Acı kemiklerimi sırasıyla kırıyor gibi hissettiriyordu. Bedenim aldığım her kötü haberle biraz daha ağırlaşmış, dayanılmaz bir ağırlık altında eziliyordu. Yüzüme saplanan soğuk rüzgârın acımasız dokunuşu, yüreğimi kırbaçlar gibi yalayıp geçiyordu. Dizlerimin üzerine çöküşüm, hıçkırıklarımın boğazımda biriken acı bir yığın oluşturmasıyla karışıyordu. Nasıl olur da biri özellikle de bir anne, karnındaki canla birlikte bu dünyadan göçüp gidebilir? Hamile bir kadının yaşamına kastetmesi, düşüncesi bile içimi kavuruyordu. Ferhat hiç mi bir şey hissetmiyordu? Onun ruhu, vicdanı yok muydu? "Evimize gidelim," dedi Devran ama başımı inkarla salladım. "Nasıl biriymiş ki ben onun gerçek yüzünü görememişim. Küçüktüm, cahildim, ilgisini sevgi sanmışım," diye devam ettim sözlerim boğazımda düğümleni

