Alev altta yatan imayı sezmişti memnunca gülümserken. Mavi ve yeşil gözler buluşurken hayranlıkla baktılar birbirlerine. Bir müddet hiç konuşmadan dans ettiler. Alev utangaç bir şekilde etrafa bakınırken Şamil gözlerini ondan alamıyordu.
"Balık sever misin?"
"Efendim" Bu ani gelen soru karşısında şaşırmıştı.
"Dönüş yolunun üzerinde harika bir balık lokantası var. İstanbul'a dönüşte bana eşlik edersen memnun olurum"
"Bilmem ki"
"Yemekten sonra seni evine bizzat ben bırakacağım. Söz veriyorum evine sağ salim ulaşacaksın."
Daveti reddetmek istemediğine karar verdi. Onunla vakit geçirmek ve yakından tanımak için can atıyordu, onaylarcasına başını salladı.
"Zehra ve Ela ne olacak?"
"Onları merak etme Kerim var yanlarında. Geldikleri gibi otobüs ile geri dönerler."
Dansı bırakıp masalarına döndüler. Alev kızların kulağına Şamil ile yemeğe gideceğini söyledi. Ela bu haber karşısında küçük bir çığlık atmayı ihmal etmemişti. Aslında ikisinin birbirlerine ne kadar çok yakıştığını fark eden bir tek o değildi. Onların birbirlerinden ne kadar hoşlandıklarını da... Zehra fazla sessizdi. Hiçbir yorumda bulunmadı bu konuyla ilgili. Şamil'de Kerim ve Bülent ile konuştu.
"Alev Hanım'ı yemeğe çıkaracağım. Siz otobüsle geri dönersiniz. Biz de hemen arkanızdan geliriz." dedi oldukça yüksek çalan müzik yüzünden bağırmak zorunda kalmıştı.
"Nereye gideceksiniz?" diye merakla sordu Kerim.
"Balık yemeye götüreceğim. Bir itirazın olmaz herhalde amcaoğlu." Kerim biraz huzursuz görünüyordu.
"Biliyorsun annesi onları bana emanet etti. Döndüğümüzde gitseydiniz keşke." Şamil’in zihninde şimşekler çakarken önce dikkatle kuzenini süzdü sonra da elini onun omzuna koydu.
"Bana bak Kerim, bu kıza karşı bir şey hissediyorsan bana şimdi söyle." Kerim yüzünde garip bir ifadeyle başını iki yana salladı.
"Hayır. Yok öyle bir şey." Şamil farkında olmadan tuttuğu nefesini bıraktı, rahatlamıştı.
"Buna sevindim çünkü onunla ilgileniyorum." Kuzeninin omzunu sıktı.
"Alev'in kendi kararlarını verebilecek yaşta olduğunu düşünüyorum. Merak etme çok geç kalmayız." Çok geçmeden izin isteyip meraklı bakışların arasında mekandan ayrıldılar. Şamil'in siyah arabasına binip balık lokantasına doğru yol aldılar. Genç adamın rahat tavırları karşısında Alev'de kendini rahat hissediyordu. Sanki uzun zamandır tanıyordu onu.
"Balık tutar mısın Alev?"
"Açıkçası hiç denemedim" diye itirafta bulundu. Şamil yüzünü buruştururken öyle sevimli bir hali vardı ki Alev etkilenmeden edemedi.
"Bir gün seninle balık tutmaya gidelim. Fırsat buldukça Şehrin gürültülü ortamından kaçıp Bolu tarafında bulunan göl kenarındaki evime gidiyorum. Suya oltamı attığımda sessizliğin ve huzurun tadını çıkarmak keyifli oluyor. Orayı mutlaka görmeni isterim. Eminim çok beğeneceksin"
"Kulağa çok hoş geliyor."
"Bir de verdiği hazzı görmelisin." Onunla geleceğe dair planlar yapmasının iyiye işaret olduğunu düşündü Alev. Emin değildi ama kim bilir belki de Şamil ile bir geleceği söz konusu olabilirdi.
Lokantaya geldiklerinde, Şamil arabayı durdurup indi ve genç kızın kapısını açtı. Alev bu kibar genç adama tam not vermişti. Balıkçıya girdiklerinde herkes Şamil'e selam verdi. Görünüşe bakılırsa burada ki herkes tanıyordu onu. Tabi dedi Alev bu kadar ünlü birini kim tanımaz ki. Sakin adımlarla yürüyen Şamil'e ayak uydurmaya çalıştı. Beraber teras katına çıktılar. Onlardan başka hiç kimse yoktu orada. Alev bu adamın kadınları etkileme konusunda doğuştan gelen bir yeteneği olduğunu düşünürken Şamil siparişleri verdi. Nedense onun yanında kendini rahat ve doğal hissediyordu. Oysaki erkekler söz konusu olunca pek rahat olamıyor, aksine kasnak gibi kasılıyordu.
"Ustanın yaptığı balıklar bir harikadır, umarım beğenirsin."
Durdu karşısında oturan genç kızı inceledi. Yirmi yedi yaşındaydı ve bu yaşına kadar birçok kız arkadaşı olmuştu. Hatta gazeteler ondan çapkın iş adamı diye bahsetseler de o kalbini kazanacak, hayalindeki kızı arıyordu. Alev'i ilk gördüğü anda beğenmişti. Bu yaşına kadar onu böylesine çeken ve etkisi altına alan çok az kız tanımıştı. Bu kızda onu büyüleyen bir şeyler vardı. Onu tanımak için can attığını fark etti. Şamil onda çok daha fazlası olduğunu biliyor bunu hissediyordu. Masumiyet, gizem, zeka, cazibe kim bilir daha neler.
"Sanırım hukuk okuyorsun?"
Ellerini kucağında birleştiren kızı izlerken onu saatlerce bu şekilde izleyebileceğini hissediyordu. Henüz tanışalı birkaç saat olmasına rağmen Şamil senli benli konuşmaya başlasa da Alev o kadar cesur hissetmiyordu. Onun yanında ne aradığını neden teklifini kabul ettiğini bilmiyordu ama burada olmaktan dolayı memnundu.
"Evet hukuk okuyordum. Fakat okulu bırakmaya karar verdim. Annemin isteğiydi hukuk fakültesi" dedi buruk bir şekilde, kısa bir süre zihninde annesiyle olan ağız dalaşı canlandı. Sonra da Şamil'in tepkisini görmek için ona baktı iri gözleriyle.
"Bende babamın isteği üzerine mühendisliği seçmiştim. Biz de gelenek gibi bir şey oldu bu, babadan oğula geçen bir meslek. Ama işime aşığım. Biliyor musun Alev bazen bizim göremediklerimizi anne ve babamız bizden daha iyi görüp hissedebiliyorlar. Bunu kabul etmek zor ama onlar bizi bizden çok daha iyi tanıyor."
Genç kız hayat tecrübesi olan Şamil'in sözlerinde haklılık payı olduğunu biliyordu. Derslerindeki başarısı bunun kanıtıydı. Annesine inat olsun diye, okulu bırakma kararında hatamı etmişti yoksa? Kararını sorgulamaya başlamıştı ki "Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun Alev?" diye sordu Şamil.
"Ben..." dedi kısa bir an düşündü. Buna cevap vermek şu an için oldukça zordu. Omuz silkti.
"Bir iş bulup çalışmayı düşünüyorum. Hayatımı kendim tecrübe ederek yaşamak ve kazanmak istiyorum." Kendisini dikkatle dinleyen Şamil'e baktı.
"Başkalarının yönlendirmesi olmadan" diye ekledi.
"Sizi hayat hikayemle sıkmak istemem Şamil Bey" diyerek noktayı koydu.
"Aksine seni tanımak ve hakkındaki her şeyi bilmek istiyorum Alev. Ayrıca senden bana ismimle hitap etmeni istiyorum. Bey kelimesini kaldır lütfen."
Bu itiraf karşısında Alev yanaklarının kızardığını hissederken alt dudağını dişledi. Olanlara inanamıyordu. Şamil Vural ile beraberdi ve onu tanımak istediğini söylüyordu. Birden kafasına dank etmiş gibi afalladı. Allah aşkına ne yapıyordu böyle. Daha dün Kerim ile Zehra'yı ayırma planları yapıyorken, şimdi Kerim'in kuzeniyle oturmuş yemek yiyordu. Birden yüzünün düşmesine engel olamadı. Bir yandan Şamil'den etkilenmişti ve onu tanımak için can atıyordu. Olanları kafasında ölçüp tartmaya başladı. Onunla arkadaş olması ona neler kazandıracaktı bilmiyordu. En başta onun sayesinde tanınmış biri olacaktı. Çünkü Şamil'in sevgililerinin gazetelerde boy boy resimleri yer alıyordu. Bu pek ilgisini çekmedi. Sevgili olurlarsa Kerim'e daha yakın olabilir ve onu Şamil ile kıskandırabilirdi. Kerim'i elde etmek için bu kaçırılmayacak bir fırsat gibi göründü gözüne. Bunun işini kolaylaştıracağı düşüncesiyle kendini teselli etti. Belki yanılgıydı ama o an için mantıklıydı. Balıklar gelince bir süre konuşmadan yemeklerini yediler.
"Hayatımda yediğim en lezzetli ızgara balıktı" dedi parmaklarını yalarken. Balığının hepsini bitirmiş sadece kılçıkları kalmıştı.
"Hakan ustaya memnuniyetini ileteceğim. On beş senedir burada çalışıyor. Çok babacan bir adamdır."
"Buralara bir daha yolum düşerse muhakkak uğramadan geçmeyeceğim."
"Usta ona bir müşteri kazandırdığım için çok memnun olacak" dedi keyifle. Son olarak tatlılarını yediler. Alev kolundaki saate bakınca Şamil kalkmaları gerektiğini anladı.
"Kalkalım istersen" dedi zoraki bir şekilde. Genç kız başıyla onayladı onu.
"Annemin merak etmesini istemiyorum. Zehra ile ayrıldığımızı duyarsa meraklanabilir."
"Yemek davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim." Şamil ayağa kalktı.
"Asıl ben teşekkür ederim Şamil Bey, çok keyifli zaman geçirdim" dedi ayağa kalkarken.
"Bana adımla hitap edeceğin konusunda anlaştığımızı sanıyordum."
"Peki"
Beraber ahşap döner merdivenlerden aşağıya indiler. Çalışanlara teşekkür edip arabanın yanına vardılar. Alev son kez restorana baktığında birden kafasında şimşekler çaktı. Gözlerini kısarak baktı yanı başında ki yakışıklı adama.
"Buranın sahibi sensin değil mi?" Şamil başıyla onaylamakla yetindi.
"Bunu neden söylemedin?" Bu defa genç adam umursamazca omuz silkti.
"Gerek olmadığını düşündüm."
"Çok harika bir yer. Burayı sevdim. Bence bu sektörde de oldukça iddialısın."
"Kendime güvendiğim her konuda iddialıyımdır. Her şeyin en iyisini yapmak ve en iyisine sahip olmak isterim." derken genç kızın zümrüt yeşili gözlerine muzip bir tavırla baktı. Alev kaçamak bir gülüş attı. Şamil binmesi için arabanın kapısını açtığında genç kız koltuğa yerleşirken mutluluktan havalarda uçuyordu. Şamil de yerine oturdu ve vakit kaybetmeden yola çıktılar. Her iki tarafı ağaçlarla kaplı yolda ilerlerken Alev bu yaşına kadar böyle güzel yerleri keşfedememiş olmanın burukluğunu yaşadı. Çok geçmeden tokluk ve yorgunluk sebebiyle gözleri kapandı ve uyuyakaldı. Rüyasında üzerinde ayak bileklerine kadar uzanan yeşil bir elbise giymişti ve papatyaların içinde yürüyordu fakat yüzünde anlayamadığı bir hüzün vardı. Küçük ve sevimli bir oğlan çocuğuyla karşılaştı. Çocuk o kadar doğal ve tatlıydı ki ona hayranlıkla bakakaldı. Hatta Şamil'e benzetti onu sanki kopyası gibiydi. Dokunmak sevmek istedi ama buna cesaret edemedi.
"Üzülme ne olur sen üzülürsen bende üzülürüm" dedi çocuk. Elinde tuttuğu papatyalardan yapılmış tacı Alev'in başına taktı. Genç kız dört yaşlarındaki çocuğa sevgiyle baktı. O kadar tatlı ve içtendi ki uzanıp parlak gür siyah saçlarını şefkatle okşadı.
"Kimsin sen?" diye sordu. Küçük çocuk yüzünde kocaman bir gülümsemeyle "senin oğlun, sen benim annemsin" dedi. Uzaklardan bir erkek sesi duydu.
"Alev" diye sesleniyordu. Küçük çocuk birden koşmaya başladı. Alev uzaklaşan çocuğu görmek için elini gözüne siper etmişti ki aynı sesi tekrar duydu.
"Alev"
Göz kapaklarını araladığında anlamsızca etrafına bakındı. Bir an için nerede olduğunu hatırlayamamıştı. Yan koltukta oturan Şamil'i görünce hızlıca kendini toparladı.
"Uyuyakalmışım üzgünüm" dedi gözlerini ovuştururken. Şamil'in dudakları kıvrıldığında bundan pek de şikayetçi gibi görünmüyordu. Gülmek gerçekten ona yakışıyordu.
"Evine geldik uyuyan güzel" dedi keyifle.
"Seni öperek uyandırmam gerekiyordu aslında" yarı şaka yarı ciddi söylenmiş sözün üzerinde durmadı Alev. Şamil'in ceketi vardı bedenini kaplayan. Uyuyakalınca onu ceketiyle örtmüştü anlaşılan. Ne düşünceli bir adamdı bu. Mahcup bir bakış attı genç adama. Etrafına bakındı. Evlerinin önündeydiler.
"Sana adresimi söylememiştim" dedi şaşkınlıkla.
"Adresi bulmak zor olmadı" küçük yaramaz bir gülücük atınca Alev'in yüreği hopladı. Rüyasında gördüğü o küçük çocuğu görür gibi oldu genç adamın yüzünde. Bu ona garip hissettirmişti.
"İyi bir yol arkadaşı olamadığım için üzgünüm."
"Sorun değil, ben halimden memnunum. Seni uyurken izlemek benim için zevkti." Alev duyduklarından hoşnut bir şekilde gülümsedi.
"Ben insem iyi olacak." Temiz hava almalı bu adamın etkisinden kurtulmalıydı. Şamil anında indi ve arabanın kapısını açtı. Kısa bir süre öylece dikilip bakıştılar. Nihayet Alev elinde genç adamın ceketini tuttuğunu fark etti ve çekinerek ceketi ona uzattı.
"Her şey için teşekkür ederim" dedi Şamil ceketi alırken.
"Günümü güzelleştirdiğin için ben sana teşekkür ederim. Harika bir gündü. Uzun zamandır böylesine keyifli bir gün geçirmemiştim." Alev ani bir cesaretle ayakucun da doğrulup genç adamın yanağına küçük bir öpücük kondurmak istedi ama bundan vazgeçti.
"Hoşça kal."
"Hoşça kal Alev."
Eve girinceye kadar Şamil orda durup bekledi. Genç kız dayanamayıp son kez ardına dönüp baktı. Şamil sırtını aracın kapısına yaslanmış onun gidişini izliyordu. Eve girdiğinde içinde bir burukluk vardı kızın. Kim bilir onu bir daha ne zaman görecekti. Aslında göreceğinden bile emin değildi. Salonda annesi, Zehra ve Ela'yı otururken buldu.
"Selam millet." Nasılda neşeli görünüyordu. Oysaki bu evde bu pek mümkün olmuyordu. Son haberleri almak için, bir bahane bulan Ela onu odaya sürüklediğinde Alev kahkahalarla gülüyordu.
"Neler oldu anlat çabuk." Kendini yüz üstü yatağın üzerine attığında bulutların üzerinde hissediyordu.
"Hadi ama Alev beni meraktan çatlatma."
"Merak edecek bir şey yok ki. Yemek yedik ve beni evime bıraktı o kadar."
"Neler konuştunuz?" Ela'ya baktı, yerinde duramıyordu.
"Sorma Ela yol boyunca uyuyakalmışım. Çok ayıp oldu. Çok utandım. Ama o bana seni uyurken izlemek benim için zevkti diye iltifat etti. Çok nazik ve hoş biri."
"Ya ne kadar tatlı… Ee bir daha ne zaman buluşacaksınız?"
"Bilmiyorum. Bir daha görüşeceğimizi sanmıyorum."
"Ne demek bu" diye atıldı Ela.
"Bir şey söylemedi. Yani ne olacak bende bilmiyorum."
Aslında yalnız kalmak ve Şamil ile geçirdiği bir kaç saati düşünmek istiyordu. Ela'nın sorularını geçiştirdi ve onu odasından kovarcasına kapı dışarı etti. Sonra da yatağına sırt üstü uzanarak Şamil'i düşündü. Onun mavi etkileyici gözlerini, yakışıklı yüzünü, insanı etkisi altına alan ses tonunu...