9. RESMİ İMZA

1326 Words
Annemle babam gittiğinde rahat bir nefes alabilmiştim ve neyse ki Adişim iyiydi. O gün gerçekten kazayı benim söylediklerim yüzümden yapmış gibi hissetmiştim ama defalarca ne alakası var saçma sapan düşünme deyip durmuştu. Bugünde Tamer gelecekti ve buluşacaktık. İrem de dünden beridir tanıştır diye başımın etini yiyordu. Üzerimi değiştikten sonra evden çıkıp aynı kafeye geldim. Bu defa ilk gelen ben olmuştum. Beklerken içmek için bir kahve istedim. Yarım saat tek oturduktan sonra içeri gireni görünce yüzümde bir gülümseme oluştu. Bir önceki buluşmamızda ilk karşılaştığımızda sadece tokalaşmıştık ama bu defa doğrudan sarılıp yanağımdan öptü. ‘’Nasılsın?’’ dediğinde yüzümdeki gülümsemeyle, ‘’İyiyim sen nasılsın?’’ dedim. ‘’Ben de iyiyim.’’ Karşılıklı oturduğumuzda önümdeki kahve fincanına baktı. ‘’Kahvaltı yaptın mı?’’ ‘’Hayır.’’ ‘’Ben de yapmadım beraber yapalım.’’ diyerek garsonu çağırıp sipariş verdi. ‘’İrem seninle tanışmak istiyor.’’ Doğrudan sormuştum. ‘’Tanışalım.’’ deyişi çok rahattı. ‘’Ama yanımda fındık ya da çay tarlası getirmedim.’’ Gülmesine eşlik ettim. ‘’Onun istekleri bitmez boşver.’’ Telefondan İrem’e konum attım ve ‘Bekliyoruz.’ yazdım. Kahvaltı geldiğinde Tamer’in patates kızartması, domates, salatalık ve böreklere dokunmadığı dikkatimden kaçmamıştı. Sadece yumurta, peynir, zeytin, bal, reçel gibi yiyeceklerden yiyordu. Benim genel yaşantıma sessizce uyum sağlaması hoşuma gitmişti. ‘’Selam!’’ diyen sesle başımızı kaldırınca İrem ile yanındaki Mert’i gördüm. Beraber geleceklerini söylememişlerdi de ne ara adamla samimiyeti ilerletmişti? ‘’Hoş geldin.’’ dedim ama sesimdeki soru tonunu fark ettiğine emindim. ‘’Tamer, arkadaşım İrem.’’ İrem elini uzatıp tokalaşmıştı. ‘’Memnun oldum ama size sormadan arkadaşımla geldim. Mert, Aden ile zaten tanışmıştın Tamer de onun erkek arkadaşı.’’ Konuşmaları aşırı rahattı. Bir de erkek arkadaşım diye tanıtmıştı. Tamam öyleydi de tam olarak değildi of ne olduğumuzu ben bile bilmiyordum! ‘’Buyurun kahvaltıya eşlik edin.’’ dedi Tamer. İrem benim yanıma oturduğunda Mert de Tamer’in yanına oturdu. ‘’Kahvaltı yaptık ama birer kahve içeriz değil mi?’’ diyen İrem karşısındakine baktı. ‘’İçeriz.’’ diyen Mert siparişleri vermişti. İrem’e fısıldayarak, ‘’Mert ne alaka?’’ dedim. ‘’Anlatırım.’’ diyerek konuyu kapattı. Biz kahvaltımızı yerken onlar da gelen kahvelerini yudumluyorlardı. ‘’Bugün dönecek misin geri?’’ Tamer, İrem’in sorusuna ‘’Evet.’’ cevabını verdi. ‘’Üşenmiyor musun bir günlüğüne gelip gitmeye?’’ Başlamıştı ilk andan sorguya ama Tamer’in rahatsız olur gibi bir hali yoktu. ‘’Hayır aksine buraya gelene kadar günlerim büyük sabırsızlıkla geçiyor. Ayağımla İrem’in ayağını hafifçe dürttüm ama yüzüme ‘Ne var?’ der gibi bir bakış attı. Bir süre daha Tamer’i sıkıştırmaya devam etmişti. Kahvaltımız bittiğinde onlar da kahvesini bitirmişti ve hep beraber bowling oynamaya karar vermiştik. Gelirken Mert’in arabasıyla geldikleri için hep beraber arabaya doluşmuştuk. Arkada Tamer ile ben oturuyordum. Gideceğimiz yere kadar elimi tutmuştu ama normal tutmak gibi değildi. Parmaklarını parmaklarıma kenetlemişti. Birazcık, azıcık kalbim hızlı hızlı atmış olabilirdi. Salona geldiğimizde giriş yapıp oynayacağımız yere geçtik. Tabii ki Tamer ile ben, Mert ile İrem, iki iki takım olmuştuk. İlk atışım tam bir fiyaskoydu. Tamer’in ki idare ederdi. İrem de orta halliydi ama Mert hepsini devirmişti. ‘’Kaybetmekten nefret ediyorum.’’ diyerek sıram geldiğinde topu elime aldım. Yerde yuvarladığımda hepsini devirmişti. Attığım sevinç çığlığı ile Tamer’in boynuna zıpladım. ‘’Gördün mü hepsini yıktım?’’ dediğimde kolları boynuna asılan bedenimi kavradı. ‘’Gördüm muhteşem bir atıştı.’’ Ayaklarım yere bastığında geri adımladım. Yaptığımdan biraz utanmıştım ama İrem yandan dürtüyordu. ‘’Sen birkaç atış daha yap adamı yatağa atarsın.’’ ‘’Kes sesini ayrıca daha Mert ile olanı anlatacaksın. Ne ara bu kadar samimiyet kurdunuz?’’ ‘’Çünkü ben çok sevgi dolu bir insanım.’’ diyerek bir kahkaha attı ve bowling topunu alıp atışını yaptı. Top bir süre ilerleyip boşluğa düşmüştü. ‘’Hadi be sektireyim böyle topu!’’ diyerek kendince bir küfür savurunca Mert kolunu omzuna atıp kendine çekti. Fısıldayarak konuşmuştu ama söylediğini duymuştum. ‘’Üzülme intikamını ben alırım.’’ Bu sözlerle canım arkadaşımın morali anında yerine gelmişti. Tamer atış yapacağında omuzlarını masaj yapar gibi birkaç kez sıkıp bıraktım. ‘’Haydi yık geç hepsini.’’ Topu yuvarladığında yarı yarıya yıkmıştı. Hiç yoktan iyiydi. Biz biraz şansa ilerliyorduk ama Mert’in deneyimli olduğu çok belliydi her attığında hepsini deviriyordu. Bir kez daha bana sıra geldiğinde topu yuvarladım. Devire devire bir taneyi devirmiştim. ‘’İrem seninkilerle beraber benimkileri de sektir.’’ dedim sitemle. Gülerek cevap verdi. ‘’Seve seve kankacığım.’’ Oynamaya devam ederken içerideki kalabalıktan kaynaklı oluşan kokudan mı yoksa fazla hareket etmekten mi bilmiyorum ama biraz astımım sıkıştırmaya başlamıştı. Neyse ki oyun bitmek üzereydi. Son atışı Mert yaptı ve tabii yine hepsini devirdi. Onun atışları sayesinde kazanmışlardı. Çıkmadan önce, ‘’Lavaboya geçip geliyorum.’’ dedim ve çantamı alıp koşar adım tuvaletlerin olduğu yere girdim. Astım spreyimi çıkarırken İrem de ardımdan gelmişti. Artık hareketlerimden durumumu anlayacak kadar beni tanıyordu. Çantamdan spreyimi çıkarmam için yardım etti. İki nefes çektiğimde bir süre bekledim. Nefeslerim rahatlarken, ‘’Daha iyi misin, hastaneye gidelim mi?’’ diye sordu. ‘’Gerek yok iyiyim sanırım oynarken fazla hızlı hareket ettim.’’ dedim. Astım spreyimi çantama koyduktan sonra yüzümü yıkayıp kuruladım ve bizi bekleyen diğerlerinin yanına döndük. Buradan sonrasında ayrılmıştık ve Tamer ile yalnız kalmıştık. ‘’Sinemaya gidelim mi?’’ dedim. Kolundaki saate baktı. ‘’Gidelim ama uzun sürerse uçağa yetişmek için erken çıkmam gerekebilir.’’ ‘’Tamam çıkarız.’’ Sinema salonuna geldiğimizde romantik komedi bir filme bilet ile olmazsa olmaz patlamış mısır alıp izlemek için girdik. Film başladığında yine elimi tutmuştu. Arada mısır patlamışından dudaklarıma uzatıyordu ben de severek yiyordum. Elimi tutmayı bıraktığında kolunu omzuma sarmıştı ben de başımı omzuna yatırmıştım. Sanırım biz sevgili olmuştuk. Neden lise öğrencisi gibi teklif beklediğimi bilmiyordum ama gerek yoktu. Zaten en başında bu amaçla görüşmeye başlamıştık ve muhabbetimizle beraber ilişkimizde ilerlemişti. Tamer ile konuşmayı, vakit geçirmeyi sevmiştim. Onunla ilk karşılaştığımız gün bedeninden yayılan parfüm kokusunu hatırlıyordum ama astımım olduğunu söylemiştim ve buluştuğumuz bu iki defada da parfüm sıkmadan gelmişti. İnce detaylara dikkat etmesi mutluluk vericiydi. Filmi izlemeye devam ederken dudaklarıma uzattığı mısır patlamışını alıp yavaşça yedim. Bir kez daha uzattığında alacakken geri çekmişti. Gülerek, ‘’Yapmasana!’’ dediğimde bir daha uzattı ama alacakken yine geri çekti. Başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. ‘’Pislik yapma.’’ dediğimde yüzündeki tebessümle elindeki mısır patlamışını bir kez daha dudaklarıma uzattı ama bu defa çekmek yerine yememe izin vermişti. Aynısını ona yapmak için kutusundan aldığım mısır patlamışını uzattım. Alacakken geri çektim ama belli bir mesafede tutmuştum. Yüzlerimiz birbirine yakın duruyordu ve ikimizin de yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Yemek için uzanınca biraz daha geri çektim. Bir kez daha uzanınca mısırı tekrar geri çektim ama hissettiğim sıcaklıkla donup kalmıştım. Dudaklarımın üzerindeki yumuşak dudaklar hareket etmeye başladığında hiç sorgulamadan kendimi bırakarak karşılık verdim. Başımı tekrar omzuna yatırmıştım ve karanlık sinema salonunda öpüşmeye devam ediyorduk. Elimi tuttuğunda kalbim hızlanmıştı ama öpmeye başladığında şahlanıp dörtnala koşan at gibiydi. Öpmesi yavaşladıktan bir süre sonra tamamen duruldu ve dudakları kulağıma doğru ilerledi. ‘’Sana aşık olmaya başladım ve duygularıma engel olamıyorum. Eğer karşılık vermeyeceksen hemen şimdi beni bırakıp git çünkü duygularımın kökleri kalbime tutunup güçlendikten sonra gidersen vereceğin acıya dayanamam.’’ Kalbimdeki at dörtnalı da bırakmış kanatlanıp uçmuştu. ‘’Gitmek gibi bir düşüncem yok.’’ diyerek geri fısıldadım. Bir kez daha dudakları dudaklarımı bulduğunda bu defaki öpmem daha istekliydi. İşte şimdi tam olarak sevgiliyiz diyebilirdim. Filmi bitiremeden sinemadan çıkmak zorunda kalmıştık çünkü uçağa yetişecekti. Dışarıdaki taksiye ilerlerken ‘’Benimle gelmene gerek yok.’’ dese de kabul etmemiştim. Onca yolu gelen oydu benim havaalanına gitmem çok küçük bir detay olarak kalıyordu. Vedalaşma zamanı geldiğinde bir öncekinde yaptığı gibi ellerimi tutup üzerlerinden defalarca öpmüştü. ‘’Haftaya görüşürüz.’’ ‘’Çok çok özleyerek bekleyeceğim.’’ dedim tebessümle. Uçağa binmek için giderken arkasından el sallayıp havaalanından çıktım ve eve döndüm. Mankenin üzerindeki kırmızı elbiseyi dikme işine geri döndüğümde kalbimdeki mutlulukla içimde patlamaya hazır bir enerji vardı. Sipariş verdiğim pizzam geldiğinden hem yiyip hem elbiseyi dikmeye devam ettim. Nişan zamanı gelmeden önce bitirip vermek istiyordum ama her detayına dikkat ettiğim için yavaş ilerliyordu. Kapı çaldığında gidip açtım İrem gelmişti. ‘’Oo pizza.’’ diyerek kutudan bir dilim alıp ısırdı. ‘’Anlat bakalım bizden sonra neler yaptınız?’’ Yanına kendimi bıraktım ve koltuğa yayıldım. ‘’Sevgili olma işini resmiyete bağladık.’’ dedim. Yüzünde sinsi bir gülme belirdi. ‘’Bu resmi imzayı neyle attınız?’’ ‘’Dudaklarımızla.’’ dedim açıkça ve telefonuma gelen mesajı gördüm. Gönderen kısmında ‘Sapığım!’ yazıyordu. ‘Evdeyim ve seni çok özledim.’ Yıllar sonra yeniden kalbimi sevgiye açmıştım ve belki bu defa gerçek aşk ile tanışırdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD