2 Kocam Değil

1513 Words
Yemeğimi yedikten sonra yatağa geçtim. Üzerimde zaten pijama takımım vardı. Vücudum çok yorgundu. Yatağa yatar yatmaz sızdığımda bu yaşanılanlar bir kâbus olsun herşey uyandığımda pembe zihnimde hayalim kalsın istedim. Kaç saat uyudum bilmiyorum, uyandığımda abla hâlâ odadaydı ve herşey gerçekti. Kalktım. Biraz güç topladım. Elimi yüzümü yıkamaya banyoya girdim. Aynada gördüklerim hiç iç açıcı değildi. Dudağım patlamış, gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Belki o adama Murat'la evli olmadığımı, hâlâ bir genç kız olduğumu söylersem, beni anlar ve borcunun karşılığı olmaktan kurtulabilir miyim? Bu düşüncelerle kendimi telkin edip avutuyordum. Banyodan çıkınca sandalyeye oturdum. Abla da yanıma geldi sandalyeye oturdu. Abla " Şimdi nasılsın kızım?" diye sordu. "Biraz iyiyim abla, bana yardım et patronunla konuşmak istiyorum." dedim. Sakindim. Yüzüne bakarak derdimi anlatmaya çalışıyordum. Mantıklı hareketler yapmak zorundaydım. " Kızım ne konuşacaksın ki, zaten o gelir istediğini almaya, " dedi. Yüzünde hüzün ve tecrübe vardı. Benim için üzüldüğü belliydi. Ama elinden de birşey gelmiyordu. Kalbimin atışı çok hızlandı. Ürperti içimi sardı. Titreme ve korku hissettiğim... Nefes alışım yavaşladı. Ürkek bir halde, "Abla olmaz ben onun olamam, ben kimsenin olamam. Ben sevdiğim adamın bile olmadım nikah olmadan olmaz diye... Şimdi nasıl kendimi fahişe edebilirim?" " Sakin ol kızım elimden bir şey gelmez," dedi. Gözlerini kaçırdı. " Bu akşam yada sabah gelir yanına, dene şansını anlatabilirsen... " "Şimdi yemek söyleyelim, "dedi. Sabah kahvaltı yapmıştık ama, şimdi akşam olmak üzereydi... Yemeğimiz geldi. Bir aydır hiç düzenli yemek yememiştim. Yemek yedikçe yüzüme renk geliyordu. Abla " Kızım senin ismin ne ? Yaşın kaç?" dedi. Sanki abla söylese iyi gelecekti. "Abla senin ismin ne ?" "Hacer kızım. " " Hacer abla, adım Bahar yirmi iki yaşındayım. " "Çıtı pıtı bir kızsın, daha küçük görünüyorsun." (Zaten küçüğüm yirmi iki kime göre büyük fahişelik için mi?... Zayıfladım daha küçük kaldım. Ailemle iken biraz balık etliydim, kendim ettim kendim buldum. Bu bulduklarım çok fazla, ailemin bedduasını alınca insan böyle oluyor demek ki...) . . . Ben ve iki kız kardeşim vardı. Evimizde erkek çocuk olmadığı için, babam amca oğlum Salih abimle evlendirip iki taraf da yabancıya bulaşmasın, büyük bir aile olalım diye bize dayattılar. Annemde karşı çıkmadığında benim için sonun başlangıcı olduğunu hissederek yaşamak ve çare aramak... Ev kızıydım. Çalışmama izin vermediler. Sadece liseyi bitirebildim bu kadar vasıf beni hiçbir şey yapardı. Sıfır... Salih abim yakışıklı birisiydi. Kumral, uzun boylu, dalgalı saçları, ela gözlü çok yakışıklı, ama benim abimdi. Diğer gözle göremiyordum... Murat'la, kardeşimle pazara çıktığımda karşılaşmıştık. Her dışarı çıktığımda artık karşıma çıkıp, benden hoşlandığını belli etmişti. Murat, sarışın, mavi gözlü, uzun boylu, yakışıklı ve kibardı. Bir gün önümüzü kesti. "Senden çok hoşlanıyorum." dediğinde çok mutlu olmuştum. Bende onu fark ediyor, beğeniyordum. . . . Odanın kapısı tıkladığında panik olduğumu fark edip, elim ayağım uyuşmuş, bütün canım, kalbimin atışını dengelemeye çalışıyordu. Oturduğum yerden sıçradım. Sesim bile titredi. Çok korkuyordum. Abla gitti kapıyı açtı. Banyoya girdim. Hiç kimseyle karşılaşmak istemiyordum. Bir süre sonra banyonun kapısını tıkladı. "Kızım gel kimse yok." Çıktım banyodan. Odaya ürkek adımlarımla ilerlediğim an yatağın üzerinde, alışveriş poşetleri, kutular vardı. Üzerinde bir not, " Bahar Hanım gece benim için hazır olun." " Abla olmaz, olamaz bir şey yap lütfen ölürüm, yine de fahişe olamam ." Hacer ablanın ellerinden tutmuş yalvarıyordum. Hacer ablada üzgün bir halde , "Kızım akşam yemek yemeye gelecekmiş. O iş olmadan yemekte konuşmaya çalış, belki inandırabilir kendini kurtarırsın. Ama söylediklerini yapalım ki seni dinleyecek fırsatı kazan malısın." "Abla çok korkuyorum. Benim için bir şey yapabilir misin? Gözlerinin içine bakarak, yalvarıyordum. (Kurtar beni, yardım et.) Elinden birşey gelmediğini bile bile dillerimden dökülmeyen, gözlerimden yaş olarak isyan ediyordu. "Söyle kızım ne istiyorsun?" "Her şeye hazırlıklı olmam lazım abla perm atik istiyorum, "dedim. Gülümsedi. Çok yanlış anladığını biliyorum ama öyle anlaması lazımdı. "Tamam kızım getiririm," dedi. Kendimi o adama teslim edeceğimi düşündü. Bir süreliğine odadan çıktı. Bende plan yaptım. En son çare o perm atikle canıma kıyacağımdı. İlk önce konuşmayı deneyecektim, olmazsa ilk fırsatta kendi fermanımı kendim... Artık saatler çok hızlı ilerliyordu. İnsan istemeyince bu zaman niye bu kadar hızlı akar ki sanki! Abla yanıma gelerek oturdu. Ellerimi sımsıkı tuttu. Benim için üzüldüğü belliydi. Gözlerimin içine bakarak, " Bahar hazırlanman lazım. Banyonu yap kendini topla," dedi. Bende çok üzgünüm, kırgın, öfkeli, korkak... "Tamam abla." Boynum bükük... Gerçekten vücudumu temizledim. Güzelce banyomu yaptım. Bu gece ölme ihtimalime karşı her şeye hazırdım. Ağlamak... Banyoda ölüme hazırlanmak... Sürekli içimden Allah'a dua ediyordum. "Allah'ım canıma kıyarsam inanmadığımdan değil, mecburiyetten... Beni affet diye kendimi avutuyor. Allah'tan özür diliyordum." Banyodan bornozla çıktım. Abla paketleri açmış yatağın üzerine sermişti. Seksi iç çamaşırları vardı. İlk onları giyindim. Düşüncesi bile beni mahvetti. Ya beceremez ve ölemezsem ve o bu halimi görüp bana sahip olursa... Siyah dekolteli aslında çok şık bir elbise ama hiç benlik olmayan bir tarzdı. Onu da üzerime giyindim. Arkası bağcıklı abla bağladı. Boyu mini, göğüs dekoltesi biraz fazlaydı. Ayağıma topuklu ayakkabıyı da giyindim. Abla " Otur makyaj yapacağım," dedi. İkimizde yeterince sessiz, benim için üzülen korkaklardık. "Abla ona kadınları hep sen mi hazırlıyorsun ?" "Aslında pek olmuyor, "dedi. "Çoğu kişi kendi canını tercih ediyor. Karısını seçen çok azdır," "O benim kocam değil de ondan..." diye başladım ağlamaya. Hıçkırarak ağlıyordum... Sakinleştim biraz abla devam etti. Makyaj malzemeleri ne kadar ağlarsam ağlayım akmıyor, durup ağlıyordum. Saçlarımı da at kuyruğu yaptı. Aslında ben salmak istedim dekolteyi biraz kapatsın diye ama... " Patron bütün vücudu pürüzsüz görmek istermiş. " Kafayı yiyeceğim ya. En son parfüm sıktı. Ben oturmuş kurbanlık koyun gibi bekliyordum. Kapı tıkladığında yerimden nasıl kalktım bilmiyorum... Oda servisiymiş, masaya yemekleri koydular. Nefes alamayacak kadar panik oldum... İnsan nefes almayı unutur mu? Ben her şeyi unuttum. Dokunsan ağlayacak, korkudan titreyen vücudumu kontrol edemiyordum. Abla " Ben çıkıyorum birazdan gelir. Sakin olmaya çalış, belli etme, yakınlık kurarsa daha yaşın çok genç kızım reddetme ! Her şey gelip geçici, kız yada, kadın olmuşsun çok önemli değil. Sağlıklısın böyle düşün..." dedi. Ellerimi bıraktı. Gözleriyle benimle vedalaştı. "Tamam abla ." Hacer abla odadan çıktığında, ben kendimi mahkum, kapıyı dışardan kilitlendiğinde çok büyük hüküm giymiş, sehpamı o adam tekmeleyeceğini biliyordum. Ama ablaya kızamıyordum mecburdu. Odanın içinde tur atıyordum. Korkuyordum, çok korkuyorum. Benim hayatımı bugün o adam belirleyecekti... " Nefesimi sakinleştirip güzelce derdimi anlatmam lazım. Allah'ım bana güç ver. Allah'ım kurtar beni diye yalvarıyordum." Kapı açıldı. O adamın ayak sesleri kendinden önce geldi. Derin nefes aldım. Ayakta bekliyordum. Kalbim göğsümü yokluyor kaçacak yer arıyordu. Bir iki adım sonra kendisi de göründü. Kalbim elimde, bakışlarım yerdeydi. Ayaklarından yukarı doğru bakakaldım. Karşımda gördüğüm adam çok yakışıklı, esmer, uzun boylu, ciddi bir yüz ifadesi, üzerinde siyah çok şık bir takım vardı. Böyle yakışıklı bir adamın böyle durumlarla birlikte olmaya ihtiyacı olmamalıydı. Zaten adam manken gibi istese herkes gönüllü onun olabilecekken böyle durumlar çok saçma gelmişti. Bana doğru yaklaşıyordu. Benim onu izlemekten, neler yapacağımı düşünmekten beynim, kalbim herşey durdu. Çok yaklaştı olamaz... Kalbimin yerini bugün öğrendim sanki çırpınıyordu. Tepki de veremiyordum. Anlatacak fırsat bulmam lâzımdı. Sarılır gibi yaklaştı, eli belimde, kulağıma; " Çok güzel olmuşsun, " diye fısıldadı. Nefesi boynumda, kulağımda üfler gibi bir ürperti bıraktı. Kalbimin sesi, çarpıntısı zaten bugün beni öldürecek galiba! İçimde ılık bir his, nefesi tenimde, bedenimi ürpertiyordu. "Teşekkür ederim," dedim. Hafif bir gülümseme sundum. Onunda hoşuna gitmiş herhâlde, dudağının kenarında küçük bir gülümseme. Elimden tuttu masaya doğru yöneldi. Ellerim onun elinde titriyor, ıslak terli ellerim onun elinde çırpınıyordu. Sandalyeyi çekti benim oturabilmem için, ben hayretle bakıyordum. Sonra kendisi oturdu. Tam karşımda beni süzen bir çift göz, ela hareleri beni süzüyordu. Bense gözlerimi ondan sürekli kaçırmaya çalışıyordum... "Bir şey konuşabilir miyim? " dedim. Konuşurken yüzüne baktım. Bana gülümsedi, "Acelemiz mi var? Sabaha kadar seninleyim sana doymadan işim bitmez ,"dedi. Kızardım, ellerim titriyor. Korkuyorum. Kalbim göğsümden çıkacak gibiydi. Derin bir nefes aldım. " Lütfen böyle konuşmayın daha isminizi bile bilmiyorum. Ve konuşmak istiyorum," dedim. Göz göze geldik. Onun gözlerinde kendimi gördüm. Hemen gözümü kaçırdım. Kahkaha attı." Bunca saat adımı sormadın mı? " Kafamı sağa sola salladım. "Yemek yiyelim konuşuruz enerji lazım," dedi. Masadaki yemeklerden tabaklarımıza koydu. Yemeğini yemeye başladı. (Bu adam her şeyi yatağa bağlıyor işim çok zor. Öleceğim galiba!) "Hem yiyip, hem konuşsak. Lütfen! "dedim. Gözlerimle yalvarıyordum. Titrek sesim ve gözlerim onun gözlerinde dolanıyordu. "Tamam ," dedi. "Ha ismimde Ferhat ," dedi. Göz kırptı. Yemeğine devam etti. Ben sadece konuşmak için dikkatimi Ferhat'a verip, beni dinlemesi için çabalıyordum. " Ferhat bey sabah bir şey konuşamadık. Aslında O Murat denen adi benim kocam filan değil. " Şaşkın bir ifadeye büründü. Tüm dikkatiyle beni dinliyordu. Yemeğini bıraktı elleri masanın üzerinde, bana dikkatle bakıyordu. Ben heyecanlandım. Umut var demekti. " Ben bir ay önce ona kaçtım. Ailem beni başkasına verecekti. Kaçtım ama Murat'la evlenmedik. İlk gün benimle birlikte olmak istedi ama ben izin vermedim." Gözleri büyümüş, şaşkın, pür dikkat beni dinliyor. Ama ben çok utanıyordum. Konuşurken renkten renge girdim. Benim özelim sonuçta !... " O gün tartıştık. Nikâhım kıyılmadan onun olamayacağımı söyledim. Ne zaman bana gelse hep reddettim. Bir aydır kendim çalışıp kendimi idare etmeye çalışıyordum." " Dışarıdan kimse beni rahatsız etmesin diye nikahlı kocam diyordum. Onun nikah kıyması için hep bekledim. " Dayanamadım ağlıyordum. Ferhat'ta bana sert baktı. Gıcık tutmuş gibi öksürünce kendimi toplamaya çalıştım. Hemen göz yaşımı sildim. Konuşmaya çabaladım. Gözlerim gözlerini bulup ela harelerine bakarak, "Ferhat bey, yani Murat benim kocam değil... Fiilen de fizik ende. Onun borcu için benim bakireliğim çok olmaz mı?....."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD