İlk Karşılaşma

1666 Words
" Alkım artık gitsek mi yeter patlayacaksın çok yedin be kızım " sevgili arkadaşımın yemekle yaşadığı aşk beni benden aldı. Kız sevgilisine yemeğe gösterdiği özeni hatta saygıyı göstermiyor. " Dur ama kuşum ya İskenderin üzerine bir künefe gömmeyelim mi? " gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Künefe diyor.. " Ben seni bir gömücem parçanı kimseler bulamıcak." tehdidim bir işe yaramadı. O değil de yiyor yiyor hep aynı kiloda kız doğuştan şanslı. Bende diyet yapmaktan iflahım kurumuş halde gezeyim. " Tamam tamam kızma kızıl kuşum gidelim." benim nerem kuşsa artık. Neyse bugün bu konu hakkında tartışmayacağım. Her öğle yemeğinde kampüse yakın yerlere geliyoruz. Neden ? Çünkü benim bu yemek arsızı arkadaşım kampüsteki yemekleri beğenmiyor. " Geç kalırsak derse seni mahvedeceğim Alkım. " dedim. Dedim de biliyor tabi kıyamıcam ondan bu kadar rahat davranıyor. Arabayı park ettim ve inip Alkım'ın koluna girdim. Hızlı hızlı yürürken bir yandan Alkım'a laf yetiştirmeye çalışıyordum. O yüzden daha çok onun gözlerine odaklanmak zorunda kalıyordum. Derse on dakika geç kalmıştık ve ben sinirden deliye dönmek üzereydim. Alkım'ın rahatlığına kızmak için ağzımı açmıştım ki kendimi bir anda yerde buldum. O kadar sert düşmüştüm ki kesin kalçam da kalıcı bir hasar oluştuğunu düşündüm. " Sen ne yapıyorsun gerizekalı" Alkım'ın sesi kullaklarımı çınlatırken elimle yerden destek alarak ayağa kalktım. Üzerimi çırpıp dağılan saçlarımı bileğimde ki tokayla topladım. Rezillik... Derin bir nefes alıp başımı bana çarpan ( tabi bu çarpmanın kesinlikle kasıtlı olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi) kişiye doğru kaldırdım. Benden en fazla beş altı santim uzunlukta sarışın afet gibi bir kızla karşılaştım. Bu kızı tanıyordum. Bu kız şu meşhur tanrıçaydı. Tanrıçaymış kıçım. Altına yatmadığı kalmadı ama hala tanrıça. Tanrıçaların bu denli günahkar olduğunu sanmıyordum. " Önünüze baksaydınız düşmezdiniz." bunu yolabiliyor muyum? Bu hadsizi önüme oturtup kafasındaki saçları tek tek cımbızla kopartmak istemem beni canı biri yapar mı ? " Bilerek çarptın gördüm. Yanımızdan geçip gidebilirdin ama sen hızını arttırarak omuz attın. Özür dile." cidden mi Alkım. Özür dileyecek meziyete sahip değil ki kör müsün. " Hadi gidelim Alkım geç kalıyoruz." dedim ve elini tuttum. Biran önce üzerimizde ki gözlerden kurtulmak istiyordum. " Hayır özür dileyecek. Yoksa ben diletmesini bilirim." bir Alkım'ın inadı eksikti. Bu kız da böyleydi işte. Her an polyannaydı ama iş bana döndü mü içinden panter çıkıyordu. Gerçekten de hayatta ki bütün şansımı Alkım'a kullanmışım. Sahip olabileceğim en iyi dost. Ama şuan hiç bu tiple uğraşacak değilim. O yüzden Alkım'ın elini bir kez daha çekiştirdim. Gelgelim sarışın tanrıça dayak için aranıyordu. " Nasıl yapacakmışsın bücür." ama harbi bu kız ölmeyle bayılmayı karıştırıyordu. " Senin yanında ki paçoz benim olana elini uzatmaya kalkmasa yerlerde sürünmezdi." dedi. Pardon el uzatmak derken. Benim olana derken. Ben kime el uzatmışım. Alkım'ı arkama çekip karşısına dikildim. " Karın ağrın neyse uzatmadan söyle." dedim. Bana böcekmişim gibi bakarken " Yıldırım'ı gördüğün de yolunu değiştireceksin. Onun olduğu ortamda nefes dahi almayacaksın." dedi. Derdi şimdi belli oldu. İyi de benim bu kızın manitasıyla ne işim olur da bana bilenmiş bu aptal sarışın tanrıça. " Yıldırım adında birini tanımıyorum. Tanımaya da niyetlenmiyorum. Şimdi çık git başımı belaya sokma benim." diyip solundan geçmek istedim ama oda sola doğru kayıp önümü kesti. Sabrımı zorluyordu farkında değildi. " Senin için hayırlısı bu olur zaten. Senin gibi bir çocuk ona istediğini veremez zaten." bu kız ne saçmalıyor. Ben ona tanımıyorum diyorum o hala ne diyor. " Şimdi arkandaki bücürü de al kaybol gözümün önünden " normal de yapmayacağım ama şuan yapmaktan mutlak zevk alacağım şey için daha sonra düşünürüm. Omuzlarımı dikleştirdim, gözlerlerimi gözlerine kenetledim. Olabildiğince cesur ve özgüvenli göründüğüm andaydım. " Sen benim kim olduğumu biliyor musun çocuk? Ben Lavinya Bozarslan soyadımı daha önce hiç duydun mu?" dedim. Yeşil gözlerinde korkuyu görmek bana zevk verdi. Bu zevk bir başkaydı. Bunu ilk defa tattım çünkü ilk defa soyadımı kullanıyordum. İnsanlarla tanışırken asla soyadımı kullanmazdım. Bunun bir çok sebebi vardı. Ben babam gibi değildim. İnsanlara üstten bakmaz hor görmezdim. İnsanların benden korkmasından hoşlanmazdım. Demek ki bazen kim ne hak ediyorsa öyle davranmak gerekmiş. Ben gitmek için çabalamıştım. Tartışma büyümesin olay çıkmasın diye yaptığı hakaretleri yutmuştum. Beni kışkırtmak onu suçuydu. Komik olansa hiç suçum yokken beni karşısına alıp aklınca ders verme çabasıydı. " Seni ve aileni tek gece de dağ kaldırırım. Tek gece de. Orada olabilecekleri de senin hayal gücüne bırakıyorum. " had böyle bildirilirdi. Yanlış kaya cici kız... Alkım'ın elinden tutup omuz atarak yanından geçtim. Derse giderken hala yaşananların etkisindeydim. Yaptığımdan hemen pişman olmuştum. Oysaki beni sabırlı bir insandım. Beni tetikleyen tam olarak neydi çözemiyorum. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yine de Yıldırım denen piçi bulup kafasını dağıtmak için can atan bir şeyler vardı içimde. Bu sarışın aptala ne demişti de kız bana takmıştı. " Lavinya canım acıyor." Alkım'ın acı dolu sesi ile arkamı döndüm. Tırnaklarım elinin tersini yaralamıştı. Kahretsin... " Çok özür dilerim çok özür dilerim. Farkında değildim özür dilerim." ben çaresizce eline üflerken Alkım beni sakinleştirmeye çalışıyordu. O kızı öldürmek istiyorum. Onun yüzünden arkadaşıma zarar verdim. " Ben iyiyim. Lütfen kendine gel hem canım yanmıyor fazla ufak bir çizik. Hadi derse girelim artık." her yolu deniyordu gerçekten de. " Derse girmeyelim artık. Önce bir eczaneye gidelim. Oradan da alışverişe gidelim." benim canım en çok alışverişi severdi. Onun sayesinde bende artık seviyordum. Bugün onu şımartmak boynumun borcuydu. O gün deli gibi alışveriş yapıp eğlendik. Annelerimiz de yanımızda olsa daha eğlenceli olurdu. Bizim kadar annelerimiz de iyi anlaşıyorlardı. Ve ikisi de kafa kadınlardı. Sonunda evelere dağıldığımızda yorgunluktan hızlıca kendimi odama attım. Akşam yemeğini zaten dışarıda yemiştim. Üstümü çıkarıp kirli sepetine fırlattım. Hızlıca bir duşun ardından pijama mı giydim ve kendimi yatağa attım. Gözlerimi tavana diktim ve bugün olanları gözden geçirmeye başladım. Saçma sapan birşey yaşamıştım ve olanlara hala bir anlam veremiyordum. Yıldırım denen çocuğu sadece adından biliyordum. Sebebiyse açıktı. Nasıl ki sarışın aptal okulda tapılan bir kadınsa oda tapılan bir adamdı. Onlar son sınıftaydı. Okulun gözde ikilisiydi. Sevgililerdi. Alkım kızdan da o Yıldırımdan da övgüyle bahsederdi. Bu böyle olmayacaktı bir kez de olsun çocuğu görmek hatta sevgilisinin neden benle uğraştığını bizzat ona sormak istiyordum. Bilmiyordum hayatımın en boktan kararını verdiğimi... Alkım'la bu sefer kafeterya da yemek için baya savaşmam gerekti. Bu kızın bazı takıntıları beni yoruyordu. Bir kez yese ölmezdi ama öyle davranıyordu. Önünde ki sanki yemekten başka her şeydi. Kollarını göğüslerinin altında birleştirmiş tabağındakileri inceliyordu. Ara da bana ölümcül bakışlar atamayı da ihmal etmiyordu. Bense kafeteryanın girişine gözlerimi dikmiş içeri girenleri inceliyordum. Garip olansa etrafımızda ki insanların bize bakıp bakıp birşeyler fısıldaşmalarıydı. Belli ki dün olanlar herkesin kulağına gitmişti. Şimdi de arkamdan dedikodu kazanı kaynatıyorlardı. Alışıktım aslında. Kimseden bir beklentim yoktu. Soyadım onları benden uzak tutacaksa eğer bundan memnuniyet duyardım. Söylenenlere kulak tıkamak benim için zor değildi. Sonunda beklediğim ikili giriş yaptı. Kapıdan girer girmez etrafı gözleriyle tarayan adamın gözleri benimle buluştu. Bence bu tam anlamıyla bir buluşmaydı. Nefesimi kesti. Gözlerinin siyahı insanın içine işliyordu. İçime işledi. Anlık bir acı geçti gözlerinden. Anlıktı ama gördüm. Anladım... Hissettim... Ardından beni incelemeye başlayan gözlere bende aynı şekilde karşılık verdim . Ve incelemeye başladım. Adam yunan tanrısı gibiydi. Kaç boyundaydı bu herif 1.90 ? 2.00? O kaslar şişirme mi? Peki ya o heykeltıraş elinden çıkan çenenin keskinliği ? Kalın kaşlar ve bir kadını bile kıskandıracak düzgün bir burun. Dudaklar oldukça etli. Şey hissi veriyordu bu adam sanki hem erkek güzeli hem de fazla erkeksi. Eğer kirli sakalı olsaydı dehşet bir şey olurdu. Belli ki yaradan bütün mesaisini bu herife harcamış. Bu nedir arkadaş... Benim gördüklerim fazlasıyla hoşuma gitmişti. Aklımda beliren soru ise şuydu o gördüklerini beğendi mi ? Biz birbirimize dalmışken bir çift göz daha hissettim üzerimde. Başımı yan tarafına çevirdim ve oda ne. Sarışın aptal beni farketmiş. Yelloz niye bu kadar delirdiği belli. Bu adama sahip olan ben olsam onun için özel bir kafes yaptırır oraya kitlerdim. Bir daha da kimseye yüzünü göstermez sesini duyurmazdım. İyice saçmaladım bu sadistce. Birincisi adam yellozun manitası. İkincisi düşüncem insan haklarına aykırı. Adama sarkmadan niyesine nedenini öğrenmem gerek. Bunun için buradayım ve Alkım'ın tribine katlanıyorum. Adamın birini kafeslemek için değil. Tüm cesaretimi toplayıp gözlerini benden ayırmayan ikilinin yanına yürümek için sandelyeden doğruldum. Ayağa kalkınca Alkım başını kaldırıp bana baktı. Eminim oda şaşıracaktı çünkü ben de kendime şaşırıyordum. Normalde bu kadar uzatmaz arkamda bırakırdım. Ama bu sefer farklıydı. Alakam olmayan bir adam orda burda adımı kullanıyorsa affetmem. Yanlarına yürürken ikisi de gözlerini üzerimden ayırmadı. Hadi Yıldırım'ı anlıyordum henüz onunla konuşma fırsatım olmamıştı da bu kız dün it gibi korkmuştu. Şimdi nasıl bana dik dik bakabiliyordu? Sorun çıkarmıcaz Lavinya. Soyad kulanmak ve tehdit etmek yok. Bir kez daha yapmıcaz bu çocukça şeyi. Sadece dertlerini öğrenip sorun gidericez. Bu kadar. Yanına vardığımda önce aptal sarışına baktım. Harbiden de korkmuyordu. Demek ki yanında ki adama güveniyordu. Ardından başımı yanında ki sırığa çevirdim. " Beni tanıyor musun?" diye sordum. Sıçayım böyle sorunca kulağa tehdit gibi geliyordu. Yüzünde tek mimik bile oynamadı " Tanımam mı gerekiyor." dedi. Mantıklı cevap. Peki ben bu cevaba neden bozuldum. Arkamda beliren Alkım elini koluma koydu. Şapşik kızım benim bana güç veriyordu. " Hayır. Çünkü tanışmıyoruz. Eminim dün olanları duymuşssunuzdur. Yanınızda ki sevgiliniz neden sanki aramızda bir şey varmış gibi çıldırdı öğrenmek istiyorum." dedim. Elimden geldiğince araya resmiyet koymaya dikkat ettim. Yanlış anlaşılmak en son isteyeceğim şeydi. " Haberim yok. Tanımadığım insanların başına gelenlerle ilgilenmiyorum." laf sokuyor. Bu adi herif bana laf sokuyor. Sakinim... Sakinim... " İlgilendirmesin zaten. Fakat bu durum istisna. Kız arkadaşınız benim sizinle bir ilişkim varmış gibi lanse etti. Düşününce sizden bir şey duymuş olmasa neden böyle bir tartışma yaşayalım." dedim ve sarışın aptala göz ucuyla baktım. " Yanlışlık olmuş. Elinde ki dosyadan senin resmin düşmüştü. Meğerse dosya Yıldırım'a ait değilmiş. Öğrenci işlerine gitmesi gereken bir dosyaymış. Ben bilmiyordum kusura bakma. Lütfen bu konuyu uzatmayalım." yalan söylüyor. Konuşma boyunca kulağında ki küpesi ile oynadı. Bu da onun yalan söylediğini ya da baskı altında olduğunu gösterir. Ama uzatmadım. Yıldırıma baktım. Sıkıldığını belli eden bir tavır takınarak " Sanırım sorun çözüldü. Kız arkadaşım özrünü diledi. Var mı başka sorun " dedi. Beni başından atmak istiyordu belli. Ben de zaten meraklı değildi. " Yok iyi günler." dedim ve Alkım'la kafeteryadan çıktım. Bu resim işi hiç mantıklı değildi ve midemi bulandırmıştı. " Hayır aklından bile geçirme. Resim meselesinin peşine düşmeyeceksin." bak Alkım'da şüphelenmişti işte...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD