“Hayır, hayır lütfen tekrar başlamayalım!” Coren’ın kolları arasında yeni bir kavgayı önlemek için çırpınıyordum. İki kuduz canavarın arasına girmiş, birbirlerine attıkları ölümcül bakışları kendi üzerime almaya çalıştım. “Hadi atıştırmalık yiyelim! Nasıl fikir?” İkisi de bunu duyunca bir anlığına sakinler gibi oldular. Aferin size… “Kek yesek mi?” Dex’e şirince sırıtınca utanarak bakışını benden kaçırdı. Sonra benim biricik Coren’ıma döndüm. Ona da pes etmesi için ısrarla bakınca başını hafifçe yana eğdi.
“İsterim.”
Dex’e karşı vahşi bir yırtıcıyken konu ben olunca inanılmaz masum davranması delirtiyordu beni. Onu yoldan çıkarasım geliyordu. Of…
Yalnız sen de kudurdun, dedi içimdeki şeytan.
Ben artık yorum yapmıyorum, dedi melek.
Coren’ın elini tuttum ve moralini yükseltmek için yanağıma koydum. Bir şey demese de, içinde bir yerlerde bunun hoşuna gittiğine emindim.
🐶
“NE BAKIYORSUN LAN AMINA KODUĞUM KUŞU!”
Derin bir nefes alarak Dex’in dalda sakince oturan kuşa küfürler savurmasını dinledim.
Birkaç gün geçmesine rağmen Dex’in yersiz sinir krizleri kesilmemişti. Coren her sabah jilet gibi kıyafetlerini giyip evin sahibi olarak onu zapt etme görevini şık bir şekilde yerine getirse de bu kuduz piç zerre sakinleşmiyordu.
“LAN SENİ DE SİKERİM TAŞ MISIN NESİN!” Yerde duran taşla bile kavga etti. “ÇEKİL LAN ÖNÜMDEN SİKERİM BELANI!”
Ne bok yediği pek umurumda değildi ama o böyle vahşileştikçe Coren da tetikleniyordu ve ben sürekli kendimi Coren’ı sakinleştirmeye çalışırken buluyordum.
Onun derdi Coren falan değildi. Onun derdi aslında belli değildi ki.
Mesela şu an… Bulutlara nah çekiyordu.
“GİRSİN LAN BU SANA! KİMSİN DE BANA BAKIYORSUN SİKİK!”
Ağzına sıçtığım herif aslında direkt deliydi. Başka açıklaması yoktu yani.
“GELSENE YARRAM!” Döndü ve yine Coren’a sataşmaya başladı. Coren beni sarıp sarmalarken ben de onun kollarına tutundum ve endişeyle yüzüne baktım. Kendini kaybedecek diye aklım çıkıyordu. “GEL DE DÖVÜŞSENE BENİMLE!”
Ama Coren dayanmak adına sadece bana sarılıp başını boynuma yaslıyor ve orada soluklanıyordu. Uzandım ve saçlarını okşadım. “Coren?” Cevap vermeden mırıldanırken kendini zor tuttuğunun farkındaydım. İnanılmaz sabırlı davranıyordu. Ondan beklemediğim kadar olgun ve oturaklı birine dönmüştü. “Oy..Lord Köpüşüm. Seninle ne yapacağım ki ben?” Saçlarını okşarken sakinleştiğinin farkındaydım. Dex camdan dışarı bakarak küfrediyordu. “Yakında kendi kendini sakinleştirmen gerekecek…” Bunu söylerken bile kalbim kırıldı ama bu yolun sonu buydu yani. Sürpriz son değildi sonuçta.
Çocukluğu çok kötü ve sevgisiz geçtiği için mi bilmiyorum ama onu ne zaman böyle sevsem çok hoşuna gidiyordu.
“Coren’cığım…Dex’i sakinleştirmem lazım. Sonra da seninle oynaşırız.”
Yavaşça başını boynumdan kaldırdı ama yüzünü asmıştı. “Tamam.”
“Dex Bey…Sakin olmaya ne oldu? Nasıl yapı-“
Dex’e yürürken Coren beni sıkıca kavrayıp kendine doğru çektiğinde şaşırmıştım. Beni arkaya çekiştirip Dex’in yanına giderken birbirleriyle dalaşmayı kesmiş, tüm dikkatleri camın dışına vermişlerdi.
“Dışarıda birisi var…” Dedi Coren.
“Lord Lucen mı geldi ki?” Bakmak için onlara doğru yürürken camdan duyduğum parçalanma sesiyle beraber Coren’ın üzerime atlaması bir oldu.
Gövdesiyle benim tüm bedenimi kapatıp ikimizi de yere düşürürken elini başımın altına koyduğu için kafamı da çarpmamıştım. Ama tam yanıma, parke zemine saplanan oka şaşkınlıkla bakıyordum.
Bu ok, beni hedef almıştı.
Ananı avradını, bu NE LAN ŞİMDİ?
Gözüm kırılmış camdan fırlayan Dex’i görünce aklım başımdan gitti. BURADAN KAÇIP GİTMESİ DEMEK FACİA DEMEKTİ!
ONU ACİLEN YAKALAMAMIZ LAZIMDI LAN!
Yerimden fırladım ve Dex’in peşinden gitmeye çalıştım ama Coren anında beni engelledi. “BAY DEX!”
“Tehlikeli.” Dedi Coren ciddi bir suratla.
“Onu durdurmalıyım Coren! Hem de hemen!” Sadece başını salladı ve hafifçe eğilip bacaklarımı kavrayarak beni un çuvalı gibi sol omzuna attı. “Haa?”
Ve camdan atlayıp insan üstü hızıyla koşmaya başladı.
Ormanın içine doğru koştuğumuzda vahşi sesleri duyduk ve Coren anında durdu. Ses çit sınırlarının içinden geldiği için derin bir nefes aldım. Ayaklarımın üzerine bastığımda Coren kollarıyla beni sararak göğsüne yasladı. Eğer bilmesem gerçekten de ormanda vahşi bir hayvan olduğunu düşünürdüm.
“Ben. Yanına gideceğim.” Beni nazikçe bırakıp ağaçların arasına doğru giderken götüm götüm titriyordum.
“Dikkatli ol.” Dedim parmağının ucunu yakalayıp tutarken.
Sesler onu tetiklediği için kasılması gözle görülür bir şekilde artmıştı ve karşıya odaklı bakışları bana ilk gün attığı bakışa benziyordu.
Lütfen kendini kaybetmesin lütfen…
Sonunda Dex’i görecek kadar yaklaştığımızda onun üç adamı parçalayarak yere yığdığını gördüm. Vücudu kesikler içindeydi ve her yerinden kanlar akıyordu. Ama bunun farkında bile değil gibi karşısındaki adama odaklanmıştı. Adamların hepsi siyah giyinen suikastçilerdi. Elindeki kılıcı dikkatlice tutan ve yaşayan son adam da altına sıçmak üzereydi. Çünkü Dex manyak bir açıkla onu parçalamak üzere sıçrayarak ona saldırdı.
“Geber lan piç kurusu!” O kadar hızlıydı ki seçemiyordum bile. Sadece bu kavgadan deli gibi zevk alıyor, avıyla oynuyor ve aceleyle öldürmek yerine adamı yıldırmaya çalışıyordu ama kılıca karşı çıplak elle zorlanıyor gibiydi. “Kimsin de beni öldürmeye çalışırsın lan!”
Bu hayalimdekinden bin kat kötü bir sahneydi.
Vahşi dövüş, sıçrayan kanlar ve Dex’in çıplak elle kılıcın ucunu tutması, her yerinin paramparça olmasına rağmen zevkle dövüşmeye devam etmesi…
Coren bu kavgayı bitirmek üzere hırladı ve atılmak için bir adım attı ama anında onu engelledim. “Bu sefer bende.”
Bedenimden taşan büyüyü kontrol altına almadan güçlüce tenimden akıttım ve hepsini avuçlarımda topladım.
O adamın ölmemesi lazımdı. Çünkü güzelce sorgulanmalıydı.
Ama sapasağlam olmasına da gerek yoktu bence.
Büyü gücüme biraz da kara büyü ekleyerek parmaklarımı kaldırdım ve doğrudan vücuduna saldırarak onu saatlerce acı içinde kıvrandıracak olan kan büyüsünü ruhuna işledim.
“AAAAAAAAAH!” Yere düşüp çırpınmaya başladığında sudan çıkmış balık gibiydi. Yüzümü buruşturdum ve gözlerimi kaçırdım. Bunu yıllar önce kendimi kurtarmak için öğrenmiş ve yapmaktan da her zaman kaçınmıştım. Ruha azap veren büyüleri sevmezdim. Bu adam kimsenin önleyemeyeceği şekilde, saatlerce cayır cayır yanacaktı. “YARDIM EDİN YALVARIRIM!!”
Dex’ten gelen hırıltılarla bakışlarımı adamdan alıp ona çevirdim. Tir tir titriyordu. Hadi ama, yine mi ya…
“Dex?”
Ona giderken Coren’ın hırlayarak Dex’e atıldığını gördüm ve yanımdan geçemeden hemen göğsüne yapıştım. “Sakinleş koca oğlan…” Başımı göğsüne yaslayıp ona sarılırken elleri yumruk olarak iki yanımda sallanıyor ve bedeni titriyordu. Yine de iyi dayanmıştı. “Çok iyisin Coren.”
Her zaman olduğu gibi nefesleri yavaşça düzeldi ve kendini toparlamaya başladı. Dex’e bakarken keşke onu da sarılarak sakinleştirebilsem diye düşünmüyor değildim.
Yani şu an pek de normal durmuyordu aslında…
Yerde kıvranan adama bakarken titriyordu ve bu daha çok, nevroz gibiydi. Yüzünde eğlenen bir ifade de yoktu.
Yoksa o…KORKUYOR MUYDU LAN?
“Dex?” Dedim Coren’ı bırakıp ona doğru yaklaşarak. Akıllı köpüşümün huysuzlandığını duysam da Dex tarafından işler iyi gidiyor gibi görünmüyordu.
Düşününce bu adam her zaman olan bitenin farkındaydı. Dövüşürken de aklı başındaydı ve manyak yanı onu bütün bunlara zorlasa da bilinci eylemleri boyunca açıktı. Aslında bu farkındalık onun içindeki korkuyu da eşzamanlı olarak büyütüyor olmalıydı. Sürekli ölümle burun buruna olduğu için de yaşamanın verdiği arzu, onu ölümden daha da korkar hale getirmiş olmalıydı. Dex, korktuğu için kontrolünü kaybediyordu.
Yani duygusal krizin ortasındaydık.
“Hepsi geçti.” Dedim Dex’e nazikçe dokunarak. “Hiç suikastçi kalmadı. Hepsini yendik.” Zaten boka battık, bunu da deneyelim diyerek Dex’e sıkıca sarıldım. Sarılmamla irkildi ama itmedi. “Artık kimse sana zarar vermeyecek. Hepsinden kurtulduk. Güvendeyiz.” Solukları her kelimemde biraz daha sakinleşiyordu. Sanırım olacaktı! “Savaşmamıza gerek kalmadı. Hatta birini de ben hallettim.”
“Hallettin mi?” Dedi titreyen sesiyle. “Güvende miyim?”
“Ah evet! İcabına baktım. Rahat ol, güvendesin!”
Bu adam gerçekten de korkuyordu. Off…Öyle kötü şeylere maruz kalmışlardı ki kalpleri olduğunu ve ne olursa olsun insan olduklarını onlarla beraber biz de unutmuştuk.
“Güvendeyim…” Dedi buna inanamayarak. Ve sonra beni dehşete düşüren bir şey oldu.
Kalbimin duracağını sandım. Yemin ederim onu vahşice adam parçalarken görmek bende şimdi hissettiğim gerginliği yaratmamıştı.
Başını öne eğdi ve içli bir şekilde, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Bas bas bağırarak, hüngür hüngür ağlıyordu.
Bu ciddi ciddi yaşanıyor mu şu an?
Kollarımı göğsünden ayırıp ondan uzaklaşırken ne yapacağımı şaşırmıştım çünkü BU NE LAN?
“YARALARIM ÇOK ACIYOOO!” Dedi Dex ağlayarak kolundaki kesikleri gösterirken.
Dex’i sakinleştirmeye çalışıyordum ama duyduğum nefes sesleriyle dönüp baktığımda Coren’ın delirmek üzere olduğunu gördüm. Boynundaki damarlar iyice şişmişti ve ben onun dışında birisiyle ilgilendiğimde buna kesinlikle tahammül edemiyordu.
Panikle ona bakarken Dex beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve o an Coren’ın bedeninin değil, ruhunun da büyüyle dolup taştığını gördüm.
Artık kendine… hakim olamayacak gibiydi.