‘’Naz, iyi geceler.’’ diyordu bana o tanıdık ses. ‘’Seni görebilir miyim?’’ Yusuf’un sesiydi bu ama hiç duymadığım kadar kibar bir üslupla konuşuyordu. Sanırım ona verdiğim şirket telefonunu geri göndermiş ve kendine yeni bir telefon almıştı. Çünkü eski numarası bende hala engelliydi. ‘’Niye bu kadar ısrarla aradın? Acil bir durum mu var?’’ ‘’Seni görmek istiyorum sadece. Günlükte ilk buluşmamızı okudum. Canım midye çekti. Bana eşlik eder misin?’’ Neyin peşindeydi bu adam ya? ‘’Toplantıdayım Yusuf, sana afiyet olsun.’’ ‘’Bu saatte? Ne toplantısıymış o bu saatlere kadar?’’ Hoş geldin Yusuf! ‘’Heh! Şöyle özüne döndüğüne göre görüşmeyi sonlandırabiliriz.’’ ‘’Dur, kapatma… Tamam, bu sefer dediğin gibi olsun. Toplantıdan sonra buluşalım mı?’’ ‘’Şimdi yemek sofrasından kalktım Yusuf.

