Bazı şeyleri gönül gözüyle görüp onlara değer vermeye başladıkça, anlam veremediğimiz bir çok şey de böylece anlam kazanmış oluyor. Her insan bir dünyaysa eğer; insanın kendini önce kendi içinde tanıması, sonra da dünyaların yer tuttuğu o koca küre içinde tanıması gerekiyor. Ve insan böylece kaderin ona verdikleri ile yetinmeyi, başına gelenlerin kaderin hangi anlamıyla şekillendiğini de öğreniyor. Şansı varsa sevmeyi öğreniyor insan. Sevmeyi bir kez bilen bir yürekte kir ya da haset barınmıyor bu yüzden. Tutkuya, ihtirasa kurban etmiyor insan kendini. O duyguları ancak masallarda ya da sevmeyi bilmeyen insanların hayat hikayelerinde duyuyor. Ancak konu aşka gelince dengeler birden değişiveriyor. İnsan karşı cinse duyduğu aşkı, verdiği değeri anlatırken; bu güne kadar bünyesinde barındırma

