10. SANA GÜVENİYORUM

1536 Words
Hayatım çok tekdüzeydi. Haftanın altı günü aralıksız modaevinde çalışıyordum, akşam olup mesaim bittiğinde ise eve gelip evdeki elbiseyi bitirmek için uğraşıyordum. Arada İrem kolumdan tutup kendi arkadaş ortamına götürmese yalnız ot gibi yaşayıp giderdim. Tamer hayatımdaydı ama onunla da uzak mesafe ilişkisi yaşıyorduk. Pazar günleri geliyordu dışarıda geziyorduk ve sonra geri dönüyordu. Bir tek geçen pazar günü gelememişti. Kafede halletmem gereken aylık muhasebe işleri var demişti. Ben geleyim demiştim ama seninle istediğim gibi ilgilenemem gelmek istiyorsan daha sonra gel benim de işim olmaz rahatça gezdiririm deyince fazla üstelememiştim. Bugün cumartesiydi benim mecburi iş günümdü ama Tamer pazar yerine bugün gelip bir gece kalacaktı. Serra cadısından izin almayı deneyecektim verirse iki günü doya doya yaşardık vermezse de akşam görüşür yarını da yine beraber geçirirdik. Gece kalmak için otele gidecekti ama ben izin vermemiş ben de kalırsın demiştim. Tanıştığımız günden sonra bir ayı geçmişti ve bence artık ev adresimi öğrenmesinin bir sakıncası yoktu. Sabah işe geldiğimde elimdeki elbisenin kalan son işlerini hızlıca yapmaya çalışıyordum ama gözüm sürekli kolumdaki saatteydi. Son parlak taşı da kumaşa sabitlediğimde rahat bir nefes alıp kalkarak Serra cadısının odasına gittim. ‘’Serra Hanım.’’ dediğimde bir bakış atıp eliyle getir diye işaret yaptı. Elbiseyi masasına yaklaştırdım. Hep yaptığı gibi dikkatlice inceledi. ‘’Tamam güzelce paketle müşteriye ulaştıralım.’’ ‘’Serra Hanım!’’ dediğimde bakışları tekrar yüzüme çevrildi. Çalışırken burnunun üzerine ince camlı bir gözlük takardı ve birine bakacakken o gözlüğün üzerinden bakardı. ‘’Sabaha kadar bekleyemem söyle ne söyleyeceksen.’’ dedi sertçe. ‘’Günün geri kalanı için izin isteyecektim.’’ Konuşmakta biraz zorlanmıştım ama ne zaman bağıracağını pek kestiremiyordum. ‘’Elbiseyi bitirmiş olmasan kabul etmezdim ama işini zamanından önce bitirdiğin için gidebilirsin.’’ ‘’Teşekkür ederim.’’ dediğimde elbiseyi alıp odadan çıktım. Teslimatlarla ilgilenen farklı kişiler vardı. Kadın modaevini fabrika gibi kullanıyordu çalışan sayısı çoktu. Elbiseyi onlara teslim ettikten sonra çantamı alıp hızlıca çıktım. Havaalanına gitmeye kalksam benden önce inerdi ve ben varana kadar uzun süre beklerdi. Doğrudan eve geldim ama gelmeden önce mutfak için biraz alışveriş yaptım. Ben yemiyor olsam da Onu aç bırakamazdım. Uçaktan indiğinde görsün diye evimin adresini mesaj atıp mutfağa girdim. Olmazsa olmaz patates kızartmasını yaptıktan sonra yanına Tamer için aldığım köfteleri kızarttım. Bir de güzel bir mercimek çorbası yaptım. Çorba yemezdim ama patates kızartmasının yanına cacığa hayır demezdim. Ortaya da salata yapıp dağılan bulaşıkları toparladım. Tatlıyı zaten hazır baklava almıştım onunla hallederdim. Salona geri döndüğümde evdeki dağınıklığı görünce ‘’Eyvah!’’ diyerek jet hızında toplamaya başladım. Yerdeki bütün kıyafetlerimi kucaklayıp kirli sepetine teptim ve koltuğun üzerindeki tabak, bardakları mutfağa götürüp bulaşık makinesine gelişigüzel yerleştirdim. Elektrikli süpürgeyi çalıştırdığımda yerleri de aynı hızda süpürdüm. Üzerimi değişmek için yatak odama girdim. Terlemiştim bu yüzden üst değişmekten vazgeçip önce banyoya girip yine aynı hızda yıkanıp, saçlarımı kurutup geri çıktım. Üzerimi giydiğimde dağınık yatağımla iç çekip örtüleri düzelttim. Bitti dediğim an kapının zili çalmıştı. Dünyanın en hızlı temizliğini yapmış olmaktan yorulmuş halde kapıyı açtığımda Tamer’i kucağında bir buket gül ile gördüm. ‘’Hoş geldin.’’ diyerek kapıyı tamamen açtım ve içeri davet ettim. ‘’Hoş buldum.’’ Eve girdiğinde gül buketini uzatınca elinden aldım ve kısa süreliğine dudaklarımız birleşip ayrıldı. Saat öğleni geçmişti. ‘’Açsan beklemeden yemeğe geçelim.’’ dedim. ‘’Olabilir.’’ dediğinde ellerini yıkamak isteyince banyonun yerini gösterdim. Mutfakta yemek masasını hazırlarken yanıma geldi. Masaya kısa bir an göz atıp çekmeceyi açarak çatal, kaşık çıkardı ve özenle yerleştirdi. Kenarda duran ekmeği de keserek dilimlemişti. ‘’Benden öyle büyük yemekler bekleme.’’ diyerek gülmüştüm. Kaseye çorba doldurup masaya bıraktım ve kendim için sadece cacık aldım. Patates kızartmasını, köfteyi salatayla beraber ortaya koymuştum. ‘’Ben yemek yemeye değil seni görmeye geldim.’’ Masada karşılıklı oturduğumuzda ikimizin de yüzü gülüyordu. ‘’Sürekli aynı şeyler yemekten bıkmıyor musun?’’ diye sordu. ‘’Hayır bence dünyanın tek güzel yiyeceği bunlar.’’ dedim patates kızartmasını gösterirken. ‘’Biri tadını sihirlemiş yedikçe yiyesin geliyor.’’ Söylediklerime gülmüştü. Yemekleri yedikten sonra çay içmeyi sevdiğini bildiğim için ocağa demlikle kaynaması için su koydum ve salona geçtim. Tamer televizyon masasının önündeki çerçeveyi almış içindeki fotoğrafa bakıyordu. ‘’Cidden üçüzsünüz.’’ derken şaşkınlığına gülmüştüm. ‘’Yalan söylediğimi mi düşünmüştün?’’ ‘’Hayır ama daha önce hiç üçüz olan biriyle tanışmamıştım. İkizler oluyor da üçüz bulmak zor. Kardeşlerin birbirinin kopyası gibi ama sen de çok benziyorsun. Aradaki görüntü farklılığınız sadece cinsiyet farkından kaynaklı.’’ Fotoğrafı iki yıl önce gittiğimiz bir tatilde çekilmiştik. Deniz kenarında güneş ışıkları altında güzel bir pozdu. ‘’Adişlerimle aramız iyidir birbirimize çok düşkünüz.’’ ‘’Adiş?’’ diye sordu. Daha önce hiç isimlerini söylememiştim. Fotoğrafın üzerinde tek tek gösterdim. ‘’Adil ve Adnan. Birbirimize Adiş diyoruz. Çocukluktan kalma bir alışkanlık.’’ Fotoğraf çerçevesini yerine geri koydu. ‘’İnsanın kardeşinin olması güzel olmalı ben tek çocuk olduğum için o duyguyu hiç yaşamadım.’’ ‘’Evet güzel bir duygu.’’ dedim tebessüm ederek. Gelen sesle koşarak mutfağa girdim. Su kaynamış biraz taşmıştı. Çayı demledikten sonra geri döndüm. ‘’Çay olana kadar gel sana elbiseyi göstereyim.’’ dedim. En son dikiş makinemi kullandığım için mankeni çalışma odama bırakmıştım. El ele odaya geçtiğimizde mankenin üzerinden yere doğru inen elbiseye dikkatlice bakıyordu. ‘’Kendi güzelliğini aktarmışsın.’’ Söylediği söz mutlu etmişti. ‘’Sence beğenir mi? Kızın zevkini bilseydim ona göre desenine ekleme, çıkarma yapardım.’’ Hafif tebessüm etti. ‘’O kadarını bilemeyeceğim sonuçta kızla nişanlanan ben değilim ama öğrenmek istediklerini kuzenime sorarım.’’ Yüzüne bakışlarım çevrildiğinde gözlerimi kısarak baktım. ‘’Yok bir de sen nişanlansaydın!’’ Belimden tutup kendine çekti. ‘’Kıskandın mı?’’ ‘’Evet kıskandım.’’ dedim kolları arasında mutlulukla dururken. ‘’Olmayan birini kıskanmak fazla uçuk olmadı mı?’’ Parmağı yanağımda dolaşmaya başlamıştı. ‘’İşte ona göre ayağını denk al bir de olursa ne yapardım artık sen düşün.’’ Gülerek dudaklarına bir öpücük bıraktım. ‘’Düşünmeme gerek yok çünkü senden başkası olmayacak.’’ Dudaklarımız bir kez daha birleşeceğinde içeriden telefonumun sesini duyunca geri çekildim. ‘’Adişlerim arıyor.’’ dedim çünkü onların arama zil sesi özeldi. Salona geçtiğimde telefonumu aldım. Görüntülü arıyorlardı. Cevapladığımda Adişlerimle beraber Pırpırımı da gördüm. ‘’Selam.’’ dedim. Bilerek pencere önünde durmuştum ki Tamer gelirse kamerada görünmesin. ‘’Naber Adişlerim?’’ dedi Adnan. ‘’Ben çok iyiyim krallar gibi bakıyor Pırpırım.’’ dedi Adil. ‘’Ama iki gün sonra dönecek geri.’’ ‘’Aden yemek yiyor musun yoksa doğrudan yanına mı geleyim?’’ Tamer sessizce mutfağa geçip bir bardak çay alıp geri gelmiş ve koltuğa yine sessizce oturmuştu. ‘’Yiyorum Pırpır bekle.’’ diyerek mutfağa gittim ve çorba ile kalan köfteleri gösterdim. ‘’Bak yemek bile yaptım.’’ Tamam biraz yalan olmuştu ama olsun buraya gelmesinden iyiydi. ‘’Kıyamet kopacak.’’ diyen Adnan’a burun kıvırdım. ‘’Afiyet olsun güzel kızım.’’ Annemle birbirimize öpücük attık. Bir süre daha konuşup kapattıktan sonra baklavaları hazırlayıp kendime aldığım çay ile salona gittim. Elimdekileri çektiğim küçük sehpaya koyup sevgilimin yanına oturdum. ‘’Kardeşlerin de bekar mı?’’ ‘’Evet gerçi Adnan’ın Koreli bir sevgilisi var evleneceğim ciddiyim diyor da bakalım.’’ ‘’Senin planların arasında var mı?’’ diye sorarken kolunu omzuma atıp sarılmıştı. ‘’Olmalı mı?’’ dedim yüzüne bakarken. ‘’Olsa fena olmazdı.’’ Elindeki çay bardağını sehpanın üzerine koyduğunda benimkini de elimden alıp kendininkinin yanına bıraktı. Çenemi hafifçe tuttuğunda dudaklarımdan öpmeye başlayınca karşılığını verdim. ‘’Aden, seni çok seviyorum.’’ ‘’Ben de seni seviyorum.’’ dedim dudaklarının arasında. Öpmesi biraz daha şehvetli bir hal aldığında dur demedim, karşı koymadım. Kollarım yavaşça boynuna sarıldı. Bu kadar kısa sürede nasıl sevmiştim bilmiyorum ama Tamer kalbime ulaşmayı başarmıştı. Yılanı bile deliğinden çıkaracak kadar tatlı bir dili vardı. Üzerime eğildiğinde koltuğa uzanmıştım ve ağırlığı altında kalmıştım. Dudaklarımız birbiriyle birleşmiş halde temas ederken eli yavaşça popoma doğru kaydı. Onun ne istediği belliydi de ben buna hazır mıydım? Kalbimde korku yoktu, çekince yoktu, tereddüt yoktu. Tamer’i hayatımda her anlamda istiyordum. Beni kendine bağlamanın yolunu bulmuştu. Dudaklarından koptuğumda, ‘’Aşkım.’’ dedim. ‘’Efendim.’’ diyerek kahverengi gözlerini mavi gözlerime kilitledi. ‘’Ben daha önce hiç, yani işte olmadı.’’ dediğimde alnımdan öptü. ‘’Özür dilerim.’’ Geri çekilecekken engel oldum. ‘’Onun için söylemedim.’’ dedim. Düşünceli olması benim için yeterliydi. İstemediğim halde zorlayacak olsaydı o zaman bitirirdim ama aksine durmak istemesi mutlu etmişti. ‘’Sadece canımı çok yakma diyecektim.’’ ‘’Asla.’’ dedi. ‘’Benim yüzümden asla ama asla acı çekmeyeceksin.’’ ‘’Sana güveniyorum.’’ Sözlerimle bir kez daha dudaklarımız birleşti. Aceleye getirmeden yavaşça öptü. Üzerindeki tişörtünü çıkarıp yere bıraktım. Açıkta kalan göğsünde parıldayan siyah tüyleri arasında parmaklarım gezinmeye başladı. Benim üzerimdeki tişörtü ve sütyeni de çıkarıp kendi tişörtünün yanına bıraktı. Yarı çıplak kaldığımda biraz utanmıştım. Dudakları boynumdan aşağıya sıcaklığını bırakarak kaydı ve göğsümü ağzına aldı. Hissettiklerimle inlemiştim. Göğsümden ayrılıp göbeğime doğru inen dudaklarla pantolonumun üzerindeki elleri hissettim ve sonra açıkta kalan bacaklarımı. Arada içimden, ‘Ben ne yapıyorum.’ diyordum sonra, ‘Düşünme birbirinizi seviyorsunuz.’ diyordum. Külotumun üzerinde hissettiğim dudaklarla nefeslerim sıkılaşmıştı. Onuda pantolonum gibi çekip çıkardığında kendi pantolonunu da çıkardı ve ikimiz de tamamen çıplak kaldık. Ellerimle yüzümü kapatınca gülerek ellerimi geri çekti. ‘’Ne oldu?’’ dedi. ‘’Biraz utanmış olabilirim.’’ dedim. Üzerime uzanıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sertleşmiş erkekliğini bacağımda hissedince zorlukla yutkunmuştum. ‘’Nerede benim o enerjik, deli dolu sevgilim?’’ ‘’Yerdeki kıyafetlerimde.’’ dediğimde kahkaha attı. ‘’Utanıyorsan sadece yüzüme bak.’’ deyince ben de söylediği gibi yaptım ve sadece yüzüne baktım. Dudağımdan öperken gözlerimi kapatmıştım ve bana verdiği hislerin içinde kaybolmuştum. Bacak aramda hissettiğim sızıyla omuzlarına uzun tırnaklarımı geçirdim. Yavaş yavaş hareket etmeye devam etti ve sonra hareketleri gittikçe sertleşti. İkimizin de zevkle dolmuş nefesleri birbirine karışmıştı. Gelen hislerin içinde kaybolduğumda kendini bir anda içimden geri çekti. Eh tabi hamile kalmamam gerekiyordu! Koltukta yanıma yattığında kolları arasına aldı. ‘’İlkini elinden aldım ama pişman olmayacaksın.’’ diyerek saçlarımdan öptü. ‘’Seni seviyorum ve sana güveniyorum.’’ dediğimde kolumu beline sarıp başımı göğsüne yatırdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD