Asma dibi bükmeli
Dibine gül dikmeli
Uzaktan yar sevenler
Biraz kahır çekmeli
***
Camın önündeki koltuğa oturdu. Çaprazında ki sehpanın üzerinde birkaç kitap vardı uzanıp bir kitap aldı. Oturuşunu rahatlatmak için biraz aşağı kayıp sağ ayağını sol ayağının üzerine atıp kitabı okumaya başladı.
Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Emrinde birçok çalışanı olmasına rağmen bütün yapılan işleri ve yapılacak onlarca işi tek başına kontrol ediyor hele bu zamanlar nefes almaya bile vakti olmuyordu.
Bugün yarın işçilerin toplanıp bağa gitmeleri lazımdı. Gün dönümünden sonraki yapraklardan pek hayır gelemez, Acele edilmezse bağ bozumuna üzüm de olmazdı.
Ne çok koşturuyordu keşke birkaç kardeşi daha olsaydı Emirali' İn kader işte beş yıl boyunca annesinin çocuğu olmamış bey karısı sonuçta rahmetli nenesi; babasının kuma almasını çok istemiş lakin babası annesine kıyamadığından kuma işini kabul etmemiş. Gel zaman git zaman annesi hamile kalmış lakin bu defada şans yüzlerine gülmemiş. Dört tane ölü doğum gerçekleştirmiş annesi. Rahmetli nenesinden çok çekmiş zavallı kadın...
Allah'tan umut kesilmez...babası görmüş geçirmiş adammış annesini almış büyük şehirlerde ki hastanelere götürmüş sonunda Emir Ali ile yüzleri gülmüş .Bir daha da çocuk sahibi olamamışlar...
....
Kapının tıklatılmasıyla geçmişe dair bildiklerinden sıyrılıp elindeki kitabı sehpaya bıraktı. Tahmin ediyordu gelenin kim olduğunu, eli kolu her işine büyük bir hevesle atılan, kahyası Topal İso'dan başkası değildi. Tok sesiyle seslendi kapının ardındakine;
"Gir! "
Ürkek adımlarla girdi içeri Topal İso. Aksak adımlarla yaklaştı beyine. Bey çakmak çakmak gözleri ile ona bakıyordu. Hey gidinin Adanan Bey'i hey diye geçirdi içinden İso. Ne yiğit bir beydi, ne heybetliydi öyle! Fakir fuhara babasıydı bir kere. Öyle civardaki beyler gibi cebini doldurma telaşında hiç olmamıştı. Kim aç , gönderirdi adamlarını geceden , yağardı kapısına erzağı, öteberiyi. Kim darda, yetişirdi dertliye, darda kalmışsa. Şimdilerde Adnan Bey'in yeri dolar mı bilinmez ama oğlu vardı Emirali. Şahin bakışlı Emirali, alimallah aratmıyordu cümle garibana babasının yokluğunu.
"Bey işçileri buldum yarın seherde bağa Allah'ın izniyle gideriz."
Olumlu anlamda kafasını salladı sağ bacağını yere koyup koltuktan kalktı. İso'ya yaklaştı. Tam önünde durdu bey.
"İso bağda kadınlardan başka kimseyi istemiyorum. Ayrıca aşağı söğütlükteki fideler çapalanacak . Fideler içinde adamları topla yarın bu iki iş aynı zamanda bitecek. "
Emir Ali'nin en güzel huylarından biride kadınların olduğu yerde erkekler, erkeklerin olduğu yerde kadınlar olmazdı. Rahat çalışamayacaklarını düşündüğünden kadınların, yıllardır bu kuralı uygulardı.
....
Topal İso işçi kadınları toplayıp traktörün römorkuna bindirdi. Bağa getirdi. Uçsuz bucaksız bağda otuz kadın çalışıp bir haftaya bağı bitirmek zorundaydılar. Elleri maharetli, gözleri işlerinden başka birşeyi görmeyen bu maharetli kadınlar, kızlar, tazacik gelinler bağa girdikleri anda başladılar kalem gibi zarif parmakları, pamuk gibi kınalı elleri ile uzandılar birbirinden narin yapraklara. Topal İso gördüğünden memnun yine de uyarısını yapmaktan kendini alamadı.
"Hayden oynamayın biran önce başlayın yaprakları toplamaya! "
Kadınlar onaylayıp önlükreri bellerinde daha da giriştiler yaprakları toplamaya ...
Irgat kadınlar birbirleriyle yarış yarışa yaprak topluyorlardı. Birbirinden narin yaprakları, onlar kadar narin eller, asmaların çubuklarının üstünden topluyorlardı ya, kadınlardan biri, işi daha da neşeli hale getirmek için üç beş adım ötesinde fidan gibi boyuyla, narin elleriyle yaprak toplayan kıza seslendi.
"Kız Süheyla bir türkü söyle de kulağımızın pası silinsin Hemi gı?"
Süheyla utana sıkıla topladığı yapraklardan başını kaldırdı etraftaki ırgat kadınlara baktı. Herkes büyük bir istekle Süheyla'ya bakıyorlardı. Süheyla'nın çok güzel Allah vergisi sesi vardı, dinleyen bir daha dinlemek isterdi. Güzeldi Süheyla, öyle böyle değil, güzelliği ona bir bakanın başını döndürecek cinstendi güzelliği. Sesi de güzelliği ile birleşince deymeyindi onu görenin, dinleyenin hâline..
Süheyla başladı çok sevdiği türküyü söylemeye, bir yandan da o narin elleriyle yaprak toplamaya devam etti.
"Al yazmanın boyası
Alnıma düştü oyası
Alıcam dedi almadı
Allah'ından bulası"
O güzelim sesiyle türküyü söylerken Süheyla bilmediği birşey vardı. Emirali Bey asma yapraklarının ardından Süheyla'yı dinliyordu...
Ne güzeldi bu kız, sesi ah sesi ne efsunlu nasıl bir tınıydıki Emirali asmanın ardından en ufak bir hareket dâhi edemeden öylece ortaya çivilenmiş gibi kalmıştı. Kimdi bu kız, kimlerden di sahi? Türkü bittiğinde bile kendine gelemedi.
Emirali ömründe böyle güzel bir kız görmediğini düşündü. Hem güzel hem sesi güzel...Duramadı bağda çitlerin dibine bağladığı ak atına bindi, sürdü dört nala...
...
O günden sonra Emirali bir daha eski Emirali olamadı. Yüreği geçit vermez karlı dağlar gibi durdu önüne izin vermedi eski Emirali olmasına. Çok kere
Süheyla'yı görmek için bağa uğrar oldu. İsminin Süheyla olduğunu bildiği lakin kimin nesi kimlerden olduğunu bilmediği ahu gözlü dilberin esiriydi...
İlk başlarda geçici bir heves sandı, aldandı bu düşüncelere Emirali. Lakin yaprak zamanı bitip de Süheyla'yı göremeyince anladı fena tutulduğunu...
Eskisi kadar işlerle de ilgilenemiyordu.
Günler, ah o geçip giden günler
ne zalim olmuştu da gönlünün kapısını çalıp kaçan güzele ıstıraplar içinde hasret kalmıştı. Kaç zaman olmuştu sevda ateşine düşeli, çok mu uzun yoksa saymayı unuttuğu bu günler çok kısa bir zaman diliminde hiç bilmiyordu Emirali. Tek bildiği Süheyla, ahu gözlü güzeller güzeli yüreğini deli bir ateşle harlayan o kızdı. Gecesi Süheyla oldu, gündüzü Süheyla.
Ömründe hiç mi sevda ateşine düşmemişti? Düşmüştü, düşmüştü elbet. Gelip geçici seher yeline benzerdi o eski sevdaları. Ama bu hissettiği neydi böyle Emirali'nin? Yüreği ah o kahrolası Yüreği yanıp kavrulmadı mı Süheyla'yı her göremeyince? Yandı elbet hemde hemde ne yanmak! İş güç gözünde zerre görünmedi. Bu durum işçileri de tedirgin eriyordu. Kahya Topal İso'ya sorup durdular 'Beyin nesi var' diye. Öyle çok sorup ısrar ettiler ki en sonunda İso korkularını azık edip yollandı beyin huzuruna. Topal İso Beyin yanına vardı, varmasına amma elleri atağı birbirine dolandı.
" Korkunun ecele bir faydası yohtur oğlum İso, var git beyin huzuruna" diyerek kendini az buçuk cesaretlendirdi. Derin derin ciğerlerine çekti havayı da öyle girdi beyin huzuruna. Yaklaştı beyin karşısına, tedirgin, korkulu. Bey odanın önündeki camdan dışarıyı seyrediyordu o içeri girdiğinde. Söyleyecekti, söylemeliydi onca ahali ona bel bağlamıştı. Bir iki yutkundu. Bey önünü ona döndüğünde azıcık olan cesaretide buhar oldu uçtu. Emerali'nin gözleri onu bulduğunda neredeyse vazgeçecekti geliş sebebini söylemekten. Ama canı gibi sevdiği beyi için söylenenler, olur olmaz yerde duydukları canını büsbütün sıktı. Darlandı bir anda, hiç lafı dolandırmadan girdi lafa;
"Emirali Bey'im işçiler tedirgin huzursuz! "
Emirali umduğundan da sakin karşıladı onu. Bu hali çok farklı buldu Topal İşi.
"Neyi varmış işçilerin kahya?"
"Sana dertlenirler beyim ."
"Bana mı? " Kaşları bir anda çatıldı ya beyin, ikircik geçirdi İso.
"He ya, sana beyim, sana dertlenir tüm ahali. Eskisi kadar işlerle ilgilenmiyon derler, beyim onların korkusu işsiz rızıksız kalmak beyim. Çobasız sürüyü kurt kapar der boyüklerimiz "
Tatlı bir tebessüm yayıldı Emirali'nin yüzünde.
"Korkmasınlar kahya ben daha ölmedim. Herkes işine baksın. Kısaydı, netti uyarısı Emirali'nin.
Beyin kararlı sesi karşısında birşey diyemedi Topal İso. Boynunu büktü kabullenmiş bir şekilde, müsade istedi tam çıkıyordu ki;
"İso ?"
Beye döndü önünü,
"Buyur beyim."
"Bağda," dedi, biraz bekledi Emir Ali "Bir kız türkü söylüyordu...
Kahya bildi kimi sorduğunu ama niye sorduğunu bilemedi...
"Süheyla'yı mı dersin beyim."
Tebessümü daha da belirginleşti Emirali'nin;
"Evet onu derim kahya. Kimlerdendir, kimin nesidir bu kız?"
Kahya tedirgin oldu. Kız garibanın tekiydi. Babası köyünün çobanlığını yapan garibana, kimseye zararı olmayan biriydi. Tedirginliği öyle belirgin oldu ki, Emirali onun yüzünde net bir şekilde görebiliyordu.
Bey birşeyden rahatsız mı olmuştu acep?
"Beyim bir hatası kusuru mu vardır Süheyla'nın? "
Emirali ile kahya gözgözeydiler. Emirali yanlış anlaşıldığını anlayınca konuya açıklık getirdi.
"İso bu kız her kimlerdense söyle yakın zamanda hayırlı bir iş için kapılarını ziyaret edeceğim tamam mı anladın mı?"
Topal Iso'nun içi rahatlamıştı. O zannetmişti ki bir hatası oldu Süheyla' nın, Emirali Bey'de onu işten çıkarmasını söyleyecek...Allah'tan korktuğu gibi olmamıştı...
Merdivenleri aksak adımlarla indi. Konağın kapısından dışarı çıktı. Ilık rüzgarın yüzüne çarpmasıyla derin derin nefesler aldı. Yüreğinde hissettiği o kasvetli ağırlığın yerinde yeller ediyordu artık. Sevinçle Çoban Memiş 'in evine doğru bayır yukarı tırmandı...