11. İKİ ŞEHİR ARASI

1459 Words
Sabah uyandığımda yatakta tek başımaydım. Gece beraber yatmıştık ve uçağı akşamdı. Banyoya gitmiş olmalıydı. Yatağın içinde dönerken odanın kapısı açıldı ve Tamer elinde tepsiyle içeri girdi. “Günaydın bir tanem.” dediğinde yüzümde derin bir gülümseme oluştu. “Günaydın aşkım.” dedim. Yatağa yanıma oturduğunda tepsiyi dizine koydu. İçinde patates kızartması, domates, salatalık vardı ve bir de kahve. Aldığı patates dilimini dudaklarıma uzattı. “Üç çeşit oldu ama başka bir şey yemediğin için ne yapayım bilemedim.” Uzattığı patatesi iştahla yedim. “Patates kızartması yeterli. Teşekkür ederim.” Tabaktaki patatesten bir tane daha uzattığında alacakken önce dudaklarımdan öptü sonra patatesi verdi. Yatakta sırtını yaslayarak oturduğunda başımı tüylerin parıldadığı göğsüne yatırdım ve hazırladığı yiyecekleri yemeye devam ettim. “Bugün geri döneceksin.” dediğimde sesim biraz üzgün çıkmıştı. “Evet ama haftaya yine geleceğim.” Patatesten bir tane kendi ağzına attı. “Özlüyorum ama uzak mesafeden ilişki yürütmek berbat bir durummuş.” Kucağındaki tepsiyi alıp yere bırakırken göğsünden kalkmak zorunda kalmıştım. Geri döndüğünde yatağa yatırıp dudaklarımdan uzunca öptü. “Ne kadar özlersen özle yine de benim seni özleyeceğim kadar özleyemezsin.” “O siparişler karışmasaydı biz hiç tanışmamış olacaktık.” dedim. Başını gülerek göğsüme gömdü. “Bir itirafta bulunayım mı?” dediğinde tekrar yüzüme baktı. “Söyle!” “O siparişler karışmamıştı. Seni görünce çok beğendim ve tanışmak için garsonu ayarlayıp minik bir üçkağıtçılık yaptım.” “Çok kötüsün.” dedim omzuna vurarak. “Bunu tanıştığımız ilk zamanlarda söyleseydin seninle asla konuşmazdım.” “Artık benimsin hiçbir yere gidemezsin.” dediğinde bu defa dudaklarından ben öptüm. “Tamamen seninim.” … Yataktan çıkmayı başarmıştık ama evden çıkmak istememiştik. Ne yapalım diye konuşurken oyun oynamaya karar vermiştik. Klasik adam asmaca oynuyorduk. Yazdığımı birçok harf söylemesine rağmen bulamamıştı ve kaybetmişti. “Cezamı söyle.” dedi gülerek. Kaybeden kazananın söylediği bir kıyafetini çıkaracaktı. “Tişörtünü çıkar.” dediğimde gülerek çıkardı ve elimden kağıt kalemi aldı. Yazdığını bulabilmek için tüm haklarım bitene kadar harf söylemiştim ama olmamıştı. “Sen de tişörtünü çıkar.” dediğinde üstümden çıkardım ve sütyenimle kaldım. Bu defa sıra ondaydı ama yazdığım kelimeyi bulmuştu bu yüzden yine cezayı ben yemiştim. Dudaklarıma uzandığında eli sırtıma kaydı ve sütyenimin kopçasını açıp askılarını kollarımdan aşağı sıyırdı. Böyle olmak biraz utandırmıştı ama mızıkçılık yapmayacaktım. Önüme düşüp göğüslerimin üzerine yayılan saçları geriye aldı. “Kurallara uy kendini kapatma.” “Hı hı olur.” Kalemi eline verdim. “Sıra sende.” Yazdığı basit gelmişti ve hemen bilmiştim. “Pantolonunu çıkar.” dediğimde itiraz etmedi ve karşımda baksırıyla kaldı. Kalemi alıp yeni kelimeyi yazdım. O da bilmişti ve cezayı ben yemiştim. Tabii büyük bir istekle pantolonumu çıkartmıştı. Sıra ondaydı ama yazdığını bilememiştim. “Bu haksızlık.” dediğimde gülüyordu. “İstediğin kıyafetini çıkartabilirsin.” dedi ama üzerimde külodumdan başka kıyafetim yoktu. Onuda çıkardığımda iştahlı bakışları üzerime odaklanmıştı. “Sen görürsün.” diyerek kalemi alıp kelimeyi yazdım. Zor yazdığımı düşünüyordum ama bilmişti. “Ee şimdi ne olacak?” dedim. “Artık sana istediğim cezayı verebilirim.” dediğinde yüzündeki gülümsemeyle burun kıvırdım. “Ne istiyorsan söyle.” Üzerime doğru eğilip yüzüme yaklaştı. “Hemen burada, şimdi benim ol.” “Zaten olmuştum.” dediğimde zorlukla yutkundum. “İşin ceza kısmı burada, ben tamam diyene kadar tekrar tekrar benim ol. Yoruldum lafını kabul etmem.” “Ceza cezadır değil mi?” Dudaklarımız birleştiğinde halının üzerine yatırdı. Saatlerce öptü, okşadı neyi nasıl istiyorsa öyle yaptı. Onun isteğine boyun eğdim ama yapmasını istemiyorum dediğim hiçbir şey olmadı. En son kendimi yerde ellerimin ve ayaklarımın üzerinde dururken bulmuştum. Kalçası popoma değerken saçlarımı eline dolamıştı. Dudaklarımdan çıkan inlemelerim onun inlemesine karışıyordu. Her şeyin sonunda bitmiş halde yerde yan yana yatıyorduk. “Yarına kadar buradan kalkamayacağım.” dediğimde güldü. “Ben daha uçağa binip geri gideceğim.” “Bir daha ki pazara kadar gücünü anca toparlarsın.” Sözümle yattığı yerden doğrulup yüzüme yaklaştı. “Gücüm hâlâ yerinde.” “Ben bittim aşkım acı bana.” deyince gülerek alnımdan öpüp yanıma geri yattı. Duş alıp banyodan çıktığımda Tamer de gitmek için hazırlanıyordu. “Zaman geldi mi?” dedim. “Evet maalesef.” “Seninle havaalanına geleyim.” dediğim an itiraz etti. “Hayır o kadar yolu git gel yapmana gerek yok.” Kapının önünde uğurlarken son kez öpüşmüştük. Evde tek kalınca garip gelmişti. İki gün boyunca yaptıklarımızı hatırlayınca kapının arkasında yere oturdum. Öylece kendimi Tamer'in kollarına bırakmıştım ama yaptığım doğru muydu onu bile bilmiyordum. Seviyordum, kalbimdeki yerinden emindim onun bana olan sevgisi de güzeldi ama yine de evlenmeden sevişerek çok ileri gitmiştim. Daha öncede sevgilim olmuştu ama hiçbiriyle bunu yapmamıştım. Tamer'in farklı bir enerjisi vardı. Davranışları, konuşması insanı kendine çekiyordu. İrem'e mesaj atıp bana gelip gelemeyeceğini sordum. Bir saate oradayım demişti. Oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçerek kaseye cips doldurup salona geri döndüm. İrem söylediği gibi geldiğinde bir cips daha açtım ve beraber yemeye başladık. “Anlat bakalım ne yaptınız, nasıl geçti iki gününüz?” “İrem ben bir şey yaptım ama pişman olsam mı olmasam mı karar veremedim.” “Ne yaptın?” diye sordu. “Tamer ile beraber oldum.” diye açıkça söyledim. “Öff ben de bir şey oldu sanmıştım.” Konuşması çok rahattı. “Gelmişsin yirmi altı yaşına, aklı başında, kendi ayakları üzerinde duran insansın. Tamer de sevgilin mutlu mesut berabersiniz ne olmuş seviştiyseniz!” “Ne bileyim işte evli olmayınca suç işlemişim gibi hissediyorum.” “Siz bu hızla devam edin yaz bitmeden nikahı kıyarsınız.” Kaseden aldığı cipsi ağzına attı. “Ee evlenirseniz kim taşınacak?” “Bilmiyorum yani öyle ciddi konuları hiç konuşmadık ama onun kendine ait işyeri var ben ise emir altında çalışıyorum sence kimin gitmesi daha mantıklı?” “Tabii ki senin böylece Serra cadısından da kurtulmuş olursun. Belki Tamer'in desteğinden cesaret alıp kendine ait bir yer açarsın.” Gülerek ayağımla poposunu dürttüm. “İki dakikada evli mutlu çocuklu kıvamına getirdin.” Yaptığıma karşılık O da gülmeye başladı. “Ben getiririm de sevişme kısmınızı Adişlerin duymasın öyle anlarda aşırı kıskanç oluyorlar. Allah evleneceğiniz de Tamer’e kolaylık versin.” Haklıydı. Adişlerim çok kıskançtı. Üniversitedeki sevgilimle tanıştırayım deyip sonradan pişman olmuştum. Ayaküstü sorguya çekip gözünü korkutmuşlardı ve onlar yüzünden ayrılma seviyesine gelmiştik. Hayır ben onların sevgililerine kıskançlık yapmıyordum onlara ne oluyordu! “Sizin Mert ile nasıl gidiyor?” diye konuyu değiştirdim. “Güzel gidiyor takılıyoruz öyle ama hâlâ o doğum günü partisinde attığım çığlıkla dalga geçiyor.” Kahkaha attığımda bu defa o ayağıyla popomu dürtmüştü ama bence komikti. Adam bir numara istedi diye sanki tecavüz etmiş gibi çığlık atmıştı. Aramızda sohbet etmeye devam ederken telefonum gelen mesaj sesiyle çaldı. ‘Evdeyim aşkım, seni çok seviyorum ve tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.’ Yüzümdeki gülümsemeyle hızlıca cevap yazdım. ‘Ben de seni çok seviyorum tatlı sapığım ve pazar gününü iple çekiyorum.’ Gelen cevabı açtım. ‘Bir tek sanadır sapıklığım.’ “Bak, bak o yüzündeki gülümsemeye bak.” İrem’in sözleriyle gülümsemem daha da genişlemişti. “Ben Karadeniz'e gidiyorum sevdiceğimin yanında yaşayacağım.” “Güle güle.” diyerek elini salladı. ~~~~ “İki çay çek.” diyen Fatih sandalyeyi çekip oturdu. “Yine şehir dışına mı çıktın?” dedi karşısındaki adama bakarken. “Evet.” diyen Tamer'in yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. “O kız mı? Fotoğrafını göstersene merak ettim böyle seni her hafta sonu yollara düşüren kimdir, nasıl biridir?” “Göstermem çünkü çok güzel ve benden başkası görsün istemiyorum.” Genç adamın sözleriyle Fatih gülmeye başladı. “Ne adamsın ulan bir de kıskançlık yapıyorsun ama bakalım nereye kadar gideceksin böyle iki şehir arasında gezmeye.” Tamer çayından bir yudum içti. “Belki buraya gelir ben de kurtulurum her hafta uçak biletine para vermekten.” “Hah içine edip sonra onunla sıvayacaksın yani?” “Sevmek suç mu kardeş?” diyen Tamer söylediğinde ciddiydi. “Sana suç da ne desem boş.” dedi Fatih karşılık olarak. Kafeye giren müşteri sesli bir şekilde, “Hele ordan bir çay gönder.” diyerek boş masaya oturdu. “Oo Saygın sen bu saatte buralara gelir miydin?” Fatih gelene selam verip oturduğu masayı gösterdi. “Gel bize eşlik et.” Saygın keskin bakışlarla bir Fatih’i bir Tamer'i süzdü. “İstamam.” dedi rahat bir şekilde ve arkasına yaslandı. “Niye ulan?” diye sordu Fatih. “Yanundakine ayar olayrum.” “Ben bayılıyordum sanki sana.” dedi Tamer. Saygın hafifçe güldü. “Babanu severum ama sen yok adam olamamişsun. Evleneceğun kiza yazuk senun gibu bir itinan ömür geçuracak.” “Gece gece elimden bir kaza çıkacak.” dedi Tamer sakin kalmaya çalışarak. Saygın rahatlıkla oturmaya devam ediyordu. “Sikinti yok kaza, bela severuk.” “Ben gidiyorum.” diyen Tamer kafeden çıkıp gittiğinde Fatih, Saygın’ın olduğu masaya geçti. “Durup dururken ne istiyorsun Tamer’den?” “Sevmiyorum.” diyen Saygın şiveyle konuşmayı bir kenara bırakmıştı. “Adamın bakışları bile kendinden itiyor. Zaten her hafta sonu havaalanında görüyorum kim bilir nereye gidip geliyor tabi paranın kaynağı bol geldi de neyse.” “Karıştırma oraları.” diyen Fatih ile Saygın susup çayını içti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD