📖 9. BÖLÜM – KAÇAMAK TATİL: DÖRTLÜNÜN İLK YOLCULUĞU
Derin kapının önünde bulunan o gizemli izden sonra zihnini asla tam toparlayamamıştı.
Ama Alp’in yanında olduğu her an, içindeki gerginlik biraz olsun azalıyor gibiydi.
Sabah, Derin hazırlanırken telefonu çaldı.
Arayan… Derya’ydı.
Derya:
“Kızım, bugün moralimiz sıfır. Hadi bi’ tatil yapalım diyoruz. Geliyor musun?”
Derin şaşırdı.
“Nasıl yani? Şaka mı?”
Derya:
“Hayır! Ben, sevgilim, sen ve Alp.
Dörtlü kaçamak.
Deniz, sahil, müzik… bir günlüğüne bile olsa uzaklaşalım.”
Derin’in kalbi bir anda hızlandı.
Evet… gerçekten buna ihtiyacı vardı.
Tam bunu düşünürken Alp de yazdı:
“Bugün seni biraz kaçırmak istiyorum. Derya da aynı şeyi söylemiş.”
Derin istemsizce güldü.
Sanki hepsi anlaşmış gibi.
YOLA ÇIKIŞ
Öğleden sonra, dördü de aynı arabada buluştu.
Derya’nın sevgilisi, Onur… sakin, ağırbaşlı ama eğlenceyi bilen bir adamdı.
Arabaya binince Onur gülümsedi:
“Bugün sadece keyif var.
Dert yok, stres yok.”
Derya elini Derin’in dizine koydu.
“Aynen öyle! Hem yüzük olayı hem aile toplantısı hem… gölge mevzusu…
Senin kafa yandı kızım. Bir nefes alacaksın.”
Derin şaşırdı.
“Gölge dedin…”
Derya ciddileşti.
“Alp anlattı. O yüzden daha da kaçmalıyız bugün.”
Derin bir an Alp’e baktı.
Alp de ona.
Gözlerinde gizli bir söz vardı:
“Ne olursa olsun, yanındayım.”
SAHİLE VARIŞ – DENİZİN SESİ
Sahil kalabalık değildi.
Güneş batmadan birkaç saat vardı.
Derya anında ayakkabılarını çıkarıp kuma bastı.
“İşte bu!
Oh be dünya varmış!”
Onur kumsala bir örtü serdi.
Derin ve Alp yan yana oturdular.
Dalga sesi, hafif rüzgâr… Derin’in kalbini sakinleştiriyordu.
Alp onun elini tuttu.
“Bugün sadece eğleneceğiz.
Söz veriyorum.”
Derin başını Alp’in omzuna yasladı.
“İyi ki geldik.”
DENİZ SAHNESİ – GENÇLİK VE EĞLENCE
Derya bağırdı:
“Hadi suyaaa!”
Onur hemen Derya’nın peşinden koştu.
Derya çığlık çığlığa suya girerken kahkaha atıyordu.
Derin önce tereddüt etti.
Alp onun elini bıraktı, gözlerine baktı.
“Gel, iyi gelecek.”
Derin gülümsedi.
Koşmaya başladı.
Alp arkasından koştu.
Derin suya girince bağırıp güldü.
Dalga ayaklarına vurdu.
Alp hemen geldi, kolundan tuttu, döndürdü.
Derin kahkaha atarken Alp onu belinden tutup suya çekti.
“Alp!”
Demeye kalmadan dalga üzerlerine geldi.
Derya arkadan bağırdı:
“En güzel tatil bu işte! Delilik, kahkaha, dört kişi!”
Onur da gülerek suyu Alp’e sıçrattı.
Bir anda sahilde bir gençlik enerjisi koptu.
KUMDA SOHBET – DERİN’İN KÜÇÜK KORKUSU
Denizden çıktıktan sonra dört genç kumların üzerine oturdu.
Islak saçlar, tuz kokusu, hafif bir esinti…
Derya konuştu:
“Derin… yüzüğün ışıkta parlaması bile çok güzel.
Evlilik havası şimdiden geldi valla.”
Derin utandı.
“Yok daha… sadece söz gibi.”
Alp usulca seslendi
“Benim için daha da fazlası.”
Derin’in kalbi bir an durur gibi oldu.
Onur ise ciddileşti.
“Alp, sen dün bir şey görmüşsün…”
Alp başını salladı.
“Evet, ama bugün bundan bahsetmek yok.
Bugün Derin’in nefes günü.”
Derya gözlerini kısarak Derin’e baktı.
“Yine de aklında mı?”
Derin iç çekti.
“Biraz… ama sizinle olunca azalıyor.”
Alp onun saçlarını hafifçe geriye itti.
“Yanımdayken hiçbir şey olmayacak.”
GÜN BATIMI – ROMANTİK GERİLİM
Güneş batmaya başladığında sahil altın rengine döndü.
Derya ve Onur biraz ileride fotoğraf çekiyordu.
Derin ve Alp kumda baş başa kaldı.
Alp yavaşça Derin’in elini tuttu.
“Bugün seni böyle gülümserken görmek… bana her şeyden daha iyi geldi.”
Derin gülümsedi.
“Ben… sen olunca böyle oluyorum.”
Alp onu kendine doğru çekti.
Alnını Derin’in alnına yasladı.
“Bir gün… böyle bir yerde seninle balayı yapmak istiyorum.”
Derin’in nefesi kesildi.
“Alp…”
Alp seslendi
“Geleceği senden başka biriyle hayal edemiyorum.”
Derin’in kalbi yandı, gözleri doldu.
Ama mutlu bir doluluktu.
AKŞAM – DÖRTLÜ ŞEHİR TURU
Sahil sonrası, dörtlü küçük sahil kasabasının sokaklarında dolaştı.
Küçük müzikler, dondurma, kahkahalar…
Derya bir anda bağırdı:
“Hadi fotoğraf! Dört kişi selfie!”
Derin, Alp, Derya ve Onur yan yana durdu.
Derya fotoğrafı çekti.
Derin o an içinden “İlk aile fotoğrafımız gibi,” diye düşündü.
Her şey güzeldi.
Ağır değildi.
Gergin değildi.
Ta ki…
GECENİN SONUNDAN ÖNCE – GERİ DÖNÜŞTE İLK İŞARET
Araba sahilden geri dönerken dört kişi müzikle eğleniyordu.
Derya şarkıya eşlik ediyor, Onur direksiyonda ritim tutuyordu.
Derin arka koltukta Alp’in omzuna yaslanmıştı.
Ama bir anda Derin gözünü açtı.
Camdan dışarı baktı.
“Alp…”
Alp döndü.
“Ne oldu?”
Derin’in sesi fısıltı gibiydi.
“Az önce… aynı arabayı üçüncü kez gördüm.”
Alp’in yüzü gerildi.
“Ne arabası?”
Derin işaret etti.
Siyah bir araba uzak mesafeden onları takip ediyordu.
Derya eğildi.
“Ben de gördüm… o araba sahile giderken de vardı.”
Onur kaşlarını çattı.
“Ben bilerek rota değiştirdim.
Ama hala arkamızda.”
Alp’in sesi kısık ve sertti:
“Demek buraya kadar geldin ha…”
Derin’in içi ürperdi.
Tatil güzeldi.
Ama tehlike peşlerini bırakmamıştı.
TAKİPTEKİ ARABA
Siyah araba onların arkasında sabit bir hızla ilerliyor, ne yaklaşıyor ne de uzaklaşıyordu.
Bu, tesadüf değildi.
Bu… bilinçli bir takipti.
Onur, dikiz aynasından gözlerini bir saniye bile ayırmadan konuştu:
“Bu adam bizi izliyor. Yol değiştiriyorum, hız değiştiriyorum… adam kopya gibi arkamızda.”
Derya’nın sesi titredi:
“Onur dur— ne diyorsun? Bizi gerçekten biri takip mi ediyor?”
Derin ise sessiz kalmış, parmakları titreyerek koltuğun kenarını sıkıyordu.
Gün boyu gülümsemesi bir anda gölgelenmişti.
Alp yavaşça Derin’in elini tuttu.
Sesini duyabileceği en sakin tona indirdi.
“Derin… bana bak.”
Derin başını çevirdi.
“Hiçbir şey olmayacak.
Yanındayım.”
Ama Alp’in gözleri…
camdan dışarıdaki arabayı o kadar sert takip ediyordu ki içinin kaynadığı belliydi.
ALP’İN KARARI – KONVOYU KOPARMAK
Alp bir anda öne eğildi.
“Onur.
Sağdaki dar yola gir.
Ağaçlı olan.”
Onur şaşırdı.
“O yol tek çizgi kanka. Emin misin?”
Alp’in sesi keskinleşti.
“Evet. Bizi takip eden varsa o yola girmeye cesaret edemez.”
Derya panikledi.
“Ya ederse?”
Alp arkasına yaslandı.
“O zaman kim olduğuna dair ilk cevabı almış oluruz.”
Onur sinyali verdi.
Sahil yolundan aniden sağa kırdı.
Araba dar, ağaçlarla kaplı yola girdi.
Arkalarında bir saniyelik sessizlik oldu.
Derya nefesini tuttu.
Derin Alp’in kolunu sıktı.
Derin“Geliyor mu…?”
Onur dikiz aynasına baktı…
ve yutkundu.
“Geliyor.”
Derin’in kalbine bir anda buz gibi bir şey saplandı.
“Alp… peşimizde.”
Alp derin bir nefes aldı.
“Tamam. O zaman oyun bitiyor.”
DAR ORMAN YOLU – GERİLİM ARTIYOR
Dar yol iki arabanın yan yana sığmayacağı kadar dardı.
Onur hızlandı.
Siyah araba da hızlandı.
Derya koltuğa yapıştı.
“Kanka bu şaka değil yani?!”
Onur bağırdı:
“Bu adam cidden peşimizde!”
Derin’in nefesi hızlandı.
Kendi kendine saymaya başladı.
“Bir… iki… üç… derin nefes… Alp yanımda… Alp yanımda…”
Alp onun saçlarını okşadı.
“Korkma güzelim.
Yaklaşıyorsa bile ben buradayım.”
Ama Alp’in diğer eli yumruk olmuştu.
YOL AYRIMI – İLK KARŞILAŞMA
Dar yolun sonuna geliyorlardı.
Tam köşede küçük, eski bir benzinlik vardı.
Kimsenin uğramadığı, ışıkları titreyen, ıssız bir yer.
Onur hızla konuştu:
“Alp? Bu yol burada bitiyor. Ya sağ ya sol.”
Alp gözlerini kıstı.
“Dur. Burada duracağız.”
Derin şaşırdı.
“Durmak mı?! Kafayı mı yedin Alp!?”
Derya çığlık attı:Hayır hayır lütfen arka koltuktayım ben istemiyo
Alp sakin ama kararlı bir tonla:
“Bu adam bizi nereye kadar izleyecek?
Bugün öğreniyoruz.”
Onur frenlere bastı.
Araba yolun kenarında durdu.
Kalpleri göğüslerinden çıkacak gibiydi.
Siyah araba da…
tam karşılarına değil…
birkaç metre arkalarına durdu.
Farları kapalıydı.
Plaka görünmiyordu.
Sanki… arabada biri vardı ama kıpırdamıyordu.
Derin’in gözleri büyüdü.
“Elp… hareket etmiyor.”
Alp kapıya uzandı.
“Kim olduğunu öğrenme zamanı.”
Derin çığlık attı:
“ALP!!! DUR!”
Alp durmadı.
Kapıyı açtı.
SİYAH ARABANIN SIRRI – GERÇEĞE YAKLAŞMA
Alp dışarı çıktığı gibi siyah arabanın farları bir anda yandı.
Derin nefesini tuttu.
Onur öne eğildi:
“Kanka geri bin—”
Alp sinyal verdi.
Eliyle “Gel” dedi.
Gözlerinde korku yoktu.
Savaşçı bir adam gibi…
Koruyan bir adam gibi…
“Yapacaksan dışarı çık,” dedi yüksek sesle.
“Yoksa peşimi bırak.”
Siyah arabanın motoru homurdanır gibi bir ses çıkardı.
Derin’in kalbi duracak gibi oldu.
“Alp… ne olur geri gel…”
Derya ellerini yüzüne kapadı.
“Allah’ım bu kim?”
Siyah araba…
bir anda geri vitese taktı…
ve hızla geriye doğru gidip köşeden kayboldu.
Sessizlik.
Derin’in nefesi kesildi.
“Kaçtı…”
Alp kapıyı açıp geri bindi.
Kapıyı kapatırken derin bir nefes aldı.
“Tam düşündüğüm gibi.”
Onur şaşkınlıkla:
“Kanka yani… kimdi?”
Alp doğruldu.
Gözleri kararmıştı.
“Biri bizi izliyor.
Ama yüzünü gösterecek kadar cesur değil.”
Derin’in gözlerinden yaş süzüldü.
Tatil güzel başlamıştı…
ama gölge yine peşlerindeydi.
GECENİN MESAJI
Siyah arabanın kaçmasından sonra arabada derin bir sessizlik çöktü.
Derya’nın elleri hâlâ titriyordu, Onur direksiyona sıkı sıkı yapışmıştı.
Derin ise sadece Alp’e bakıyordu.
Gözlerindeki korku gizlenemiyordu.
“Alp… bu iş şaka değil.
Biri gerçekten peşimizde.”
Alp onun saçlarını geriye itti.
“Seni koruyacağım.
Ne olursa olsun.”
Onur ana yola dönerken iç çekti:
“Bu takip normal bir şey değil. Rastgele biri olsa kaçmazdı.”
Derya “Ya bizi tanıyorsa?”
Derin’in içi ürperdi.
Evet… bu sıradan bir yabancı değildi.
Bu, bilinçli bir izlemeydi.
VARDIKLARINDA – EVİN ÖNÜNDEKİ ŞOK
Araba Derinlerin sokağına girdiğinde herkes derin nefes aldı.
Güvenli bölgeye dönmüş olmanın rahatlığı vardı.
Ama o rahatlık… sadece 5 saniye sürdü.
Derin kapının önüne bakınca irkildi.
Kapının altına sıkıştırılmış küçük, siyah bir kağıt vardı.
Derya “Kanka… o ne?”
Derin titreyerek eğildi.
Kağıdı aldı.
Üzerinde sadece iki kelime yazıyordu:
“GÖRDÜM SİZİ.”
Siyah kalemle, bastırılmış bir yazı.
Yabancı bir elin sertliği vardı.
Derin’in parmakları buz kesti.
Alp yanına geldi, kağıdı aldı, yüzü karardı.
“Demek oyun böyle…” dedi kısık bir sesle.
“Tamam. Şimdi sıra bende.”
Derya panikliyordu.
“Bu ne ya? Bu tehdit bu! Bu ciddi!”
Onur kağıdı görür görmez başını iki yana salladı.
“Kanka bu… kimse rastgele bırakmaz.”
Derin’in gözleri doldu.
“Alp… korkuyorum.”
Alp onun yüzünü avuçlarının arasına aldı.
“Sana söz veriyorum… kimse sana dokunamayacak.
Kimse.”
Derin başını eğdi ama o kağıt…
kalbinin derinliklerine korkuyu kazımıştı
GECE – DERİN YALNIZ KALINCA
Herkes dağıldıktan sonra Derin odasına girdi.
Kapıyı kapattı.
Omzuna bir ağırlık çöktü.
Yüzüğüne baktı.
Bugün tatildi… aşk doluydu… kahkahalıydı.
Ama bir not…
bir iz…
bir araba…
her şeyi gölgeye çevirmişti.
Derin yavaşça yatağa oturdu.
Telefonunu açtı.
Alp’ten gelen son mesaj:
“Penceredeyim. Uyuyana kadar buradayım.”
Derin gözleri dolarak cama yürüdü.
Perdeleri hafifçe araladı.
Sokağın köşesinde Alp duruyordu.
Arms cross… gözleri tetikte… gölgeleri izliyordu.
.
Derin “Sana güveniyorum.”
Ama o kağıt hâlâ avucunun içindeydi.
GÖRDÜM SİZİ.
Kimin gördüğünü bilmiyordu.
Ama biri vardı…
ve artık saklanmıyordu.
GECENİN SESİZLiGİ
Gece yarısını geçmişti.
Sokağın sessizliği o kadar derindi ki, bir yaprak düşse duyulurdu.
Alp elini cebine koymuş bekliyordu.
Gözleri bir an bile sokaktan ayrılmıyordu.
Ama o anda…
Bir ses.
Bir tıkırtı.
Sokağın en karanlık köşesinden biri hızla geçti.
Gölge gibi…
bir anlık…
ama belliydi.
Alp hemen doğruldu.
“Oradasın.”
Ardından bir ses daha duyuldu.
Bir ses..
Tıpkı rüzgârın arasına karışan bir nefes gibi.
Derin, yukarıdan cama yaslandı.
Gözlerini kısmış bakıyordu.
Derin fısıldadı:
“Alp… biri var.”
Alp’in sesi neredeyse duyulmayacak kadar kısık çıktı:
“Biliyorum.”
O anda gölge bir anda kayboldu.
Bir ses daha…
ayak sürüme…
ve ardından soğuk bir gülüş.
Derin’in kanı dondu.
Alp yumruklarını sıktı.
“Tamam. Bu gece bitti.
Ama ben de bittim artık…
Sıra bende.”
Savaş başlamıştı.