2. Sahibin Oldum🔥/Ağzına veririm!

2535 Words
Cinsel içerikili sahneler ve küfür bulunmaktadır! Dikkate alarak okuyunuz. ********* Gözlerimi araladığımda Korel pantolonunu kalçalarına kadar indirmişti. Gömleğinin sadece düğmelerini açmıştı. Esmer teni ve bana dokun diye bağıran karın kaslarının şeklinde parmaklarımı gezdirmek istedim. Gözlerim aşağı indi. İç çamaşırından bile belli olan sertliği büyüklüğünü yeterince belli ediyordu. Sanki o bile kaslıydı. Kadınlığım yanmaya başladı. Korel üzerime eğilmeden önce bacaklarımı iyice açıp arasına yerleşti. Yüzündeki adi sırıtış bu durumdan keyif aldığını belli ediyordu. Ağırlığını tamamen üzerime vermeden önce kulağıma eğildi. “İçine girmemi istiyorsun değil mi? Küçük amcığın sikilmek için deliriyor.” diye fısıldadı. Ses tonu nefesimi keserken kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Sözleri karnıma kramp sokmuştu. Bir şey demedim. istiyordum onu. Sevdiğim adamın bana dokunmasını deli gibi istiyordum. Gözlerimi bir kez kırpıp onu onayladım. Utançtan kıp kırmızı kesildiğime emindim. Beyaz tenli olduğum için hemen belli oluyordu. Korel, elini sabırsızca aramıza koyup bacağımı biraz daha araladı. Dokunuşuyla göğsüm inip kalkıyor, daha fazla ıslandığımı hissediyordum. kadınlığımda bir sıcaklık hissetim. Sertliği deliğime değiyordu. Korel, gözlerime bakıp diğer elini hızla ağzıma kapattığında kaşlarımı çattım. “Bu seferlik kısa sürecek. Sonra seni sertçe sikeceğim, sikimin her detayını hissedeceksin!” Önce yavaş bir şekilde kendini içime itti. Hafif bir acı hissettiğim an sertçe içime kökledi. Doluluk ve acı hissiyle ağzıma kapanan elini ısırdım. Gözlerimden yaşlar aktı hemen. İri bedeninin altında debelendim, bu canımı daha fazla yakarken Korel biraz daha kendini içime itip hırladı. Kesinlikle nefes alamıyordum. İçimdeki şey çok büyük ve kalındı. Sanki karnımın içinde bir şey varmış hissiyatı veriyordu. Ayak parmaklarım içe büküldü. Tırnaklarımı sırtına batırıp inledim. Korel geri çekilip tekrar içime sertçe girdi. Her girişinde biraz daha derinime iniyordu. Acı daha da katlandı. Avuç içine doğru hıçkırıp ağlamaya başladığımda. Kulağıma yaklaştı. “Şşş, hareket etme yoksa daha fazla canın yanar. Üstelik sadece yarısı içinde, köküne kadar soksam bayılırsın.” Dediğini yapıp debelenmeyi kestim, tırnaklarım biraz daha sırtına battı. Yarısı bile bu kadar can yakarken hepsini almam imkansızdı. Acı geçmiyordu, yerli yerindeydi. Korel yavaş yavaş hareket ettiğinde kasıklarım zonkladı. Kafamı iki yana salladım. ‘Bırak’ diye mırıldandım ama ağzımdaki elden dolayı sesim boğuk çıktı. “İçine köklediğim an sahibin oldum,” dedi. Geri çekilip tekrar içime sertçe gömüldü. “Bu kadar aptal olmanı saflığına veriyorum.” Yaklaşık iki dakika bekleyip içimden yavaşça çıktı. Bu esnada kapı iki kere tıklatıldı. Eli hâlâ ağzımdayken tekrar fısıldadı; “Bekaretini aldım, şimdi elimi çektiğimde sessiz olacaksın. Anladın mı?” Kafamı hızla salladım. Elini ağzımdan çektiği an nefes alıp verdim. Bu kadar mıydı? Sarılıp öpmeyecek miydi? Bakışlarımı aşağı indirdiğimde az önce içimde olan erkekliğini gördüm. Çok büyüktü. Ucu kanlanmış ve etrafı ıslanmıştı. Kalındı, damarları morumsu bir renkteydi ve nabız gibi atıyordu. Korel ucundaki kanı altımıdaki beyaz çarşafa sürtüp üzerimden hızla kalktı. Pantolonunu yukarı çekerken dudakları alayla kıvrıldı. “Hiç zevk vermiyorsun düşman kızı. Seni bu konuda da eğitmem gerek.” Altımdaki çarşafı sertçe çekip aldı ve buruşturup kapıya ilerledi. Elbisemi hemen bacaklarıma ittim. Oturur pozisyona geldiğimde Korel çarşafı kapıdaki kadına uzattı. “Ne yapacağını biliyorsun.” dedi ve kapıyı kapatıp geri geldi. Kasıklarımdaki sızlama dinmezken, kullanılmışlığın verdiği hisle gözlerim tekrar doldu. O güzel dokunuşları bekaretimi almak içindi. Aptal olan bendim! Yutkunamadım. Acıma rağmen yataktan çıktım ve yerdeki iç çamaşırımı altıma geçirdim. Korel beni merakla izlerken zorlukla karşısına geçtim. Gözleri yine nefretle bakıyordu. Dudaklarındaki o silik gülüş hiç silinmezken elim havalandı ve sertçe yanağına indi. “Kandırdın beni!” diye bağırdım. “Bekaretimi almak için kandırdın beni,” dedim tekrar. Kafası yana düşmüştü. dişlerini sıktığını kasılan çenesinden anladım. Durmadım. Sertçe göğsünden ittirdim ama milim bile kımıldamadı. Bileklerimi havada kavrayıp yüzüme eğildi. “Hoşuna gittiği çok ortadaydı. Devam etmediğim için mi bu öfken?… Sikilmek istiyorsan seve seve tekrar yaparım. Bu kez köküne kadar sokarım.” Yüzüne tükürdüm. Gözlerini anında kapattı, bileğimi elleri arasından çekmeye çalışsam da izin vermedi. Beni yatağa geri itip dişleri arasından tıslarcasına konuştu: “Bunun acısını çıkaracağım elbet. O tükürüğün yüzüme değil. Sikimin üzerine akacak! Şimdi gidip yıkan! Hemen!” Sonlara doğru bağırıp hışımla odadan çıktı. Dediğini yapmayıp iki büklüm uzandım. Benim sevdiğim adam bu kadar kötü olamazdı. Bu yüzden babam beni ona vermek istememişti. Bu kadar acımasız ve zalim olduğunu bildiği içindi. Kalbim bugün kaçıncı kez kırıldı bilmiyorum. Kısa süre kasıklarımdaki acının dinmesini bekledim. Gözlerim hâlâ yaşlıydı. Bu saaten sonra ailem beni ister miydi? Yoksa bırakıp gider miydi? Onun olmanın pişmanlığı doldu içime. İlk dokunduğu an bağırıp çağırmalıydım, ama bedenim onun dokunuşlarına karşılık verirken bir şey diyemedim. İlk defa bir erkek el sürmüştü bana, bunun sevdiğim adam olması hoşuma gitsede acımasızlığı gururumu incitmişti. Üstelik sikine düşkün bir hayvandı. Sürekli cinsel imada bulunmasıda cabası. ~~~~ Zaman hızla akarken dışarıdan gelen yüksek sesler beni daha fazla utanca boğuyordu. Ailem gelmişti. Abim ve babamın sesi avluda inliyordu âdeta, üzerim çırılçıplak kalmışçasına yorganın altına girdim. Herkes öğrenmişti. O şeyi yaptığımızı anlamışlardı. Yüzümdeki kan çekilirken kapı bir anda açıldı. Gözlerimi sıkıca kapattım. “Ağam sizi çağırıyor.” dedi ince sesli biri. Gözlerimi yavaşça açıp kapıya çevirdim başımı. Buradaki çalışanlardan biri olduğu belliydi. Konuşma tarzı ve üzerindekiler bunu yansıtıyordu. Yavaşça yataktan çıktım. Yürümek zorlasada adımlarıma dikkat ettim. Odadan çıktığımızda, sesler daha net gelmeye başladı. Yanımdaki kız bana acınırcasına bakıyordu. Ellerimi önümde birleştirip merdivenlerin başına geldiğimde onları gördüm. Babam ve abimler, Korel ile tartışıyordu. Silahlar çekilmişti. Etrafta tanımadığım üç adam daha vardı. “Ne yaptın lan sen!” diye haykırdı babam. “Barış sağladım. Törelerin dediğini yaptım.” dedi Korel. Bir adım atarken kafamı eğdim. Abimin gür sesi taş duvarlarda yankılandı. “Ona dokunmayacaktın ulan!” Sesler daha da çoğalmaya başladı. Kafamı kaldırdığım an abimin Korel’in üzerine atıldığını gördüm. Ardından arkadaki kapıdan yaşlı adamlar girdi içeri. Kimisi elli, kimisi altmış yaşında gibiydiler. Sayamadığım kadar fazla adam vardı. Babamla başka bir adam tartışırken Murat abimde Korel’in üzerine atıldı. Onları geriye çeken ise yaşlı adamlardı. Kaçmak istedim. Kan döküleceği belliydi. Son bir cesaretle merdivenleri indim. Herkes birbirine girmiş Korel abimi, abim ise Koreli yumrukluyordu. Kimsenin kimseden haberi yoktu. Basamakları tamamen indiğim an babamın gözleri beni buldu. Aceleyle bana doğru gelmeye başladığında ne yapacağımı bilemedim. Yüzüne daha fazla bakamadım. Kafamı yan çevirip dişlerimi sıktım. “Nasıl kaçamadın kızım? Kurtar kendini dedim, İnci. Şimdi seni nasıl çekip alacağım ben?” Yanaklarım tekrar ıslanırken ağladığımın farkında bile değildim. Babam beni sıkıca çekip sarıldığında tüm gardımı indirdim. Hıçkırarak omuzlarında ağlamaya devam ettim. “Nasıl izin verdin kızım sen. Kendine neden böyle bir gelecek hazırladın?” Öfkesi bana değilde en çok kendineydi sanki. Dudaklarımı aralayamadım. Babamın kollarında biraz olsun rahatlamak istedim ama olmadı. Sesler yavaş yavaş kesilmeye başlarken Akif abimin sesi geldi. Çok yakından; “Gidiyoruz, kardeşimizi bu ite vermeyiz biz. Kansa kan ulan!” diye gürledi. “Götüremezsiniz. Bu artık namus meselesi, kız bile değil artık.” Korel’in dedikleriyle yerin yedi kat dibine girdim. Babam acılı bir iç çekişle kollarını ayırdı üzerimden. Gözlerime bakmaya çalıştı ama yapamadım. Nasıl yüzüm olurdu bakmaya? İstesem Korel ile ilişkiye girmeyebilirdim. Karşı çıkabilirdim ama irademe sahip çıkamamıştım. “Sikeceğim şimdi seni ulu orta göreceksin kim kız kim kadın!” Abim yaklaşık bir dakika sonra bağırdığında daha çok korktum. “Denesene.” diye karşılık verdi Korel. Ardından yaşlı adamlardan biri konuştu yüksek bir sesle; “Herkes toplanacak. Konuşacağız. Korel Talay gerekeni yapmıştır. Canınızdan can gitmesin diye kızınızı kendisine almıştır. Bu saaten sonra geri dönüşü yoktur. Töre ne derse o olur!” Diğer adamlardan da onaylar mırıltılar çıkınca ortalık biraz da olsa sakinleşmişti. Tüm adamlar toplanıp arka tarafta kalan odalardan birine girince abimler bana acıyarak bakmıştı. Neler olacağını az çok anlıyordum. Beni burada bırakacak namuslarına leke sürmeyeceklerdi. Durduğum yerden beni çeken kişi kapıya gelen kadındı. “Yürü içeri, olan şeyden sonra çıkmaya utanmıyor musun?” “Neden utanayım, beni kandırıp kanıma giren o ağa bozuntusu.” “Hele birde cevap veriyor! Gelirken pek sessizdin.” Cevap vermeden gözlerimi devirdim. Konuşursam susmazdım. Merdivenleri arkasından çıktım. Kadın beni odaya sokup gittiğinde yatağa oturdum. Göz yaşlarımı silip beklemeye başladım. Karar belliydi: Korel Talay ile imam nikahı kıyacaktık. Böylece ortada kan diye bir şey kalmayacaktı. Korel o kanı bekaretimi alarak bozmuştu. Bir anlık umutla sever diye geçirdim içimden. Onunda kalbinde birine yer vardır elbet. Oda beni severdi zamanla. Sadece biraz sabır gerekiyordu. Saateler geçmeye başlarken cama ilerledim. Perdeyi çektiğimde gün yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Ne gelen vardı ne giden. Karar neydi ve ne konuşuyorlardı düşünmekten kafam ağrıdı. Arkama dönüp yatağa baktım. Bir kaç saat önce bana burada dokunmuştu. Sıcaklığı, dokunuşları üzerimden hâlâ geçmiş değildi. Derin bir nefes alıp kapıya adımladım. Korel ile karşılaşmamız tesadüf müydü? Beni bulmazsa şimdi nerde olurdum acaba? Büyük ihtimalle şansız bahtımdan dolayı ya ölü, yada iğrenç adamların elinde olurdum. Kafamın içini kısa süre susturup kapı koluna uzandım. Tam açacakken arka taraftan açıldı. Yüzüme alacağım darbeden son an kurtulup geri kaçtım. Karşımda yine o genç kız duruyordu. “Seni çağırıyorlar.”dedi saygıyla. “Kim?” “Baban, Korel Ağam birde abinler.” “Aşiret reisleri gittimi?” diye sormadan duramadım. Kız sanki soru sormamdan bunalmış gibi önce ofladı, ardından cevap verme zahmetine girmeyip kafasını salladı. Yanından geçip odadan çıktım, sanki canını istemiştim. Herkesde bir cins burada. Taş basamakları teker teker indim. Her adımımda kadınlığım yanıyordu. Belli ettirmemeye çalıştım. Aşağıda beni bekleyen tam beş adam vardı; Akif abim, Murat abim, o lanet olası manyak Korel, babam ve tanımadığım bir adam. Bakışların hepsi bana dönerken kafamı eğdim ve karşılarına geçtim. Önce konuşan babam oldu. Sesi tüm bu olanlara rağmen şefkat doluydu; “Mardine gideceksiniz. Orada imam nikahınız kıyılıp düğününüz yapılacak. Bizde yarın geleceğiz, merak etme sakın. Seni yalnız bırakmayacağız.” Yaşlı gözlerle baktım ona. Konuşmakta zorlanıyordu, bunları söylemek istemiyordu biliyordum ama karar kesinleşmişti. Akif abim konuştu. Sesi zehir gibi tehdit barındırıyordu. Sözleri bana değil, Korel’eydi; “Kardeşime hele bir zarar gelsin. Töre falan dinlemem gebertirim seni. Pis leşinide köpeklerime yedirtirim.” “Prensesler gibi baktığınız benim himayemde kraliçe gibi yaşayacak. Aklınız kalmasın, ona gözüm gibi bakacağım.” Korel son cümleyi bastırarak söyledi. Gözü gibi bakmayacaktı, aksine gözümü çıkartacaktı. Yalancı pisliğin tekiydi. Tabii benim elimde armut toplamayacaktı. Elbet bir gün ayaklarıma kapanacaktı. “Hele bir bakma, hele bir kardeşime zarar verecek bir şey yap. O zaman seni öldürmekten beter ederiz.” Korel Murat abime cevap vermekte gecikmedi: “Amma korkutunuz ha, bugüne bugün barış yapmış insanlarız. Bunu kutlamak gerekirken sizin dedikleriniz hiç hoş olmuyor… İnci artık benim karım. Ve benim kadınlara asla yanlışım olmaz.” Ağzının ortasına tokadı yapıştırmak istedim. Ayak üstü bin tane yalan atıyordu. Becerebilse ailemizi yok eder, yetmez toprak altındakileri kaldırır yine yok ederdi. Onu çok iyi tanımasamda, son bir kaç saat içinde nasıl bir manyak olduğunu anlayabilmiştim. Murat abim kolumu tutup beni nazikçe arkasından yürüttü. Korel’in bizi duymayacağı kadar uzaklaştığımız da Akif abimde geldi yanımıza. “O it oğlu it sana el kaldıracak olursa hemen beni arayacaksın…ağlayıp susmayacaksın, artık güçlü durmanın zamanı geldi, İnci. Zayıf olma, zayıflık gösterme. Biz ne olursa olsun arkandayız. Baktın geçinemiyorsun o itle, kapımız her daim açık. Çık gel, sana başka kocamı yok.” Murat abimin dedikleriyle gözlerim kocaman açıldı. Bir şey demeye fırsatım kalmadan Akif abim konuştu; “Bak İnci, gittiğin yer evin değil. Ağladığında etrafında dört dönen insanlar olmayacak. Zorluklar göreceksin, belkide sevilmeyecek aşağılanacaksın. Ama asla susmayacaksın, kendini ezdirmeyeceksin. Murat’ında dediği gibi kafan bu işe ermediğinde çıkıp geleceksin. Anladım değil mi beni?” Ne desem bilemedim. Sadece kollarımı açıp ikisine de kocaman sarıldım. “İyiki varsınız, iyiki benim abimsiniz. Sizi çok seviyorum.” dedim, “dediklerinizi asla aklımdan çıkartmayacağım.” diye devam ettim. “Yarın geldiğimizde sana bir telefonda getireceğim. Beni her gün arayacaksın, sesini duymadığım an o konağa gelirim.” Kollarından çıkıp kafamı salladım. Tüm şansımı babam ve abimlerden yana kullanmıştım. Derin bir nefes alıp gözlerimi sildim ve ikisine sevgiyle baktım. “Her gün ararım abi. Merak etmeyin beni, ne olursa olsun üstesinden geleceğim.” Akif abim kahverengi saçlarımda parmaklarını gezdirdi. Ardından beni çekip alnıma uzun bir öpücük bıraktı. “Şimdi gidelim biz. Yoksa arkadaki piç elimizde kalacak, dikkat et kendine.” dedi Murat abim, Korel’e bakışları bile ölüm kokuyordu. “Sizde dikkat edin.” diye mırıldandım. İkisi tekrar yüzümün her bir karışına öpücükler kondurup sıkıca sarıldılar. Ayrıldığımızda Korel’in bakışlarını üzerimde hissetim. Gözlerimi ona değdirmeden babamın yanına ilerledim. ‘Yaktın kızım kendini.’ demesi beni yine korkutmuştu. Başka bir şey demeden sadece kısaca sarılmış ve abimlerle gitmişti. “Yarın bekliyoruz amca, sabah erkenden gelirsiniz.” Korel’in yanındaki adama baktım. Babam yaşındaydı, demek Koreli’n amcasıydı ve burası onların konağıydı. “Dikkat et kendine, kızın ailesi çok çabuk kabullendi. Yine aynı hataya düşme.” Dediğini anlamdım. Aynı hata derken ne demek istedi ki? Adamın bakışları üzerimde uzun bir süre oyalanınca istemsizce Korel’in arkasına geçtim. Korel ise tek kelime etmedi, kolumdan tuttuğu gibi beni arkasından sürüklercesine götürdü. Aracının yanına geldiğimizde durdu. Kolumu bırakıp. “Bin!” diye emretti. Evet sesi emrivakiydi. ‘Hayvan herif!’ dedim içimden. Yüzüne söylemek daha cazipti ama onu sinir etmek istemiyordum. Yeterince kırılmıştım zaten. Hızla yolcu koltuğuna geçtim ve yine savrulmamak için emniyet kemerimi taktım. Korel yan tarafa binip aracı çalıştırdı ve gazlamadan önce içime korkuyu saldı. “Sana kocalık edeceğimi sakın düşünüp heyecanlanma. Görevin; Sadece beni tatmin etmek. Çocuk falanda istemem senden, bunun için ‘sik beni’ diye yalvaran onlarca kadın var.” Kalbim gümledi, ben sabredeyim dedikçe o daha fazla ileri gidiyordu. Bakışları yoldayken kendimi tutamadan bağırdım! “Beni bunun için alacaksan babamın evine geri götür! Senin sikiş oyuncağın değilim ben!” “Tamda öylesin!” dedi dişleri arasından. “Götür beni! Senin kölen olmayacağım ben.” “İyi, bana göre hava hoş. Götürürüm seni ama birisi ölmek zorunda kalır. Abilerinimi vurayım yoksa babanımı? Kararını hemen ver.” Gözlerim doldu tekrar, bu bir tehditti. Yanında olmasaydım şimdi dedikleri oluyor olurdu. Ben kan karşılığı verilen bir bedeldim. Ailemi korumuştum. Sustuğumda Korel kafasını salladı. “Bende öyle düşünmüştüm.” dedi. Ellerimi bir birine kenetleyip ön camdaki yansımama baktım. Gözlerim ağlamatan kızarmıştı. Kahverengi saçlarım bir birine dolanmış tenim solmuştu. Derin bir nefes aldım. Abimlerin dedikleri aklıma geldi. Susmayacaktım, sustukça ezilecektim. Gözlerimi tekrar Korel’e çevirdim. “Eğer evleneceksek bana kocalık yapmayı bileceksin. Ancak öyle tatmin ederim seni, bunun dışında saçımın teline bile dokunamazsın.” “Bu bir anlaşma mı?” diye sordu bana bakmadan. “Nasıl anlarsan öyle.” dediğimde dudakları yana kıvrıldı. “Sana anlaşma hakkı tanımadım…ha haberin yoksa söyleyeyim, nişanlıyım ben. Üzerine kuma gelecek. Seni zevkim için sikerken onu çocuk doğursun diye becereğim. Konuşma hakkın yok babasının prenses kızı.” Nutkum tutuldu. Kaşlarım derinden çatılırken kalbimdeki duygunun ne olduğunu anlamdım. “Nişanlı olduğun halde benimle birlikte oldun. Aşağılık pisliğin tekisin!” dedim şok olmuşçasına. İçim soğumadan devam ettim; “ Seninle birlikte olmayacağım! Bu bir daha olmayacak. O nikahta olmayacak, ben nişanlı bir adamla evlenmem. Üzerime kuma getirtmem!” “Seni sikmem için yalvaracaksın bana! İşte o an seni zevkten delirteceğim. Nefret ederek sevişeceksin benimle.” Aracı aniden durdurup üzerime hışımla eğildi. “Üstüne kumada gelecek, İnci. Seninle mecburiyetten evleniyorum, keyfimden değil. Hayatımın içine etmenizin bir bedeli olacak elbet. İşte o bedel sensin. Benim kanlı bedelimsin, sana her istediğimi yapmakta özgürüm. Şimdi biraz daha bağırıp çağırırsan seni babanın kapısına koyar o abinlerden birine sıkarım. Kes sesini!” Artık titremeye başlamıştım. Korel öfkesini alamamış gibi çenemi sertçe kavradı. “Bana itaat edeceksin, konuş dediğimde konuşacaksın sus dediğimde susacaksın. Her şeyin benim. Düşüncen, fikrin, aldığın nefes, her detayın benim! Duydun mu beni?” İstemedende olsa hıçkırdığımda yüzüme biraz daha eğildi. “Cevabını duyamadım.” diye tısladı. “Allah belanı versin!” Kaşlarını çatıp burnundan sert bir nefes verdi. “Bela okumanı yasaklıyorum. Konuşmanı da yasaklıyorum, ağzından tek kelime çıkarsa yol falan dinlemem ağzına veririm.” Beni böyle susturamazdı, dediğini yapmayacaktım. Beni aldığına pişman edecektim onu… ^ ^ ^
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD