Duyduğum şeyler hiç inandırıcı gelmiyordu. Babam sırf borçlarından kurtulmak için öldü göstermiş olamaz kendini. Hayır saçmalık bu borçların bana kalacağını bile, bile yapmaz böyle bir şey. Tamam en son görüşmemizde kavga etmiştik ama, bu kadarı onun için bile çok fazla. Annem öldükten sonra çok değişti biliyorum. Ama kolay değildi yirmi üç yıllık eşini kaybetmişti. Kim olsa bir boşluğa düşerdi. Tamam kabul ediyorum çok kızdım babama bu kadar borcu üstüme bıraktığı için. Ama sırf ben ödeyeyim diye ölmüş gösteremez kendini yapmaz. Bu kadar fazla kötülük onun yapabileceği bir şey değil.
"Bakın Tuğrul bey; söylediğiniz hiç bir şeye inanmıyorum. Benim size vereceğim para falan da yok. Bence ölmüş babamı kullanmak çok yanlış bir şey" dediğim de bir kaç saniye öylece yüzümü bakıp.
"Cabbar o şerefsizleri getir buraya" diye bağırınca kapı açıldı ve içeri yüzü, gözü morluk içinde kalmış Davut ve Selami bey girdi. Hemen ayağa kalkıp
"Ne yaptın sen bunlara manyak adam?" diye bağırdım resmen. Tamam ikisini de sevmiyorum ama bunuda hak etmiyorlar.
"Önce söyleyeceklerini dinle, sonra tekrar konuşuruz" diyerek bilmiş bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Tabiki de bu halde senin istediğin şeyleri söylerler. Lütfen gider misin? Biraz daha saçmalamaya devam ederseniz polis çağıracağım" diyerek elime telefonumu aldım. Elimden telefonu çekip alan adama sinirle baktım. Tam ağzımı açacaktım ki
"Cabbar bu böyle olmayacak, getir şu telefonu."
Eline telefonu alıp birisini aradı.
"Telefonu o yavşağa ver" dedikten sonra yanıma geldi.
Karşımda iki senedir öldü bildiğim adam kanlı canlı duruyordu. Ne hissedeceğimi dahi bilmeden gözümden bir kaç damla göz yaşı düştü.
"Leyla kızım!!! çok üzgünüm mecburdum. Kendimi öldü göstermek benim kurtuluşumdu."
Kimse benim kadar üzgün olamaz. Bir de utanmadan üzgünüm diyordu. Babamın sözleri beynimde yankılanıp dursada duymak istemiyordum. Kendimi o seslere bir kaç saniye kapattım. Sanki son iki, üç senem gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. İnsan yaşamadan anlamıyormuş bazı şeyleri. Oysaki çok kolay geliyordu, insanları affedebilmek. Abimi hiç bir zaman affetmeyeceğim diyen hastama akıl verirken çok basitti. Affetmek kendimiz için gerekli, kendi ruhumuzu hafifletiyoruz derken çok rahattım. Ruhumuzu param parça eden insanları affetmek ruha eziyetmiş şimdi anlıyorum. Kendi kurtuluşu için beni harcamış. Madem öyle bende kendi kurtuluşum için birilerini harcayabilirdim.
Telefonun kapatma tuşuna basıp çok normalmiş gibi yerime oturdum. Karşımda duran adama
"Benden tam olarak ne istiyorsun?" öğrenmem gerekiyordu. Babam bu kez beni neyin içine sokmuştu. Yada bu kez bir kurtuluşum var mıydı? Umarım beni bu adamlara satmamıştır.
"Leyla Hanım özür dilerim... Tüm bunları babanız yapmamızı istedi" diyen Selami şerefsizini duymazdan gelerek
"Evet sizi dinliyorum" Allahım lütfen saçma sapan bir şey istemesin benden diye içimden dua etmeye başladım bile
"Bakın Leyla hanım sizden istediğim aslında çok zor bir şey değil. Ankara'dan buraya yeni taşındım. Sosyete denilen o rezil gurubun içine girmek istiyorum." dediğin de dayanamayıp
"Madem rezil olduğunu düşünüyorsunuz neden girmek istiyorsunuz? Hem ben sosyetenin içinde bile değilim size nasıl yardımcı olacağım?"
"Lafımı kesmezsen öğreneceksin.
Sosyeteden olmadığını biliyorum. Ama sosyete denilen o salak gurubun tüm sırlarını bildiğine eminim. Kimseye söylemediklerini gelip sana rahatlıkla anlatıyorlarmış. Ben kimsenin bilmediklerini bilmek istiyorum. Sende bu konuda bana yardımcı olacaksın." diyerek kesin bir dille konuşsa da bende saksı değilim sonuçta. Onca sene insan psikolojisi okudum. Karşımdakinin emin tavırları beni alt edemez.
"Size bu saçmalığı kim söylediyse yalan söylemiş. Ben kimsenin sırrını bilmiyorum. Hem bilmiş olsam bile bunları size söylemem doğru olmaz. Asla etik değil zaten. Hem neden söyleyim ki?" diyerek şansımı zorlamaya devam etmem de ayrı bir salaklık. Adamın belinde ki silahı görmemek için kör olmam gerekiyordu. Babam denen adam bile dirildiyse, benim çok şansım yoktu sanırım.
"İsterseniz babanızı gözlerinizin önünde öldürebilirim. Hatta önce şu iki yavşaktan başlayalım" diyerek belinde ki silahı çıkarıp onlara karşı doğrulttu. Hiç bir tepki vermeden bekledim, gözlerimin içine bir kaç saniye bakıp Selami'nin ayağına sıktı. Kesinlikle bağırmadım, hatta korkmadım bile. Sadece kanları odamı kirletecek diye düşündüm bir an. İki senedir bana yaptıkları psikolojik şiddeti düşününce acımadım bile. Tabi ben ses çıkarmasam da Selami ve Davut'un yeteri kadar sesi çıkıyordu. Birisi acıdan inlerken, diğeri
"Leyla Hanım lütfen istediğini kabul edin. Tuğrul beyin şakası yok. Hem bizi hemde babanızı öldürür" diye yalvarıyordu.
"Üçünü de öldür umurumda olmaz. Ama istediğini yapmam için şartlarım var" diyerek konuşmaya başladım. Bu saatten sonra kendim den başka kimseyi düşünmeyeceğim. Benim babam iki sene önce öldü. Ölü birini tekrar öldüremez hiç kimse. İnsanın içinde öleni kimsenin yaşatmaya gücü yetmez. Benim içinde babam ölmüştü.
O iki yavşağı odam dan çıkarttıktan sonra konuşmaya başladık. İkimiz de açık bir şekilde ne istediğimizi konuşup anlaştık. Belki bu yapacağım şeyler hiç doğru şeyler değildi, ama ben artık neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyorum. Ettiğim hipokrat yeminini bozacağım için şimdiden özür dilerim. Çünkü daha sonra kimseden özür dilemeyeceğim.
"Anlaştığımıza göre artık eve gidebiliriz. Seni teyzemle tanıştıracağım. İstediğin her konuda yardımcı olacak sana" dediğinde oturduğum yerden kalkıp çantamı alıp odadan çıktık. Odada çıktığım anda Betül korkulu gözlerle bana bakarak "Leyla hanım iyi misiniz?"
"İyiyim Betül merek etme sorun yok. Sen şimdi evine git. Yarın gelince konuşuruz" diyerek çıktık.
Kapının önünde duran arabayı görünce çocuk gibi sevinmedim desem yalan olurdu. Tuğrul bey kapıyı açınca hemen geçtim. Arabanın içi dışından bile daha dikkat çekiciydi bence. Mercedesin bu serisi karizmatik bir erkek gibi çekici bence. İnsanı baştan çıkarıcı bir özelliği var. Ben arabanın içini incelerken Tuğrul arabayı çoktan çalıştırmıştı bile.
Evine gidene kadar biraz sohbet ettik. Daha doğrusu ben tam olarak amacını anlamaya çalışsam da hiç bir açık vermedi. İlk kuralı beni ilgilendirmeyen konular da soru sormamam olsa da bu imkansızdı. Mesleki deformasyon olarak ben sürekli soru soran bir insanım. Benden istediği şeyler hem çok kolay şeylerdi, hemde çok saçma. Sosyeteye girmek için insanların sırlarını bilmeye gerek yoktu ki. Para tüm kapıları açıyor sonuçta. Zaten kendisi de zengin bir iş adamıymış. Yani neden bunları istedi henüz anlamış değilim. Benim şartlarım mı nelerdi. Babam denilen o adamın bana bıraktığı borç mirasını tekrar kendisine iade etmekti. Altı ay içinde ben ona istediği bilgileri vereceğim, oda beni o borç bataklığından kurtaracak. Sonra herkes kendi yoluna.
Ev diye geldiğimiz yer bildiğin yalıydı. Hemde öyle normal bir yalı değil. İçine girmek istediği sosyetiyi bir birine düşüren bir yalı.
Vay be Nazan hanım görse kıskançlıktan kudurur herhalde. Burayı en çok almak isteyen kişi oydu. Öyleki burası için kızını bile gözü görmemişti.
"Altı ay benimle burada yaşayacaksın. Herkes bizi kardeş zannedecek" dediğin de araya bir kadın sesi girdi.
"Yok artık olmaz öyle bir şey... Saçmalama Tuğrul ne kardeşi? Herkes sizi sevgili bilecek. Kardeş dediğin birini sonra nasıl bir anda yok edeceksin? Hem tanımamaları imkansız" dediğin de haklıydı.
Benim için fark etmez ha kardeş, ha sevgili. Altı ay sonra bitecek nasılsa.
"Teyze ama sevgilim olursa diğer iş nasıl olacak? Hem bence biraz saç, baş değişikliği, hatta gerekirse estetikle hallolur." deyince. Gözlerim kocaman açıldı. Yok daha neler ben estedik falan olmam. O kadar da değil yani. Hem acaba diğer iş dediği neydi?
"Hoş geldin kızım, ben Emine: geçin içeri. Tuğrul sonra konuşuruz" diyerek devamını konuşmadı. Sanırım benim yanımda konuşmak istemedi.
Teyze diye tanıttığı kadın annem yaşlarında güzel ve çok kibar bir kadındı. Annem yaşlarında dediğime bakmayın, annem de çok bakımlı olduğu için asla yaşını gösteren biri değildi.
"Hoşbulduk efendim bende Leyla" diyerek elimi uzattım.
Evin içi en az dışı kadar gösterişliydi. Tuğrul önce altı ay kalacağım odayı gösterdi. Sanırım evin en sade odası burası. Ama kesinlikle o göz yoran ihtişam yerine böyle sade bir odayı tercih ederim. Her ne kadar her şey çok güzel olsada asla benin tarzım olan bir yer değil.
"Odaya istediğin gibi yerleş, iki saat sonra aşağıda olursan sevinirim" diye giden Tuğrul'un ardından kendimi yatağın üstüne attım. Sanırım uzun zaman sonra rahat bir yatakda uyucağım.
Yaptığım şeylerin kesinlikle mantıklı bir açıklaması yok, ama içimdeki sese kulak vermek istiyorum. En fazla ne olabilir ki? Hem başıma bir şey gelse de artık umrumda değil. İnsanın babası bile neler yapıyorken başkasının yaptığı şeyler zoruma gidecek değil ya.
Okulda ki hocamız (insanın canını en çok sevdikleri yakar. Sevdiklerinin verdiği zararı bir şehir toplansa veremez) demişti. Şimdi anlıyorum ne demek istediğini.
Babamın bana verdiği zararı kimse veremez bence. Artık saldım çayıra, mevlam kayıra modunu giriyorum. Allah sonumu hayır etsin diyerek istenilen her şeyi kabul edeceğim sanırım.
* * * *
Tuğrul
Leyla'nın yanından indikten sonra teyzemle çalışma odasına geçtik. Aslın da ilk başta kardeşim diye tanıtmak mantıklı gelmişti. Ama sanırım teyzem çok haklıydı, Leyla'yı tanıyorlardı. Tabi ben biraz değişiklikle hallederiz diye düşünsem de zordu. Benim önceliğim Ece'nin özellikle de babasının dikkatini çekmek olacaktı. O şerefsize ulaşmak için kızını kullanmam gerekiyor. Bir kaç kez farklı yollar denesem de olmadı. Önce elinde avucunda ne varsa alacağım. Sonra o çok kıymetli canı ellerimde son bulacak.
"Teyze aklıma yatmayan şeyler var. Leyla'yı sevgilim diye tanıtacağız. Ama sevgilisi olan birine Ece neden ilgi göstersin ki?" diye sordum. Tamam bazı kadınlar yapıyor ama bunun nedenini anlamış değilim.
"Bak oğlum iki türlü aldatma şekli var. Birisi sevmez kocasını, yada sevgilisi fark etmez. Başka erkeklerde arar sevgiyi. Bazı kadınlarda özellikle sevgilisi olan kişilere bakar. Bunun sebebi erkeğin yakışıklı, yada zengin olmasından değil. Yanında ki kadını kıskandıkları içindir. Sırf ben daha iyiyim diyebilmek için erkeğe yanaşırlar. Yani merak etme bu Ece denen kızda bunlardan biri. Ben araştırdım şimdilik onunda sevgilisi var. Ama emin ol kendi ayağıyla gelecek sana." dediğin de vardır bir bildiği diyerek sustum. Tabi bana kalırsa Leyla'yı kıskanıp yaklaşmaz. Umarım diğer seçenek çıkar, sevmiyordur ve işimi kolaylaştırır.