5. BÖLÜM "İÇİMDE KÜLOT YOK"
"Yoksa ne?" diyerek ona döndüm. Karşımdaki adamın bu tehditkar havası beni bunaltmaya başlamıştı. Her şey birden çok fazla gelmeye başlamıştı sanki.
Babamın bana bıraktığı mesaj... Ellerimde ne olduğunu benim bile bilmediğim bir sır... Bu karanlık adamın keskin bakışları...
Tekrar tabloya ve resimdeki kızın gözlerine baktım. İşte o an sahiden bana benzediğini fark ettim. Aynı ela gözler, aynı siyah saçlar, aynı cılız vücudumla sanki bir yansımamı görüyordum. Çok iyi başarabileceği halde tablodaki kızı direkt bana benzetmekten kaçınmıştı babam. Muhtemelen kimsenin anlamaması içindi. Ben bile anlamamıştım fakat bu herif anlamıştı. Karşımdaki insanın zekasını hafife almamalıydım bence.
Babamla yaşadığım son anları düşündüm. Atölyesinden hiç çıkmıyordu. Sanki birilerinden korkar gibi pencereleri, perdeleri sıkı sıkıya kapatıyordu. Havalandırmak için bile açmıyordu. Pek fazla konuşmuyordu, yemek yemeyi hatta çoğu zaman su içmeyi bile unutuyordu. Sanki öldürüleceğini biliyormuş gibi bu tabloyu benim için yapmakla ve bitirmekle meşguldü.
Sadece bir keresinde, "Bu resmi sana benden bir hatıra olarak yapıyorum. Ona iyi bak" demişti. Ne demek istediğini o zaman sorgulamamış ve tamam demiştim.
Ben bunları saniyeler içinde kafamın süzgecinden geçirirken adam hafifçe gülümsedi. Ama bu gülümseme beni rahatlatmak bir yana, kanımı dondurdu. Fazla vahşi ve tehlikeli ve zekiydi bu adam. Ne ile karşı karşıya olduğuma dair tek bir fikrim yoktu.
"Yoksa gerçeği öğrenmek adına seni yok etmek zorunda kalırım Gece."
Kelimeleri bir zehir gibi dökülürken, korkum tekrar beni bir kapan gibi ele geçirdi. Neyin içine düşmüştüm ben böyle? Babamın tüm bu sırlarla ne ilgisi vardı? O tabloyu saklamak yerine neden açık açık her şeyi, tüm sırları bana anlatmamıştı?
Her şeyden önemlisi tablo çalınmamış mıydı? Bu adamın söylediği gibi babam mı saklamıştı onu? Kafayı yemek üzereydim. Kendimi aşırı savunmasız hissediyordum ancak bu his hızla yerini öfkeye bıraktı.
"Elimde bir şey olduğunu düşünüyorsan o zaman neden hala hayattayım?"
Sesim beklediğimde güçlü çıkmıştı ve bu onu ilk kez şaşırttı. Tek kaşı havalandı. Ona baş kaldırışımın hoşuna mı gittiğinden yoksa beni hemen şimdi yok etmek mi istediğinden emin değildim.
Suratı, sanki gerçek olamayacak kadar kusursuzdu herifin. Zihnimin köşesinde bir yerlerde bu kadar yakışıklı olması beni hayretler içinde bırakıyordu.
Baştan aşağı siyah giyinmiş, siyah boğazlı bir kazak giymişti. Siyah saçları özenle yana toplanmıştı ama karışık bir görüntüsü vardı. Birde insanı günaha davet eden o masmavi bakışları... Hem insanı ürpertiyor hemde karnımın alt tarafında bir yerlerinde karıncalanmaya sebep oluyordu. Siktir! Neler düşünüyordum ben böyle?
Bakışları usulca göğüslerime kaydığında işte o zaman ilk kez üzerimde ne olduğuna dikkat ettim. Beyaz, ipek bir gecelik vardı üzerimde. Kış ayında olmamıza rağmen içerisi oldukça sıcaktı.
Kafamı eğip üzerime ve bu hala adını bile bilmediğim herifin bakışlarının odağına baktım. Askılı ve mini geceliğimin hatrı sayılır bir dekoltesi vardı. Siktir siktir siktir!
Kafamı kaldırıp tekrar adama baktım. Öne doğru eğildi ve yüzümle yüzü arasındaki mesafeyi kapattı. Dudakları dudaklarıma öyle yakındı ki, ılık nefesinin rüzgarını dilimde hissedebiliyordum. İstemsizce kalp atışlarım hızlandı.
"Çünkü o tablodaki mesaj sadece senin çözebileceğin bir şey, Gece. Babanın sana bıraktığı bu sır, bir anahtar. Ama bunun neye açıldığını bilmiyorsun, değil mi? Sen gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun ya da çok iyi bir yalancısın."
Bu sözler başımı döndürdü. "Anahtar mı?" dedim daha çok kendime sorar gibi. Babamın geniş bir anahtar koleksiyonu vardı. Kimileri bit pazarından kimileri Balat'ta ki dükkanlardan toplama, eski püskü, sevmediğim antika şeylerdi.
Yoksa babam gerçek tek bir anahtarı saklamak için mi oluşturmuştu o koleksiyonu? Öyleyse bile yüzlerce anahtar arasından doğru anahtarı nasıl bulabilirdim ki? Ellerimin arasında sakladığım şey neydi? Düşünmekten ve sorulardan kafayı yiyecektim artık.
"Bu yüzden o kayıp tabloyu sadece sen bulabilirsin."
"Bulsam bile bu sırrı seninle paylaşacağımı sana düşündüren nedir tam olarak?"
Tekrar dudakları kıvrıldı.
"Paylaşacaksın Gece."
Ne kadar da kendinden emindi ama ben ona asla güvenmiyordum. Bu adamdan bir şekilde kurtulmam buradan kaçmam gerekiyordu.
"Beni bırak lütfen gideyim," dedim tekrar çaresizlik içinde. "Babamın bana bu mesajı bırakarak ne anlatmak istediğini bilmiyorum ve ilgilenmiyorum da."
"Kes sesini," dedi sert bir şekilde. "Bana istediğim her şeyi vereceksin."
"Ne istiyorsun benden ne ne?" diye bağırdım. "Sana hiçbir şey bilmediğimi söyledim ya işte!"
Parmağını uzatıp göğsümün üzerinde gezdirdiğinde donup kaldım. Daha önce kimseyle ama kimseyle sevişmeyi bırak öpüşmemiştim bile.
Öyle şok içindeydim ki, hiçbir şey yapamadan öylece kaldım. "Şimdilik yatağıma girmekle başlayabilirsin."
Sonunda kendime gelip bir adım geriye attım ve bana dokunuşunu kestim. "İğrenç bir adamsın sen!"
"Evet öyleyim güzelim," dedi gözlerini kısarak. "Aynen söylediğin gibi iğrenç bir adamım ve ben istediğimi alırım."
"Eve gitmek istiyorum!" diye bağırdım ve öfkeyle üzerine yürüdüm. Gözüm dönmüştü sanki. Göğsünü yumruklarken "Eve gitmek istiyorum!" diye bağırıyor bir yandan da ona vuruyordum.
Kollarımı sıkıca tuttu ve beni hızla alıp yüzüstü duvara çarptı. Ne yapıyordu bu hayvan herif? Kollarımı başımın üzerine kaldırıp tek eliyle kafamın üzerinde sabitlerken hareket bile ettiremiyordum. Öyle güçlüydü ki onunla duvar arasında kapana kısılmış gibiydim.
Sol eliyle bileklerimden beni kelepçelerken sağ eliyle mini geceliğimi eliyle hafifçe kavradı ve kalçamı okşadı...
İlk kez bir erkeğin dokunuşuna bedenim haince tepki verdiğinde nefes bile almayı unutmuştum sanki. Göğüslerim dirileşti ve uçları dikleşti. Şok olmamın diğer bir sebebi ise avuçladığı kalçamla arasında hiçbir engel yoktu... Siktir!
Çünkü içimde külot yoktu. !