Ufak bir düşüş yaşamak belki bedene iyi gelebilirdi. Küçük bir sızıyla dolan gözler, ferahlığın kapısını aralayabilirdi. Yaşadığını hatırlatıp, kendine gelmeni sağlayabilirdi. Ama benim düşüşüm, gökyüzünden yere çakılmak kadar sert olmuştu. Yaşadığımı hissetmekten çok öleceğimi hatırlamıştım. Herhangi bir sızı yoktu, dehşet verici bir acı ve onu körükleyen yoğun bir korku vardı.
Ben bir katilin avuçlarına düşmüştüm. Bu tıpkı şeytanla anlaşmaya çalışmak gibiydi belki de daha kötüsüydü. Ateşler arasında kaldığımın farkındaydım, zamanla içinde bulunduğum bu çemberinde daralıp beni yakacağını biliyordum. Tuhaf bir kabulleniş vardı içimde. Alaz'a boyun eğmiştim fakat ondan bu denli korkmam ölmekten mi yoksa başka bir şeyden mi kaynaklıydı bilmiyordum.
Kalp atışlarım hızlı ama bir kuşun çırpınışı kadar hafifti, bedenim mayalanmış gibiydi. Nerede olduğumu bilmesem de yatakta uzanıyor olduğumu biliyordum. Sanki bileklerimi kesmiştim ve kanım akıp giderken uyuyormuşum gibiydi, midemde bir sancı baş gösterirken göz kapaklarım titredi. Titrek bir nefes aldığımda, kurumuş dudaklarımı araladım ve ağzımdaki acı ilaç tadıyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi aralayacak halim yoktu, elimi yatakta gezdirerek üzerime örtecek bir şey aradım, nerede olduğuma dair en ufak fikrim yoktu fakat zaten ölüyor gibi hissediyordum hiç değilse son anlarımı sıcak bir uykuda geçirmek istiyordum. Elimle aradığım yatakta hiçbir şey bulamadığımda ise sinirle elimi geriye, kafamın yanına attım ve çarptığım şeyle çığlık atarak doğruldum. Alaz burnunu tutarken küfretti ardından sinirle bana döndü, ne dediğini çok anlayamamıştım çünkü bir anda doğrulduğum için başım dönmüştü.
"Ne halt ediyorsun kızım sen?" dedi sıktığı dişlerinin arasından bu kez.
"Asıl sen benimle aynı yatakta ne halt ediyorsun?" diye bağırdım aniden, o kadar korkmuştum ki nasıl tepki vereceğimi ve neden tepki verdiğimi bile anlayacak vaktim olmamıştı.
Tam o sırada alnımda olduğunu bilmediğim bez bir anda kucağıma düştü ve yaşadıklarımın şokundan olsa gerek bir anda çığlık attım. Alaz gözlerini yumarak yüzünü buruşturduğunda kalp atışlarım kulaklarımda çınlıyordu. Her şey çok fazlaydı. Çok fazlaydı. Hasta mı olmuştum? Neydi bu? Hangi senaryo? Hasta olmuştum, kötü adam beni odaya taşımış bir de yanımda uyuya kalmıştı? Kavga ederken yanlışlıkla öpüşecek miydik? Yok artık! Dayak mı yiyecektim? Dudağımı elimle kapatarak Alaz'a döndüğümde "Bu ne?" dedim aklım biraz yerine gelmiş gibi hissederken, beni süründüreceğini söylerken bu kadar ciddi miydi yani? Hasta olursam iyileştirecek, aç kalırsam doyuracak ve sonrasında hayatı zehir mi edecekti? Bu kadar manyak olabilir miydi? Olabilirdi, adam beni vurmuştu! Yazar bana bak, senaryoyu bir an önce değiştirsen iyi olur yoksa seni bulurum!
"Neye benziyor? Kör müsün ıslak bir bez." dedi kendinden emin bir tonla, hoşnutsuz ifadesi geri gelmişti.
Ben de kendisine bayılmıyordum elbette, neden bir anda birbirimizi uzun zamandır tanıyor gibi çekişmeye başlamıştık?
"Onu biliyorum neden alnımda?" dedim alnımı ovuştururken.
"Kölelik fikrini benimsemiş gibisin, gerçekten yatağımda uyanıp bezin ne olduğunu mu soruyorsun? Gerçi senden ne bekliyorum ki? " dedi sol kolunun üzerinde doğrularak. Kaşlarım istemsizce çatılırken, ağrıyan başımı es geçerek, sertçe yutkundum ve boğazımdaki yumrudan kurtulmaya çalıştım.
Bu adamın sorunu neydi? Ne sormam gerekiyordu? Ne yaptık mı diyecektim? Bu kadar hasta hissediyorken üstelik? Beni nereye getirdin desem sanki insan gibi cevap verecekti? Karşımdaki adam, diğerinin ikizi olabilir miydi?
"Ne alakası var?" dediğimde dizlerinin üzerine doğruldu ardından yüzüme doğru eğildi.
"Kaçmaya çalışmıyorsun?" dedi 'neden' dercesine. Bana o kadar yakındı ki sigara kokusu ciğerlerimi yaktı ve yüzümü buruşturdum. Onu kendimden çabucak uzaklaştırırken bu iğrenç kokuya sebep olan şeyi nasıl içtiğini düşündüm, midem daha çok ağrımaya üstüne bir de bulanmaya başladı.
"Kaçamayacağımı biliyorum, Alaz. Aptal değilim onun yerine seni sinirlendirerek kafama sıkmanı sağlayacak şeylerin planını yapıyorum, böylece senden çabucak kurtulmuş olurum."
Bir süre ifadesizce yüzüme baktı. Sanki göz bebeklerimden düşüncelerim geçiyormuş gibi dikkatliydi, hangi cesaretle böyle söylemiştim bilmiyordum fakat mantığıma güvenecektim, uyurken bir şeyler düşünmüş olmalıydı ya da sadece aptallık etmiştim.
"Fena fikir değil ama atladığın bir şey var," duraksayarak yüzüme tekrar eğildi bilerek mi yapıyordu yoksa ne kadar kötü koktuğunu bilmiyor muydu?
"Öfkelendiğimde insanların kafasına sıkmam ben, öfkemi çıkartırım. Ve senden öfkemi çıkarabilmem için çok fazla seçeneğim var."
Göz kırptı ve yataktan kalkarak kapıya yöneldi.
"Ne o? Sen de mi kadınları bedeniyle tehdit eden şerefsizlerdensin? Umurumda mı sanıyorsun? Beni korkutabileceğin en son şey bedenim!" diye sesimi yükselttiğimde şansımı neden bu kadar zorladığımı bilmiyordum aslında ilk korktuğum şey bedenimle tehdit edilmekti. Cinsel obje olarak göründüğüm anda bütün hayatım biterdi, onun dışında çoğu şeye katlanabilirdim. Zaten gün içerisinde pek çok psikolojik ve fiziksel şiddete bir şekilde maruz kalıyorduk.
Çıkmadan önce son kez baktı "Aynen aynen," dedi bir deliyi geçiştirir gibi "Yarım saatin var banyo etmek için çünkü çok kötü kokuyorsun. Terleyince bu kadar kötü kokan bir kadını daha önce hiç görmemiştim." dedi.
"Başka kadın görmediğin içindir! Sen kendi kokuna bak! Midem ayaklandı gidiyor!" diye sinirle bağırdım.
Sözlerime aldırış etmeden kapıyı kapattı ve beni odada yalnız bıraktı. Derin nefesler aldıktan sonra ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım, nasıl bana kötü koktuğumu söylerdi?
Yine de Alaz'ın beni öylece öldürmeyeceğine emin olmuş gibi hissediyordum fakat fazla güven başa bela getirirdi. Benim bir şekilde kaçmam gerekiyordu. Eğer yurt dışına çıkabilirsem kurtulma şansım yüksekti fakat şu an kaçmak için doğru bir an değildi, koşmayı bırak ayağa kalkacak halim bile yoktu. Ellerimden destek alarak yataktan kalktığımda müthiş bir ağrı tüm bedenimi donattı. Dişlerimi birbirine geçirerek odadaki banyoya yürüdüm. Temiz kıyafetler iyi olabilirdi ama Alaz'dan bunu beklemek, görünmez olmayı dilemek kadar saçmaydı.
Banyonun kapısını yavaşça açtıktan sonra ışığı açtım neredeyse benim odam kadar büyüktü ve odamdan çok daha lükstü. Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı ıslatarak içeri girdim ardından kapıyı kapatıp kilitledim, ben o odaya sahip olabilmek için deli gibi çalışıp kredimi öderken bazıları öylece bunlara sahip oluyordu.
Her neyse, bunları düşünmek için fazla yorgun hissediyordum.
Bambudan yapılmış gibi görünen sehpanın üzerindeki kıyafetleri gördüğümde çabucak onlara ilerledim. Bol paça açık mavi bir kot ve beyaz bir kazak vardı, iç çamaşırları ise siyahtı. Bedenleri bir beden küçük olsa da benim için sorun değildi. Kazağı elime aldığımda tanıdık bir koku etrafımı sardı, bunlar Sare'nin kıyafetleriydi. Acaba şuan nasıldı? Efruz onu bir doktora gösterebilmiş miydi?
Kafamı iki yana salladım benim durumum onlardan daha kötüydü beni kaçıran hatta hayatımı mahvedecek olan adamın banyosunda her şey yolundaymış gibi etrafı izliyordum. Sadece yarım saatim vardı ve on dakikası çoktan geçmiş olmalıydı. Üzerimdekileri hızlıca çıkardım. Bakışlarım aynadaki yansımama kaydığında göz altlarımın mor halkalara esir düştüklerini gördüm zaten solgun olan yüzüm biraz daha solmaya dem tutmuştu. Kapatıcıya olan hasretim kendini gösterirken çatlamış dudaklarıma baktım ve gerçekten iğrenç kokuyordum. Duşa kabine yürüyüp suyu açtım ardından suyun ısısını ayarladım ve duşa kabinin kapılarını kapattım. Ilık su saç tellerimin arasından boynuma süzülürken başımı eğerek ıslanmayı bekledim, o kadar yorulmuştum ki su bütün yorgunluğumu gün yüzüne çıkarmıştı.
Düşünceler aynı anda devreye girdiğinde gözlerimi yumdum. Efruz, Sare'yi bu adamdan uzağa götürebilecek miydi gerçekten? Alaz...Bakışları bile tehditkâr ve ukalaydı. Herkesin ona boyun eğeceğini düşünüyor olmalıydı ya da benim ona gerçekten teslim olduğumu sanıyordu. Aslında bir ara gerçekten teslim olmuştum, arada cesaretleniyor arada cesaretimi tamamen kaybediyordum.
Hayır, ona teslim olamazdım. Bunu kabullenmem gerektiğini söyleyen ses, yavaş yavaş fısıltıya dönüşüyordu. İçimdeki kadının ilgisini çekmiş olacak ki, usulca ayağa kalkarak bana baktı. İlk defa benimle aynı fikirde gibiydi. Ne yapabilirdim ki?
'Neden hemen pes ediyorsun?' dedi bir ses. Kadın ise sadece baktı.
'Sanırım Alaz Elezer'den korkuyor.' dedi başka bir ses. İçimdeki kadın ruhsuzca güldü ve konuştu,
'O ne zaman cesur oldu ki?' dedi.
Kafamı iki yana sallayarak soruları kenara çektim. Hızlıca yıkandıktan sonra suyu kapatıp havluya sarındım ve duşa kabinden çıktım. Havlunun örtemediği bacaklarım ürperirken banyonun soğuk olmasına kaşlarımı çattım. Ufak titremeler bedenime kısa ziyaretlerde bulunurken, çabucak kurulandım ve siyah iç çamaşırlarını üzerime geçirdim. Havluyla saçlarımın nemini aldıktan sonra pantolonu giydim.
Ayaklarım soğuk fayans yüzünden uyuşmaya başlarken çorapları hızlıca ayaklarıma geçirdim. Saç kurutma makinesini fişe taktığım sırada kapı açıldı. Çığlık atarak göğüslerimi kapattığımda, Alaz şaşkın gözlerle bana bakıyordu.