1. bölüm +18

1103 Words
Gece, İstanbul’un karanlık damarlarında ağır ağır akıyordu. Galata’nın arka sokakları, fısıltıların ve suçun yankılandığı taş duvarlara gömülmüştü. Ve Arya Kara, bu gecenin tam ortasında ilerliyordu. Siyah saten elbisesi kalçalarına yapışıyor, dizine kadar uzanan yırtmaç her adımda kontrolün kimde olduğunu hatırlatıyordu. İnce topuklarının sesi taş döşemelerde yankılanıyor, omuzlarına dökülen gece siyahı saçları geceyle bütünleşiyordu. Ama bu gecede Arya misafir değildi. O, karanlığın kraliçesiydi. Sadece görünmüyordu. Bir kulübün loş ışıklı girişinde durdu. Kapıdaki iri cüsseli adam, göz teması kurmaktan bile çekinircesine başını öne eğdi ve kapıyı açtı. İçeri adımını attığında, kırmızı kadife duvarlar, altın rengi şamdanlar ve tenle karışmış alkol kokusu onu sarhoş edercesine içine çekti. VIP bölüme çıkarken her adımında içindeki nabız biraz daha yükseliyordu. Ama nedeni korku değildi. Rafael Moretti. Adını duymak bile tek başına bir tehdit sayılırdı. Avrupa mafyasının en karmaşık adamı. Güzel kadınlara dokunmayan ama onları yöneten bir adam. Dokunduğunda ise… arkada ne bir ruh ne de bir kalp kalıyordu. Arya onu ilk defa bu gece görecekti. Ama önceden, onun hakkında çok şey duymuştu. Sadece iş dünyasında değil. Fantezi kulüplerinde, kadınların kulaktan kulağa anlattığı bir isimdi. Zevk konusunda sınırı yoktu. Ama ruhuna ulaşmak, bir labirentin içinden çıplak yürümek gibiydi. Kapı açıldığında göz göze geldiler. Rafael, gölgelerin içinden çıkmış gibiydi. Gömleğinin üst düğmeleri açıktı, boynunda zincir yoktu ama varlığı boğaz sıkacak kadar ağırdı. Koyu kestane saçları dağınık, çenesi birkaç günlük sakalla kaplıydı. Oturduğu koltuktan kalkmadı. Gözleri Arya’nın bedeninde gezindi ama bir saniyeliğine bile cinsellik değil, sahiplik okundu o bakışta. > “Hoş geldin.” dedi, sesi ipekle çelik arasında bir yerdeydi. Arya, dudaklarına belli belirsiz bir gülümseme kondurdu. > “Gecenin ortasında burada buluşmak biraz… dikkat çekici değil mi?” Rafael’in cevabı sadece göz kırpmak oldu. > “Ben dikkat çekmek için değil, iz bırakmak için yaşarım.” O an Arya'nın içinden bir şey koptu. Bu adamın karanlığı, onun içindeki en gizli arzuları dürtüyordu. Ama bu gece, sadece bir anlaşma konuşulacaktı. Sadece… Arya, masaya doğru bir adım attı. O adımda bile tenindeki gerginlik hissediliyordu ama dışarıdan baktığında sadece bir özgüven yürüyüşüydü bu. Rafael’in gözleri, onun yürüyüşünü değil, niyetini çözmeye çalışıyordu. > “İnsanlar beni genelde sevmez, Arya,” dedi Rafael. “Ama sen… Beni anlamaya mı geldin, yoksa çözmeye mi?” Arya, içkisini alıp dudaklarına götürdü. Bakışlarını Rafael'den ayırmadan bir yudum aldı. > “Anlamadığım şeyi çözmem.” Sonra başını eğdi, fısıltı gibi ekledi: “Ama dokunmadığım şeyi de anlamam.” Rafael’in dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Sigarasını masaya bıraktı, ağır hareketlerle ayağa kalktı. Onun boyunun, karanlığın içinde nasıl da heybetli göründüğünü o an anladı Arya. Adamın varlığı tenini sarmıştı bile. Yaklaşmadığı hâlde, nefesi tenindeydi sanki. Sonunda Rafael onun tam karşısına geldi. Elini Arya’nın çenesine götürüp yavaşça kaldırdı. > “Güzel... ama güzel olmak tehlikeli değil. Güzel olup dokunulmaz olmak… işte asıl ceza o.” Parmakları Arya'nın boğazına uzandı. Baskı yoktu ama bir hakimiyet vardı. Gözlerini onun gözlerinden ayırmadan fısıldadı: > “İtaat etmekle boyun eğmek arasındaki farkı biliyor musun?” Arya cevap vermedi. Vermesine gerek yoktu. Rafael elini aşağı kaydırdı. Göğsünün üstünde, elbisesinin ince kumaşının üzerinden kalp atışını hissetti. > “Kalbin çok hızlı atıyor.” “Sende bir sorun var. Ya kontrol manyağısın… ya da fetişlerin sınır tanımıyor.” “Belki de her ikisi.” diye fısıldadı Rafael. “Ama sorun değil. Benim de çizgim yok.” Sonra bir şey oldu. Rafael, Arya’yı kolundan tutup odanın kenarındaki kadife perdeleri araladı. Arkasında gizli bir bölüm vardı. İçerisi karanlıktı ama ışık sensörüyle birlikte kısık bir aydınlık belirdi. İçerisi… başka bir dünyaydı. Duvarlarda zincirler, tavandan sarkan ipek bağlar, köşede bir şarap masası, karşıda büyük bir ayna. Ve yerde kadife bir yatak, siyah. Arya nefesini tuttu. > “Bu bir anlaşma odası mı?” Rafael başını eğdi. “Hayır. Bu, anlaşmaları test ettiğim oda.” O an Arya’nın gözlerinde korku değil, merak ve tutku vardı. > “Burada ne kadar kalacağız?” Rafael, boynuna eğildi. Dudakları onun kulak memesine değdiğinde sesi boğuk ve kararlıydı: “İzin verene kadar.” Arya bir adım geri çekildi. Ama Rafael onu tutmadı. Sadece bekledi. Ve Arya, o adımı geri atarken bile odadan çıkmadı. Rafael elini uzattı. > “Bağlanmak ister misin, yoksa önce gözlerini mi bağlayayım?” Kapı kapandı. Kilit sesi, Arya’nın içinde yankılandı. Artık yalnızlardı. Ve odada yalnızca iki şey vardı: kontrol ve arzular. Rafael arkasına geçip saçlarını sıyırdı. Parmaklarını ensesine değdirdiğinde, teninde bir ürperme yayıldı. Dudaklarını hafifçe boynuna bastırdı, sonra ıslak bir öpücük bıraktı, ardından dişleriyle küçük bir ısırık… Arya gözlerini kapadı. İç çamaşırlarının içinde nabzı atıyordu artık. > “Bedenin hazır, ama zihnin direniyor,” dedi Rafael, kulağına fısıldayarak. “İkisini de ben çözeceğim.” İnce askılar omuzlarından düştü. Kumaş, onun vücudunu sanki aşkla terk etti. Göğüsleri serbest kaldığında Rafael onlara dokunmadı — önce sadece baktı. Sanki bir tabloyu inceliyormuş gibi… ama içinde bastırdığı bir ilkel arzu vardı. Sonra… tek hamlede onu sırt üstü yatağa itti. Arya’nın bacakları hafifçe açıldı. Dizlerinin arasına girerken, elleri kalçalarını kavradı. Sertti. Sahipleniciydi. Parmakları, tenine derinlemesine gömülüyordu. Ağır ağır, yukarı çıktı. Göğüslerine uzandı. Başparmaklarıyla uçlarını sıkıp bıraktığında Arya bir iniltiyle gerildi. > “Sadece zevk almayacaksın… teslim olacaksın.” Başını göğsünden aşağı indirdi. Karnına, kasıklarına öpücükler bıraktı. Sıcak nefesi iç çamaşırının tülüne çarptığında Arya hafifçe kıvranmaya başladı. Rafael, danteli dişleriyle sıyırdı. Yavaş, sabırlı ve cezalandırıcı bir tempoyla. Onun altı tamamen açıldığında, yüzünü eğdi… ve öpmedi. Bekletti. Arya artık titriyordu. Dizleri kasılmıştı, nefesi hızlanmıştı. Ama Rafael sadist bir sabırla dudaklarını uzak tuttu. Sonra diliyle bir çizgi çizdi. Ve… Derin bir ilk temas. Dili, dudaklarının arasına süzüldü. Yukarı, aşağı, daireler… Arya’nın bedeni yay gibi gerildi. Ellerini yastığa gömdü. > “Lanet olası... durma...” diye mırıldandı. Rafael, Arya’nın iç dudaklarına dudaklarını bastırdı. Diliyle onu ıslattı. Sonra daha hızlı… daha ıslak… daha derin… Parmakları da eklendi. İki parmakla içine girerken, diliyle klitorisini emdi. Arya’nın içinden çıkan ses artık inleme değil, kontrolsüz bir haykırıştı. > “Siktir, Rafael… yap… şimdi yap!” Rafael başını kaldırdı. Parmaklarını çıkardı, ağzına götürüp yaladı. > “Sen hazırsın. Ama ben doymadım.” Ve onun üzerine çıktı. Penisi sertti, iri ve sıcaktı. Arya onu bacaklarının arasında hissettiğinde zaten zihinsel bir orgazm yaşamıştı. Göz göze geldiler. > “İçine girerken beni izle,” dedi Rafael. Ve Arya, başını kaldırdı. Gözleri onun göğsünde, karın kaslarında, penisinde gezindi. Sonra… Tek hamlede içindeydi. Derin, sıcak, dolu. Arya çığlık attı. Ama bu acı değildi. Bu, içten yırtılan zevkti. Rafael önce yavaş girdi çıktı. Sonra daha hızlı. Kalçasını tutarak onu kendine çekti. Her girişte kalbine kadar dokunuyordu. Göğüslerine bir kez daha bastı. Elleriyle boğazına dokundu. Ve fısıldadı: > “Boşal, Arya. Şimdi. Benim adımla…” Arya gözlerini kapadı, vücudu kasıldı, çığlık attı. > “RAFAEL!” Ve Rafael de hemen ardından içeri boşaldı. Derin bir iniltiyle… İkisi de ter içindeydi, kalpleri aynı anda atıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD