📕 KANKALIĞIN BAŞLADIĞI GÜN

1563 Words
1. BÖLÜM – KANKALIĞIN BAŞLADIĞI GÜN Derin & Derya’nın İlk Tanışma Günü O gün okul bahçesi her zamankinden daha kalabalıktı. Çocuklar koşuyor, bağırışıyor, öğretmenler liste arıyordu. Ama kalabalığın içinde iki küçük kız vardı ki… kader onları çoktan birbirine bağlamıştı. Derin, saçları iki yandan örülü, titrek adımlarla bahçeye girmişti. Heyecanlıydı. Biraz da çekingen. Aynı anda… Derya sahneye fırlayan bir oyuncu gibi koşa koşa bahçeye girdi. Elinde top, gözünde parıltı… Maceraya doğmuş gibiydi. Ve kader, o anda küçük bir oyun oynadı. PAAAT! Derya’nın attığı top, Derin’in kafasına şap diye çarptı. Derin bir an durdu… Sonra elini kafasına götürdü. Derya ise şok içinde: “Ayyy kızım iyi misin?! Vallahi bilerek atmadım! Sen… iyi misin?!” Derin gözlerini kocaman açtı. Sonra gülmeye başladı. “Top güzelmiş, bir daha atsana.” Derya o anda Derin’e baktı. O gülüşü, o rahatlığı… İşte o an içinden bir ses dedi ki: “Bu kız… benim kankam olacak.” ⸻ O sabah güneş biraz farklı doğmuştu. Sanki gökyüzü “Bu iki çılgın bugün geleceğini yazacak” diyordu. Derin’in annesi, kahvaltı masasındaki portakalları dizerken birden sordu: “Derin, sen hangi burçtundun kızım?” Derin gülerek: “Anne, bin kez söyledim: YAY burcu kraldır!” Derya o sırada evinde aynaya bakıp saçını iki yandan toplamaya çalışıyordu. Annesi kapıdan seslendi: “Derya, seninki neydi?” Derya kahkaha attı: “Ay anne, ben tabii ki KOÇ! Delilik bizde genetik!” İşin komik tarafı… Yay & Koç burç uyumu, evrenin bile “Bunlar kesin kanka olacak” dediği kombinasyondu. İkisi de ateş grubuydu. İkisi de deli doluydu. İkisi de kahkaha krizinden bayılabilirdi. YAY – KOÇ UYUMU: Enerji = %100 Delilik = %500 Dostluk = Ömürlük Kavga = 5 dakika Barış = 4 dakika Aynı saatlerde… Anneler de aynı şeyi düşünüyordu ama haberleri yoktu. Derin’in annesi içinden geçirdi: “Bu kızın enerjisine ayak uyduracak bir arkadaş lazım…” Derya’nın annesi tam o anda kahve karıştırıyordu ve mırıldandı: “Derya da bir durulsa… ama neyse, enerjisi güzel kız.” Evren işte o an kıkırdadı, “Eee ben de görevimi yapayım,” dedi… ve iki kızı birbirine doğru çekmeye başladı. Aynı mıknatısın iki farklı rengi gibi… Farklı ama aynı. Zıt ama tamamlayıcı. Delilikte rakip, sevgide takım. Öğle vakti okul bahçesinde kader düğümü atıldı. Derin elindeki kelebek bilekliğiyle oynarken… Derya koştur koştur yeni aldığı güneş bilekliğini sallıyordu. İkisi de aynı anda birbirlerine takıldı. Sanki görünmez bir el “Hadi, bakın artık!” demişti. Ve ilk konuşma böyle geldi: Derya: “Bilekliğin çok güzelmiş! Kelebek mi o?” Derin: “Seninki de güneş gibi parlıyor!” O an… iki burcun kaderi kesişti. Yay’ın özgürlüğü + Koç’un enerjisi. Kelebek + Güneş. Derin + Derya. Evren fısıldadı: “Bu ikisi artık ayrılamaz.” Derya Hanım saçını savurur ve sahneye şöyle girer: “Derin Hanım…” der hafif bir gülümsemeyle, o meşhur Derya edasıyla. “Müsaade ederseniz ikinci bölümün gaz pedalına basıyorum.” Dudaklarında hafif bir parıltı, bakışlarında çılgın bir özgüven, sesinde “Ben geldim, herkes toplansın!” tavrı… Ve devam eder: “Bugüne kadar Koç burcunun çılgınlığını hafife alan herkes… hazırlansın. Çünkü Derin & Derya efsanesi yeni başlıyor.” Sonra sahte ciddi bir sesle ekler: “Derin Hanım… siz sahneyi bana bırakın, ben ateşi biraz daha yükseltip geliyorum.” Ben Derya. Koç burcuyum. Ateşten yaratılmışım, sabırsızım, deliyim, coşkuluyum… Ve Derin’in hayatına girdiğim gün, evren resmen “Bu iki çılgını bir araya getirin, yoksa dünya çok sıkıcı olacak!” dedi. Derin ise Yay burcu. Özgürlüğün kitabını yazmış gibi; kafasına eseni yapan, kahkahasıyla evi sallayan, yeri gelince de ağlamayı gurur meselesi yapan biri. Yani… “Benim tam ruh ikizim.” Koç + Yay. İkisi de ateş elementi. İkisi de deli. İkisi de sabırsız. İkisi de “Bırak ben yaparım”cı. Ama en önemlisi… İkisi de birbirine aşırı bağlı. Annelerimiz ilk kez karşılaştığında bile anlamışlardı aslında: Bu iki çocuk normal büyümeyecek. Bunların kaderi mutlaka birbirine yazılmıştı. O gün gökyüzü daha parlaktı. Ben evde annemle tartışıp bir şeylere sinirlenmiş, kapıyı çarpıp çıkmıştım. Derin ise balkonda, saçlarını dağıtıp kelebek izlemişti. Ve biz aynı anda aynı dileği tutmuştuk: “Keşke beni gerçekten anlayan biri olsa…” Evren o dileği duydu. Sonra tuttu bizi, hop diye aynı sınıfa attı. İlk karşılaşmamız? Koç + Yay uyumunun kader kitabına girecek seviyede efsaneydi: Ben: “Sen niye böyle inek gibi gözümü dikiyorsun bana?” Derin: “Sen niye böyle bağırıyorsun?” Ben: “Ben bağırmam!” Derin: “Daha ilk kelimede bağırdın!” Ben: “BAĞIRMADIM!” Sonra… İkimiz de aynı anda gülmeye başladık. İşte o kahkaha, dostluk sözleşmesini oracıkta imzalattı bize. Annemler de durumu fark etti. Derin’in annesi: “Bu kız Koç burcu gibi… Derya çok ateşli.” Benim annem: “Derin Yay mı? Ov… Derya’nın dengi gelmiş.” Ve böylece… Ateş + ateş birleşti. Derya + Derin birleşti. Kader + delilik birleşti. Koç Derya olarak ben sınıfa girdiğim anda öğretmen bile bana şöyle bakmıştı: “Bu kız… çok konuşacak.” Haklıydı. Ben konuşurdum. Hatta bazen öğretmenden bile fazla konuşurdum. Ama o gün… Yay burcu Derin’le yan yana oturduğumda, sanki içimdeki motor çalıştı. Güldüm, güldürdüm, konuştum, konuşturdum. Ve bundan sonra gelen her sahne, yıllarca anlatacağımız anılara dönüştü. İlk Ders: Çılgın İkilinin Resmi Başlangıcı Öğretmen sınıfa kocaman bir gülümsemeyle girdi. “Çocuklar, bugün kendinizi anlatan bir resim çizeceksiniz.” Ben hemen Derin’e döndüm: “Ben güneş çizeceğim. Çünkü ben ateşim!” Derin sakin sakin: “Ben kelebek çizerim. Çünkü özgürlüğü seviyorum.” İkimiz de masaya eğildik ve resimlerimizi çizmeye başladık. Ben güneşi o kadar büyük çizmişim ki… Derin’in sayfasına bile taşmış. Derin kaşlarını kaldırdı: “Kanka… senin güneş bana doğru geliyor?” Ben umursamaz bir edayla: “Gelir tabii. Güneşim sensiz yapamıyor.” Derin kahkaha attı. İlkokul sıramız bile kahkaha titreşiminden sallandı. İlk Teneffüs – Kanka Testi Teneffüste Derin kantine gitti. Cebinden para çıkmadı. Belli ki unutmuş. Ben gözümü bile kırpmadan koştum kantine. Bir simit aldım. Sıcak, yumuşacık, mis gibi kokan… Derin’e verdim: “Al kankam, paylaşmazsam boğazımdan gitmez.” Derin: “Yok yok, al sen—” Ben: “HOP! Alacaksın. Bu bir kankalık kanunudur.” Ve ilk simit paylaşımımız böyle yaşandı. Okul Çıkışı – Ailelerle İlk Tanışma Okul çıkışı güneş biraz yumuşamıştı. Çocuklar sağa sola koşuyor, servisler bağırıyor, anneler çantalar topluyordu. Derin elimi tuttu: “Kanka, annem köşede bekliyor… gel beraber gidelim.” Ben neşeyle yürüdüm: “Gelirim tabii! Ben anneni çok severim, daha görmeden sevdim!” Derin kahkaha attı: “Delisin Derya…” Derin’in annesi bizi görünce gülümsedi. O sakin, tatlı, yumuşak konuşan güzel bir kadındı. Bizi şöyle süzdü: “Merhaba kızlar… Derya değil mi?” Ben gururla: “Evet teyze! Derin’in kankasıyım.” Derin’in annesi başını salladı: “Siz çok iyi anlaşıyorsunuz belli… Derin seni çok sevmiş.” Derin kızardı: “Anne…” Ben hemen atladım: “Ben de Derin’i sevdim. Kelebek kadar güzel kalpli.” Derin’in annesi gülümsedi. O gülüş var ya… “Bu dostluk doğru dostluk” der gibiydi. Sonra benim annem geldi. Elinde market poşetleri… Belli ki yorgundu ama yüzünde yine o bilindik enerji vardı. “Derya kızım!” diye seslendi. Sonra Derin’i gördü: “Sen Derin olmalısın! Derya hep senden bahsediyor.” Derin: “Gerçekten mi?” Ben araya girdim: “Tabii anlatıyorum. Çünkü ben konuşmayı seviyorum.” Benim annem, Derin’in annesine döndü: “Çocuklar çok iyi anlaşmış galiba.” Derin’in annesi: “Evet… ikisi birbirini çok iyi tamamlıyor.” Derin’in annesi yumuşak, sabırlı… Benim annem daha enerjik, daha sert ama sevgi dolu. Yetmedi… İkisi birbirine baktı ve aynı anda gülümsedi. Benim annem: “Bu iki çocuğu ayırmak zor olacak.” Derin’in annesi: “Ben ayırmayı düşünmüyorum zaten.” O an dünya durdu. Sanki evren şöyle dedi: “Dostluk onayı verildi.” Anneler Yakınlaşmaya Başlıyor Bir hafta sonra, benim annem Derin’in annesine kahve içmeye çağırdı. Ertesi hafta Derin’in annesi bize kek yaptı, eve davet etti. Çocuklar kaynaşınca, anneler de kaynaştı. Biz kankaydık… Onlar da “kankaların anneleri” oldu. Derin’in annesi bana hep şunu derdi: “Derya kızım, sen ateş gibisin ama çok iyi kalplisin.” Başımı eğer gülümserdim. Benim annem ise Derin’e: “Sen çok uslusun, iyi ki bizim evimize neşe getiriyorsun.” Derin utanırdı. Ama ben gururla derdim: “Benim kankam ya, tabii iyi olacak.” Özetle… İki çılgın çocuk… İki farklı karakterde anne… Ama aynı yumuşaklığı, aynı sıcaklığı taşıyan iki aile… göz göre göre birbirine bağlandı. Ve o gün, herkes şunu çok net anladı: Derin & Derya sadece arkadaş değil… kader kankalarıydı. Gün batımı okul bahçesinin üzerine yavaşça indi. Turuncu ışıklar Derin’in saçlarında dans ederken, ben onu izledim… ve içimden geçen tek şey şuydu: “Bu kız benim hayatımın en doğru karşılaşması.” Çantalarımızı sırtladık, annelerimiz yan yana yürüyordu. Biz de arkada küçük adımlarla ilerliyorduk. Derin hafifçe bana döndü: “Kanka… iyi ki geldin.” Ben gülümsedim, kalbim sıcacık oldu: “Kanka… iyi ki kader bizi aynı sıraya oturttu.” Tam o anda okulun kapısındaki ışıklar birer birer sönmeye başladı. Sanki dünya “Bu iki çılgın artık eve gitsin,” diyordu. Ama biz anlamıştık: Bu sadece bir günün sonu değil… bir dostluğun başlangıcıydı. Bir hikâyenin ilk satırıydı. Annelerimiz durdu, birbirlerine baktı, sonra bize döndü: “Birbirinize iyi bakın çocuklar… bu bağ kıymetli.” Biz aynı anda cevap verdik: “Hep.” Sonra ben Derin’in kelebek bilekliğine baktım. O da benim güneş bilekliğime. Ve o anda içimizden aynı şey geçti: “Biz büyüdüğümüzde bile yan yana olacağız. Aynı üniversitede… Aynı meslekte… Belki aynı apartmanda bile…” Kim bilebilirdi ki? Belki de iki çılgın çocuk… ileride iki çılgın avukat olacaklardı. Ve hayat, bu sahnenin arka planında fısıldadı: “Bu dostluk… daha yeni başlıyor.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD