bu şekilde yetiştirdiği için Cavidan'a kızsa mı yoksa işini kolaylaştırdığı için sevinse mi karar veremiyordu. “Kazadan sonra bir süre komada kaldım ve ailem Cavidan ile olan ilişkime karşıydı bu yüzden öldüğümü söylemişler. Kendime geldiğimde gitmişti hamile olduğunu öğrenince de aramayı hiç bırakmadım ama kendini de seni de yıllarca saklamayı başardı.” Biricik gözlerinden akmaya devam eden yaşları sildi. “Sen gerçekten babam mısın?” dedi beklentiyle. Annesini kaybettikten sonra tamamen yalnız kalmıştı ve içten içe tutunacak bir dal arıyordu. “Evet babanım.” “DNA testi yaptıracağız. Bir sözünle istesem de bunu kabullenemem ve sonuç çıkana kadar benden uzak duracaksın.” “Tamam kabul ama beklemeyelim hemen gidip yaptıralım testi senden daha fazla uzak kalmak istemiyorum.” Umur Bey gözünden iki damla daha yaş akıtıp kızından saklamaya çalışır gibi yaparak sildi. Onun bu tavırları genç kızın üzerinde etki bırakıyor ve kalbinde bir güven bağı oluşmasına neden oluyordu. Biricik beklemenin anlamı olmadığını düşünerek üzerine bir ceket giydi ve çantasını alıp evden çıktı. Havalar artık ısınmaya başlamıştı. Babasının gösterdiği yolda ilerlediğinde büyük siyah arabanın kapısı açıldı. Bir arabaya bakıyordu bir etrafındaki korkutucu tipteki adamlara. Tutunmak istediği bir umutla tamam demişti ama şu an gördükleriyle korktuğu için birkaç adım gerilemişti. “Ben bunu yapamam. Sen yabancıdan başka biri değilsin.” deyip kendisini bekleyenlerden, evinden koşarak uzaklaşmaya başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD