~Roza~
Anamla birlikte sofrada otururken Elvan, çayı dolduruyordu. Çayımızı doldurup uzattığında “Ana, Zayan Ağa ablamı istemeye ne zaman gelecek?” dedi.
Anam ekmeği bölüp bir parçasını bana diğerini de Elvan'a uzattı.
“Biz kabul ettiğimizi onlara dedik. Bundan sonrası onlara kalmıştır!” dedi sertçe.
Elvan, başını öne eğip “Ana, bir şeyden demem. Ablam için derim.” dedi ve bana baktı.
“Yuvasına kavuşsun isterim!”
Tebessüm ettim. Elvan, gözlerini benden çekip anama döndüğünde kapının sesini duydum. Ayağa kalkacakken anam oturmamı söyleyip kendi kalktı. Anam kapıya giderken “Abla, Zayan Ağa seni görmeye gelir mi?” diye sevinçle sorduğunda bir şey demedim. Başımı kapı tarafına çevirdiğimde ismimi duymamla dikkat kesildim.
“Kızımla ne işiniz var?”
Anamın telaşıyla korkuyla yerimden kalkarken Elvan da yanıma gelmişti.
“Kim geldi ki?” diye kendi kendime sorduğumda kapı ardına kadar açıldı. Kapının önünde iki kadın görünce biraz olsun rahatladım. Elvan, anamın yanına giderken ben de peşinden gittim. Kapının önünde iki kadın hemen arkasında iki kadın ve iki erkek vardı. Ne olduğuna anlam veremezken kadınlardan biri konuştu.
“Rezvan Ağa’nın emridir! Roza’yı alıp konağa götüreceğiz!”
Rezvan Ağa mı? Anlamayarak kadına bakarken anam önüme geçti.
“Ne diye götüreceğinizi söylemeden kızımı vermem!”
Anam, bağırırken elimi de sımsıkı tutmuştu. Konuşan kadın, dışarıdaki adamlardan birine seslenince anamın arkasından çıktım.
“Ana korkma! Kötü bir yere gitmem! Nereye gittiğim bellidir!”
Konuşan kadına dönüp “Tamam gelirim, anamda gelsin!” dediğimde kadın hayır deyince anama döndüm. Bir şey diyecekken kolumdan çekilmemle anam çığlığı bastı. Kadın kolumdan tutarak beni dışarıya çıkarırken anam ve Elvan, bağırıyordu.
“Muhtemelen biri hakkımda yalan bir şey demiştir! Ondan götürürler, korkma!”
Kadın, beni çekiştirmeye devam ederken anamın ve Elvan’ın sesi gittikçe uzaklaşmaya başlamıştı.
★★•★★
Rezvan Ağa'nın dün buyurduğu emirle Saliha, üzerine kuma gelen kadınların evlerine gidip konağa gelmeleri gerektiğini söyledi. Gittiği iki ev, ağa evi olduğundan ağalar nedenini sorsa da Saliha, Rezvan Ağa'nın buyruğu olduğunu söyleyince ağalarda eşleriyle birlikte konağa gelmişlerdi.
Avluda olan kadınlar arasında genç olanlar parmakla sayılacak kadar azlardı. Diğer kadınlarsa yaşını başını almış kadınlardı. Oturmaları için sandalye getirip ikramlarda bulunuyordu ama bir kişi de çıkıp neden burada toplandıklarını söylemiyordu. Kadınlar kendi aralarda neden geldikleri hakkında tahmin ederek konuşuyordu. Eşleriyle birlikte gelen ağalar da Rezvan Ağa’nın babası Cemal Ağa’ya davetin nedenini sorsalar da Cemal Ağa, bir şey bilmediğinden susuyordu.
Saliha, kadınları kontrol etmeye geldiğinde avluda topladıklarını görünce gözleri Hakit’i aradı. Hakit’i görmeyince Rezvan Ağa’nın yanında olduğunu anladı. Roza’yı kontrol etmek amacıyla konağın arkasını döndü ve ilerde kalan odaya girdi.
Roza, açılan kapıyla refleksle ayağa kalkarken, karşısındaki tanımadığı kadına korkuyla bakıyordu. Annesinin ve kardeşinin bağırışları kulağından gitmediğinden içindeki korkuyu bastırıp “Anam ve kardeşim nerede? Onlara bir şey yapmadınız değil mi?” diye endişeyle sordu.
Sesi korkmuş gibi çıkarken gözleri dolmuştu. Saliha, karşısında korkuyla kendisine bakan kıza acımasızca bakıp “Gözünüz aç olmasaydı burada olmazdın!” demesiyle Roza, anlamayarak Saliha’ya baktı.
“Ne dersin? Anam ve kardeşim nasıllar? Onu söyle.”
Saliha, Roza’ya yaklaşıp kolundan kavradı. Roza, kolunu çekmeye çalışsa da izin vermedi.
“Rezvan Ağa’nın derdi anan ve kardeşinle değil! Senledir!”
Roza, annesinin ve kardeşine bir şey olmamasına sevinirken Saliha’nın kendisiyle ilgili söylediklerini anlamadığı için “Ne yaptım?” diye bir umut sordu.
Saliha, karşısında son çare çırpınan kıza karşı yumuşamazken kapı açıldı. Saliha, içeriye giren Pervin'i görünce Roza’nın kolunu serbest bırakıp geri çekildi.
Pervin, Rezvan Ağa’nın en küçük kardeşiydi. Abisinin bugün konakta ne yapacağını merak ettiğinden gözlerini bir ân olsun avludan ayırmıyordu. Hakit’in her yerde Saliha’yı aradığını görünce Saliha’nın konağın arkasına geldiğini bildiğinden çağırıp geleceğini söyleyip buraya gelmişti.
Pervin, Roza’yı konağa getirdiklerinde Zayan’ın kuma olarak istediği kız olduğunu öğrenmişti. Ardından da adamlar Zayan’ı getirmişti. Abisi de Zayan’ın yanındaydı. İşlerin karışacağını bildiğinden “Zayan'a kuma olmayı kabul eden sen değil misin?” diye sertçe sordu.
Roza, duyduğuyla susarken gözlerini karşındaki tanımadığı kızdan çekti. Kuma olmayı kabul ettiği için mi buradaydı? Ama neden? Nedenini sormaya çekindiği içinde sesini çıkaramadı.
“Cevap ver!” diye kolunu sallayarak soran Saliha’yla Roza, sadece başını salladı.
Roza’nın susmasıyla Pervin “Abim kimsenin ocağına göz dikmez amma sen onun kanının ocağına göz diktin!” demesiyle Roza gözlerini yerden kaldırıp karşısındaki kıza baktı.
Kızın, Rezvan Ağa’nın kardeşi olduğunu anlarken “Ne yaptım da ocağına göz diktim?” diye korkuyla sordu.
“Kardeşin sana her şeyi demiştir! Şimdi sızlanmanın faydası yoktur!” diye kızan Saliha’yla Roza’nın kafası karışırken “Elvan mı?” diye şaşkın şaşkın sordu.
Saliha, Roza'nın hiçbir şey bilmez hâllerinden hoşlanmadığı için Elvan’la arasında geçen konuşmayı hızlıca anlattı.
“Senin ağa karısı olmak için kuma olmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi!” diye sözünü tamamlamasıyla Roza’nın başından aşağı kaynar sular döküldü.
‘Elvan, bana bir şey demedi!’ diye itiraz edecekken Elvan’ın neden böyle konuştuğunu anladı. Fakirlikten kurtulmak için söylemiş.
Pervin, Roza’nın sarsılmış hâlini görmezden gelip “Saliha, Hakit avluya gelmeni söyledi.” demesiyle Saliha, Roza’nın kolunu yeniden kavradı.
“Sana ne olacağına Rezvan Ağa, karar verir!” demesiyle Roza, Elvan’ın kendisine bunu nasıl yaptığını düşünüyordu.
Üçü odadan çıkıp konağın etrafında döndüler. Konağın arkasında kalan köşeye geldiğinde Zayan’ın elleri arkasında bağlı bir şekilde yerde gördüler. Pervin, birkaç adım geri gitti. Saliha, Roza’nın kolunu sımsıkı tutarken Roza, yerde duran Zayan’a korkuyla bakıyordu.
Zayan, gelen seslerle başını çevirdiğinde Saliha’nın yanında duran Roza’yı görünce Rezvan Ağa’ya karşı öfkesi büyüdü.
“Rezvan!!!” diye öfkeyle bağırıp ayağa kalkmaya çalışsa da elleri ve ayakları bağlı olduğu için başarısız olmuştu.
Rezvan Ağa, konağın damında Roza ve Zayan’ı izliyordu.
“Bunun hesabını sana sormazsam bana da Zayan Ağa demesinler!” diye bağırmaya devam eden Zayan’la Roza’nın korkusu büyüyordu.
Rezvan, damdan aşağıya indiğinde Hakit’in uyarısıyla Saliha, başını eğerken Roza, şaşkınlık ve korkuyla etrafına bakıyordu. Roza’nın başını eğmediğini fark eden Saliha “Başını eğ! Rezvan Ağa, geliyor!” dedi.
Roza, duyduğu isimle kalbi korkuyla atarken bakışları yerle buluşmuştu. Rezvan Ağa, Zayan’ın önünde durduğunda Zayan'ın öfke dolu nefret bakışlarını umursamıyordu.
“Rezvan, bunun bedelini ağır ödeyeceksin!” diye bağıran Zayan’la Rezvan Ağa başını salladı.
Zayan, Rezvan Ağa’nın kendisini kale almadığının farkında olduğu için öfkesi daha da büyüyordu.
“Çağrıma kulak vermediniz! Bedelsiz kalacağını mı zannettiniz!?”
Roza, duyduğu sesle gözlerini sımsıkı yumdu.
“Berfin’i de boşamayacağım! Roza’yla da evleneceğim!” diye bağıran Zayan’la Roza, gözlerini açtı. Başını kaldıracak gibi olsa da Zayan’ın yüzüne inen tokatla ânında gözlerini yere indirdi.
Rezvan Ağa’nın attığı tokatla geriye doğru düşen Zayan, Rezvan Ağa’ya küfür etmek istese de ağzında hissettiği kan tadıyla konuşamadı.
“Hakit, ikisini de avlunun önüne getir!” diye bağıran Rezvan Ağa’yla Hakit, Zayan’ın yanına geldi.
Zayan’ı yerden kaldırdığında Zayan, Hakit’e vurmaya çalışsa da başarısız oldu. Hakit, ilerdeki adama işaret verip Zayan’ın kollarına girerek avlunun önüne doğru yürüdüler.
Saliha da Roza’yla birlikte ön avluya gelirken avludaki diğer kadınlar şaşkınlıkla gelenlere bakıyordu. Üzerine kuma gelmiş ama yaşı genç olanlarsa başları hafif öndeydi ama konuşmalardan kimin geldiğini anlıyorlardı. Rezvan Ağa, eliyle işaret verirken Hakit, Zayan’ı Rezvan Ağa’nın işaret ettiği yere oturtur.
Zayan, önünde gördüğü yaşlı kadınlarla “Rezvan!!!” diye bağırsa da Rezvan Ağa, onu umursamıyordu. Rezvan Ağa, Saliha’ya işaret verdiğinde Saliha da Roza’yı yere oturttu.
Zayan’la Roza arasında on adım kadar boşluk varken, Roza cesaretini toplaması gerektiğinin farkındaydı ama Zayan’ın yüzüne inen tokattan sonra içindeki tüm cesaret kırıntıları saklanmıştı.
Zayan’ın sesine Cafer Ağa’yla beraber diğer ağalar gelirken gördükleri manzaraya hayretle bakarlar. Cafer Ağa, oğlunun ne yapmaya çalıştığını anlamazken ağaların gözleri Zayan’daydı. Cafer Ağa, oğlunun yanına gidecekken Rezvan Ağa’nın konuşmasıyla durdu.
“Bu ikisi çağrımı kulak arkası yapıp bildiklerini okudular! Şimdi de cezalarını çekecekler!”
“Ne yaptılar Rezvan Ağa?” diye soran Halit Ağa’yla Rezvan Ağa, gözlerini Halit Ağa’ya çevirdi.
“Biri evladı olmasına rağmen kuma almaya, diğeri de kuma olmaya kalktı!”
Roza, Rezvan Ağa’nın söyledikleriyle başını kaldırdı. Karşısındaki yaşlı kadınların meraklı bakışlarını görürken Rezvan Ağa “Bunların yüzüne tüküreceksiniz!” demesiyle kadınlar şaşkınlıkla birbirine baktı.
Cafer Ağa, oğlunun söylediğiyle dumura uğramıştı. Kadınlar birbirine bakarken Rezvan Ağa sabırla bekledi. Yaşlı bir kadın öne çıkıp “Evladı olanın da üzerine kuma geldi!” demesiyle Zayan, gülümsedi.
Zayan, gözlerini Rezvan Ağa’ya zafer kazanmışçasına dönerken “Duydun mu Rezvan Ağa!?” dedi alay edercesine.
Rezvan Ağa, istifini bozmadan yaşlı kadına bakmaya devam etti. Yaşlı kadın da gözlerini Rezvan Ağa’ya çevirdi. Karşısında gördüğü güzelliğe bir ana edasıyla gülümserken “Lâkin hakkımızı savunan yoktu! Biz de kaderimize boyun eğdik!” dedi.
Zayan’ın bakışlarındaki zafer parıltıları sönerken yaşlı kadın, Zayan’a yaklaştı.
“Berfin’in hakkını koruduğun gibi canımı koruyacak mısın Rezvan Ağa?” diye sorduğunda Rezvan Ağa, başını salladı.
Yaşlı kadın, aldığı onayla Zayan’a döndü. Zayan, başını hayır anlamında sallayıp ağzını açacakken yüzüne buluşan tükürükle gözlerini yumdu. İçindeki öfke büyürken “Rezvan!!!” diye öfkeyle bağırdı.
Yaşlı kadın, Roza’ya döndü. Roza, kendisine yaklaşan kadınla başını sağa sola salladı. Yaşlı kadın, Roza’nın yüzüne tükürdüğünde Roza, gözlerini sımsıkı yumdu.
“Elvan!” diye acıyla fısıldadığında kardeşinin kendisine bunu yaptığına inanmak istemiyordu...