Cristian dudaklarımı yeniden öpüyordu. Geri çekildim.
"Kapı çalıyor?" Cristian göğüslerimi avuçladı, ağzımda bir inilti çıktı.
"Şu an kapıdaki kişi umurumda değil. Kim geldiyse yarın gelsin." kapı yeniden çaldı. Cristian'ın kalkıp açacağı yoktu.
"Belki önemli biridir." Cristian rahatsızca doğruldu.
"Önemli biri olsa kapımın önünde olmazdı. Kimin geldiği neden bu kadar umrunda?" dudakları boynumda dolaşıyordu, ıslak öpücükler bırakıyordu. Elimi saçlarına geçirdim. Nefesi bile tenimi yakmaya yetiyordu. Eli kadınlığımı üzerindeydi. Parmağın ansızın içime soktu.
"Cris..." zevkle adını haykırdım. Bazı zamanlarda ona Cris diye sesleniyordum. Ona böyle seslenmem hoşuna gidiyordu.
Parmaklarını içime sokup çıkartıyordu. Belim kavisle havalandı. Başını kaldırdı, gözleri gözlerimi buldu.
"Beni bırakıp gitmen doğru değil." elini kadınlığımın üzerinden çekti, kadınlığım alev almış yanıyordu. Cristian birden elini çekmesiyle afalladım. Yarım kalmışlık hissi beni sinir ediyordu, Cristian de bunu çok iyi biliyordu.
"Ne yapıyorsun Cristian?" elini kaldırdı, az önce kadınlığımda olan parmaklarını dudaklarına değdirdi. Dilini çıkartıp parmaklarını yaladı.
"Seni deniyorum. Bu arada muhteşem bir tadın var." bakışlarım bir an olsun gözlerinden ayıramıyordum.
"Bu yaptığını hiç hoşuma gitmiyor." sanki beni duymuyor gibiydi. İşlahlı gözlerle göğüslerime bakıyordu.
"Hoşuna gitmediğini bildiğim için yapıyordum." ellerimi göğsüne koyup ittirdim.
"O halde yapmanın anlamı yok." yataktan doğruldum, Cristian arkamda kaldı.
"Gitmeni istemiyorum, Eda. Benim için çok değerlisin." beni sevdiğini söyleseydi belki de gitmezdim. Ama hiçbir zaman ağzından beni sevdiğine dair tek bir kelime dahi duymamıştım.
"Neden bu kadar zorluyorsun ki? Aramızda bir sevgi yok, aşk yok." vardı ama tek taraflı.
"Aramızda aşk mı olması gerekiyor. Aşk diye bir şeye inanmadığımı biliyorsun Eda. Aşkın olduğu yerde bağlılık yoktur. Aşk kısa süreliktir. Biz uzun süredir birlikteyiz, aramızda aşk olmasına gerek yok." son kurduğu cümle sol gözümden bir damla yaş akmasına sebep oldu. Bana karşı hiçbir şey hissetmiyordu. Kalbim mümkünmüş gibi daha fazla yanıyordu.
Pantolumu giyindim, yataktan kalktım.
"Çıkar mısın? Uyumak istiyorum ve yarın sabah da ülkeme geri döneceğim. Kararım da kesin. Bu ilişki bir gün bitecekti. Bitmesi tam da zamanında oldu." yüzüne bakamıyordum. Gözlerimin dolduğunu görmesini istemiyordum.
"Bu mu yani? Biteceğini mi düşünüyordun? Bunca zaman hep böyle miydi? Biliyor musun sen hep bu ilişkiyi bitirmek için bahane aradın. Şimdi de bir bahane bile sunmadan gidiyorsun." yataktan hızla kalktı, kapısını sert sesiyle yerimden sıçradım.
Tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Yatağa geri oturdum, dizlerimi kendime doğru çektim. Gözyaşlarım bir bir yastığa düşüyordu. Ağzımda hıçkırıklar çıkmasın diye elimi ağzıma kapattım. Cristian kokusu elimde sinmişti. Kendi gitmişti ama kokusu buram buram avucumun içindeydi.
Bir süre sonra hıçkırıklarım iç çekişmeye dönüştü. Gözlerimi kapattım, bir an önce sabah olsun da bu şehirden gideyim diye düşünüyordum. En azından kendi ülkemde mutlu olmanın bir yolunu bulabilirdim.
Gözlerimi kapattım, bir türlü gözüme uyku girmiyordu. Kapının açılma sesiyle gözlerimi açtım. Cristian geri geleceğini beklemiyordum. Yataktan doğruldum, sırtımı yatağın başlığına yasladım.
"Gelebilir miyim?" başımı salladım. Kapıyı kapatıp içeri girdi, ayaklarımın ucuna oturdu. Saçları ıslaktı, duş almış üzerini değiştirmişti. Üzerinde siyah tshirtle karizmatik görünüyordu. "Bazen fevri davranıyordum, özür dilerim." Dizlerimi kendime çektim, başımı dizlerimin üzerine koydum.
"Bu aralar aramız pek iyi değil. Bu ayrılık belki de ikimize iyi gelecek." Cristian yatağa sırtı üst uzandı. Derin bir off çekti.
"Ayrılığı iyi geleceğine sen bile emin değilsin. Belki diyorsun. Eğer ülkene gitmek istiyorsan tatil yapmaya gidelim, diyorum. Senin için bir boşluk yaratabilirim." başını bana doğru çevirdi.
"Türkiye'ye beni görmeye gelebilirsin. Ya da tatil yapmaya gelebilirsin. Ama ben eminim kararımdan." daha fazla kalbim yara alsın istemiyordum. Beni sevmeyen biri için çaba harcamak istemiyordum.
"Aklına çok önceden koymuşsun, ayrılığı. Ben ne kadar konuşsam da dinlemeyeceksin." bunca zamandır beni çok iyi tanımıştı. Sadece ona olan sevgimi bilemiyordu.
Yataktan kalkıp yanıma geldi, beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Seni seviyorum." dediği cümleyle afalladım, kaldım. Hem Türkçe söylemişti hem de ilk defa beni sevdiğini söylüyordu. "Uzun zamandır söylemek istiyordum. Ama kalbimde sakladım, sevgimi. Beni bırakıp gidersen ne halde olurum, bilmiyordum." nefesim kesildi, kalbim deli gibi atıyordu. Duyduklarım doğru muydu? Kulaklarımdan dahi şüphe ediyordum. Cristian'a nasıl bu kadar iyi Türkçe konuşuyor olabilirdi ki.
Başımı yavaşça göğsünün üzerinden kaldırıp yüzüne baktım.
"Sen....
Lafımı devam ettirmeme izin vermedi, ellerini dudaklarımın üzerine koydu.
"Sevdiğim kadının dilini bilmek istedim." dil öğrenmeyi sevdiğini biliyordum ama hangi ara öğrenmişti. Tam 5 dil biliyordu, tanıştığımızda. "Bakma bana öyle. Dil öğrenmek benim için bir gizemi çözmek gibi. Bir bulmacayı bulmak gibi. Seninle tanıştıktan sonra. Seninle olan ilişkimizden bu yana Türkçe öğrenmeye başladım. Tabi çok zor bir dil, hatta hâlâ öğrenmiş değilim."
"Yani sen uzun süredir, biliyorsun. Ve az önce bana dediğin cümlenin ne olduğunun farkında mısın?" gülümseyip başını iki yana salladı.
"Ne dediğimi iyi biliyorum. İstersen ingilizce de söylebilirim, hatta İtalyanca da olabilir ya da Fransızca." kalbim göğsüm üzerinde gümbür gümbür atıyordu. Göğüs kafesimin içinde sıkışıp kalmış gibi atıyordu, kalbim. Tuttuğum nefesimi serbest bıraktım.
"Galiba rüya görüyorum. Yok böyle bir şey gerçek olamaz." gözlerimi kapattım, ellerimi göğsümün üzerine koydum. Hislerimi o kadar gerçekti ki rüya olamazdı. Gözlerimi açtım, Cristian hâlâ karşımda oturuyordu.
"Beni bırakıp gitmeni istemiyorum, Eda." hâlâ Türkçe konuşuyor olması rüya da olmamı düşündürüyordu. Doğru dürüst bir cümle dahi kuramıyordum. "Sende beni seviyorsun. Kalplerimizi birbirine aitken sen bırakıp gidemezsin."
Elimi koluma koyup sıktım, hâlâ gerçek olduğuna inanamıyordum. Kolumdaki acıyı hissedince gerçek olduğuna ancak anlayabildim. Ayaklarımı yataktan sarkıttım, Cristian'ın yanına doğru yaklaştım.
"Aşka inanmıyorsun ya, şimdi nasıl beni sevdiğini söylüyorsun." bakışlarımı benden kaçırdı. Ellerini saçlarına geçirdi, yumuşak saçlarına dokunmak istiyordum. Odanın içini aydınlatan lambanın daha ışıltılı olmasını dilerdim, Cristian'ın yüzünü daha iyi görmek için.
Bana doğru döndü, yaklaşıp çenemi tuttu. Nefesi dudaklarımı yalayıp geçiyordu.
"Seni seviyorum, Eda. Bu senin için önemli değil mi? Benim için sıradan biri değilsin ve biz sevgiliyiz. Sen bana aitsin, sadece bana." gözleri dudaklarıma kaydı. Bu kadar çabuk etkisi altında kalmak sinirlerimi bozuyordu. "Eda." ismim dudaklarının çok seksi çıkıyordu. Ya da ben anın etkisine kapılmıştım. Elimi kaldıp boynuna koydum, kendime doğru çekip aramızdaki boşluğu kapattım. Sıcak dudaklarını dudaklarımda hissedince inledim. Ağzımı dudakları arasına hapsetmişti.
Dili ağzımdan içeri girdi, dilinin enfes tadını seviyordum.
Nefes nefese geri çekildim, alnını alnıma yasladı. İkimiz de derin nefes alıp veriyorduk. Gözlerinin içine baktım, dudaklarım iki yana kıvrıldı. İçimde zafer nidaları yükseliyordu, Cristian beni sevdiğini söylemişti. Hâlâ inanamıyordum.
"Geri dönmekte kararlı mısın?" başımı iki yana salladım. Aramızda olanlar bundan sonra yeni başlayacaktı, Cristian'ın bırakıp gitmeye niyetim yoktu. Gülümsedi, dudaklarımı küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Bir daha asla gitme konusunu açma. Kalbim atmıyor sandım. Mesajını gördüğümde deliye döndüm." başımı omzuna koydum. Ben sevdiğini bilmek bile bana yetiyordu, kendimi zavallı gibi hissediyordum. Fakat bu durumdan mutluydum.
"Morgan yarın için başına ne işler açacak kimbilir." dudaklarım iki yana kıvrıldı. Arabadaki sinirli hali aklıma geldikçe korkuyordum.
"Az önce mesaj atmıştı. Yarın bir açıklama yapmam gerekecek. Bunun için ne yapması gerektiğini düşünüyordur." başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerinin içi gülüyordu. Elimi ensesine koydum, saçlarına dokundum. Gözleri dudaklarıma kaydı, dilimi dudaklarım üzerinde gezdirdim.
"Türkçeyi nasıl bana belli etmeden öğrendin. Sana sinirlendiğinde Türkçe konuşuyordum." gülümsedi, gözleri gözlerimi buldu. Elini yüzüme koydu, başımı çevirip avucuna küçük bir öpücük bıraktım. Bir adamın avuç içleride mi güzel olabilirdi? Kusur bulunmaz bir adamdı, Cristian.
"Sana söylemek istedim, böylesi daha iyiydi aslında." baş parmağıyla yüzümü okşuyordu, gözlerimi kapattım.
Beni kendine doğru çekip yatağa çekti. Başım göğsünün üzerinde yatağa uzandık.
"Yarını hakkında çıkan haberleri nasıl halleceksin." kimbilir hakkında neler yazacaklardı. Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Ne yazacakları sorun değil. Magazinle pek ilgilenmiyorum. Bugün bahçede uyuyal8m mı? Yıldızları izleriz, hava da sıcak." gökyüzünü izlemeyi çok seviyordu, özelliklerde karanlıkta. Yataktan kalktım, dolaptan iki tane battaniye çıkardım. Hava ne kadar sıcak da olsa ben battaniye olmadan bir yerde yatamazdım. Cristian da yataktan kalkıp elimdeki battaniyeyi aldı. Boşta olan sağ elimi sıkıca kavradı.
Elleri sıcacıktı, kalbimi ısıtıyordu.