Bölüm|2

1981 Words
Hastanenin alışık kokusunu içine çeken genç adam, biraz önce Salih'in doktorundan durumu hakkında bilgi almıştı. Zamanında hastaneye gelmeleri sayesinde Salih'in perhiz ve biraz istirahatle sağlığına kavuşacak olması içine su serpmişti. Koridoru dönüp adamın odasına doğru ilerlerken dolan seslerle tebessüm etti. "Allah seni başımızdan eksik etmesin Salih'im. Vallahi haberi aldığımda ben kalp krizi geçirecektim. Daha Kadir'i büyüteceğiz acelen ne adam?" "Yahu ben ne yapayım? Güzelliğin kalbe zararsa suç benim mi?" diyen kocasıyla gülümseyip çocuklarını işaret ederek dudaklarını ısırdı Kevser. "Çok konuşma dinlenmene bak," deyip kaş göz işaretleriyle kocasını susturdu. Bu esnada odaya giren genç adam "Geçmiş olsun," diyerek varlığını belli etti. Devrim'i görür görmez yerinden fırlayıp adamın boynuna sarıldı Kevser. "Devrim, Allah senden razı olsun oğlum. Allah ne muradın varsa. Ne iyi ettin de geldin güzel oğlum," diyerek ona dua eden kadın gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Dişlerini sıkıp bu anın bitmesini bekledi. Anne şevkatini özlemişti. Ona gösterilen sıcaklık tüm eksiklerini önüne serdiğinden Kevser'in elini avucunun içine aldı. "Görmeyeli amma sulu göz olmuşsun ablam" diyen çocuğa kaşlarını çatarak baktı. "Hadi oradan serseri. Maşallahım var benim ama bu kör olmayasıca çok korkuttu beni. Gencecik yaşımda dul kalıyordum." "Yok artık abartma anne ne genci?" diyen oğluna kötü nazarlarla baktı. "Sen sus karaoğlan. 40 yaşından bir gün fazla değilim," diyen kadına "Ufalda cebime gir hanım Devrim oğlum gittiğinde sen otuzların sonunu sayıyordun," karşılığını verdi Salih. Kocasına öfkeyle bakan Kevser, "Oğlum siz bu adamın hasta olduğuna emin misiniz? Bana daha çok canına susamış gibi geldi!" dedi. "Doktorun yanından geliyorum abla. O da aynısını söyledi: ucuz atlattık. İyi ki ben vardım yanında. Dönüşüm muhteşem olacak derler ya işte ispatı," diyen adama gülümseyerek baktılar. Devrim olmasaydı her şey için geç olabilirdi farkındaydılar. "Abi hoş geldin bu arada ben Ömer," diyen çocukla afalladı Devrim. "Ömer mi? Nasip değil miydi?" diye sormasıyla Kevser'i bir öksürük krizi aldı. "Sus sus açma şu konuyu," diye geveleyen kadın kocasının ayak ucuna oturup "Bu üç numara var ya oğlum, iki numarayla bir olup bizi mahkemeye verdiler adlarını değiştirmek için," açıklamasını yapınca her şey daha anlaşılır olmuştu. "O halde Kısmet de ismini değiştirdi," dediği esnada "Devrim abi," diye seslenen kız ile arkasını döndü ve elindeki çay tepsisini kenara bırakıp kollarına atılan kızı seyretti. "Kısmet! Ne kadar büyümüşsün," diyen kız ona sarılıp ayrıldığında "Artık Ömür diyoruz abi," diyerek düzeltti onu. "Ömür ha! İyiymiş," deyip karşısındaki esmer tenli, büyük gözlü kıza baktı. "Abla aynı sen," deyip Kevser'e döndüğünde yüzünü buruşturan kadınla tebessüm etti: "Bu isim mevzusu çok üzmüş onu belli." "Aman abi ya boşver sen annemi illa takacak bir şey buluyor. Tamam ilk çocuğunun adını Kader koyabilirsin anlayışla karşılarım ama Kısmet ve Nasip ile devam etmek nedir arkadaş!" Kızının söylenmesiyle ayağındaki ayakkabıyı çıkartıp havada sallamaya başladı Kevser: "Bana bak karaçalı kafanda paralarım bunu!" "Of tamam ya," deyip kenara bıraktığı tepsideki çayları odadakilere ikram etti Ömür ardından kardeşinin yanına oturdu. Devrim de boştaki sandalyeye geçip aklına gelen ismi sormak için Kevser'e döndü. "Kader demişken o nerede abla?" Gözlerini deviren kadın, "Ah ah! Sorma oğlum. Bu karaoğlan, ismi lazım değil bir bankanın açığını mı ne bulmuş banka da teşekkür diye tatil hediye ettiydi. Çocuğum diye demiyorum ama şu salak ile," derken 2 yaşındaki kardeşini kucağında sallayan Ömer'i işaret edip parmağını Ömür'e çevirdi "Yine evladım diye demiyorum şu evde kalasıcanın yüzünden benim kadersiz kızım tek başına Londra'ya gitti," diye bitirdi cümlesini. "Teşekkür ederiz anne. Bugün de diri diri gömüldük çok şükür," deyip Devrim'e yönelik devam etti Ömür. "Abi durum şu ki geçen hafta benim toplantım Ömer'in de finalleri vardı. Ben ofisten Ömer de okuldan direkt havalimanına geçecektik. Dolayısyla valizlerle zor olur diye ablam önceden havalimanına gitmişti bagaj teslimine. Tabii kapı açıldı biz yetişeceğiz diye o rahat rahat uçağa bindi filan her neyse gördüğün gibi ikimizde yetişemedik uçağa. Biletleri değiştirip gideceğimiz zaman da hava muhalefetinden uçak iki gün rötar yaptı. Bizde yaza erteledik ikimizin gidişini. Ablamda zaten durumdan haberdar bugün dönüyor." "Aşk olsun kızım neden haber verip teleşlandırdın kızımı?" diye soran babasına mahçupca baktı genç kız. "Baba haberin geldiğinde çok korktum ne yapayım ablamın yerinde ben olsam hemen haberim olsun isterdim o yüzden aradım," diyen kızına başını sallamakla yetindi Salih. Bu esnada huysuzlanıp ağlamaya başlayan Kadir ile ayaklanıp oğlunu kucağına aldı Kevser. "Oyy küçüğüm sen acıktın mı yoksa?" deyip oğlunu seven kadına kem gözlerle bakma sırası iki çocuğundaydı. "Ya işte böyle abi. Bana karaoğlan, Ömür'e karaçalı ama Kadir'e küçüğüm... Reva mı bu?" diye serzenişte bulunan oğluna omuz silkti Kevser. "Hadsize bak sen. Ben babamın adını koyayım sana, sen beğenme, yetmezmiş gibi bana dava aç adını değiştir sonra da reva mı bu de! Hadi hadi toparlanın da çıkın geç oldu. Kadir'im de sıkıldı burada. Ben babanızla kalırım," diyen kadına ilk itiraz Devrim'den geldi. "Abla Kadir'in en çok sana ihtiyacı var. Siz gidin ben kalırım abimin başında." "Olur mu öyle şey yoldan geldin," diyen kadına anlayışla gülümseyip "Ablacım kaç hastanın yanında refakatçi olarak doktor kalır? Hadi diyorum siz çıkın ben bu akşam buradayım," diyen adama minnetle baktı Kevser. "Aslan oğlum benim. Sağ ol var ol, iyi ki varsın. Aha buraya da yazıyorum seni kendi ellerimle evlendireceğim," diyen kadına genişçe gülümsedi. "Sağ ol ablam," deyip Kevser ve çocuklarını yolculadı Devrim. Gözlerini açık tutmakta zorlanan Salih'e uyuması için telkinde bulunup dizüstü bilgisayarını ortaya çıkardı ve haberlere bakmaya başladı. Gece uzundu. *** Telefonunun şarjı bittiği için kardeşinin adını söylediği hastaneye kimseye haber veremeden gitmişti Kader. Danışmadan ziyaret saatinin bittiğini öğrenmesiyle halini anlatmış ve bir kereye mahsusluk izinle babasının bulunduğu kata çıkabilmişti. Odaları hızla geçerken gözüne çarpan oda numarasıyla duraksayıp derin bir soluk aldı. Kapıyı açıp başını içeri soktuğunda koltukta oturan adam girdi görüş açısına. Karanlıkta seçemediği adamı kardeşi Ömer zannedip odaya girdi ve babasının bulunduğu yatağa ilerledi. "Baba...babacım," diye fısıldayıp ağlamaya başladı. "Nasıl oldu Ömer? İyi mi babam?" sorularına bir cevap alamayınca arkasını döndü ve irkilerek sıçradı. "Sen!" deyip duraksadı. Oldukça loş ortamda gördüğü yüzün bir yanılsama olduğunu düşündüğünden gözlerini kırpıştırdı ve karşısındaki adama tekrardan baktı. "Devrim sen misin?" diye soran kadına burukça gülümsedi adam. Genç kadının normalde küçücük olan gözleri Devrim'in hiç görmediği kadar irileşmişti. Uzun saçlarını arkasına atıp yüzünü sıvazlayan kadına baktı. "Nasılsın Kader?" sorusuna "Sen...nasıl...ne zaman?" kelimeleriyle karşılık vermişti Kader. Devrim yıllar önce çıkmıştı hayatlarından onu bir daha görmeyeceğine oldukça eminken babasının yanında görmesi hiç beklemediği bir olaydı. "Bugün döndüm. Baban karşılamıştı beni. Çok şanslıymış benim yanımda fenalaştı biz de hemen hastaneye geldik." "Teşekkür ederim," deyip babasına döndü ve "Durumu nasıl?" diye sordu Salih'e bakarken. "Ucuz atlattı. Durumu iyi kısa sürede toparlayacaktır." Devrim'in cümlesiyle başını olumlu anlamda salladı. İçi biraz olsun rahatlamıştı. "Çok şükür," diye mırıldanıp arkasını döndüğünde adamın hala bir adım uzaklığında dikildiğini fark etti. "Sen neden döndün?" diye soran kadınla omuzlarını silkti. "Sanırım beni gördüğüne pek sevinmedin," diyen adamla dudaklarını birbirine bastırdı. "Seni bir daha göreceğimi sanmıyordum," derken bir şeyi itiraf ediyordu aslında. "Artık daha çok görüşeceğimize emin olabilirsin," deyip devam etti: "Ben bu gece buradayım. Annenler çoktan eve geçti sen de dilersen eve git." Devrim'e kararsızca baktı Kader. Çok büyük korkularla gelmişti buraya kadar. Şimdi babasının iyi olduğunu öğrenmek hafiflemesine neden olmuştu. Son anda boğazından kopan hıçkırığı elini ağzıyla kapatarak engelledi. Göz yaşları yanaklarına sicim gibi boşalırken "Hiştt babanı uyandıracaksın," diyen adamın koluna girerek onun yönlendirmesiyle kendini odanın içindeki tuvalette buldu. Arkalarından kapıyı kapatan Devrim, "Şimdi istediğin kadar ağlayabilirsin," deyince kapının arkasında yere yığıldı ve başını kapıya yaslayıp hüngür hüngür ağlamaya devam etti. Devrim'in de yanına oturmasıyla bakışlarını bir anlığına adama çevirdiğinde onun da yanaklarının ıslak olduğunu fark etti. Burnunu çekip "Sen ağlıyor musun?" diye sorduğu adam, omuzlarını silkince Devrim'in kolunu çekerek yüzüne bakmasını sağladı. Ağladığı için akan rimeli, yanaklarından boynuna kadar hat çizmişti Kader'in. Görüntüsü annesinin makyaj malzemelerini karıştıran küçük çocukların haline benzediğinden buruk bir tebessüm sardı Devrim'in yüzünü. "Erkekler de ağlar," diyen adamla içi ürperdi. "Sen ağlamazdın. Senin duyguların olduğundan bile şüpheliydim," diye mırıldanan Kader'le ıslanan yanaklarını sildi Devrim. "Salih abinin hakkı çok üstümde. Bana araba sürmeyi o öğretti. Cuma namazlarına onunla giderdim. Kavga etmeyi ondan öğrendim. Kadınları anlamak için değil ağlamamak için yaşamam gerektiğini o söyledi," derken gözlerinden akan yaşlara inat gülümsedi Devrim. Sonra sol elinin içini sakallı yanağına yasladı. Ardından elini ensesine kadar götürdü ve boynuna masaj yaptı. "Yani bir baba daha kaybetme düşüncesi bana da ağır geldi." Duyduğu cümleyle tekrardan ağlamaya başlayan genç kadın, elini Dervim'in dizinin üstünde duran eline yasladı ve "Teşekkür ederim," dedi. "Ne için?" "Geldiğin için..." deyip dudaklarını birbirine bastırdı. Her şey ortadaydı Devrim olmasaydı belki de babası hayatta olmayacaktı. "Özür dilerim," diyen adamla afalladı Kader. Yüzünü ellerinin tersiyle temizleyip başını Devrim'e çevirdi ve "Ne için?" diye sordu. "Gittiğim için..." Kader'in gözlerinde gördüğü ifade hoşuna gitmediği için "Sahi nasılsın görüşmeyeli?" diye sordu. Ciğerlerine derin bir nefes çekip "İyiyim," dedi Kader. "Daha iyi olacağız inşallah," deyip gülümsedi. Babası iyileşince her şey daha güzel olacaktı emindi. "Nasip'le Kısmet'i... Şey yani Ömer'le Ömür'ü gördüm bugün. Daha dün şu kadarlardı," derken elini yerden belli bir mesafe yukarıda tutup gösterdi. Gülümseyen Kader, "Hepimiz büyüdük, olgunlaştık. Sen de çok değişmişsin. Hele..." deyip sustu. Bakışları çok değişmişti. Söyleyemedi. "Hele?" diyen adamla Devrim"in gözlerine bakarak devam etti: "Hele saç sakal, seni hiç böyle göreceğimi tahmin etmezdim," diye çevirdi lafı. Parmaklarını sakallarına değdirip olumlu anlamda başını salladı. "Kesmeye vakit olmadı," dedi. Ayağa kalkan Kader, lavaboya ilerleyip aynadaki aksine bakınca ufak bir çığlık attı. Ardından musluğu açıp avuçlarına su doldurdu ve yüzünü rimel kalıntılarından arınana kadar temizledi. Kağıt havluyla yüzünü kurulayıp Devrim'e baktığında adamın yerden kalktığını ve sırtı kapıya yaslı bir vaziyette dikildiğini fark etti. "Dilersen sen git ben babamla kalırım," deyip Devrim'in önüne kadar geldi. Sanki yalnız olduklarını yeni fark etmiş gibi bakışları dar alanda gezinmeye başladı. Neredeyse gözünün önündeki her fayansı izledikten sonra tekrar Devrim'in yüzüne çevirdi bakışlarını. "Oldukça yorgun görünüyorsun. Baban seni böyle görmesin, yarın daha dinç bir şekilde gelsen olmaz mı?" diyen adamla düşünceli bir hal aldı. Yüzünün her iki yanına düşen ıslak saçlarını geriye doğru attı. Eve gitmesi daha iyi olacaktı. "Olur, tamam." Yaslandığı kapıdan uzaklaşan Devrim kapıyı açıp tuvaletten çıktı. Odaya dönmek yerine koridora oradan da yangın çıkışına yöneldi. Kader de hiç düşünmeden peşinden gitti. Devrim yangın merdivenlerine otururunca o da adamın yanına oturdu. Merdivenlerin iki kişi için dar olduğunu idrak etmişti ancak bir kere oturduğu için kalkamadı da. Başını yana çevirdiğinde Devrim'in karanlık çehresiyle karşılaştı. Adamın zamanla olgunlaşan yüzünü şehrin yapay ışıklarının el verdiğince karanlıkta seyretti. Çocukluktan ergenliğe geçtiği zamanlardan beri tanıdığı bir yüzdü aslında Devrim'in ki. Oysa şimdi hem bir tanıdığa hem de bir yabancıya bakıyor gibi hissediyordu kendini. Mahalleye ilk taşındıklarında 17 yaşında bir delikanlıydı şimdi gördüğü adam. Kendini beğenmiş, zeki ve yakışıklı bir gençti. O ise 13 yaşında bir kız çocuğuydu. Sonrasında büyüyüp ayrı yollara savrulan iki yabancı olmuşlardı. "Çok değişmişsin, olgunluk mu bunun adı?" diye sorarak sessizliğe döktü düşüncelerini Kader. "Artık götün teki değilim diyelim," deyince Devrim kahkahası yankılandı Kader'in.  Hatasını çabuk fark edip ağzını eliyle kapattı. "Çok özür dilerim gülmek istememiştim," derken hala gülümsüyordu. "Rahatça gülebilirsin. Ben buradan giden o çocuk değilim artık," deyip ayağa kalktı ve Kader'e ayağa kalkması için elini uzattı. Genç kadın ona uzatılan elden destek almak yerine demir korkuluğa tutunarak ayağa kalktı ve birlikte koridora ardından odaya geri döndüler. Burada babasıyla kalmak istiyordu ancak bu geceyi bol bol ağlayarak geçirme düşüncesi ağır basıyordu. Bu sebeple "Her şey için teşekkür ederim. Ben gitsem iyi olacak sabah görüşürüz," diyerek babasına yaklaştı ve uyuyan adamı yanağından öpüp çıkışa yöneldi. Onu takip eden Devrim ile hastane çıkışına kadar gelmişlerdi. Sokak lambalarının aydınlattığı ortamda kaçamak bakışlarıyla geçmişte bıraktığı adamı süzdü. Kumral saçları uzamış, kirli sakalları yanaklarını örtmüştü. Eskiden donuk olan bakışları artık o kadar soğuk değildi. Kader, Devrim'in gözlerine bakarken ilk kez üşümemişti. Yılların belirginleştirdiği çizgilerin ne kadar yakıştığını düşündüğü adamın ona dönmesiyle nefesini tuttu. Şu an da hiç de iyi durumda değildi. Nitekim "Hiç değişmemişsin," diyen adam farklı düşünüyordu. "Şey... Ben mi? Yok aslında ben de çok değiştim," deyip avuçlarının içine hapsettiği çantasının kulbunu biraz daha sıktı ve parmağına baskı yapan yüzüğü ile hayatındaki en büyük değişimi anımsadı. Artık evli bir kadındı. Kapısı açılan taksiye bir şey söylemeden bindi. Devrim'in, valizini bagaja koyduktan sonra taksiciye adresi vermesiyle oturduğu yerde arkasına yaslandı. Gözlerinden süzülen yaşların arabanın hareketini beklemeye takati kalmamıştı. Evine varıp yatağına girene ve hatta uyuya kalana değin usul usul ağladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD