Yanlış Anlaşılma

1829 Words
Sabaha kadar dönüp durdum.. Uyumak ne mümkün. En küçük sese uyandım.. Gözlerimi her kapadığımda Kemal kabus olup çöktü üstüme.. Korkuyorum evet.. Hem de çok korkuyorum. Beni koruyacak, bana inanacak kimsem yok.. Belki de verdiğim karar yanlış bir karar.. Ama başka çarem yok ki.. Mutfağa geçtiğim de Şükran abla hamuru çoktan yoğurmuş beni bekliyordu. "Geçmi kaldım?" desem de "Yok kızım beni uyku tutmadı. Ben erken kalktım." diyerek işine devam etti. Mutfakta ikimiz olduğumuz için hemen annemle ilgili sorular sormaya başladım. Şükran abla biz daha doğmadan, hatta annem bile gelmeden önce burada çalışıyormuş. Annemi bize iyi anlatan belki de tek kişiydi. Zaten başka kimsenin bir şey anlattığı yoktu. Babam bile bir kez olsun güzel bir şey söylemedi.. Biliyormusunuz... Ben hiç annemin yüzünü görmedim.. Tamam beni doğururken ölmüş.. Ama bir fotoğrafı bile yok.. Nasıl, neye benziyor hiç bilmiyorum. Tek bildiğim ablamın da benim de anneme benzediğimiz.. Şükran abla annemin çok güzel olduğunu söyler hep.. Ama eğer yanımızda birisi varsa asla annem hakkında bir şey söylemez.. Gülistan ananın korkusundan.. "Şükran abla... Bir şey soracağım.. Anam gerçekten başka adamamı kaçacaktı? Başka birini mi seviyordu?" Çocukluğumdan beri hep bununla büyüdüm. Annenin başka bir adama kaçarken yakalandığı.. Tabi bana hamileymiş bir de.. O gün yakalanınca korkudan akşamına doğum yapmış.. Şükran abla sorduğum soruya önce cevap vermedi. Mutfağın kapısını kapatıp yanıma geldi. Sesini sadece benim duyabileceğim bir şekilde konuşmaya başladı.. "Annen yani Hazal babanı sevmiyordu doğru.. Ama başka bir adam olduğu için değildi be kızım.. Baban Hazal'ı parayla satın aldı.. Daha gencecikti annen bu eve geldiğinde sen kadar yaşı yoktu.. Gülistan hiç rahat vermedi.. Sürekli annenin açığını aradı.. Annen çok güzeldi kıskandı hep.. Allah biliyor ya bir sürü şey söylediler, ama ben inanmıyorum. Annen konaktan çıkmıyordu.. Kimi görüp de kime kaçacaktı.. Hem o gün evden tek çıkmamıştı, Gülistan hanımla gitmişti.." derken mutfağın kapısı açılınca anında sustu.. Şükran ablanın söylediği kafama takılsa da sonrasını soramadım.. Kahvaltıyı hazırladık, sofrayı kurduk.. Rahat yatağından uyananlar tek tek gelmeye başladı.. Bende koştur koştur mutfakla avlu arasında bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyorum. Avlunun kapısı pat pat çalınca gidip açtım. Elli yaşlarında bir adam "Sidar ağayı görecektim" deyince yemek yenilen yere doğru yürümeye başladım. Ben bir şey demeden adam "Afiyet olsun Sidar ağa.." deyince herkes adama baktı.. "Saolasın Remzi.. Hayırdır sabah sabah?" "Hayır ağam hayır.. Akşam müsaitseniz Devran ağamlar hayırlı bir iş için gelmek ister.." deyince herkes önce şaşırsada Gülistan ana babamın konuşmasına fırsat vermeden "Müsaitiz.. Buyursunlar gelsinler, kapımız açık.." deyince babam annemi duymamış gibi yaparak tekrar "Müsaitiz Remzi.." diyerek tekrarladı.. Adam daha kapıdan çıkmadan Gülistan ana sevinç nidalarıyla çoştu.. Tabiki de bu sevinci benim için değildi. Meryem abla için geleceğini sandığı için. Sadece Gülistan ana değil sofradaki herkes aynı şeyi düşünmüştü.. Ben gerçeği bilsem de bir şey söylemedim. Zaten benim için geliyorlar desem önce inanmazlar, sonra da nerden biliyorum diye sorgularlardı.. Akşam herkes büyük bir şok yaşayacaktı.. En çokta Meryem abla ve Gülistan ana.. Meryem abla büyük laflar etmeye başlamıştı bile. "Ben anlamıştım, bekliyordum zaten.. Son zamanlarda sürekli karşıma çıkıyor.. Tabi güzelden anlıyor.." herkesin içinde hiç utanıp çekinmeden söylemişti. Ben söylesem kafamı kırarlardı.. Ama o söyleyince hiç sorun yok.. Akşama misafir gelecek diye Gülistan ana yine ağzıma sıçtı.. Orayı temizle, burayı temizle.. Onu yapın, bunu yapın derken bittim.. Tek motivasyonum akşam göreceğim yüz ifadeleriydi.. Erkekler için ayrı oda hazırlandı, kadınlar için ayrı.. Kalabalık zamanlarda kadın, erkek ayrı oturuyorlardı.. Gülistan ana her şeyi özenle yapıyordu demeyi çok isterdim. Ama o sadece emir veriyor, biz yapıyorduk. Tabi birde olmamış, beğenmedim diyerek yaptığımız şeyi tekrar yapalım diye bizi uğraştırıyordu.. Meryem ablam ise sabahtan kuaföre gitti, biraz önce geldi. Tabiki de kendini hazırlayacaktı, bir işin ucundan tutmasını kimse beklemiyordu.. Hazırlıklar yetmiyormuş gibi bir de Meryem abla odasına çağırdı. Nare ile akşam ne giyineceğine karar verirken bana yine iş düşüyordu. Eğer karar verebilirse akşam giyineceği kıyafeti ütüleyecektim.. "Ayy abla Devran ağa yakışıklı kabul ama kardeşi Ömer ayrı bir şey.. Bütün okulun kızları aşık adama.. Sosyal medya hesabına yazan yazana.. Ama hiç birine cevap vermiyor.. Abla!!!" diye heyacanlanınca bende kafamı çevirip baktım. Tabiki de haddimi de bildirildim. "Sana ne oluyor be?.. İşine bak sen, dikkat et sakın elbiseyi yakıyım deme.. Valla o saçlarını ütüyle yakarım.." sakin ol Senem.. Sakin ol bir kaç saat sonra hepsinin havası sönecek.. "Abla diyorum ki sen Devran ağayla evlenince beni de Ömer'e alsan ya? Ay ne güzel elti oluruz.." diyen Nare'ye ablamın cevabı biraz sert oldu.. Valla ben bile beklemiyordum. Demek ki tırnaklarını sadece bana çıkartmıyormuş.. "Saçmalama Nare... Sen kim Ömer kim? Sana bakar mı hiç? Hem ben öyle aynı evde iki kardeş istemem.. Sen kendine başka kısmet ara.. Mümkünse de benden uzak olsun.." Konuş ablacım sen konuş böyle ben seni akşam göreceğim.. Nare bozulsa da bir şey demedi. Benim de işim bitince çıktım yanlarından.. Hep benimle uğraşıyor sanıyordum meğerse Meryem ablanın kibri herkese karşı aynıymış.. Ablam yaşıyor olsaydı ben onunla aynı evde elti olarak yaşamayı çok isterdim.. Keşke bugün Devran ağa ablamı istemeye gelecek olsaydı.. Ama malesef ki imkansız.. Merdivenlerden inerken Gülistan ana kolumdan tutup durdurdu.. "Akşam misafirler gelince ortalıkta dolaşma sakın.. Mutfaktan çıkma oradakilere yardım et.." deyince söz dinleyen Senem olarak "Tamam ana nasıl istersen" diyerek odama geçtim.. Nasılsa akşam o misafirlerin yanına sen beni kendi ellerinle götüreceksin.. Odaya geçince kapıyı kitleyip telefonu sakladığım yerden çıkardım. Devran abi iki kez aramış bir de mesaj atmıştı.. "Bizimkiler seni isteyeceğini biliyor merak etme.. Ama sanırım sizinkiler yanlış kişi için bekliyorlar.." deyince hemen aradım. Nerden biliyordu ki bunu. "Efendim Senem." diye açtığı telefonu on dakikaya yakın konuştuk. Aramızda ki anlaşmayı kimse bilmesin diye bir kez daha tekrarladı. Hatta her şey usulüne göre olsun annem ne söylerse kabul et demişti.. Tabi bir de Meryem ablanın arkadaşlarına "Devran Aktaş akşam isteme geliyor Behram aşiretine gelin gidiyorum. Düğüne hepinizi beklerim." diyerek konuşmaya başladığını söyledi.. Evdekilerin de Meryem abla için geldiklerini düşündüklerini söyledim.. "Desene akşam büyük bir şok yaşayacaklar.." tabi böyle söyleyince ben bir korkmadı değilim. Yani tamam o suratlarını görmeyi çok istiyorum.. Ama beni istediklerinde vermezlerse ne olacak? Gülistan ana sırf Meryem ablamı değilde beni istediler diye vermek istemeyebilir.. Tabi bir de babamın beni vermek istediği başka bir adam vardı.. "Peki beni vermezlerse ne olacak?" "Devran Aktaş birini isteyecek, vermeyecekler ha?.. Öyle bir dünya yok merak etme.. Mecbur istemeyerek de olsa verecekler.." * * * * * Yazar Anlatımı Senem için saatler geçmek bilmiyordu. Gülistan anasının istediği gibi mutfaktan çıkmıyordu. Misafirler gelmiş ve içeri geçmişlerdi bile.. Devran geldiğinde gözleri Senem'i arasada görememişti. Elindeki çicekleri Meryem almak isteyince "Senem nerede ona verseydim?" desede Meryem hala bir şey anlamamıştı. Kendini istemeye geldiklerine o kadar inanıyordu ki Senem'i sorması bile tuhafına gitmemişti.. Sidar ağa konuklarını büyük salona almış ve en iyi şekilde ağarlamak için elinden geleni yapıyordu. Mardin’in sözü geçen büyük aşiretlerinin erkekleri aynı odada oturunca havada görünmez bir gerilim dolaşırdı. Sidar Ağa misafirlerini ağırlarken ses tonu her zamanki gibi sakindi ama göğsünün tam ortasında belirsiz bir sıkışma vardı. Bu akşamın tuhaf bir akşam olduğunu sezmiş gibi, bakışları sık sık kapıya kayıyordu. Gülistan ise gerginlikten ziyade heyecan içindeydi, sonunda Meryem’i “büyük bir ailenin gelini yapma” hayali gerçekleşiyor sanıyordu. Yüzündeki sahte gülümseme neredeyse kulaklarına değiyordu. Belki de bugünün en mutlusu kendisiydi. Devran’ın babası Cumali, oğlu Devran la beraber salonda yerlerini almış, ince belli bardaklarda çaylar ikram edilmişti. Kalabalığın içinde Devran dimdik oturuşu, soğuk ifadesi ve kimseyle göz göze gelmeyişi dikkat çekiyordu. Meryem ise kadınların olduğu odada tam anlamıyla bir gelin adayı gibi hazırlanmış oturuyor, Nare’yle aralarında fısıldaşıp duruyordu. Kendini o kadar kaptırmıştı ki, Devran’ın kapıdan girerken bile Senem’i sorması ona batmamıştı. “Ne olacak, nezaketen sormuştur,” diye düşünmüştü. Oysa ki hiçte öyle değildi.. Sabah Devran kardeşini arayıp gelmesini istesede Ömer'in yoğun işleri yüzünden gelememişti. "Akşam yatıyorum bir şey yok. Sabah kız istemeye gidiyoruz diyorsun.. Kusura bakma abi ama gelemem.. Yani gelmeyi çok istesem de öğleden sonra çok önemli bir toplantım var yetişemem.." demişti. Devran bu duruma bozulmasa da babası gelene kadar söylenmişti.. Mutfakta Senem’in elleri titriyordu. Sanki saatler geçmiyor, zaman ayaklarına dolanıp aynı yerde sürünüyor gibiydi.. İkramlıklar tek tek gitsede Senem mutfaktan çıkmıyordu.. Bir ara acaba beni istemekten vazmı geçtiler diye düşünsede Devran ağaya güvenmek istiyordu.. Ama yine de Senem'in yüreği duracak gibiydi. İçinde küçük bir çocuk hâlâ fısıldıyordu. Ya vermezlerse? Ya bağırıp çağırırlarsa? Ya Gülistan ana beni rezil ederse? Bunca yıl boyunca kızgınlık, hor görülme, aşağılanma… Hepsi bir anda aklına üşüşmüş, boğazında düğüm olmuştu. Gözleri bir anda dolsada hemen düşüncelerinden çıktı.. Bugün yeni bir başlangıç olacaktı, en azından buna inanmak istiyordu.. Rezzan hanım ortada olan durumun farkındaydı. Meryem’in gelinlik kız gibi süzülmelerini boş gözlerle izliyordu.. Bir an içinden şükretti iyiki oğlum bu kızı seçmedi diye.. Artık zamanı geldiğini düşündüğü için herkesin duyabileceği bir şekilde "Ee Gülistan hanım kızımız ne zaman gelecek yanımıza? Yedik, içtik artık gelsinde herkes görsün gelin kızımızı.." deyince Gülistan şaşkınlıkla Meryem’i göstererek "Meryem burada Rezzan hanım." dediğin de Rezzan hanım hafif bir gülümseyle "Biz Senem kızımız için geldik.. Siz yanlış anladınız sanırım.. Senem nerde gelsin de artık kahvelerimizi versin güzel kızımız.." deyince ortalık bir anda sessizleşti. Meryem hala duyduklarının şokuyla öylece Rezzan hanıma baksada Gülistan anında durumu toparlamak için "Şey Rezzan hanım olurmu öyle şey Senem biraz utangaçta o yüzden gelmedi. Ben dedim ona gel utanma diye ama beni dinleyen kim.. Ben gideyim de getireyim.." diyerek oturduğu yerden kalkıp çıktı. Arkasından da Meryem.. Gülistan hızla koridora çıkınca, yüzündeki o sahte gülümseme bir anda buz kesti. Meryem ise arkasından seğirterek geliyor, ayakları titriyor ama hâlâ bir umut kırıntısı arıyordu sanki. Gülistan mutfağın kapısını öyle bir açtı ki kapı neredeyse duvara çarptı. “Senem!!” diye tıslar gibi bağırdı. Sesindeki zehir hem öfke hem de aşağılanmışlığın karışımıydı. Senem elindeki tepsiyi neredeyse düşürüyordu. Kalbi patlayacak gibiydi ama yine de dik durmaya çalıştı. Gülistan yanına yaklaşıp bileğini sıkarken dişlerinin arasından konuştu: "Seni küçük fare.. İnşallah bu olanlarda senin parmağın yoktur. " Meryem’in yüzü kıpkırmızıydı. Gözleri dolmuştu ama ağlamamak için dişlerini sıkıyordu. “Anne… Bu doğru değil, değil mi? Bana geleceklerdi… Bana!” Gülistan, Meryem’e bile cevap veremeyecek durumdaydı. Sinirden gözleri alev almış gibiydi. “Sen gel benimle!” diyerek Senem’i mutfaktan çekip çıkardı. Meryem de peşlerinden geliyordu ama şok içinde, ne düşüneceğini bilmeden. Gülistan, Senem'i sürükler gibi odasına sokup üzerinde ki kıyafetleri değiştirmesini istedi.. "Çabuk üzerine doğru düzgün bir şey giyinip gel" diyerek odadan çıktı.. Her şeye rağmen kendini küçük düşürecek her durumdan kaçıyordu.. Meryem sinirle annesiyle konuşmaya çalışsa da Gülistan'ın aklında dönen tilkiler yüzünden kızına cevap veremiyordu. Senem en yeni kıyafetini giyip odadan çıktı.. Koridoru geçip büyük salonun kapısına geldiklerinde Gülistan Senem’e dönüp hırsla fısıldadı “Sakın konuşma! Sakın! Ben ne diyorsam onu yapacaksın!” Sonra kapıyı açtı ve içeri doğru yapmacık bir gülümsemeyle seslendi: “Getirdim Rezzan hanım… Bizim küçük kız biraz utangaç da.” Senem başını eğip içeri adım atınca tüm bakışlar üzerine çevrildi. Sanki oda bir anda daraldı, nefes almak bile zorlaştı. Sessizliğin içinde sadece kendi kalp atışını duyuyordu. Rezzan hanım gülümseyerek elini uzattı: “Gel güzel kızım… Seni görmek için sabırsızlandık valla... Ama değdi tü tüü maşallah..” Senem tam adım atacaktı ki, Meryem’in sesi salona yayıldı kırılmış, inanamayan, gururu paramparça olmuş bir sesle. “Anne… Bu bir şaka değil mi? Senem’i istemeye gelmezler! Bu nasıl olur?!” Oda buz kesti. Meryem’in nefes nefese fısıldaması herkesin sinirine dokundu: “O bana ait olacaktı… Bana!”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD